İslam ve siyasal İslam arasındaki fark
Zülfü LİVANELİ1 sayfadaki 1 sayfası
İslam ve siyasal İslam arasındaki fark
tarafından Zülfü Livaneli 2009-01-07, 09:24
İslam ve “siyasal İslam” arasındaki fark
Yunus Emre ne güzel söylemiş:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola bitire başı”
Aynı tema Ezop masallarında da işlenir. Dil ve ağızdan çıkan kelime hayati önemdedir.
Bunu
bildiğim için yazı yazarken, konuşurken kelimeleri iyi seçmeye ve
elimden geldiği kadar yanlış anlamalara meydan bırakmamaya çalışırım.
Ama bu sadece benimle değil, okuyanın algılamasıyla da ilgili bir sorun.
Bir örnek vereyim: Dünkü yazımda “siyasal İslam” dan söz ettim.
Bir okurum bunu “İslam” olarak algılamış. Saygılı mesajında “İslam’dan niye korkuyorsunuz?” diye soruyor.
Oysa herkes açıkça anlayabilir ki; İslam dini ile “siyasal İslam” arasında dağlar kadar fark vardır.
Birincisi bir inanç, ikincisi ise insanların kutsal duygularını gündelik siyasete ve dünyevi hırslara alet etme durumudur.
Bence tehlikeli olan İslam dini değil, siyasallaştırılmış dindir.
Bu ayrımı iyi yapmadan, hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız.
Siyasetin başta İslam dinine ve bizzat peygambere çok zarar verdiğini hepimiz biliyoruz.
Bırakın peygamberliği, herhangi bir insan olarak, dostum dediğiniz insanlar torununuzu ve damadınızı öldürse ne düşünürdünüz?
Dünyada daha büyük bir kötülük ve nankörlük olur mu?
İşte siyaset yüzünden Hazreti Muhammed’e yapılan büyük zulüm budur.
Peki peygamberin torununu kimler öldürdü?
Yanudiler mi, Hıristiyanlar mı?
Hayır Müslümanlar öldürdü. Hem de Halife Muaviye’nin oğlu, Halife Yezit tarafından.
Halife ne demek? Peygamber makamında oturan, onu temsil eden kişi değil mi?
Bu durumda peygamber postunda oturan, onu temsil eden kişi, torununu katletmiş olmuyor mu?
Hem de ne katletme!
Çoluğuyla çocuğuyla susuzluktan kırdırarak, kafalarını kestirip, vücutlarını parçalayarak.
Bütün bunların sözüm ona “İslam” adına yapıldığını hiç unutmamak gerekir.
Demek ki her “İslam” diyene inanmak felaket getirir.
İslam başkadır, silyaset başkadır.
İnsanoğlunun iki kutsal duygusu olan din ve milliyetçilik, siyasetçilerin elinde birer tuzağa dönüşür.
Bu iki malzemeyi de bol bol kullanırlar.
Hatırlarsanız
Süleyman Demirel de mitinglerinde Kuran gösteriyordu, Mesut Yılmaz da
kongerede Kuran’ı ve Türk bayrağını öpüyordu.
Şimdi bu işlerin şampiyonluğu başkalarının elinde.
Ama sonuçta kural değişmez: Siyasetçi siyasetçidir. Başta kalmak için yapmayacağı şey yoktur.
Ama ne yazık ki her devirde bunlara inanan büyük bir insan kitlesi de arkalarından gitmeye devam edecektir.
Elimden gelse, siyasetin din ve millet gibi iki kutsal kavramı kirletmesine izin vermezdim.
Çünkü istismarın sonu hep aynıdır.
Kerbela’dır.
Yunus Emre ne güzel söylemiş:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola bitire başı”
Aynı tema Ezop masallarında da işlenir. Dil ve ağızdan çıkan kelime hayati önemdedir.
Bunu
bildiğim için yazı yazarken, konuşurken kelimeleri iyi seçmeye ve
elimden geldiği kadar yanlış anlamalara meydan bırakmamaya çalışırım.
Ama bu sadece benimle değil, okuyanın algılamasıyla da ilgili bir sorun.
Bir örnek vereyim: Dünkü yazımda “siyasal İslam” dan söz ettim.
Bir okurum bunu “İslam” olarak algılamış. Saygılı mesajında “İslam’dan niye korkuyorsunuz?” diye soruyor.
Oysa herkes açıkça anlayabilir ki; İslam dini ile “siyasal İslam” arasında dağlar kadar fark vardır.
Birincisi bir inanç, ikincisi ise insanların kutsal duygularını gündelik siyasete ve dünyevi hırslara alet etme durumudur.
Bence tehlikeli olan İslam dini değil, siyasallaştırılmış dindir.
Bu ayrımı iyi yapmadan, hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız.
Siyasetin başta İslam dinine ve bizzat peygambere çok zarar verdiğini hepimiz biliyoruz.
Bırakın peygamberliği, herhangi bir insan olarak, dostum dediğiniz insanlar torununuzu ve damadınızı öldürse ne düşünürdünüz?
Dünyada daha büyük bir kötülük ve nankörlük olur mu?
İşte siyaset yüzünden Hazreti Muhammed’e yapılan büyük zulüm budur.
Peki peygamberin torununu kimler öldürdü?
Yanudiler mi, Hıristiyanlar mı?
Hayır Müslümanlar öldürdü. Hem de Halife Muaviye’nin oğlu, Halife Yezit tarafından.
Halife ne demek? Peygamber makamında oturan, onu temsil eden kişi değil mi?
Bu durumda peygamber postunda oturan, onu temsil eden kişi, torununu katletmiş olmuyor mu?
Hem de ne katletme!
Çoluğuyla çocuğuyla susuzluktan kırdırarak, kafalarını kestirip, vücutlarını parçalayarak.
Bütün bunların sözüm ona “İslam” adına yapıldığını hiç unutmamak gerekir.
Demek ki her “İslam” diyene inanmak felaket getirir.
İslam başkadır, silyaset başkadır.
İnsanoğlunun iki kutsal duygusu olan din ve milliyetçilik, siyasetçilerin elinde birer tuzağa dönüşür.
Bu iki malzemeyi de bol bol kullanırlar.
Hatırlarsanız
Süleyman Demirel de mitinglerinde Kuran gösteriyordu, Mesut Yılmaz da
kongerede Kuran’ı ve Türk bayrağını öpüyordu.
Şimdi bu işlerin şampiyonluğu başkalarının elinde.
Ama sonuçta kural değişmez: Siyasetçi siyasetçidir. Başta kalmak için yapmayacağı şey yoktur.
Ama ne yazık ki her devirde bunlara inanan büyük bir insan kitlesi de arkalarından gitmeye devam edecektir.
Elimden gelse, siyasetin din ve millet gibi iki kutsal kavramı kirletmesine izin vermezdim.
Çünkü istismarın sonu hep aynıdır.
Kerbela’dır.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
Similar topics1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz