Aslında bölüyorsunuz!
1 sayfadaki 1 sayfası
Aslında bölüyorsunuz!
Aslında “bölüyorsunuz”!
Konferanslar için gittiğim şehirlerde hep aynı sorulara muhatap oluyorum; “X bunu
yapıyor, Y bunu savunuyor, Z böyle diyor... Hepsi aynı çizgide
olmalarına rağmen neden beraber olamıyorlar? Acaba tehlikenin farkında
mı değiller yoksa egoları ülke menfaatlerinin üstünde mi?..”
Sevgili
dostlar, zikredilen isimlerin “çoğunu” yakından takip ettim, sizler de
dinlediniz, sorguladınız. Özde hepsi “ülkenin çok tehlikeli bir
dönemden geçtiğini” ve kurtululuş “kendilerinde” olduğunu savunuyorlar.
Ana fikirlere “belli bir noktaya” kadar katılıyorum. Özün bir bölümüne
katılmama rağmen “çözüm bende” noktasında ise “bir vatandaş olarak”
şüphe içindeyim! Çözüm “şahıslarda” olabilir mi!
Bakıyorum;
Yaşar Nuri Öztürk, Yaşar Okuyan, Mehmet Haberal, Tuncay Özkan, Osman
Pamukoğlu, Kamuran İnan, Süheyl Batum ve burada yer olmadığı için
sayamayacağım ama parti kurma hazırlığında olan birçok isim, ortak
özellikleri aynı; “aktif siyasette” fiili ve/veya “fikir temelinde”
etkin olan ve “ben” diyerek ayrı noktalara düşmüş isimler!
Şimdi birlikte düşünelim; bu isimlerin hepsi ayrı ayrı partiler ile seçime girdiklerinde “kimden” oy alacaklar!
Cevap
çok basit ve net; kendi fikirlerine yakın olan
“CHP-MHP-ULUSAL-MİLLİYETÇİ” çizgideki oyları bölecekler ve “karşı
oldukları” fikirleri savunan partilerin “oylarına istemeden” katkıda
bulunacaklar. Hepsi % 1’er 2’şer oy alacaklar ve “belki de ramak
farkıyla” ortak zeminde “hareket edebilecekleri” büyük parçaların
“gücünü” azaltacaklar! Bölecekler!
Sevgili dostlar, bu noktada
saydığım, saymadığım bütün isimlere sesleniyorum; “herkesin genel
başkan olması şart” değil. Eğer ülke “gerçekten” çok zor durumdaysa;
ortak bir tezde birleşmek daha doğru değil mi! İsimler değil “ana
prensipler” önemli değil mi! Yoksa söylediklerinizin “birleştirici”
olma gücüne “inancınız mı az”!
Sonuç: Aynı “potansiyel” içinde
“kendilerine” köşe kapma derdi olmayan samimi isimler, eğer
“söyledikleri” gibi “VATANI, MİLLETİ tehlike içinde görüyorlarsa”,
yarından itibaren yapacakları tek bir hareket var; “kendilerinden
vazgeçip, ortak noktaları aramak ve ana tez üstünden bir sentez
yaratmaya çalışmak”! Haydi beyler; bırakın “egolarınızı” kenara!
Son söz: Söz konusu “VATAN” ise gerisi “teferruattır”! Peki böyle bir denge içinde “Egoların” ne önemi var!
Konferanslar için gittiğim şehirlerde hep aynı sorulara muhatap oluyorum; “X bunu
yapıyor, Y bunu savunuyor, Z böyle diyor... Hepsi aynı çizgide
olmalarına rağmen neden beraber olamıyorlar? Acaba tehlikenin farkında
mı değiller yoksa egoları ülke menfaatlerinin üstünde mi?..”
Sevgili
dostlar, zikredilen isimlerin “çoğunu” yakından takip ettim, sizler de
dinlediniz, sorguladınız. Özde hepsi “ülkenin çok tehlikeli bir
dönemden geçtiğini” ve kurtululuş “kendilerinde” olduğunu savunuyorlar.
Ana fikirlere “belli bir noktaya” kadar katılıyorum. Özün bir bölümüne
katılmama rağmen “çözüm bende” noktasında ise “bir vatandaş olarak”
şüphe içindeyim! Çözüm “şahıslarda” olabilir mi!
Bakıyorum;
Yaşar Nuri Öztürk, Yaşar Okuyan, Mehmet Haberal, Tuncay Özkan, Osman
Pamukoğlu, Kamuran İnan, Süheyl Batum ve burada yer olmadığı için
sayamayacağım ama parti kurma hazırlığında olan birçok isim, ortak
özellikleri aynı; “aktif siyasette” fiili ve/veya “fikir temelinde”
etkin olan ve “ben” diyerek ayrı noktalara düşmüş isimler!
Şimdi birlikte düşünelim; bu isimlerin hepsi ayrı ayrı partiler ile seçime girdiklerinde “kimden” oy alacaklar!
Cevap
çok basit ve net; kendi fikirlerine yakın olan
“CHP-MHP-ULUSAL-MİLLİYETÇİ” çizgideki oyları bölecekler ve “karşı
oldukları” fikirleri savunan partilerin “oylarına istemeden” katkıda
bulunacaklar. Hepsi % 1’er 2’şer oy alacaklar ve “belki de ramak
farkıyla” ortak zeminde “hareket edebilecekleri” büyük parçaların
“gücünü” azaltacaklar! Bölecekler!
Sevgili dostlar, bu noktada
saydığım, saymadığım bütün isimlere sesleniyorum; “herkesin genel
başkan olması şart” değil. Eğer ülke “gerçekten” çok zor durumdaysa;
ortak bir tezde birleşmek daha doğru değil mi! İsimler değil “ana
prensipler” önemli değil mi! Yoksa söylediklerinizin “birleştirici”
olma gücüne “inancınız mı az”!
Sonuç: Aynı “potansiyel” içinde
“kendilerine” köşe kapma derdi olmayan samimi isimler, eğer
“söyledikleri” gibi “VATANI, MİLLETİ tehlike içinde görüyorlarsa”,
yarından itibaren yapacakları tek bir hareket var; “kendilerinden
vazgeçip, ortak noktaları aramak ve ana tez üstünden bir sentez
yaratmaya çalışmak”! Haydi beyler; bırakın “egolarınızı” kenara!
Son söz: Söz konusu “VATAN” ise gerisi “teferruattır”! Peki böyle bir denge içinde “Egoların” ne önemi var!
Yiğit Bulut- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz