Güvensizlik kırılması!
1 sayfadaki 1 sayfası
Güvensizlik kırılması!
Güvensizlik kırılması!
Başbakan Erdoğan, son dalgadan sonra: “Bu ülkede fikri hür, vicdanı
hür savcılar var” demiş... Demek oluyor ki, “Ümraniye Davası
savcılarına” güveni tam! Yani son yapılan hareketleri zımnen tasvip
etmiş oluyor! İşte bu noktadan sonra, bizlerin de, asıl, “fikri hür,
irfanı hür, vicdanı hür yargıçlarımıza” güvenimiz tam! Kırılgan
“kırılma hattı”da burada; karşılıklı güvenmeler ve güvensizlikler
arasında! Sonunda, hangi taraf güveninde haklı çıkacak? Ümraniye
iddianamelerini yazan savcılarına güvenenler mi, yoksa Silivri’deki
Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargıçlarına güvenenler mi?
Erdoğan ihsas-ı reyde bulundu
Erdoğan
“Hiç kimse kendisini yasaların, hukukun, adaletin üzerinde görmemeli”
diyor. Doğru; ama hiç kimse de, Erdoğan’ın bu olayda başsavcı olduğunu
ve “Beyaz Eller Operasyonu”nu kendi başlattığı sözlerini unutmasın!
Ve
bu onursal fahri “başsavcı”, yargı henüz son hükmünü vermemişken “rey
ihsas” edercesine; “Kimlerin bu ülkede korku imparatorluğu kurmaya
çalıştığını şu son aylar gayet iyi gösterdi” diyor. Demek ki, daha bu
davada son hüküm verilmemişken, o suçluların kimler olduğuna hükmetmiş!
Evet; Türkiye’de böyle Başbakan, böyle savcılar var... Ama
Türkiye’de, Silivri’de de “bağımsız yargıçlar” var! Ve kimin kime
güvenmekte haklı olduğunu, inşallah sonunda göreceğiz!
Fakat TC
Devleti’nin ve hükümetinin başında, “herkesin Cumhurbaşkanı, Başbakanı”
olmak mevkiinde olanlar, bu büyük sözleri söyler, oylarını peşinen
açıklarken, bu davada adaletin böyle ve bu kadar uzamasından ve yapılan
hukuksuzluklardan dolayı tedirgin olmaları ve “aksi sabit olana kadar,
masum sayılmaları” gereken vatandaşlara birazcık olsun “şefkatten”
vazgeçtik, “tolerans” göstermeleri gerekmez mi? Ama aksine; bu sözleri
ve gürlemeleriyle masum sayılması gereken insanlara korku ve umutsuzluk
veriyorlar! Öyle ya; Başbakan Erdoğan son sözleriyle gösteriyor ki,
iddialar ve cephaneliklere inanmış, hatta son yüksek düzey
tutuklamaları dahi tasvip ediyor! Ve asıl adalete böylelikle gölge,
şüphe düşüren kendisi! “İçerdekiler”, Allah’tan ve bağımsız
yargıçlardan başka kime güvenecekler, kime
güveneceğiz?
Başbakan’ın
Genelkurmay Başkanı’yla görüştükten sonra böyle konuşması ilginç! Yoksa
bir bakıma orduya meydan mı okumakta, artık pervası yok mu ki “müsademe
rotasında” devam ediyor?
Ben, Başbakan’ın, bu konuda Orgeneral
İlker Başbuğ’u ikna etmiş olabileceğine inanmıyorum. Tahminim şu;
Genelkurmay Başkanı ordu içinde, hem köstebekleri meydana çıkarmak için
başlattığı harekâtla birlikte, ordunun içinde hakikaten darbe yapmak
için örgütlere katılmış olanlar varsa (ama Atatürk’ün Cumhuriyet’inin
tehlikede olduğunu düşünüp, ne yapmalı diye düşünenleri değil) ortaya
çıkarıp, kendisi kani olunca, yapılması gerekecekleri yapacaktır!
Ama işin en vahim tarafı ülkenin bu kadar kırılgan duruma gelmesidir! Asıl suçlular bu durumları yaratanlardır!
Başbakan Erdoğan, son dalgadan sonra: “Bu ülkede fikri hür, vicdanı
hür savcılar var” demiş... Demek oluyor ki, “Ümraniye Davası
savcılarına” güveni tam! Yani son yapılan hareketleri zımnen tasvip
etmiş oluyor! İşte bu noktadan sonra, bizlerin de, asıl, “fikri hür,
irfanı hür, vicdanı hür yargıçlarımıza” güvenimiz tam! Kırılgan
“kırılma hattı”da burada; karşılıklı güvenmeler ve güvensizlikler
arasında! Sonunda, hangi taraf güveninde haklı çıkacak? Ümraniye
iddianamelerini yazan savcılarına güvenenler mi, yoksa Silivri’deki
Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargıçlarına güvenenler mi?
Erdoğan ihsas-ı reyde bulundu
Erdoğan
“Hiç kimse kendisini yasaların, hukukun, adaletin üzerinde görmemeli”
diyor. Doğru; ama hiç kimse de, Erdoğan’ın bu olayda başsavcı olduğunu
ve “Beyaz Eller Operasyonu”nu kendi başlattığı sözlerini unutmasın!
Ve
bu onursal fahri “başsavcı”, yargı henüz son hükmünü vermemişken “rey
ihsas” edercesine; “Kimlerin bu ülkede korku imparatorluğu kurmaya
çalıştığını şu son aylar gayet iyi gösterdi” diyor. Demek ki, daha bu
davada son hüküm verilmemişken, o suçluların kimler olduğuna hükmetmiş!
Evet; Türkiye’de böyle Başbakan, böyle savcılar var... Ama
Türkiye’de, Silivri’de de “bağımsız yargıçlar” var! Ve kimin kime
güvenmekte haklı olduğunu, inşallah sonunda göreceğiz!
Fakat TC
Devleti’nin ve hükümetinin başında, “herkesin Cumhurbaşkanı, Başbakanı”
olmak mevkiinde olanlar, bu büyük sözleri söyler, oylarını peşinen
açıklarken, bu davada adaletin böyle ve bu kadar uzamasından ve yapılan
hukuksuzluklardan dolayı tedirgin olmaları ve “aksi sabit olana kadar,
masum sayılmaları” gereken vatandaşlara birazcık olsun “şefkatten”
vazgeçtik, “tolerans” göstermeleri gerekmez mi? Ama aksine; bu sözleri
ve gürlemeleriyle masum sayılması gereken insanlara korku ve umutsuzluk
veriyorlar! Öyle ya; Başbakan Erdoğan son sözleriyle gösteriyor ki,
iddialar ve cephaneliklere inanmış, hatta son yüksek düzey
tutuklamaları dahi tasvip ediyor! Ve asıl adalete böylelikle gölge,
şüphe düşüren kendisi! “İçerdekiler”, Allah’tan ve bağımsız
yargıçlardan başka kime güvenecekler, kime
güveneceğiz?
Başbakan’ın
Genelkurmay Başkanı’yla görüştükten sonra böyle konuşması ilginç! Yoksa
bir bakıma orduya meydan mı okumakta, artık pervası yok mu ki “müsademe
rotasında” devam ediyor?
Ben, Başbakan’ın, bu konuda Orgeneral
İlker Başbuğ’u ikna etmiş olabileceğine inanmıyorum. Tahminim şu;
Genelkurmay Başkanı ordu içinde, hem köstebekleri meydana çıkarmak için
başlattığı harekâtla birlikte, ordunun içinde hakikaten darbe yapmak
için örgütlere katılmış olanlar varsa (ama Atatürk’ün Cumhuriyet’inin
tehlikede olduğunu düşünüp, ne yapmalı diye düşünenleri değil) ortaya
çıkarıp, kendisi kani olunca, yapılması gerekecekleri yapacaktır!
Ama işin en vahim tarafı ülkenin bu kadar kırılgan duruma gelmesidir! Asıl suçlular bu durumları yaratanlardır!
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz