Birleşik Kıbrıs
1 sayfadaki 1 sayfası
Birleşik Kıbrıs
Birleşik Kıbrıs
1960 Cumhuriyeti iki halkın ortaklığına dayanan, garantilenmiş,
sağlam bir “Birleşik Kıbrıs” yaratmıştı. Rum liderlerinin istemedikleri
bir birleşmeydi bu. Bugün yeniden Birleşik Kıbrıs için müzakereler
devam etmektedir. Masadaki formül 1977’den bu yana her masada ele
alınmış olan ve Rumların reddettikleri formülün bir benzeridir ve bu
kez Rum liderliği 1960’ın garantilerini de istememekte ve Türklere
verilmiş görünecek hakların da katıksız bir şekilde AB normlarına
uygunluğu üzerinde durmaktadır. Rum lideri Hristofyas “Federasyon
idealimiz değildir, ancak Türk askerini adadan çıkarmak için bunu
görüşmek zorundayız” demiştir. 1960’da istenmeyen cumhuriyeti üç yılda
yıkmışlardı, şimdi istenmeyen federal çatıyı bakalım kaç ayda veya
yılda yıkacaklar. Bu yeni safhada “Tek halk, tek devlet, tek egemenlik
ve kurumların da birleşmesini” öngören Rum mentalitesine rağmen
görüşmeler devam etmektedir. Rum liderliği “Bugüne kadar Türk tarafının
masaya koyduklarının tümünü reddediyoruz” derken Kıbrıs Türkleri
masaya nelerin konduğunu bilmemenin zorluğu içindedir. Rum basınından
alabildiğimiz bilgilere göre Rum tarafı Kıbrıs’ta iki halkın varlığını
bile kabul edemiyor.
Geçmişte Birleşik Kıbrıs’ta tek bir olay
üzerinde duralım. 1960 Anayasası’nın verdiği tüm güvencelere, ortaklık
statüsüne, garantilere rağmen 16 Aralık 1961 günü Lapta’da İbrahim
Nidai adındaki vatandaşın evi gece yarısından sonra gelen Silahlı Rum
polisleri tarafından 12 saat didik didik aranır. Bir şey bulunamaz.
Ülkenin Cumhurbaşkanı Yardımcısı rahmetli Dr. Küçük adına müsteşarı
Cemal Müftüzade bey İçişleri Bakanı EOKA’cı Yorgacis’e uzun bir mektup
yazar. Mektupta Rum polislerin kapıyı zorlayarak, yataktan kalkmış olan
İbrahim’in eşine giyinmek fırsatı bile vermeden eve daldıklarını, arama
emri ibraz etmediklerini, davranışlarının kabul edilemez olduğunu
duyurur ve anayasanın maddelerini işaret ederek bu konu hakkında
araştırma yapılmasını ister. Tabii ne araştırma yapılır ne de Dr.
Küçük’e tatminkâr bir cevap verilir. Konunun vahameti, Lâpta’nın
jandarma komutanlığının yetkisi dahilinde olmasına rağmen Türk olan
jandarma komutanına bu baskın hakkında ön bilgi verilmemiş olmasıdır.
1960 Antlaşması’nda yetki paylaşımında polis komutanlığına Rum,
jandarma komutanlığına Türk getirmek suretiyle güya denge kurulmuştu.
İşte Birleşik Kıbrıs’ın hali. Misaller binlercedir. O halde kendi
kendimizi kandırmayalım. Anayasaya yazılacak haklar bizi koruyamaz.
Koruyacak olan fiili durumdur, yani devletimizin varlığıdır ve
Türkiye’nin garantisidir. Birleşik Kıbrıs’ta bu tür olayları yakından
takip eden, mahkemelerde uğraşan bir kişi olarak söylüyorum: Denenmiş
Birleşik Kıbrıs’ı bu halka yeniden yaşatmak hakkı kimsede yoktur, çünkü
sonuç yok oluşumuz olacaktır. Birleşme, Rum’un yıkamayacağı iki ayrı
devlet ve egemenlik esası üzerinden olmazsa Kıbrıs’ı, Girit’i
unuttuğumuz gibi unutmaya hazırlanalım.
1960 Cumhuriyeti iki halkın ortaklığına dayanan, garantilenmiş,
sağlam bir “Birleşik Kıbrıs” yaratmıştı. Rum liderlerinin istemedikleri
bir birleşmeydi bu. Bugün yeniden Birleşik Kıbrıs için müzakereler
devam etmektedir. Masadaki formül 1977’den bu yana her masada ele
alınmış olan ve Rumların reddettikleri formülün bir benzeridir ve bu
kez Rum liderliği 1960’ın garantilerini de istememekte ve Türklere
verilmiş görünecek hakların da katıksız bir şekilde AB normlarına
uygunluğu üzerinde durmaktadır. Rum lideri Hristofyas “Federasyon
idealimiz değildir, ancak Türk askerini adadan çıkarmak için bunu
görüşmek zorundayız” demiştir. 1960’da istenmeyen cumhuriyeti üç yılda
yıkmışlardı, şimdi istenmeyen federal çatıyı bakalım kaç ayda veya
yılda yıkacaklar. Bu yeni safhada “Tek halk, tek devlet, tek egemenlik
ve kurumların da birleşmesini” öngören Rum mentalitesine rağmen
görüşmeler devam etmektedir. Rum liderliği “Bugüne kadar Türk tarafının
masaya koyduklarının tümünü reddediyoruz” derken Kıbrıs Türkleri
masaya nelerin konduğunu bilmemenin zorluğu içindedir. Rum basınından
alabildiğimiz bilgilere göre Rum tarafı Kıbrıs’ta iki halkın varlığını
bile kabul edemiyor.
Geçmişte Birleşik Kıbrıs’ta tek bir olay
üzerinde duralım. 1960 Anayasası’nın verdiği tüm güvencelere, ortaklık
statüsüne, garantilere rağmen 16 Aralık 1961 günü Lapta’da İbrahim
Nidai adındaki vatandaşın evi gece yarısından sonra gelen Silahlı Rum
polisleri tarafından 12 saat didik didik aranır. Bir şey bulunamaz.
Ülkenin Cumhurbaşkanı Yardımcısı rahmetli Dr. Küçük adına müsteşarı
Cemal Müftüzade bey İçişleri Bakanı EOKA’cı Yorgacis’e uzun bir mektup
yazar. Mektupta Rum polislerin kapıyı zorlayarak, yataktan kalkmış olan
İbrahim’in eşine giyinmek fırsatı bile vermeden eve daldıklarını, arama
emri ibraz etmediklerini, davranışlarının kabul edilemez olduğunu
duyurur ve anayasanın maddelerini işaret ederek bu konu hakkında
araştırma yapılmasını ister. Tabii ne araştırma yapılır ne de Dr.
Küçük’e tatminkâr bir cevap verilir. Konunun vahameti, Lâpta’nın
jandarma komutanlığının yetkisi dahilinde olmasına rağmen Türk olan
jandarma komutanına bu baskın hakkında ön bilgi verilmemiş olmasıdır.
1960 Antlaşması’nda yetki paylaşımında polis komutanlığına Rum,
jandarma komutanlığına Türk getirmek suretiyle güya denge kurulmuştu.
İşte Birleşik Kıbrıs’ın hali. Misaller binlercedir. O halde kendi
kendimizi kandırmayalım. Anayasaya yazılacak haklar bizi koruyamaz.
Koruyacak olan fiili durumdur, yani devletimizin varlığıdır ve
Türkiye’nin garantisidir. Birleşik Kıbrıs’ta bu tür olayları yakından
takip eden, mahkemelerde uğraşan bir kişi olarak söylüyorum: Denenmiş
Birleşik Kıbrıs’ı bu halka yeniden yaşatmak hakkı kimsede yoktur, çünkü
sonuç yok oluşumuz olacaktır. Birleşme, Rum’un yıkamayacağı iki ayrı
devlet ve egemenlik esası üzerinden olmazsa Kıbrıs’ı, Girit’i
unuttuğumuz gibi unutmaya hazırlanalım.
Rauf DENKTAŞ- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz