Büyümez Filistinli çocuklar
1 sayfadaki 1 sayfası
Büyümez Filistinli çocuklar
Büyümez Filistinli çocuklar
Bu karmaşık dünyada benim tek pusulam vicdandır. Kafam karıştığı zaman
bana vicdanım yol gösterir. Filistin’de ölen yavrumun önünde soğukkanlı
analizler yapamam. Buna yüreğim elvermez.
Her insan gibi elbette ben de sorular sorarım, gerçeği anlamak isterim.
Mesela
Hamas niçin kendi halkı üzerine bir katliam oluşturmak için füzeler
attı diye sorarım. “Bunları İran mı yaptırıyor?” sorusunun cevabını
merak ederim.
“Yoksa İsrail Obama’yı masaya mı çekiyor?” sorusunun cevabını ararım.
Ama parçalanmış bir çocuk bedeninin önünde bunların hepsi önemsizdir.
Jean Paul Sartre ne demişti: “Savaşta ölen bir tek çocuk karşısında benin bütün kitaplarımın ne değeri var?”
Evet, yalnız Sartre’ın kitaplarının değil, bütün kitapların, hatta bütün uygarlığın ne anlamı var?
Şunu unutmayalım: En büyük anıt insandır.
Hiçbir
zaman büyümeyecek olan Filistinli ölü bir çocuk bedeni önünde, dünyanın
bütün politikacıları, bütün askerleri, bütün devletleri, bütün
hükümetleri başlarını önüne eğsin ve utanç içinde sussun.
Savaş emri verenler acaba kendi çocukları hedef olsa ne hissederler?
***
Geçen hafta Ridley Scott’un yeni filmini gördüm.
İki CIA ajanı var filmde. Biri Orta Doğu’da, sahada görev yapıyor, öteki Amerika’da Langley’de.
Leonardo Di Caprio’nun oynadığı birinci ajan kan ateş ve barut içinde.
Russel Crowe’un canlandırdığı ikinci karakter ise Amerika’nın bir kentinde çoluğu çocuğuyla oynuyor.
Cep telefonunun kulaklığını takmış; bir yandan Orta Doğu’daki ajanla konuşuyor, bir yandan da oğlunun beyzbol maçını izliyor.
Bu müşfik baba, beyzbol oynayan oğlunun resmini çekerken, telefonla birçok kişinin ölüm emrini veriyor.
“Hepsini öldürün!” diyor sık sık.
Yüzündeki şefkatli baba ifadesi silinmeden hem de.
Belli ki oğlunu gerçekten çok seviyor ama öteki çocuklar onun için bir anlam ifade etmemekte.
Hepsi öldürülebilir, bombalanabilir, parçalanabilir.
İşte durum bu.
Birçokları, kendi çocuğu olmadığı sürece bütün çocukları “öldürülebilir nesneler” olarak görüyor.
Devletler, hükümetler, ordular, terör örgütleri durmadan çocuk öldürüyor.
***
Ne
çok isterdim tek bir çocuğun ahının, koskoca devletleri tuzla buz
etmesini, orduları bozmasını, ölüm kusan savaş uçaklarını düşürmesini.
Ama elimizden bir şey gelmiyor.
Kahrolarak yaşıyoruz.
***
Benim tek pusulam vicdandır dedim.
Çünkü vicdanı olmayan her insan Nazi’dir.
Bu karmaşık dünyada benim tek pusulam vicdandır. Kafam karıştığı zaman
bana vicdanım yol gösterir. Filistin’de ölen yavrumun önünde soğukkanlı
analizler yapamam. Buna yüreğim elvermez.
Her insan gibi elbette ben de sorular sorarım, gerçeği anlamak isterim.
Mesela
Hamas niçin kendi halkı üzerine bir katliam oluşturmak için füzeler
attı diye sorarım. “Bunları İran mı yaptırıyor?” sorusunun cevabını
merak ederim.
“Yoksa İsrail Obama’yı masaya mı çekiyor?” sorusunun cevabını ararım.
Ama parçalanmış bir çocuk bedeninin önünde bunların hepsi önemsizdir.
Jean Paul Sartre ne demişti: “Savaşta ölen bir tek çocuk karşısında benin bütün kitaplarımın ne değeri var?”
Evet, yalnız Sartre’ın kitaplarının değil, bütün kitapların, hatta bütün uygarlığın ne anlamı var?
Şunu unutmayalım: En büyük anıt insandır.
Hiçbir
zaman büyümeyecek olan Filistinli ölü bir çocuk bedeni önünde, dünyanın
bütün politikacıları, bütün askerleri, bütün devletleri, bütün
hükümetleri başlarını önüne eğsin ve utanç içinde sussun.
Savaş emri verenler acaba kendi çocukları hedef olsa ne hissederler?
***
Geçen hafta Ridley Scott’un yeni filmini gördüm.
İki CIA ajanı var filmde. Biri Orta Doğu’da, sahada görev yapıyor, öteki Amerika’da Langley’de.
Leonardo Di Caprio’nun oynadığı birinci ajan kan ateş ve barut içinde.
Russel Crowe’un canlandırdığı ikinci karakter ise Amerika’nın bir kentinde çoluğu çocuğuyla oynuyor.
Cep telefonunun kulaklığını takmış; bir yandan Orta Doğu’daki ajanla konuşuyor, bir yandan da oğlunun beyzbol maçını izliyor.
Bu müşfik baba, beyzbol oynayan oğlunun resmini çekerken, telefonla birçok kişinin ölüm emrini veriyor.
“Hepsini öldürün!” diyor sık sık.
Yüzündeki şefkatli baba ifadesi silinmeden hem de.
Belli ki oğlunu gerçekten çok seviyor ama öteki çocuklar onun için bir anlam ifade etmemekte.
Hepsi öldürülebilir, bombalanabilir, parçalanabilir.
İşte durum bu.
Birçokları, kendi çocuğu olmadığı sürece bütün çocukları “öldürülebilir nesneler” olarak görüyor.
Devletler, hükümetler, ordular, terör örgütleri durmadan çocuk öldürüyor.
***
Ne
çok isterdim tek bir çocuğun ahının, koskoca devletleri tuzla buz
etmesini, orduları bozmasını, ölüm kusan savaş uçaklarını düşürmesini.
Ama elimizden bir şey gelmiyor.
Kahrolarak yaşıyoruz.
***
Benim tek pusulam vicdandır dedim.
Çünkü vicdanı olmayan her insan Nazi’dir.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz