Bu nasıl bir karakterdir?
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu nasıl bir karakterdir?
Bu nasıl bir karakterdir?
Hanımefendi İstanbul sosyetesinin gözde isimlerinden. Zamanında “Öyle boş oturmak
yok, hep eleştirmekle olmaz, aklı başında herkes elini taşın altına
koymalı” demiş ve siyasete soyunmuş.
Takdir de toplamış. Partisi genel olarak gözden düştüğü halde o yılmamış, vefakâr biçimde çalışmaya devam etmiş.
Ama
belli ki “taşın altına elini koymalısın” ilkesi siyasi bir hırsa
dönüşmüş. “Siyasette olayım da neresi olursa olsun” fikri ağır basmış.
Gitmiş AKP’ye, yaşam biçimi bu partiyle hiç uyuşmadığı halde “beni aday
yapın” demiş. Onu getirmiş, Beşiktaş’a aday yapmışlar.
Neden
Beşiktaş acaba hanımefendi? Neden Bağcılar, Fatih, Üsküdar değil de
Beşiktaş. Çünkü Beşiktaş çağdaş kentlilerin yaşadığı bölge. Burada
yaşayanlar AKP dışındaki partileri tercih ediyorlar.
O halde
bu kale de ele geçirilmeli. Üstelik “oradan birisinin” marifetiyle.
Sonuç alması elbette mümkün değil. Ben seçimden sonra sokağa nasıl
çıkacak onu merak ediyorum.
***
Beyefendi
bir dönemin en etkili bakanlarından. Bugünkü iktidarın o günkü
ağabeylerini yerden yere vurmuş. Çağdaş Türkiye ülküsünün hiçbir zaman
sönmeyeceğini anlatmış. Partisi gözden düşünce çaresizlikle siyaset
dışında kalmış.
Ama içindeki hırs bitmemiş. AKP geliyor ve adaylık teklif ediyor. O da kabul ediyor.
Peki neresi? Çankaya. CHP’nin kalesi olan Çankaya. Peki beyefendi neden Altındağ, Pursaklar falan değil de Çankaya.
Ola
ki bazı saf vatandaşlar “Bu adam AKP’li değil, oyumuzu ona verelim”
der. Sonuç alması mümkün değil. Ben seçimden sonra sokakta nasıl
gezecek onu merak ediyorum.
***
Beyefendi
bir dönem ihracatın patronu. Ama iktidarın pek işine gelmediği
biliniyor. Zaten bu nedenle yıpratılıyor ve başkanlıktan indiriliyor.
Belli ki içinde bir iktidar hırsı var. AKP’den gelen teklifin üzerine
atlıyor aday oluyor. Nereden? Bakırköy’den.
İyi de beyefendi
neden Bakırköy? Esenler, Küçükçekmece, Fatih değil de Bakırköy? Çünkü
Bakırköy halkı AKP’ye pek yüz vermiyor. Ola ki saf vatandaşlar
görüntüye kanıp oy verirler. Seçilmesi mümkün mü? Değil tabii, ben
seçimden sonra sokağa nasıl çıkacak onu merak ediyorum.
AKP usta
bir manevrayla aslında kendisinden olmayan kişileri, yine kendisinden
olmayanların arasına pimi çekilmiş el bombası gibi atmayı çok iyi
beceriyor. Sözde demokrasi adına ama aslında iktidarın yarattığı
inanılmaz ranttan payını almak isteyenler de bu oyuna balıklama dalıyor.
Ne yazık...
***
Turizmde fiyatlar ne olmalı?
Geçen
hafta Turizm Yatırımcıları Derneği’nin Barlas Küntay Proje Yarışması
ödül törenine katıldım. TYD’nin kurucuları Barlas Küntay adına
verdikleri bu ödül hem çok anlamlı hem de bir vafa gösterisi olarak
alkışlanacak bir davranış.
Törenden önceki ve sonraki
sohbetlerde konumuz doğal olarak hep turizmdi. Turizm yatırımcıları
krizden en etkilenecek sektörün kendileri olabileceği endişesini
taşıyor. Bu nedenle herkes nasıl önlem alınması gerektiğini ve
hükümetin buna nasıl bir katkısı olacağını tartışıyor.
Gözlediğim
kadarıyla üzerinde en çok durulan konuların başında bu sezon
uygulanacak fiyat politikası geliyor. Türkiye zaten ucuz bir tatil
bölgesi. Peki kriz nedeniyle “fiyatlar daha da mı düşürülmeli?” sorusu
kafaları zorluyor.
Çünkü Türkiye’ye gelen turistlerin önemli
bölümü orta gelirli insanlar. Eğer kriz nedeniyle tatilden tasarruf
yapılırsa, düşük fiyatın bir cazibesi kalmayacak. Tam tersine hem
turist gelmeyecek hem de çok ucuz fiyatlar nedeniyle zarar büyüyecek.
Fiyatları
aynı tutmak da benzer bir sonuca yol açabilir. O halde acaba fiyatlar
yukarı çekilerek daha kaliteli ve krizden etkilenmeyen turiste mi
yönelinmeli?
Turizm sektörünün işi çok zor...
***
Urfa’da ibret verici bir siyasi ders
Kimi
çağdaş, laik, Atatürkçü olarak tanınan isimlerin AKP saflarında yer
alması ve cengâverce savaşa soyunması bana 1979 İran’ını hatırlatıyor.
Sözde demokrasi adına İran’ı bir din devleti haline getirmek isteyen
mollaların yanında saf tutan İranlı aydınlar, komünistler, sosyalistler
ve liberaller Humeyni döndüğünde zafer çığlıkları atmışlar ve demokrasi
geldiğine inanmışlardı. Oysa molla rejimi bir yıl sabrettikten sonra
kendilerine destek veren bu çevreyi topyekûn “imha” etmişti. Aynı oyun
Türkiye’de de oynanıyor. Şimdilik İran’daki gibi bir “imha” yok ama,
nihai amaca ulaşılmasa da bu yolda kullanılanlar, işe yaramaz hale
gelir gelmez bir kenara atılıveriyor.
Size bugün Urfa örneğini
anlatmak istiyorum. Urfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba. Sosyal
demokrat kökenli. Ülkemizdeki her Müslüman gibi dinine saygılı, dini
vecibelerini yerine getirmeye çalışıyor.
Devlet Hastanesi
Başhekimliği sırasında fakir fukaraya çok yakınlık gösterdiği için halk
“Fakıbaba” soyadı yerine “Fakirbabası” lakabını tercih ediyor. AKP
durumu fark edince kendisine adaylık teklif ediyor. Fakıbaba da “Halka
hizmet” adına görevi kabul ediyor. Ama seçildikten sonra işler
değişiyor. Çünkü Fakıbaba dürüst, namuslu. Kimi oyunlarla bağlı olduğu
partinin aç gözlülülerine rant sağlamayı ahlakına da inancına da
yediremiyor. Partilileri kentin en değerli bölgesindeki stadyumun
yerine alışveriş merkezi yapmak istiyor. Fakıbaba “Hayır burası park
olacak, halkım nefes alacak” diyor. Vay sen misin bunu diyen. AKP’nin 7
milletvekili de başkana cephe alıyor. Zaman geçiyor, seçim dönemi
yaklaşıyor, adaylar belli olacak. Genel Başkan her şeye rağmen “bir
eğilim yoklaması yapalım” diyor. Urfa’da sağcısıyla solcusuyla,
Alevisiyle Sünnisiyle herkes Fakıbaba’nın arkasında. Eğilim
yoklamasında Fakıbaba’ya destek yüzde 75 çıkıyor.
Sonra Genel Başkan Urfa adayını açıklıyor; Mehmet Oymak.
Gördünüz mü AKP’li olmadığı halde “demokrasi adına” bu partiye hizmet edenlerin sonunu.
***
Gerçek dost
Fıkrayı
Yıldırım Tuna gönderdi: Adam kobra yılanı çiftliğini gezerken
yılanların bakıcısına “Çok tehlikeli bir işiniz var” demiş, “Sizi hiç
yılan soktuğu olmuyor mu?”
Bakıcı, “Çok seyrek de olsa oluyor
tabii” diye cevaplamış, “Ama çaresi de yok değil. Hemen yılanın soktuğu
noktayı bıçakla kesip o yeri ağzımızla emip zehiri dışarı tükürüyoruz.”
Çiftliği gezen adam merakla “Pekii, Allah korusun kazara yılanın tam üzerine otursanız ne olacak?”
Bakıcı “Çok güzel bir soru sordunuz” demiş, “İşte o zaman gerçek dostunuz arkadaşınız kim tam olarak anlarsınız!”
***
Hiçbir şey çıkar gruplarının etkisinden daha tehlikeli değildir.
Jean-Jacques Rousseau
Hanımefendi İstanbul sosyetesinin gözde isimlerinden. Zamanında “Öyle boş oturmak
yok, hep eleştirmekle olmaz, aklı başında herkes elini taşın altına
koymalı” demiş ve siyasete soyunmuş.
Takdir de toplamış. Partisi genel olarak gözden düştüğü halde o yılmamış, vefakâr biçimde çalışmaya devam etmiş.
Ama
belli ki “taşın altına elini koymalısın” ilkesi siyasi bir hırsa
dönüşmüş. “Siyasette olayım da neresi olursa olsun” fikri ağır basmış.
Gitmiş AKP’ye, yaşam biçimi bu partiyle hiç uyuşmadığı halde “beni aday
yapın” demiş. Onu getirmiş, Beşiktaş’a aday yapmışlar.
Neden
Beşiktaş acaba hanımefendi? Neden Bağcılar, Fatih, Üsküdar değil de
Beşiktaş. Çünkü Beşiktaş çağdaş kentlilerin yaşadığı bölge. Burada
yaşayanlar AKP dışındaki partileri tercih ediyorlar.
O halde
bu kale de ele geçirilmeli. Üstelik “oradan birisinin” marifetiyle.
Sonuç alması elbette mümkün değil. Ben seçimden sonra sokağa nasıl
çıkacak onu merak ediyorum.
***
Beyefendi
bir dönemin en etkili bakanlarından. Bugünkü iktidarın o günkü
ağabeylerini yerden yere vurmuş. Çağdaş Türkiye ülküsünün hiçbir zaman
sönmeyeceğini anlatmış. Partisi gözden düşünce çaresizlikle siyaset
dışında kalmış.
Ama içindeki hırs bitmemiş. AKP geliyor ve adaylık teklif ediyor. O da kabul ediyor.
Peki neresi? Çankaya. CHP’nin kalesi olan Çankaya. Peki beyefendi neden Altındağ, Pursaklar falan değil de Çankaya.
Ola
ki bazı saf vatandaşlar “Bu adam AKP’li değil, oyumuzu ona verelim”
der. Sonuç alması mümkün değil. Ben seçimden sonra sokakta nasıl
gezecek onu merak ediyorum.
***
Beyefendi
bir dönem ihracatın patronu. Ama iktidarın pek işine gelmediği
biliniyor. Zaten bu nedenle yıpratılıyor ve başkanlıktan indiriliyor.
Belli ki içinde bir iktidar hırsı var. AKP’den gelen teklifin üzerine
atlıyor aday oluyor. Nereden? Bakırköy’den.
İyi de beyefendi
neden Bakırköy? Esenler, Küçükçekmece, Fatih değil de Bakırköy? Çünkü
Bakırköy halkı AKP’ye pek yüz vermiyor. Ola ki saf vatandaşlar
görüntüye kanıp oy verirler. Seçilmesi mümkün mü? Değil tabii, ben
seçimden sonra sokağa nasıl çıkacak onu merak ediyorum.
AKP usta
bir manevrayla aslında kendisinden olmayan kişileri, yine kendisinden
olmayanların arasına pimi çekilmiş el bombası gibi atmayı çok iyi
beceriyor. Sözde demokrasi adına ama aslında iktidarın yarattığı
inanılmaz ranttan payını almak isteyenler de bu oyuna balıklama dalıyor.
Ne yazık...
***
Turizmde fiyatlar ne olmalı?
Geçen
hafta Turizm Yatırımcıları Derneği’nin Barlas Küntay Proje Yarışması
ödül törenine katıldım. TYD’nin kurucuları Barlas Küntay adına
verdikleri bu ödül hem çok anlamlı hem de bir vafa gösterisi olarak
alkışlanacak bir davranış.
Törenden önceki ve sonraki
sohbetlerde konumuz doğal olarak hep turizmdi. Turizm yatırımcıları
krizden en etkilenecek sektörün kendileri olabileceği endişesini
taşıyor. Bu nedenle herkes nasıl önlem alınması gerektiğini ve
hükümetin buna nasıl bir katkısı olacağını tartışıyor.
Gözlediğim
kadarıyla üzerinde en çok durulan konuların başında bu sezon
uygulanacak fiyat politikası geliyor. Türkiye zaten ucuz bir tatil
bölgesi. Peki kriz nedeniyle “fiyatlar daha da mı düşürülmeli?” sorusu
kafaları zorluyor.
Çünkü Türkiye’ye gelen turistlerin önemli
bölümü orta gelirli insanlar. Eğer kriz nedeniyle tatilden tasarruf
yapılırsa, düşük fiyatın bir cazibesi kalmayacak. Tam tersine hem
turist gelmeyecek hem de çok ucuz fiyatlar nedeniyle zarar büyüyecek.
Fiyatları
aynı tutmak da benzer bir sonuca yol açabilir. O halde acaba fiyatlar
yukarı çekilerek daha kaliteli ve krizden etkilenmeyen turiste mi
yönelinmeli?
Turizm sektörünün işi çok zor...
***
Urfa’da ibret verici bir siyasi ders
Kimi
çağdaş, laik, Atatürkçü olarak tanınan isimlerin AKP saflarında yer
alması ve cengâverce savaşa soyunması bana 1979 İran’ını hatırlatıyor.
Sözde demokrasi adına İran’ı bir din devleti haline getirmek isteyen
mollaların yanında saf tutan İranlı aydınlar, komünistler, sosyalistler
ve liberaller Humeyni döndüğünde zafer çığlıkları atmışlar ve demokrasi
geldiğine inanmışlardı. Oysa molla rejimi bir yıl sabrettikten sonra
kendilerine destek veren bu çevreyi topyekûn “imha” etmişti. Aynı oyun
Türkiye’de de oynanıyor. Şimdilik İran’daki gibi bir “imha” yok ama,
nihai amaca ulaşılmasa da bu yolda kullanılanlar, işe yaramaz hale
gelir gelmez bir kenara atılıveriyor.
Size bugün Urfa örneğini
anlatmak istiyorum. Urfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba. Sosyal
demokrat kökenli. Ülkemizdeki her Müslüman gibi dinine saygılı, dini
vecibelerini yerine getirmeye çalışıyor.
Devlet Hastanesi
Başhekimliği sırasında fakir fukaraya çok yakınlık gösterdiği için halk
“Fakıbaba” soyadı yerine “Fakirbabası” lakabını tercih ediyor. AKP
durumu fark edince kendisine adaylık teklif ediyor. Fakıbaba da “Halka
hizmet” adına görevi kabul ediyor. Ama seçildikten sonra işler
değişiyor. Çünkü Fakıbaba dürüst, namuslu. Kimi oyunlarla bağlı olduğu
partinin aç gözlülülerine rant sağlamayı ahlakına da inancına da
yediremiyor. Partilileri kentin en değerli bölgesindeki stadyumun
yerine alışveriş merkezi yapmak istiyor. Fakıbaba “Hayır burası park
olacak, halkım nefes alacak” diyor. Vay sen misin bunu diyen. AKP’nin 7
milletvekili de başkana cephe alıyor. Zaman geçiyor, seçim dönemi
yaklaşıyor, adaylar belli olacak. Genel Başkan her şeye rağmen “bir
eğilim yoklaması yapalım” diyor. Urfa’da sağcısıyla solcusuyla,
Alevisiyle Sünnisiyle herkes Fakıbaba’nın arkasında. Eğilim
yoklamasında Fakıbaba’ya destek yüzde 75 çıkıyor.
Sonra Genel Başkan Urfa adayını açıklıyor; Mehmet Oymak.
Gördünüz mü AKP’li olmadığı halde “demokrasi adına” bu partiye hizmet edenlerin sonunu.
***
Gerçek dost
Fıkrayı
Yıldırım Tuna gönderdi: Adam kobra yılanı çiftliğini gezerken
yılanların bakıcısına “Çok tehlikeli bir işiniz var” demiş, “Sizi hiç
yılan soktuğu olmuyor mu?”
Bakıcı, “Çok seyrek de olsa oluyor
tabii” diye cevaplamış, “Ama çaresi de yok değil. Hemen yılanın soktuğu
noktayı bıçakla kesip o yeri ağzımızla emip zehiri dışarı tükürüyoruz.”
Çiftliği gezen adam merakla “Pekii, Allah korusun kazara yılanın tam üzerine otursanız ne olacak?”
Bakıcı “Çok güzel bir soru sordunuz” demiş, “İşte o zaman gerçek dostunuz arkadaşınız kim tam olarak anlarsınız!”
***
Hiçbir şey çıkar gruplarının etkisinden daha tehlikeli değildir.
Jean-Jacques Rousseau
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz