Şişçi Müşavir nihayet suskunluğunu bozdu: İnsan geçmişini değiştiremez...
1 sayfadaki 1 sayfası
Şişçi Müşavir nihayet suskunluğunu bozdu: İnsan geçmişini değiştiremez...
‘Şişçi Müşavir’ nihayet suskunluğunu bozdu: ‘İnsan geçmişini
değiştiremez...’
Bundan 15 yıl önce Mir
Mahmut Rıza mahlasıyla yazdığı “Bir Garip Oğlanın Hikayesi” adlı kitapta,
kahramanların ağzından “laikleri şişe geçirmek”ten söz eden Başbakanlık Basın
Müşaviri Kemal Öztürk, ısrarlarıma dayanamadı ve dün nihayet bir açıklama
yaptı.
Öncelikle bu hızlı (!) yanıtı için kendisine çok teşekkür ederim!
Hani ben, “Hiç değilse, Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın yaptığını yap,
inanmayacak olsak da ‘Değiştim’ de” diye bastırıp durdum ya...
Yeni Basın
Müşaviri, buna ne yanıt verdi biliyor musunuz?
“İnsan geçmişini
değiştiremez...”
Gördüğünüz gibi hâlâ özür dilemiyor, yorumu bize
bırakıyor!
Ama bir yandan da; o “değiştirilemeyecek geçmiş”ini inkâr
etmeye çalışıyor...
İşte; o açıklama:
***
“Bir Garip Oğlanın Hikayesi isimli mizah kitabı hiçbir
zaman yayımlanmadı, satılmadı ve piyasaya çıkmadı. Matbaadan çıktığı anda
verilen toplatma kararıyla tüm kitaplara el konuldu ve imha edildi. Kitabın bazı
sayfalarının fotokopileri 5 yıl önce bilinmeyen kişilerce basın yayın
organlarına gönderildi ve buradan yapılan eksik ve kasıtlı alıntılarla adeta
‘laiklik karşıtı’ bir imaj üretilmeye çalışıldı. Kitabın içindeki hikâyelerin
hayali kahramanları birbirleriyle kavga ederken sarf ettikleri sözler bana ait
sözlermiş gibi 5 yıl boyunca sürekli yazıldı. Hiçbir zaman ‘LAİKLERİ ŞİŞE
GEÇİRMEK’ gibi saçma ve mantıksız fikirlere sahip olmadım. Ne Atatürk ve Türkiye
Cumhuriyeti düşmanlığı yaptım ne de laiklik karşıtı bir eylemde bulundum. Hukuk
nezdinde tertemiz bir sicile sahibim. Bugün yaptığım işimle ilgili her türlü
eleştiriye açığım ve hataları düzeltmekten imtina etmem. Ancak insan geçmişini
değiştiremez. Anayasanın temel ilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak, ülkem ve milletime faydalı olmak için onurumla çalışıyorum.”
***
Vah, vah, vah... Meğer ne büyük haksızlık etmişim bu
“geçmişini silememek”ten dertli arkadaşa?
Oysa hukuk sistemi bile bu
kitaptan dolayı aldığı “1 yıllık hapis cezası”nı, bu arkadaşın sabıkasından
silmiş... O da; devlet memuru bile olamayacakken, Başbakanlık Basın Müşaviri
olmuş...
Hele hele şu, “O görüşler benim değil, kitabın kahramanlarının
görüşleriydi” savunmasına bayıldım...
Ben bayıldım ama anlaşılan mahkeme
“yememiş” ki; hapis cezasını dayamış!
***
Görünen o ki; Başbakan, bu “müşavir”den gayet memnun...
Onun “geçmişinden duyduğu rahatsızlık”, Recep Tayyip Bey’in umurunda bile
değil.
Fark etmez; benim umurumda... Çünkü bu tür “mizah kitapları”na
bayılırım!
Bu yüzden elim kalem tuttukça, “Anayasanın temel ilkelerine
bağlı” bu arkadaşın yazacağı “mizah kitapları”nı size anlatmaya devam
edeceğim!
*****
ŞİŞ-ŞİŞE!
Başbakanlık Basın Müşaviri,
dünkü açıklamasında “Hiçbir zaman LAİKLERİ ŞİŞE GEÇİRMEK gibi saçma ve mantıksız
fikirlere sahip olmadım” demiş... Ben zaten bunu iddia etmedim ki! Yazdığı
kitabın kahramanına, “LAİKLERİ ŞİŞE GEÇİRECEĞİM” dedirttiğini
söyledim...
Acaba Müşavir Bey ikincisini mantıklı buluyor da; bir dil
oyunu mu yapıyor?
Umarım bu sadece bir “dil sürçmesi”dir...
Eğer
“cinlik”se, yemediğimizi bilsin!
*****
GÜNÜN SORUSU
Susurluk olaylarının
aydınlatılmasını isteyenleri, “Gulu gulu dansı yapıyorlar” diye susturan bugünkü
iktidar mensupları, açılan çukurlardan çıkanları gördükçe acaba ne
hissediyorlar?
*****
‘Deniz Feneri’ çukurları da elbet bir gün
kazılacak!
Ergenekon fırtınası ne zaman şiddetli esmeye başlasa,
benim aklıma “kaplumbağa hızı”yla bile ilerlemeyen “Deniz Feneri Soruşturması”
geliyor...
Alman mahkemeleri, Türkiye’de bulunan çok sayıda kişinin suçlu
olduğunu iddia etti, hazırladığı dosyayı Türk makamlarına verebileceğini
açıkladı; ne hikmetse bizim Adalet Bakanlığı bu dosyayı üç aya yaklaşan bir
süredir alamadı!
Böylece; Ergenekon Savcısı, bir zamanlar devletin en
önemli koltuklarında oturan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin, YÖK
Başkanı’nın, Yargıtay Başsavcısı’nın yakasına yapışırken, Deniz Feneri Savcısı,
adı inanılmaz suçlamalara karışan RTÜK Başkanı’nı ifade vermeye bile davet
edemedi!
Çünkü Ergenekon Savcısı’na zırhlı Mercedes tahsis eden iktidar,
Deniz Feneri Savcısı’na gereken desteği vermiyor!
Olsun; biz beklemeye
alışığız... Gün olur, devran döner; Deniz Feneri’nin “çukurları” da kazılmaya
başlanır bir gün!
Bakarsınız o zaman da; bugün devletin çok önemli
koltuklarında oturan, dini siyasete ve ticarete alet eden isimler bir bir
dizilir önümüze!
Burası Türkiye... Burada her şey olur!
değiştiremez...’
Bundan 15 yıl önce Mir
Mahmut Rıza mahlasıyla yazdığı “Bir Garip Oğlanın Hikayesi” adlı kitapta,
kahramanların ağzından “laikleri şişe geçirmek”ten söz eden Başbakanlık Basın
Müşaviri Kemal Öztürk, ısrarlarıma dayanamadı ve dün nihayet bir açıklama
yaptı.
Öncelikle bu hızlı (!) yanıtı için kendisine çok teşekkür ederim!
Hani ben, “Hiç değilse, Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın yaptığını yap,
inanmayacak olsak da ‘Değiştim’ de” diye bastırıp durdum ya...
Yeni Basın
Müşaviri, buna ne yanıt verdi biliyor musunuz?
“İnsan geçmişini
değiştiremez...”
Gördüğünüz gibi hâlâ özür dilemiyor, yorumu bize
bırakıyor!
Ama bir yandan da; o “değiştirilemeyecek geçmiş”ini inkâr
etmeye çalışıyor...
İşte; o açıklama:
***
“Bir Garip Oğlanın Hikayesi isimli mizah kitabı hiçbir
zaman yayımlanmadı, satılmadı ve piyasaya çıkmadı. Matbaadan çıktığı anda
verilen toplatma kararıyla tüm kitaplara el konuldu ve imha edildi. Kitabın bazı
sayfalarının fotokopileri 5 yıl önce bilinmeyen kişilerce basın yayın
organlarına gönderildi ve buradan yapılan eksik ve kasıtlı alıntılarla adeta
‘laiklik karşıtı’ bir imaj üretilmeye çalışıldı. Kitabın içindeki hikâyelerin
hayali kahramanları birbirleriyle kavga ederken sarf ettikleri sözler bana ait
sözlermiş gibi 5 yıl boyunca sürekli yazıldı. Hiçbir zaman ‘LAİKLERİ ŞİŞE
GEÇİRMEK’ gibi saçma ve mantıksız fikirlere sahip olmadım. Ne Atatürk ve Türkiye
Cumhuriyeti düşmanlığı yaptım ne de laiklik karşıtı bir eylemde bulundum. Hukuk
nezdinde tertemiz bir sicile sahibim. Bugün yaptığım işimle ilgili her türlü
eleştiriye açığım ve hataları düzeltmekten imtina etmem. Ancak insan geçmişini
değiştiremez. Anayasanın temel ilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak, ülkem ve milletime faydalı olmak için onurumla çalışıyorum.”
***
Vah, vah, vah... Meğer ne büyük haksızlık etmişim bu
“geçmişini silememek”ten dertli arkadaşa?
Oysa hukuk sistemi bile bu
kitaptan dolayı aldığı “1 yıllık hapis cezası”nı, bu arkadaşın sabıkasından
silmiş... O da; devlet memuru bile olamayacakken, Başbakanlık Basın Müşaviri
olmuş...
Hele hele şu, “O görüşler benim değil, kitabın kahramanlarının
görüşleriydi” savunmasına bayıldım...
Ben bayıldım ama anlaşılan mahkeme
“yememiş” ki; hapis cezasını dayamış!
***
Görünen o ki; Başbakan, bu “müşavir”den gayet memnun...
Onun “geçmişinden duyduğu rahatsızlık”, Recep Tayyip Bey’in umurunda bile
değil.
Fark etmez; benim umurumda... Çünkü bu tür “mizah kitapları”na
bayılırım!
Bu yüzden elim kalem tuttukça, “Anayasanın temel ilkelerine
bağlı” bu arkadaşın yazacağı “mizah kitapları”nı size anlatmaya devam
edeceğim!
*****
ŞİŞ-ŞİŞE!
Başbakanlık Basın Müşaviri,
dünkü açıklamasında “Hiçbir zaman LAİKLERİ ŞİŞE GEÇİRMEK gibi saçma ve mantıksız
fikirlere sahip olmadım” demiş... Ben zaten bunu iddia etmedim ki! Yazdığı
kitabın kahramanına, “LAİKLERİ ŞİŞE GEÇİRECEĞİM” dedirttiğini
söyledim...
Acaba Müşavir Bey ikincisini mantıklı buluyor da; bir dil
oyunu mu yapıyor?
Umarım bu sadece bir “dil sürçmesi”dir...
Eğer
“cinlik”se, yemediğimizi bilsin!
*****
GÜNÜN SORUSU
Susurluk olaylarının
aydınlatılmasını isteyenleri, “Gulu gulu dansı yapıyorlar” diye susturan bugünkü
iktidar mensupları, açılan çukurlardan çıkanları gördükçe acaba ne
hissediyorlar?
*****
‘Deniz Feneri’ çukurları da elbet bir gün
kazılacak!
Ergenekon fırtınası ne zaman şiddetli esmeye başlasa,
benim aklıma “kaplumbağa hızı”yla bile ilerlemeyen “Deniz Feneri Soruşturması”
geliyor...
Alman mahkemeleri, Türkiye’de bulunan çok sayıda kişinin suçlu
olduğunu iddia etti, hazırladığı dosyayı Türk makamlarına verebileceğini
açıkladı; ne hikmetse bizim Adalet Bakanlığı bu dosyayı üç aya yaklaşan bir
süredir alamadı!
Böylece; Ergenekon Savcısı, bir zamanlar devletin en
önemli koltuklarında oturan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin, YÖK
Başkanı’nın, Yargıtay Başsavcısı’nın yakasına yapışırken, Deniz Feneri Savcısı,
adı inanılmaz suçlamalara karışan RTÜK Başkanı’nı ifade vermeye bile davet
edemedi!
Çünkü Ergenekon Savcısı’na zırhlı Mercedes tahsis eden iktidar,
Deniz Feneri Savcısı’na gereken desteği vermiyor!
Olsun; biz beklemeye
alışığız... Gün olur, devran döner; Deniz Feneri’nin “çukurları” da kazılmaya
başlanır bir gün!
Bakarsınız o zaman da; bugün devletin çok önemli
koltuklarında oturan, dini siyasete ve ticarete alet eden isimler bir bir
dizilir önümüze!
Burası Türkiye... Burada her şey olur!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz