Şişçi Müşavir susuyor... Başbakan da susuyor!
1 sayfadaki 1 sayfası
Şişçi Müşavir susuyor... Başbakan da susuyor!
‘Şişçi Müşavir’ susuyor... Başbakan da susuyor!
Günlerdir Başbakanlık Basın Müşavirliği’ne atanan Kemal Öztürk’ün 15 yıl önce Mir
Mahmut Rıza mahlasıyla kaleme aldığı “Bir Garip Oğlanın Hikâyesi”
isimli kitaptan söz ediyorum.
Mahkeme tarafından toplatılan bu kitapta Öztürk kahramanların ağzından, “laikleri şişe geçirmek”ten söz ediyordu.
Kemal Öztürk açıklama yapmıyor.
“Değiştim...
Artık laiklik ilkesini savunuyorum. Bu yüzden laik devletin
mekanizmalarında görev almaktan onur duyuyorum” demiyor.
Sadece susuyor ve bu rüzgârın da geçmesini bekliyor.
Ya onu bu göreve atayan Başbakan... O neden susuyor?
***
Bırakın Başbakan’ın Basın Müşavirliği’ni... Devlet memuru olmanın bile şartları açık...
Devlet
Memuru Olarak Atanacaklar İçin Genel Yönetmelik’in dokuzuncu maddesinin
beşinci bendine göre, devlet memuru olmak için, “Devletin şahsiyetine
karşı işlenen suçlardan dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlü
bulunmamak” gerekiyor.
Oysa yeni Başbakanlık Basın Müşaviri’nin,
“devletin laiklik ilkesine saldırı”dan dolayı aldığı 1 yıllık bir
mahkûmiyet cezası var...
Yani “tapu memuru” bile olamaması gerekirken, bugün Başbakan’ın en yakınında...
Danışmanın,
geçmişte de olsa “laikleri şişe geçirmek”ten söz etmesi, onlara
“o...pu” ve “p....enk” demesi; Başbakan’ı birazcık olsun rahatsız
etmiyor mu?
***
Başbakan Recep Tayyip Bey:
Danışmanınız hakkında yazdıklarım yalansa; bir talimat verin de “ilk icraat” olarak beni yalanlasın...
Değilse...
Belki daha önce bildiğiniz ama umursamadığınız bu “gerçek” hakkında bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
*****
GARİP!
Susurluk
olaylarının karanlık isimlerinden İbrahim Şahin’in evinde bazı krokiler
bulunmuş. Bu krokilerden yola çıkan polis, dün Ankara’nın altını üstüne
getirdi.
Tam 6 ayrı noktada kazı çalışmaları başlattı ve çok sayıda bomba ile askeri mühimmat ele geçirdi.
İyi de bu olay size garip gelmiyor mu?
Düşünün bir kez; bu adam bir zamanlar “Özel Harekât Dairesi”ni yönetmiş...
Yani gizliliği ve karanlık işleri bu ülkede en iyi bilenlerden biri!
Ayrıca istihbaratçı.
Peki;
nasıl oluyor da gözaltına alınmasının son derece olağan olduğu böyle
bir dönemde, gizlediği “suikast silahları”nın krokilerini evinde
bulunduruyor?
Neden daha güvenli bir yerde saklamıyor ya da yırtıp atmıyor?
Bu adam saf mı?
Yoksa işin altında yine bazı “cinlikler” mi var?
*****
GÜNÜN SORUSU
Ergenekon
soruşturması kapsamında evi aranan ve “terör örgütü yöneticisi”
olduğundan şüphe edilen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,
yedi yıl önce bir Yargıtay kararına itiraz ederek, bugün aynı
operasyonda gözaltına alınan İbrahim Şahin’in hüküm giymesini
sağlamış...
Bu nasıl terör örgütü ki; üyeleri, birbirlerini tutuklatıyor?
*****
‘Gulu gulu dansı’ndan, dün bulunan silahlara uzanan ilişki!
Yine
ilginç günler yaşıyoruz... Susurluk skandalının patlak verdiği günlerde
iktidarda olan Başbakan Necmettin Erbakan, “çete” iddialarını “fasa
fiso” olarak nitelendirmişti.
Daha da ileri gitmiş, “sürekli
aydınlık için bir dakika karanlık eylemi” yapanlarla, “mum söndü
oynuyorlar”, tencere kapaklarını birbirine vurarak tepki göstermeye
çalışanlarla da, “gulu gulu dansı yapıyorlar” diyerek dalga geçmişti.
Kadere
bakın ki; bugün iktidarda onun eski öğrencileri var... Dün
küçümsedikleri, “fasa fiso” dedikleri çeteleşmenin silahlarını bulmak,
onlara nasip oluyor!
Peki; karanlık işler içinde oldukları zaten
yıllardır bilinen, bu yüzden yargılanan ve hüküm giyen isimleri,
örneğin İbrahim Şahin’i, Yargıtay Onursal Başsavcısı’yla, eski YÖK
Başkanı’yla, eski MGK Genel Sekreteri’yle aynı kefeye koymanın dayanağı
ne?
***
Kısacası; dün bulunan silahlardan sonra Ergenekon Savcısı’nın sorumluluğu daha da arttı:
Artık herkes ondan, bu ilişkileri ikna edici bir netlikte belgelemesini bekliyor!
Bunu yapamazsa...
Devleti yönetmiş üst düzeydeki insanların onurlarını kırmış olmakla kalmaz, hukuk devletine duyulan güveni de sarsar!
Günlerdir Başbakanlık Basın Müşavirliği’ne atanan Kemal Öztürk’ün 15 yıl önce Mir
Mahmut Rıza mahlasıyla kaleme aldığı “Bir Garip Oğlanın Hikâyesi”
isimli kitaptan söz ediyorum.
Mahkeme tarafından toplatılan bu kitapta Öztürk kahramanların ağzından, “laikleri şişe geçirmek”ten söz ediyordu.
Kemal Öztürk açıklama yapmıyor.
“Değiştim...
Artık laiklik ilkesini savunuyorum. Bu yüzden laik devletin
mekanizmalarında görev almaktan onur duyuyorum” demiyor.
Sadece susuyor ve bu rüzgârın da geçmesini bekliyor.
Ya onu bu göreve atayan Başbakan... O neden susuyor?
***
Bırakın Başbakan’ın Basın Müşavirliği’ni... Devlet memuru olmanın bile şartları açık...
Devlet
Memuru Olarak Atanacaklar İçin Genel Yönetmelik’in dokuzuncu maddesinin
beşinci bendine göre, devlet memuru olmak için, “Devletin şahsiyetine
karşı işlenen suçlardan dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlü
bulunmamak” gerekiyor.
Oysa yeni Başbakanlık Basın Müşaviri’nin,
“devletin laiklik ilkesine saldırı”dan dolayı aldığı 1 yıllık bir
mahkûmiyet cezası var...
Yani “tapu memuru” bile olamaması gerekirken, bugün Başbakan’ın en yakınında...
Danışmanın,
geçmişte de olsa “laikleri şişe geçirmek”ten söz etmesi, onlara
“o...pu” ve “p....enk” demesi; Başbakan’ı birazcık olsun rahatsız
etmiyor mu?
***
Başbakan Recep Tayyip Bey:
Danışmanınız hakkında yazdıklarım yalansa; bir talimat verin de “ilk icraat” olarak beni yalanlasın...
Değilse...
Belki daha önce bildiğiniz ama umursamadığınız bu “gerçek” hakkında bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
*****
GARİP!
Susurluk
olaylarının karanlık isimlerinden İbrahim Şahin’in evinde bazı krokiler
bulunmuş. Bu krokilerden yola çıkan polis, dün Ankara’nın altını üstüne
getirdi.
Tam 6 ayrı noktada kazı çalışmaları başlattı ve çok sayıda bomba ile askeri mühimmat ele geçirdi.
İyi de bu olay size garip gelmiyor mu?
Düşünün bir kez; bu adam bir zamanlar “Özel Harekât Dairesi”ni yönetmiş...
Yani gizliliği ve karanlık işleri bu ülkede en iyi bilenlerden biri!
Ayrıca istihbaratçı.
Peki;
nasıl oluyor da gözaltına alınmasının son derece olağan olduğu böyle
bir dönemde, gizlediği “suikast silahları”nın krokilerini evinde
bulunduruyor?
Neden daha güvenli bir yerde saklamıyor ya da yırtıp atmıyor?
Bu adam saf mı?
Yoksa işin altında yine bazı “cinlikler” mi var?
*****
GÜNÜN SORUSU
Ergenekon
soruşturması kapsamında evi aranan ve “terör örgütü yöneticisi”
olduğundan şüphe edilen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,
yedi yıl önce bir Yargıtay kararına itiraz ederek, bugün aynı
operasyonda gözaltına alınan İbrahim Şahin’in hüküm giymesini
sağlamış...
Bu nasıl terör örgütü ki; üyeleri, birbirlerini tutuklatıyor?
*****
‘Gulu gulu dansı’ndan, dün bulunan silahlara uzanan ilişki!
Yine
ilginç günler yaşıyoruz... Susurluk skandalının patlak verdiği günlerde
iktidarda olan Başbakan Necmettin Erbakan, “çete” iddialarını “fasa
fiso” olarak nitelendirmişti.
Daha da ileri gitmiş, “sürekli
aydınlık için bir dakika karanlık eylemi” yapanlarla, “mum söndü
oynuyorlar”, tencere kapaklarını birbirine vurarak tepki göstermeye
çalışanlarla da, “gulu gulu dansı yapıyorlar” diyerek dalga geçmişti.
Kadere
bakın ki; bugün iktidarda onun eski öğrencileri var... Dün
küçümsedikleri, “fasa fiso” dedikleri çeteleşmenin silahlarını bulmak,
onlara nasip oluyor!
Peki; karanlık işler içinde oldukları zaten
yıllardır bilinen, bu yüzden yargılanan ve hüküm giyen isimleri,
örneğin İbrahim Şahin’i, Yargıtay Onursal Başsavcısı’yla, eski YÖK
Başkanı’yla, eski MGK Genel Sekreteri’yle aynı kefeye koymanın dayanağı
ne?
***
Kısacası; dün bulunan silahlardan sonra Ergenekon Savcısı’nın sorumluluğu daha da arttı:
Artık herkes ondan, bu ilişkileri ikna edici bir netlikte belgelemesini bekliyor!
Bunu yapamazsa...
Devleti yönetmiş üst düzeydeki insanların onurlarını kırmış olmakla kalmaz, hukuk devletine duyulan güveni de sarsar!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz