Bu alkış iktidar için hayra alamet değil
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu alkış iktidar için hayra alamet değil
Bu alkış iktidar için hayra alamet değil
Salı gecesi 1907 Fenerbahçe Derneği’nin hazırladığı ve Fenerbahçe’nin 100
yılını anlatan “Asr-ı Fener” kitabının tanıtım toplantısına katıldım.
Hepsi birbirinden ünlü ve İstanbul’un “kaymak tabakasını” oluşturan
300’ü aşkın davetli bu “görülmemiş” kitabı inceleme ve satın alma
fırsatı buldu.
“Görülmemiş” dememin nedeni kitabın özellikleri.
Şimdi sıkı durun, bu kitap tam 30 kilo ağırlığında. Her sayfası çok
özel kağıttan. İçinde bugüne kadar kimsenin görmediği çok özel
belgelerle inanılmaz fotoğraflar var.
Kitabı hazırlayanlar
“Bunun için kullanma klavuzu bile hazırladık. Öyle çıplak elle
sayfaları karıştırmaya kalkmayın mutlaka eldiven takın” diyor.
Gerçekten Fenerbahçe adına ve özellikle 100’üncü yılın onuruna muhteşem bir eser olmuş.
Tanıtım
toplantısı o kadar ünlü ismi bir araya getirince çok renkli oldu.
Gecenin hazırlanması, dekor ve tasarımlar, hazırlanan video gösterisi
ve sarı lacivert tuvaleti içindeki muhteşem görüntüsüyle Tülin Şahin,
sunumlarıyla Halit Kıvanç ve Feryal Pere ile herkesi kırıp geçiren bir
açık artırmayı yöneten Beyaz her türlü övgünün üzerindeydi.
Ancak
bu renkli gecenin bir anı var ki, benim çok dikkatimi çekti. Çünkü bu
an öyle sanıyorum ki AKP iktidarı için önemli bir sinyal anlamına da
geliyor.
Aslında dikkatimi çeken bu an, son zamanlarda pek çok yerde rastladığım bir tür sevgi gösterisi ve anlamlı bir protesto.
Video
gösterisinde “Asr-ı Fener” kitabının tanıtımını izliyoruz. Sayfalar
çevriliyor ekranda. Ve Atatürk görülüyor. Atatürk’ün izlediği
Fenerbahçe-Galatasaray maçından söz ediliyor.
İşte o anda salondan müthiş bir alkış patladı.
Şimdi “Ne var bunda?” diyebilirsiniz.
Ben
de öyle düşünüyorum. Ama bundan 2-3 yıl önce yapılsaydı bu tören,
Atatürk’ün görüntüsü ile alkış tufanı kopmazdı. Sevgisizlikten ya da
saygısızlıktan dolayı değil, herkes için normal karşılanacağından.
Ama
İstanbul’un en ünlü ve zengin isimleri böyle bir törende Atatürk’ü
görünce dayanamayıp alkış tutuyor. Çoğu AKP iktidarına destek olmuş, bu
iktidarın sağladığı kazanç ortamından yararlanmış ve işleri gereği
kendi görüşlerini çok açıkça belirtmekten kaçınan isimler eğer şimdi
Atatürk’ü görünce heyecanlanıyor ve alkışlıyorsa bu artık bıçağın
kemiğe dayandığının da resmidir.
Erdoğan, AKP’liler ve
yandaşları “demokrasi” sihirli sözcüğü ile herkesi sindirmeye
çalışırken, İstanbul’un “kaymak tabakasından” yükselen bu alkışı
görmezden gelmeye kalkmasın.
*****
Artmış gibi görünen ama düşen maaş
Emekli
okurlarımdan Gürkan O. diyor ki, “Emekli maaşlarına yapılan son zamdan
iki ay önce benim maaşım 982 lira eşiminki ise 598 liraydı. İkisinin
toplamı 1.580 lira eder.”
Emekli okurum o günün kurundan maaşını dolara çevirmiş. Eğer maaşını dolar olarak alsa eline 1.215 dolar geçecek.
Sonra
emekli maaşına zam geldi. Okurum yine diyor ki; “Benim maaşım 1.018
liraya çıktı. Eşimin maaşı ise 624 lira oldu. Toplamı 1.642 lira eder.”
Türk Lirası olarak artmış maaş, dolara çevrilince ne oluyor?
Okurum 1.67 liradan hesaplamış dolar kurunu, çünkü bunu yazdığı sırada
dolar o kadarmış. 983 dolar ediyor iki maaşın toplamı. Çıkarın 983’ü
1.215’ten 232 oluyor. Demek ki emekli bir aile 2 ay öncesine göre zam
aldığı halde 232 dolar daha eksik gelire ulaşmış durumda.
Tabii
“hesabı dolara göre yapınca bu hep böyle çıkabilir” diyeceksiniz. İyi
de ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatmak isteyen Başbakan da aynı
hesabı yaparak bir ara kişi başına düşen milli geliri 10 bin lira
olarak açıklamamış mıydı?
*****
Yazarı emir eri gibi görmek
Bugün
Eskişehir’de olacaktım. Eskişehir Çağdaş Gazeteciler Derneği ve
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği Uğur Mumcu’yu anma
toplantısında bir konuşma yapacaktım, ama olmadı.
Çünkü iyi
niyetle bir toplantı düzenleyen derneklerin yöneticileri asgari nezaket
ve görgü kurallarını hiçe saydılar. Oysa bu toplantıya katılmaya 15 gün
önce yapılan davet üzerine karar vermiştim. Kendi olanaklarımla
Eskişehir’e gidiş rezervasyonumu yaptırdım, böylelikle bu kente uçak
olduğunu da öğrendim.
Ancak programın ayrıntılarını bilmediğim
için dönüş biletimi alamadım. Dün yola çıkmak üzere gazeteden
ayrılırken dernek yöneticisi ile bir telefon konuşması yaptım. Bundan
anladım ki hiçbir şey organize edilmediği gibi bir program da
düzenlenmemiş. Yönetici kişiye nerede kalacağımı, nasıl ve hangi saatte
dönebileceğimi sorduğumda “Hele sen bir gel” cevabı alınca “Böyle
gayriciddi bir organizasyona katılamayacağımı” belirttim, biletimi de
iptal saatini geçtiğim için yaktım.
Aslına bakarsanız basit bir
olay tabii ve yazılmasına bile gerek yok. Buna karşın özellikle
yazıyorum. Çünkü bazı Anadolu kentlerindeki dernekler kendilerine yakın
gördükleri kişileri davet ederken son derece özensiz davranabiliyorlar.
Bu da hem kırıcı hem de yakışıksız oluyor.
*****
Yalçın Küçük
Ergenekon
davası nedeniyle tutuklanan ancak daha sonra tahliye edilen Prof.
Yalçın Küçük dün TV ekranlarına çıkıp, başından geçenleri kendi
üslubuyla anlattı. Ne “devam eden dava hakkında konuşamam” dedi ne
polis ve savcılara övgüler yağdırdı, ne de devlete olan bağlılığını
anlatma ihtiyacı duydu.
Ergenekon davası nedeniyle işlem görüp
de dik duruşunu bozmadan konuşan tek kişi olarak çıktı ortaya Yalçın
Küçük. “Aman başımıza bir daha iş gelmesin” korkusuyla “suspus” olanlar
Yalçın Küçük’ü hangi duygularla izlediler çok merak ediyorum.
*****
Telefon rehberi
Yıldırım
Tuna’dan: Sarışın, kütüphaneye gidip “Geçen hafta buradan ödünç bir
kitap aldım” demiş sonra eklemiş: “Ama en ufak bir konusu yok... Akılda
tutmanız imkânsız bir sürü karakter.” İlgili memur “Aman Tanrım” demiş,
“Masamın üzerindeki telefon rehberimi alan siz olmalısınız!”
Salı gecesi 1907 Fenerbahçe Derneği’nin hazırladığı ve Fenerbahçe’nin 100
yılını anlatan “Asr-ı Fener” kitabının tanıtım toplantısına katıldım.
Hepsi birbirinden ünlü ve İstanbul’un “kaymak tabakasını” oluşturan
300’ü aşkın davetli bu “görülmemiş” kitabı inceleme ve satın alma
fırsatı buldu.
“Görülmemiş” dememin nedeni kitabın özellikleri.
Şimdi sıkı durun, bu kitap tam 30 kilo ağırlığında. Her sayfası çok
özel kağıttan. İçinde bugüne kadar kimsenin görmediği çok özel
belgelerle inanılmaz fotoğraflar var.
Kitabı hazırlayanlar
“Bunun için kullanma klavuzu bile hazırladık. Öyle çıplak elle
sayfaları karıştırmaya kalkmayın mutlaka eldiven takın” diyor.
Gerçekten Fenerbahçe adına ve özellikle 100’üncü yılın onuruna muhteşem bir eser olmuş.
Tanıtım
toplantısı o kadar ünlü ismi bir araya getirince çok renkli oldu.
Gecenin hazırlanması, dekor ve tasarımlar, hazırlanan video gösterisi
ve sarı lacivert tuvaleti içindeki muhteşem görüntüsüyle Tülin Şahin,
sunumlarıyla Halit Kıvanç ve Feryal Pere ile herkesi kırıp geçiren bir
açık artırmayı yöneten Beyaz her türlü övgünün üzerindeydi.
Ancak
bu renkli gecenin bir anı var ki, benim çok dikkatimi çekti. Çünkü bu
an öyle sanıyorum ki AKP iktidarı için önemli bir sinyal anlamına da
geliyor.
Aslında dikkatimi çeken bu an, son zamanlarda pek çok yerde rastladığım bir tür sevgi gösterisi ve anlamlı bir protesto.
Video
gösterisinde “Asr-ı Fener” kitabının tanıtımını izliyoruz. Sayfalar
çevriliyor ekranda. Ve Atatürk görülüyor. Atatürk’ün izlediği
Fenerbahçe-Galatasaray maçından söz ediliyor.
İşte o anda salondan müthiş bir alkış patladı.
Şimdi “Ne var bunda?” diyebilirsiniz.
Ben
de öyle düşünüyorum. Ama bundan 2-3 yıl önce yapılsaydı bu tören,
Atatürk’ün görüntüsü ile alkış tufanı kopmazdı. Sevgisizlikten ya da
saygısızlıktan dolayı değil, herkes için normal karşılanacağından.
Ama
İstanbul’un en ünlü ve zengin isimleri böyle bir törende Atatürk’ü
görünce dayanamayıp alkış tutuyor. Çoğu AKP iktidarına destek olmuş, bu
iktidarın sağladığı kazanç ortamından yararlanmış ve işleri gereği
kendi görüşlerini çok açıkça belirtmekten kaçınan isimler eğer şimdi
Atatürk’ü görünce heyecanlanıyor ve alkışlıyorsa bu artık bıçağın
kemiğe dayandığının da resmidir.
Erdoğan, AKP’liler ve
yandaşları “demokrasi” sihirli sözcüğü ile herkesi sindirmeye
çalışırken, İstanbul’un “kaymak tabakasından” yükselen bu alkışı
görmezden gelmeye kalkmasın.
*****
Artmış gibi görünen ama düşen maaş
Emekli
okurlarımdan Gürkan O. diyor ki, “Emekli maaşlarına yapılan son zamdan
iki ay önce benim maaşım 982 lira eşiminki ise 598 liraydı. İkisinin
toplamı 1.580 lira eder.”
Emekli okurum o günün kurundan maaşını dolara çevirmiş. Eğer maaşını dolar olarak alsa eline 1.215 dolar geçecek.
Sonra
emekli maaşına zam geldi. Okurum yine diyor ki; “Benim maaşım 1.018
liraya çıktı. Eşimin maaşı ise 624 lira oldu. Toplamı 1.642 lira eder.”
Türk Lirası olarak artmış maaş, dolara çevrilince ne oluyor?
Okurum 1.67 liradan hesaplamış dolar kurunu, çünkü bunu yazdığı sırada
dolar o kadarmış. 983 dolar ediyor iki maaşın toplamı. Çıkarın 983’ü
1.215’ten 232 oluyor. Demek ki emekli bir aile 2 ay öncesine göre zam
aldığı halde 232 dolar daha eksik gelire ulaşmış durumda.
Tabii
“hesabı dolara göre yapınca bu hep böyle çıkabilir” diyeceksiniz. İyi
de ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatmak isteyen Başbakan da aynı
hesabı yaparak bir ara kişi başına düşen milli geliri 10 bin lira
olarak açıklamamış mıydı?
*****
Yazarı emir eri gibi görmek
Bugün
Eskişehir’de olacaktım. Eskişehir Çağdaş Gazeteciler Derneği ve
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği Uğur Mumcu’yu anma
toplantısında bir konuşma yapacaktım, ama olmadı.
Çünkü iyi
niyetle bir toplantı düzenleyen derneklerin yöneticileri asgari nezaket
ve görgü kurallarını hiçe saydılar. Oysa bu toplantıya katılmaya 15 gün
önce yapılan davet üzerine karar vermiştim. Kendi olanaklarımla
Eskişehir’e gidiş rezervasyonumu yaptırdım, böylelikle bu kente uçak
olduğunu da öğrendim.
Ancak programın ayrıntılarını bilmediğim
için dönüş biletimi alamadım. Dün yola çıkmak üzere gazeteden
ayrılırken dernek yöneticisi ile bir telefon konuşması yaptım. Bundan
anladım ki hiçbir şey organize edilmediği gibi bir program da
düzenlenmemiş. Yönetici kişiye nerede kalacağımı, nasıl ve hangi saatte
dönebileceğimi sorduğumda “Hele sen bir gel” cevabı alınca “Böyle
gayriciddi bir organizasyona katılamayacağımı” belirttim, biletimi de
iptal saatini geçtiğim için yaktım.
Aslına bakarsanız basit bir
olay tabii ve yazılmasına bile gerek yok. Buna karşın özellikle
yazıyorum. Çünkü bazı Anadolu kentlerindeki dernekler kendilerine yakın
gördükleri kişileri davet ederken son derece özensiz davranabiliyorlar.
Bu da hem kırıcı hem de yakışıksız oluyor.
*****
Yalçın Küçük
Ergenekon
davası nedeniyle tutuklanan ancak daha sonra tahliye edilen Prof.
Yalçın Küçük dün TV ekranlarına çıkıp, başından geçenleri kendi
üslubuyla anlattı. Ne “devam eden dava hakkında konuşamam” dedi ne
polis ve savcılara övgüler yağdırdı, ne de devlete olan bağlılığını
anlatma ihtiyacı duydu.
Ergenekon davası nedeniyle işlem görüp
de dik duruşunu bozmadan konuşan tek kişi olarak çıktı ortaya Yalçın
Küçük. “Aman başımıza bir daha iş gelmesin” korkusuyla “suspus” olanlar
Yalçın Küçük’ü hangi duygularla izlediler çok merak ediyorum.
*****
Telefon rehberi
Yıldırım
Tuna’dan: Sarışın, kütüphaneye gidip “Geçen hafta buradan ödünç bir
kitap aldım” demiş sonra eklemiş: “Ama en ufak bir konusu yok... Akılda
tutmanız imkânsız bir sürü karakter.” İlgili memur “Aman Tanrım” demiş,
“Masamın üzerindeki telefon rehberimi alan siz olmalısınız!”
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz