Kanı adaletle yıkamak
1 sayfadaki 1 sayfası
Kanı adaletle yıkamak
Kanı adaletle yıkamak
İşlenen suçların cezasız kalmamasını istemek hem bir yurttaşlık görevi hem de bir haktır.
Niye “hak” diyorum?
Çünkü toplum bu hakkı kullanarak kendisini koruma refleksine sahip olduğunu göstermeli.
Gelişmiş, bilinçli toplumlarda “adalet duygusu” da çok gelişmiştir.
Nedeni çok basit.
Eğer suça ceza verilmezse, o suç döner dolaşır günün birinde sizi de vurur.
***
Yurt
dışında olduğum için Hrant Dink’i anma toplantılarına katılamadım ama
bu korkunç cinayetin örtbas edilmemesi için uğraşan, hesap sorulmasını
isteyen arkadaşların eylemlerini okudum.
Bu arkadaşlar çok önemli bir görev yapıyorlar.
Halaskârgazi
Caddesi’de yatan masum bir bedenin ardındaki korkunç suç örgütünü ve
karanlık ilişkiler labirentini aydınlatmaya çalışıyorlar.
Kanayan vicdanlara bir parça teselli vermek isterken aynı zamanda toplumu koruma işlevini de üstleniyorlar.
Cinayetlerin üstü örtülmesin ki yarın sizin çocuğunuzun da akıbeti böyle olmasın.
Tetiği çektirenler ortaya çıksın ki Türkiye, insan haklarına saygılı demokratik bir toplum idealine bir adım daha yaklaşsın.
Kurbanların hesabı sorulsun ki hukukun üstünlüğü ilkesi sadece lafta kalmasın.
***
Anadolu’da “kanı kanla yumazlar!” diye bir söz vardır ama ne yazık ki işler hep ters yönde gelişir.
1960
darbesinden sonra Adnan Menderes ve arkadaşlarının katledilişi, on yıl
sonra Deniz Gezmiş ve iki yoldaşının vahşice idam edilmelerine yol açtı.
Güneydoğu’da
işlenen faili meçhul cinayetler, belki de o tarihlerde sokakta oynayan
binlerce çocuğun dağlarda parçalanmasıyla sonuçlandı.
Her cinayet bir başka cinayete yol açtı ve Türkiye arkasında kanlı izler bırakarak ilerleyen bir ülke haline geldi.
“Vatanı kurtarmak” isteyen katiller ve katliam emri verenler, bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptılar.
“Halaskâr” olmak isteyerek Halaskargazi Caddesi’nde cinayet işletenler, aslında Türkiye’yi kurşunladılar.
Ama artık hiç kimse bu korkuyla ve bu utançla yaşamak istemiyor.
Türkiye kanı kanla değil hukukla, adaletle yıkamak istiyor.
*****
Bir açıklama
TÜrkİye
çok garip bir ülke, Türk basını ise bazen ülkeden bile daha garip
olabiliyor. Geçenlerde yaptığım açıklamaya rağmen birileri hâlâ yalan
yanlış haber yapıyor. Birisi kalkıp benim Kevin Costner’ı karşıladığımı
yazmış. Ben Kevin Costner’ı karşılamadım. Sadece menajerlerinden bir
yemekte buluşma teklifi aldım. Olumlu cevap verdim. Dolayısıyla
Türkiye’den ayrılmasından bir gün önce buluşup, sohbet ettik. Hiçbir
şey de teklif etmedim.
Bu normal olayı dallandırıp budaklandırıp bambaşka hallere sokma çabası nerden kaynaklanıyor anlamak güç.
Bir
kez daha söylüyorum. Kevin Costner’ı karşılamadım. Karşılamak aklımın
ucundan bile geçmedi. Benden bir teklif gitmedi. Sadece onların öğle
yemeği davetine olumlu cevap verdim. Olay bundan ibarettir.
İşlenen suçların cezasız kalmamasını istemek hem bir yurttaşlık görevi hem de bir haktır.
Niye “hak” diyorum?
Çünkü toplum bu hakkı kullanarak kendisini koruma refleksine sahip olduğunu göstermeli.
Gelişmiş, bilinçli toplumlarda “adalet duygusu” da çok gelişmiştir.
Nedeni çok basit.
Eğer suça ceza verilmezse, o suç döner dolaşır günün birinde sizi de vurur.
***
Yurt
dışında olduğum için Hrant Dink’i anma toplantılarına katılamadım ama
bu korkunç cinayetin örtbas edilmemesi için uğraşan, hesap sorulmasını
isteyen arkadaşların eylemlerini okudum.
Bu arkadaşlar çok önemli bir görev yapıyorlar.
Halaskârgazi
Caddesi’de yatan masum bir bedenin ardındaki korkunç suç örgütünü ve
karanlık ilişkiler labirentini aydınlatmaya çalışıyorlar.
Kanayan vicdanlara bir parça teselli vermek isterken aynı zamanda toplumu koruma işlevini de üstleniyorlar.
Cinayetlerin üstü örtülmesin ki yarın sizin çocuğunuzun da akıbeti böyle olmasın.
Tetiği çektirenler ortaya çıksın ki Türkiye, insan haklarına saygılı demokratik bir toplum idealine bir adım daha yaklaşsın.
Kurbanların hesabı sorulsun ki hukukun üstünlüğü ilkesi sadece lafta kalmasın.
***
Anadolu’da “kanı kanla yumazlar!” diye bir söz vardır ama ne yazık ki işler hep ters yönde gelişir.
1960
darbesinden sonra Adnan Menderes ve arkadaşlarının katledilişi, on yıl
sonra Deniz Gezmiş ve iki yoldaşının vahşice idam edilmelerine yol açtı.
Güneydoğu’da
işlenen faili meçhul cinayetler, belki de o tarihlerde sokakta oynayan
binlerce çocuğun dağlarda parçalanmasıyla sonuçlandı.
Her cinayet bir başka cinayete yol açtı ve Türkiye arkasında kanlı izler bırakarak ilerleyen bir ülke haline geldi.
“Vatanı kurtarmak” isteyen katiller ve katliam emri verenler, bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptılar.
“Halaskâr” olmak isteyerek Halaskargazi Caddesi’nde cinayet işletenler, aslında Türkiye’yi kurşunladılar.
Ama artık hiç kimse bu korkuyla ve bu utançla yaşamak istemiyor.
Türkiye kanı kanla değil hukukla, adaletle yıkamak istiyor.
*****
Bir açıklama
TÜrkİye
çok garip bir ülke, Türk basını ise bazen ülkeden bile daha garip
olabiliyor. Geçenlerde yaptığım açıklamaya rağmen birileri hâlâ yalan
yanlış haber yapıyor. Birisi kalkıp benim Kevin Costner’ı karşıladığımı
yazmış. Ben Kevin Costner’ı karşılamadım. Sadece menajerlerinden bir
yemekte buluşma teklifi aldım. Olumlu cevap verdim. Dolayısıyla
Türkiye’den ayrılmasından bir gün önce buluşup, sohbet ettik. Hiçbir
şey de teklif etmedim.
Bu normal olayı dallandırıp budaklandırıp bambaşka hallere sokma çabası nerden kaynaklanıyor anlamak güç.
Bir
kez daha söylüyorum. Kevin Costner’ı karşılamadım. Karşılamak aklımın
ucundan bile geçmedi. Benden bir teklif gitmedi. Sadece onların öğle
yemeği davetine olumlu cevap verdim. Olay bundan ibarettir.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz