DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Çetin Altan'ın meme sapkını tosunları kimlerin taşeronu?

Aşağa gitmek

Çetin Altan'ın meme sapkını tosunları kimlerin taşeronu? Empty Çetin Altan'ın meme sapkını tosunları kimlerin taşeronu?

Mesaj tarafından Sebahattin ÖNKİBAR 2009-01-22, 10:20

Çetin Altan'ın meme sapkını tosunları kimlerin taşeronu?

Çetin Altan’ı az çok tanırsınız;
ya oğullarını?
Onlarla ilgili yazısında rahmetli Uğur Mumcu şöyle demişti:
-
“Çetin Altan’ın, Ahmet ve Mehmet isimli iki tosunu var. Bunlar da
tıpkı babaları gibi bir dönem Marksist-Leninist idiler. Ne var ki zaman
içinde bu tosunlar da tıpkı babaları gibi neo-liberal oldular.”
Tam bu noktada bir parantez açıp Çetin Altan’la ilgili mini bir kronolojik tura çıkalım:
Beyzade
kökenli olan Çetin Altan, 1965’de Türkiye İşçi Partisi mebusu olarak
TBMM’ye girdiğinde keskin bir Sovyetçi yani komünisttir.
Öyle ki dönemin AP milletvekili Hamido’nun (Mahmut Fendoğlu) saldırısına bile uğrar ve fiziki olarak kalıcı bir hasar alır.
İşte
bu denli kararlı bir Marksist militan olan Çetin Altan 80’li yıllarda
rüya ya da kabustan uyanırcasına sosyalizimden ansızın boşanır ve
keskin bir neo-liberal olarak Özal’ın yağdanlığına soyunur.
Ne garip tesadüftür ki, oğulları da aynı mutasyonu geçirir ya da hidayete erişir!.
Baba Marksist, oğulları izinde.
Baba neo-liberal, oğullar yine ardında.
Çetin Bey baba değil de sanki “tosunları”nın zihniyet
peygamberi!
Aile dediğin böyle olmalı zaten!
Anonim düşünmeli, anonim hareket etmeli.
Görev değişimi!..
Bazıları hoşlanmayacak ama Altan ailesindeki bu tablo bana zihniyet değişiminden ziyade görev değişimi gibi geliyor.
Her dönemde ayrı bir görev ve bütün aile topyekün siperde!
Yok bunları yazarken Çetin Altan’ın kalem efendiliği ile Türkçeye olan müthiş hakimiyetini asla görmezden geliyor değiliz.
Zaten öylesi hasletleri olmasaydı böylesi görevlere layık
görülmezlerdi!
Peki ne midir Altan sülalesinin son görevi?
Psikolojik savaş ya da harekata öncü ya da Truva atı olmaktır.
Hayır
öyle değil diyenlere soruyorum, gündemi yaşından ötürü izleyemeyen
ihtiyar babayı bir tarafa çekersek, “tosunlar”ın “AB ve Dünya
vatandaşı olmak” gibi soyut bir söylemin ötesinde fikirleri ile ilgili
bir hükmü olan var mı?
Sakın sakın demokrat ve şeffaflaşma yanlısıdırlar falan demeyin bana!
Canlı yayında hoşuna gitmeyen soruyu soran öğrenciyi mahkeme ve tazminatla tehdit eden Mehmet Altan’dan demokrat falan olmaz.
Keza
astronomik meblağlarla yazı yazdığı gazeteye ve program yaptığı İslamcı
TV’ye biadçı yayını ve de bilinen kimliğinden ötürü sorgulamayı aklının
ucundan geçirmeyen birinden özgürlükçü falan da olamaz.
Şefaflaşma yalanı...
Aynı
şekilde belli bir amaca binaen kurduğu dezenformasyon amaçlı gazeteye
(Taraf) verilen esrarengiz sermaye desteklerini izah edemeyen (Örneğin
son olarak Mehmet Betil’in desteği) Ahmet Altan hiç şeffaflaşma yanlısı
olabilir mi? “Bu vatanı iki kadın memesine satarım” diyen birinin
Taraf’ta karanlık bir görev yapmadığını ve tersine ülke iyiliği için
çıkardığını kim iddia edebilir?
Ahmet ve Mehmet Altan’ların seyri ve çelişkileri bağlamında bunun gibi onlarca örnek verilebilir de yerim yok.
Uğur Mumcu’nun nitelemesi ile bu “tosunlar”, dış dinamiklerin hem taşeronu hem de
misyonerleridir.

ÇÖZÜMSÜZ...
Gül’ün göstermelik ahenk yemeği!

Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Dışişleri Konutu’ndaki yasama, yürütme ve yargı
mensuplarına verdiği yemek, göstermelik, yani sanal bir ahenk sağlama
gösterisinden öte bir anlam taşımaz. Öyle, çünkü böyle bir yemek en
azından usul açısından soruna çözüm üretemez. Yemeğe katılanlar
şikayetlerini iletseler bile bu genel ifadelerin ötesine geçemez.
Dolayısı ile yenilen yemek, aslında bu ülkede cumhurbaşkanı da var
dedirtmek için yapılmış bir organizasyona benziyor. Hayır, sayın Gül’e
haksızlık etmek istemiyoruz. Geçmişte örneğin Sezer döneminde de resim
vermek için benzer zirve ya da toplantılar yapılmış ama orada da somut
bir sonuç ortaya çıkmamıştı. Bu tür toplantılardan esas itibarı ile
böyle bir şey de beklenmez. Toplantı yukarıda da belirtiğimiz gibi
devlette bütünlüğün ve ahengin olduğunu duyurmaya çalışan bir
teşebbüstür.

YAZILI...
NTV’ye, Taraf, Frekans ve baraj soruları

1)
NTV patronu Ferit Şahenk’le Tayyip Erdoğan arasında gizli bir
mutabakatın olduğu doğru mudur? Şahenk’in TÜSİAD’ın üst yönetiminde
Erdoğan’ı temsil ettiği ve mesaj alıp verdiği yani arabuluculuk
misyonunda olduğu yalan mıdır? 2) Ferit Şahenk’in, Taraf Gazetesi’nin
yeni finansörü Mehmet Betil’in arkasında olduğu ve Taraf’ı aslında
Betil’in değil de AKP zirvelerinin arzusuna binaen Ferit Şahenk’in
fonladığı doğru mudur? 3) Böyle bir fonlama var ise Ferit Şahenk bunu
neyin karşılığı olarak yapmaktadır? 4) Ferit Şahenk’in yeni satın
aldığı frekansa karasal yayın hakkını almak üzere olduğu yalan mıdır?
5) Ferit Şahenk AKP’den bugüne kadar kaç milyar dolarlık iş ya da baraj
ihalesi almıştır? Bu işlerin dökümünü eğer çekinecek ve ürkecek bir
şeyleri yoksa namuslu olmanın gereği olarak açıklayabilirler mi? 6)
Ferit Şahenk’e ait Doğuş’un, Çoruh nehri üzerinde yaptığı barajdaki
keşif artışı (ihale bedeli demiyorum) kaç milyar dolardır?...
Sorularıma cevap gelirse sütunum açıktır. Yok eğer susulur ve görmezden
gelinirse, bütün bunları daha somut bilgi ve belgelerle hep
dillendireceğim...

NALINA MIHINA...
Kuru gürültü ile put yıkılmaz Ahmet Hakan!

Ahmet
Hakan, gerçekten son dönemide medyanın hakkıyla parlayan yıldızıdır.
Kalemi kıvrak, analizleri yerindedir. Ancak bütün bunlara rağmen
Ahmet’in de zaman zaman hepimizin yaptığı gibi ifrada kaçtığı ve
boşluğa düştüğü oluyor. Örnek mi? Önceki gün kaleme aldığı Tayyip
Bey’in put kırıcılığı olayı... Hayır bu yazının içeriğine katılmak
mümkün değildir. Hele hele Erdoğan’ı İsrail’e meydan okuyan şövalye ya
da Napolyon gibi sunması, Ahmet’in nalına ve mıhına politikasının açık
yansımasıdır. Belli ki dün Ahmet’in tarafsız görünmek adına seyrek
yaptığı selam gönderme günlerinden biriydi. Öyle çünkü put kırma olayı
hiçbir müeyyidesi olmayan nutuk atmakla olamaz. Eylemi olmayan ve
olmayacağı muhtemelen (Olmert’e) fısıldanan bir söylemin adı değil put
kırıcılık, tavır bile değildir. Tayyip Erdoğan eğer bırakın bir iki
anlaşmayı iptal etmesini, aldığı Yahudi madalyalarından birini geri
verseydi, böyle bir yakıştırma o da sınırlı olmak kaydıyla belki
yapılabilirdi. Ortada somut bir adım yok iken sadece mugalata yaptı
yani kuru gürültü çıkardı diye putları yıkmak Peygamberlerin bile harcı
değildir...
Sebahattin ÖNKİBAR
Sebahattin ÖNKİBAR
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz