BOTAŞ ve MKE asla ama asla satılamaz!
1 sayfadaki 1 sayfası
BOTAŞ ve MKE asla ama asla satılamaz!
BOTAŞ ve MKE asla ama asla satılamaz!
Bu yazıyı “Türkiye’nin değerleri satılırken” zil takıp oynayanlara adıyorum!
Zil takıp oynayanlara.
Özelleştirmenin
“başarı simgesi” bürokrat Metin Kilci konuşmuş ve şöyle buyurmuş;
“Önümüzdeki dönemde BOTAŞ, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK),
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) gibi kamu varlıkları da
özelleştirilecek.”
Ne desem! Terbiye sınırları içinde bir
tepki çok zor! Türkiye’nin dört bir yanından “gaz-petrol” boruları
geçecek, BOTAŞ Türkiye için en önemli değer haline gelecek ve
satılacak! O da yetmedi, askerimize “cephane yapan tek milli
kuruluşumuz da satılacak”!
Sevgili dostlar, şaka olduğunu
düşünmek istiyorum. Günlerce Nabucco projesinde Türkiye’nin “yediği
kazığı” yazdım! BOTAŞ yatırımı yapıyor, kredi borcu altına giriyor
sonra haklarını Avusturyalı bir şirkete devrediyor! Şimdi son hamle de
geldi.
BOTAŞ her şeyi yapacak, borçlar Türk Hazinesi’ne kalacak sonra BOTAŞ “tertemiz” bir şekilde yabancılara satılacak! Ne diyeyim!
Bu noktada, Türkiye’de “her alanda” özellikle “stratejik her
noktamızda” gerçekleşen yabancı alımları ile zil takıp oynayanlara şu
soruyu sormak istiyorum; hazır değerlerin satılması ile ortaya çıkacak
sistemde daha doğrusu ekonomik çarkın tamamen yabancı kontrolüne
geçtiği bir yapıda, Türk vatandaşlarını nereye koyuyorsunuz?
Acaba her yerde böyle mi? Herkes “bizim gibi” her şeyini satıyor mu!
Bu
örnek size fazla anlamlı gelmediyse, küreselleşen, sahipliği
yabancılaşan bir ekonomik yapıyı birlikte hayal edelim. Ülkedeki
bankalar yabancı sermayeli. Üretim yapan şirketler yabancılara geçmiş.
Muhteşem
binalar, geniş yollar, her koyda doğa katledilerek yapılan dev tesisler
var. Kısacası ülke yeniden inşa edilmiş ama yerli halk sahipliği
tamamen kaptırmış, sadece hizmet sektöründe çalışıyor...
Bu
noktada soralım; her yerin yeniden inşa edildiği, dünyanın bütün
markalarının olduğu, her koyda ayrı bir tesis olan, şehirlerin otel
markalarına boğulduğu bir ülkede yerli halk yılda 3-5 bin dolar gelir
ile hangisinden yararlanabilecek?...Hiçbirinden... Hizmet sektöründe
yani inşa edilen otellerde, marketlerde çalışıp, aldığı üç kuruş para
için, kendi koylarını işgal edenlere teşekkür edecek...
Sonuç:
Sadece BOTAŞ veya MKE de sorunumuz değil. Finans sektörümüzü kaybettik!
AB merkezli bankaların ülkeye gelmesi; ‘KOBİ’ dediğimiz yapılara, kendi
ülkelerindeki şirketler ile Gümrük Birliği içinde rekabet ederken, ne
kadar kredi üretecekleri noktasından ayrıca bir kez daha
sorgulanmalı...
Şöyle düşünün; Bursa’da yerleşik bir firma
AB’de yerleşik bir firma ile gümrük birliği içinde rekabet ediyor.
Düşük kur ve gümrük birliğinin haksız rekabet şartları belini bükerken,
kredi kullandığı Türk Bankası, AB’de yerleşik ve rekabet ettiği firma
ile büyük iş yapan bir bankaya satılıyor.
Avrupalı rakip
bankayı arayıp, kendine göre “iş hacmi çok düşük” olan Türk firmasının
kredi hattını kestiriyor. Bir süre sonra ne oluyor?
Şartlar
daha fazla izin vermediği için Bursa’daki firma kapanıyor ve Avrupalı
markanın ithalatçısı oluyor. Yani üretim çöküyor! Hoşgeldin Osmanlı
gibi bir imparatorluğun ekonomik sonunu hazırlayan “Baltalimanı
anlaşması”!
Son söz: MKE özelleştirmesine belki PKK’nın Avrupa’daki “eroin” paralarının toplandığı bir “şirket de” girer!
Biz
daha önce mayın üretip PKK’ya satanlara “şirketler” satmadık mı! Ne
olacak canım! İçim yanıyor, atılan adımlara “bir vatandaş” olarak
kahroluyorum!!
Bu yazıyı “Türkiye’nin değerleri satılırken” zil takıp oynayanlara adıyorum!
Zil takıp oynayanlara.
Özelleştirmenin
“başarı simgesi” bürokrat Metin Kilci konuşmuş ve şöyle buyurmuş;
“Önümüzdeki dönemde BOTAŞ, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK),
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) gibi kamu varlıkları da
özelleştirilecek.”
Ne desem! Terbiye sınırları içinde bir
tepki çok zor! Türkiye’nin dört bir yanından “gaz-petrol” boruları
geçecek, BOTAŞ Türkiye için en önemli değer haline gelecek ve
satılacak! O da yetmedi, askerimize “cephane yapan tek milli
kuruluşumuz da satılacak”!
Sevgili dostlar, şaka olduğunu
düşünmek istiyorum. Günlerce Nabucco projesinde Türkiye’nin “yediği
kazığı” yazdım! BOTAŞ yatırımı yapıyor, kredi borcu altına giriyor
sonra haklarını Avusturyalı bir şirkete devrediyor! Şimdi son hamle de
geldi.
BOTAŞ her şeyi yapacak, borçlar Türk Hazinesi’ne kalacak sonra BOTAŞ “tertemiz” bir şekilde yabancılara satılacak! Ne diyeyim!
Bu noktada, Türkiye’de “her alanda” özellikle “stratejik her
noktamızda” gerçekleşen yabancı alımları ile zil takıp oynayanlara şu
soruyu sormak istiyorum; hazır değerlerin satılması ile ortaya çıkacak
sistemde daha doğrusu ekonomik çarkın tamamen yabancı kontrolüne
geçtiği bir yapıda, Türk vatandaşlarını nereye koyuyorsunuz?
Acaba her yerde böyle mi? Herkes “bizim gibi” her şeyini satıyor mu!
Bu
örnek size fazla anlamlı gelmediyse, küreselleşen, sahipliği
yabancılaşan bir ekonomik yapıyı birlikte hayal edelim. Ülkedeki
bankalar yabancı sermayeli. Üretim yapan şirketler yabancılara geçmiş.
Muhteşem
binalar, geniş yollar, her koyda doğa katledilerek yapılan dev tesisler
var. Kısacası ülke yeniden inşa edilmiş ama yerli halk sahipliği
tamamen kaptırmış, sadece hizmet sektöründe çalışıyor...
Bu
noktada soralım; her yerin yeniden inşa edildiği, dünyanın bütün
markalarının olduğu, her koyda ayrı bir tesis olan, şehirlerin otel
markalarına boğulduğu bir ülkede yerli halk yılda 3-5 bin dolar gelir
ile hangisinden yararlanabilecek?...Hiçbirinden... Hizmet sektöründe
yani inşa edilen otellerde, marketlerde çalışıp, aldığı üç kuruş para
için, kendi koylarını işgal edenlere teşekkür edecek...
Sonuç:
Sadece BOTAŞ veya MKE de sorunumuz değil. Finans sektörümüzü kaybettik!
AB merkezli bankaların ülkeye gelmesi; ‘KOBİ’ dediğimiz yapılara, kendi
ülkelerindeki şirketler ile Gümrük Birliği içinde rekabet ederken, ne
kadar kredi üretecekleri noktasından ayrıca bir kez daha
sorgulanmalı...
Şöyle düşünün; Bursa’da yerleşik bir firma
AB’de yerleşik bir firma ile gümrük birliği içinde rekabet ediyor.
Düşük kur ve gümrük birliğinin haksız rekabet şartları belini bükerken,
kredi kullandığı Türk Bankası, AB’de yerleşik ve rekabet ettiği firma
ile büyük iş yapan bir bankaya satılıyor.
Avrupalı rakip
bankayı arayıp, kendine göre “iş hacmi çok düşük” olan Türk firmasının
kredi hattını kestiriyor. Bir süre sonra ne oluyor?
Şartlar
daha fazla izin vermediği için Bursa’daki firma kapanıyor ve Avrupalı
markanın ithalatçısı oluyor. Yani üretim çöküyor! Hoşgeldin Osmanlı
gibi bir imparatorluğun ekonomik sonunu hazırlayan “Baltalimanı
anlaşması”!
Son söz: MKE özelleştirmesine belki PKK’nın Avrupa’daki “eroin” paralarının toplandığı bir “şirket de” girer!
Biz
daha önce mayın üretip PKK’ya satanlara “şirketler” satmadık mı! Ne
olacak canım! İçim yanıyor, atılan adımlara “bir vatandaş” olarak
kahroluyorum!!
Yiğit Bulut- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz