Asıl, son hedef!
1 sayfadaki 1 sayfası
Asıl, son hedef!
Asıl, son hedef!
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa, son gelişmeler
üzerine “Haber kirletmesi” demiş... Şimdiye kadar soğukkanlılığını
bozmamaya özel itina gösteren eski Genelkurmay başkanlarından Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı da, birilerinin “Kanada’daki adamları Tuncay
Güney’in” hezeyanları karşısında bu meczubun, kendisinin “Ergenekon”un
“çekirdek kadrosunun” 1 numarası olduğu “hezeyanı karşısında patlamış:
“Hayatımda böyle kepazelik, hokkabazlık görmedim” diyor! “Haber
kirliliği” ne kelime; “O birilerinin birebirlerini buldukları “haber
lağımı”, kazdıkça dışkılar çıkıyor, etrafa yayılıyor. “Kepazelik,
hokkabazlık” ne kelime, “düzenbazlık, ahlaksızlık”.
Bunlar o hale
geldi ki, her yönden estirilen “yalan rüzgârları” karşısında, “ok
meydanında, buhurdan gibi kaldığımı hissettim ve bu rezaletin
ayrıntılarıyla uğraşmaktan, gafil ve hainlere cevap yetiştirmekten,
Ergenekon davası “kapsamının” ayrıntılarıyla uğraşmaktan usandım! Ama
rezaletler hokkabazlıklar, ahlaksızlıklar, düzenbazlıklar, hem de
yüksek seviyelerde devam ettikçe, aksi sabit olana kadar masum
sayılmaları gereken insanların haksızca teşhir edilmeleri karşısında
duramıyorum. Gerçekler inşallah bir gün ortaya çıksa bile, korkarım bu
“lağım” kolay temizlenemeyecek ve ülkenin havasını uzun yıllar
kokutacak. Asıl “derin” tehlike de bu!
Bu şeytani ayrıntılarla
uğraşırken, “cambazlara-kazılara baktırılırken”, asıl büyük tablo
konusundaki şüpheler, şüpheden öte gerçekler gözden kaçırılıyor!
Sonuncusundan
başlayalım: “Psikopat-sosyopat olduğu Fikri Sağlar tarafından bile fark
edilen” Tuncay Güney’in 2001’de Emniyet’te yapılan sorgulanmasının
videosu, neden ancak 8 yıl sonra “servis” edildi ve o zaman yaptığı
dehşetengiz ifşaatın hukuki ve adli gerekleri yapılmadı? Güney’in
şimdi, güya işkence altında yapılan sorgulamada (adamın işkence, baskı
görmüş hali var mı?) ve TRT’de yarı açık programda “Sayın” Güney’in
Kanada’dan söyledikleri arasındaki çelişkiler! Ve asıl devlet
televizyonu TRT, şimdiye kadar Ergenekon ve mağdurları konusunda,
ihtiyatlı davranmışken, neden, birden Kanada’ya kadar ekip gönderip bu
adamı saatlerce konuşturmaya gerek görmüştür! Habercilik adına mı? Hadi
canım sen de!..
Akla gelen birçok şüphe var. Zaman gazetesi,
Ergenekon davasına her gün, birinci sayfada manşetten, çarşaf çarşaf,
haberler -içerden bilgiler yayımlayacak kadar önem verir? Birden
aklıma geldi; Atatürk ve milliyetçilik karşıtı oldukları yazdıklarından
belli öğretim üyeleri, İçişleri Bakanlığı’na ve Emniyet Genel
Müdürlüğü’ne bağlı okullarda ders verirler? Ve bunların
“yetiştirdikleri” elemanlar, benim her zaman sevdiğim, korumaya
çalıştığım polisler mi? Kazdıkça, derinlere iniyoruz!
En büyük tehlike
Zehirli bitkiler bürümüş,
“büyük ormanı” göremiyoruz. Asıl “büyük tehlikenin” ipucunu, şifresini
Mahmut Övür denen şahıs açıkça yazdı: “On birinci Ergenekon operasyonu
emekli askerlere karşı olacak. Bu operasyon geçmişte Genelkurmay
Başkanı olmuş bir ismi de kapsayacak. Ergenekon süreci dalga dalga
sürecek ve Türkiye’yi değiştirecek.
Ne var ki; TC, ordu tasfiye edilmedikçe çökertilemez, değiştirilemez; asıl son hedef TSK!
Yabancı
gözler bunu bizden daha iyi takdir ediyor ve durumun hiç iyi
olmadığını, hatta bir iç savaş tehlikesi olduğunu yazıyorlar! Baykal’ın
dediği gibi, “Bu gidiş iyi değil”! Bu durumda Türkiye’yi böyle
“kontaklar” yapılırken yakılmaktan kurtaracak son sigorta TSK! Belki,
şimdiye dek içine sızamadıkları tek kurum! Bu sigortayı da, şimdi türlü
yollardan çeşitli vurgunculuk ve iddialarla, gevşetmeye çalışıyorlar!
Açıkça söylemeliyim: Genelkurmay’ın kendi hakkında yapılan bu iddialar
ve fesat spekülasyonlarına karşı herhalde, hukuka bağlılığından dolayı,
ihtiyatlı ve temkinli davranması -suskunluğu- hem düşmanlarına cüret
veriyor, hem de halkın TSK’ya saygı ve güvenine halel getiriyor,
şüphelere yol açıyor! TSK, bu güveni, saygınlığı kolay kazanmadı, her
şeye rağmen, şimdiye kadar kaybetmedi. Ama artık, bu safhada, ordunuza
güven zaafa uğrarsa, bunun telafisi güç olur! Ne yapılması gerekir?
Muhtıra mı? Müdahale mi? Darbe mi? Kesinlikle hayır! Eşkıyadan daha
güçlü olmak yeter! Özellikle bu güç haklılığa, milletın haklarına
dayanıyorsa! Ve gücünü Atatürk’ten alıyorsa!
Açıklama
Sayın Altemur Kılıç
Yeniçağ Gazetesi Yazarı/İSTANBUL
14.01.2009
tarihinde Yeniçağ Gazetesi’nde yayımlanan “Kazılara bak, kazan kazan”
başlıklı yazınızda, tutuklu Hurşit Tolon’un tedavi işlemleriyle ilgili
olarak Adalet Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ahmet Kahraman hakkında gerçeğe
aykırı iddialara yer verilmiştir.
Müsteşarımız Sayın Ahmet
Kahraman’ın tutuklu Tolon’un GATA’ya gönderilmesi halinde cezaevi
yöneticileri hakkında soruşturma başlatılacağını söylediği ve “Tolon’u
jandarmaya teslim etmeyeceksiniz” şeklinde emir verdiği iddiaları
kesinlikle doğru değildir.
Tutukluların tedavi işlemleri mevzuatta
yer alan hükümler çerçevesinde yerine getirilmektedir. Adalet Bakanlığı
Müsteşarı’nın veya başka bir bakanlık yetkilisinin bu işlemlere
müdahale etmesi söz konusu olamaz. Adalet Bakanı, müsteşarı ve diğer
bakanlık yetkililerinin görevlerinin gereği olarak hukuk kurallarına
uygun davranma konusunda büyük bir titizlik gösterdiği bilinmelidir.
Yazınızda
inanmadığınızı belirtmenize rağmen, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan
bu iddiaların, Bakanlığımıza sorulup araştırılmadan yayımlanmamasını
beklerdik. Bakanlığımız, bilgi edinme hakkı ve şeffaflık ilkeleri
doğrultusunda basına bilgi vermeye her zaman açıktır.
Köşenizde, yukarıdaki açıklama doğrultusunda bir düzeltme yapmanızı rica eder, iyi çalışmalar dilerim.
Murat AYDIN
Basın Müşaviri
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa, son gelişmeler
üzerine “Haber kirletmesi” demiş... Şimdiye kadar soğukkanlılığını
bozmamaya özel itina gösteren eski Genelkurmay başkanlarından Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı da, birilerinin “Kanada’daki adamları Tuncay
Güney’in” hezeyanları karşısında bu meczubun, kendisinin “Ergenekon”un
“çekirdek kadrosunun” 1 numarası olduğu “hezeyanı karşısında patlamış:
“Hayatımda böyle kepazelik, hokkabazlık görmedim” diyor! “Haber
kirliliği” ne kelime; “O birilerinin birebirlerini buldukları “haber
lağımı”, kazdıkça dışkılar çıkıyor, etrafa yayılıyor. “Kepazelik,
hokkabazlık” ne kelime, “düzenbazlık, ahlaksızlık”.
Bunlar o hale
geldi ki, her yönden estirilen “yalan rüzgârları” karşısında, “ok
meydanında, buhurdan gibi kaldığımı hissettim ve bu rezaletin
ayrıntılarıyla uğraşmaktan, gafil ve hainlere cevap yetiştirmekten,
Ergenekon davası “kapsamının” ayrıntılarıyla uğraşmaktan usandım! Ama
rezaletler hokkabazlıklar, ahlaksızlıklar, düzenbazlıklar, hem de
yüksek seviyelerde devam ettikçe, aksi sabit olana kadar masum
sayılmaları gereken insanların haksızca teşhir edilmeleri karşısında
duramıyorum. Gerçekler inşallah bir gün ortaya çıksa bile, korkarım bu
“lağım” kolay temizlenemeyecek ve ülkenin havasını uzun yıllar
kokutacak. Asıl “derin” tehlike de bu!
Bu şeytani ayrıntılarla
uğraşırken, “cambazlara-kazılara baktırılırken”, asıl büyük tablo
konusundaki şüpheler, şüpheden öte gerçekler gözden kaçırılıyor!
Sonuncusundan
başlayalım: “Psikopat-sosyopat olduğu Fikri Sağlar tarafından bile fark
edilen” Tuncay Güney’in 2001’de Emniyet’te yapılan sorgulanmasının
videosu, neden ancak 8 yıl sonra “servis” edildi ve o zaman yaptığı
dehşetengiz ifşaatın hukuki ve adli gerekleri yapılmadı? Güney’in
şimdi, güya işkence altında yapılan sorgulamada (adamın işkence, baskı
görmüş hali var mı?) ve TRT’de yarı açık programda “Sayın” Güney’in
Kanada’dan söyledikleri arasındaki çelişkiler! Ve asıl devlet
televizyonu TRT, şimdiye kadar Ergenekon ve mağdurları konusunda,
ihtiyatlı davranmışken, neden, birden Kanada’ya kadar ekip gönderip bu
adamı saatlerce konuşturmaya gerek görmüştür! Habercilik adına mı? Hadi
canım sen de!..
Akla gelen birçok şüphe var. Zaman gazetesi,
Ergenekon davasına her gün, birinci sayfada manşetten, çarşaf çarşaf,
haberler -içerden bilgiler yayımlayacak kadar önem verir? Birden
aklıma geldi; Atatürk ve milliyetçilik karşıtı oldukları yazdıklarından
belli öğretim üyeleri, İçişleri Bakanlığı’na ve Emniyet Genel
Müdürlüğü’ne bağlı okullarda ders verirler? Ve bunların
“yetiştirdikleri” elemanlar, benim her zaman sevdiğim, korumaya
çalıştığım polisler mi? Kazdıkça, derinlere iniyoruz!
En büyük tehlike
Zehirli bitkiler bürümüş,
“büyük ormanı” göremiyoruz. Asıl “büyük tehlikenin” ipucunu, şifresini
Mahmut Övür denen şahıs açıkça yazdı: “On birinci Ergenekon operasyonu
emekli askerlere karşı olacak. Bu operasyon geçmişte Genelkurmay
Başkanı olmuş bir ismi de kapsayacak. Ergenekon süreci dalga dalga
sürecek ve Türkiye’yi değiştirecek.
Ne var ki; TC, ordu tasfiye edilmedikçe çökertilemez, değiştirilemez; asıl son hedef TSK!
Yabancı
gözler bunu bizden daha iyi takdir ediyor ve durumun hiç iyi
olmadığını, hatta bir iç savaş tehlikesi olduğunu yazıyorlar! Baykal’ın
dediği gibi, “Bu gidiş iyi değil”! Bu durumda Türkiye’yi böyle
“kontaklar” yapılırken yakılmaktan kurtaracak son sigorta TSK! Belki,
şimdiye dek içine sızamadıkları tek kurum! Bu sigortayı da, şimdi türlü
yollardan çeşitli vurgunculuk ve iddialarla, gevşetmeye çalışıyorlar!
Açıkça söylemeliyim: Genelkurmay’ın kendi hakkında yapılan bu iddialar
ve fesat spekülasyonlarına karşı herhalde, hukuka bağlılığından dolayı,
ihtiyatlı ve temkinli davranması -suskunluğu- hem düşmanlarına cüret
veriyor, hem de halkın TSK’ya saygı ve güvenine halel getiriyor,
şüphelere yol açıyor! TSK, bu güveni, saygınlığı kolay kazanmadı, her
şeye rağmen, şimdiye kadar kaybetmedi. Ama artık, bu safhada, ordunuza
güven zaafa uğrarsa, bunun telafisi güç olur! Ne yapılması gerekir?
Muhtıra mı? Müdahale mi? Darbe mi? Kesinlikle hayır! Eşkıyadan daha
güçlü olmak yeter! Özellikle bu güç haklılığa, milletın haklarına
dayanıyorsa! Ve gücünü Atatürk’ten alıyorsa!
Açıklama
Sayın Altemur Kılıç
Yeniçağ Gazetesi Yazarı/İSTANBUL
14.01.2009
tarihinde Yeniçağ Gazetesi’nde yayımlanan “Kazılara bak, kazan kazan”
başlıklı yazınızda, tutuklu Hurşit Tolon’un tedavi işlemleriyle ilgili
olarak Adalet Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ahmet Kahraman hakkında gerçeğe
aykırı iddialara yer verilmiştir.
Müsteşarımız Sayın Ahmet
Kahraman’ın tutuklu Tolon’un GATA’ya gönderilmesi halinde cezaevi
yöneticileri hakkında soruşturma başlatılacağını söylediği ve “Tolon’u
jandarmaya teslim etmeyeceksiniz” şeklinde emir verdiği iddiaları
kesinlikle doğru değildir.
Tutukluların tedavi işlemleri mevzuatta
yer alan hükümler çerçevesinde yerine getirilmektedir. Adalet Bakanlığı
Müsteşarı’nın veya başka bir bakanlık yetkilisinin bu işlemlere
müdahale etmesi söz konusu olamaz. Adalet Bakanı, müsteşarı ve diğer
bakanlık yetkililerinin görevlerinin gereği olarak hukuk kurallarına
uygun davranma konusunda büyük bir titizlik gösterdiği bilinmelidir.
Yazınızda
inanmadığınızı belirtmenize rağmen, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan
bu iddiaların, Bakanlığımıza sorulup araştırılmadan yayımlanmamasını
beklerdik. Bakanlığımız, bilgi edinme hakkı ve şeffaflık ilkeleri
doğrultusunda basına bilgi vermeye her zaman açıktır.
Köşenizde, yukarıdaki açıklama doğrultusunda bir düzeltme yapmanızı rica eder, iyi çalışmalar dilerim.
Murat AYDIN
Basın Müşaviri
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz