"J'accuse" - "Suçluyorum"!
1 sayfadaki 1 sayfası
"J'accuse" - "Suçluyorum"!
"J'accuse" - "Suçluyorum"!
“J’accuse” - “Suçluyorum”, ünlü Fransız Yazarı Emil Zola’nın,
1898’de zamanın Fransız Cumhurbaşkanı Felix Faure’a, Alfred Dreyfüs’ün
aklanması için yazdığı, L’AURORE gazetesinde yayınlanan açık mektubun
adı... Bu deyim, dünyada, haksızlıklara, yalan iddialara karşı
tepkilerin, adeta “tanıtma yazısı”nın adı!
Yüzbaşı Alfred Dreyfüs,
1891’de uydurma delillerle Almanlara casusluk yapmakla suçlanmış, gizli
celsede gizli tanıklarla yargılanmış, ordudan ihraç edilmiş ve müebbet
hapis cezasıyla, “Şeytan Adası’nda” dört yıl yatmıştı! Zola’nın açık
mektubu, davanın, yeniden görülmesine yol açmış ve neticede Dreyfüs’ün
aklanmasını sağlamıştı! Şu sırada, nedense, aklıma geldi!
Ve şu
sıra aklımıza gelen başka şeyler var; Örneğin George Orwell’in “1984”
adlı romanı! Sözde 1984 yılında, muhayyel bir ülkenin, bir “korku
ülkesi” haline gelmesinin öyküsü! Bu ülkede bütün insanlar “Büyük
Birader” tarafından izleniyor, dinleniyor ve yargısız cezalandırılıyor!
Gene, her nedense aklıma geldi; 1798’de Fransız Devriminin “Terör
Dönemi”. Masum insanlar, sadece aristokrat oldukları için, Robespier
gibi, acımasız savcılar tarafından, suçlanıp yargılanıyorlar ve sirke
dönüşen meydanlarda başları, “örücü” kadınların alkışlarıyla, giyotinde
kesiliyor! Fransa, devrimin “Terör Döneminin” travmasından yıllarca
kurtulamadı!
Gelelim bugüne
Bunlar “romandı” tarihte kaldı, ama şimdilerde başka şekillerde hem de Türkiye’de yaşanmakta!
Türkiye’nin,
2000’li yıllarda, Atatürk’ün kurduğu “aydınlık” Cumhuriyet’ten,
Orwell’in “1984”üne, “Karanlıklar ülkesine” dönüşeceği, kimin aklına
gelirdi? Dreyfus olayının, benzerlerinin, Yüzbaşı Dreyfüs’ün
çektiklerinin, şimdi Türk subaylarına, generallerine reva görüleceğini,
kim tahmin edebilirdi? Hem de, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde; 17. Yüzyıl
sonunda Paris Concorde meydanındaki “Giyotin temaşasının”, post modern
örücü kadınlar ve adamların alkışlarıyla, televizyon kanallarında,
gazete manşetlerinde, tekrar edileceğini ve post modern Robespier’leri,
kim öngörebilirdi? Kısacası; 17. Yüzyıldaki Fransız “Terör döneminin”,
21. Yüzyılda ülkemizde, canlar yakarak tekerrür edeceğini, kâbusumuzda
görsek, inanmazdık! Ama gözlerimizin önünde oldu, oluyor işte!
İnanıyorum ki, sonunda bağımsız yargıçlar, masum bulduklarını aklayacaklar ve suçları sabit olanları da mahkûm edeceklerdir!
Son perde
Bu oyun, bu karabasan, bu trajedi
üzerine perde nasıl inecek? Yunan trajedilerinde konu, Arapsaçına
döndüğünde, piyesin yazarı sahneye “Tanrısal” bir makine indirir ve son
perde de iner!
Geçmişte işlendiği iddia edilen, “faili meçhul”
cinayetlerin, failleri serbest mi kalmalı? Kesinlikle hayır! Hayır, ama
o olanların gerçekleri, silahların menşei ve “Ergenekonun” şimdi neden
hortlatıldığı, kesinlikle anlaşılmalı!
Ancak gerçeklerin ortaya
çıkması, adaletin yerini bulması, bu süreci -kapsamı- sürdürmekte
kararlı olanların, İsmet Berkan, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Hasan
Cemal gibileri umurlarında mı? Onları hakikat, adalet ilgilendirmiyor;
istedikleri TC’yi ve Ordusunu “bitirmek”! Şimdi “sürecin kesilmesinden”
korkuyorlar! Karabasanı sürdürmek pahasına!
Adalet yerini bulmalı,
ama bu kapsamda haksız yere suçlanan ve hapis yatanların aile hayatları
alt üst olanların vebalini kimler üstlenecek ve masum ınsanların
kaybettikleri ayları, yılları onlara, kim geri verecek?
Suçluyorum
Ben Emil Zola, filan değilim ama
“Suçluyorum”; Aydınlık Türkiye’mizi karanlıklar, korkular ülkesi haline
getirenleri, masum insanları “giyotine” götürenleri, bunu alkışlayan
fesat “örücülerini” suçluyorum... Aksi sabit olana kadar masum olan
insanları, aylarca, iddianame ortada yokken rektörleri, generalleri,
gazetecileri, parti başkanlarını ve gene suçları henüz sübut bulmadığı
halde, masum sayılmaları gerekenlerle aynı torbaya koyanları
“Suçluyorum”... Türkiye’mizi, bu karanlıklara sokanları ve güzel
Cumhuriyetimizi bitirmek için ülkemiz üzerine, bu karabasanı
çökertenleri “Suçluyorum” ve sonunda “İlahi Adalete” güveniyorum...
“J’accuse” - “Suçluyorum”, ünlü Fransız Yazarı Emil Zola’nın,
1898’de zamanın Fransız Cumhurbaşkanı Felix Faure’a, Alfred Dreyfüs’ün
aklanması için yazdığı, L’AURORE gazetesinde yayınlanan açık mektubun
adı... Bu deyim, dünyada, haksızlıklara, yalan iddialara karşı
tepkilerin, adeta “tanıtma yazısı”nın adı!
Yüzbaşı Alfred Dreyfüs,
1891’de uydurma delillerle Almanlara casusluk yapmakla suçlanmış, gizli
celsede gizli tanıklarla yargılanmış, ordudan ihraç edilmiş ve müebbet
hapis cezasıyla, “Şeytan Adası’nda” dört yıl yatmıştı! Zola’nın açık
mektubu, davanın, yeniden görülmesine yol açmış ve neticede Dreyfüs’ün
aklanmasını sağlamıştı! Şu sırada, nedense, aklıma geldi!
Ve şu
sıra aklımıza gelen başka şeyler var; Örneğin George Orwell’in “1984”
adlı romanı! Sözde 1984 yılında, muhayyel bir ülkenin, bir “korku
ülkesi” haline gelmesinin öyküsü! Bu ülkede bütün insanlar “Büyük
Birader” tarafından izleniyor, dinleniyor ve yargısız cezalandırılıyor!
Gene, her nedense aklıma geldi; 1798’de Fransız Devriminin “Terör
Dönemi”. Masum insanlar, sadece aristokrat oldukları için, Robespier
gibi, acımasız savcılar tarafından, suçlanıp yargılanıyorlar ve sirke
dönüşen meydanlarda başları, “örücü” kadınların alkışlarıyla, giyotinde
kesiliyor! Fransa, devrimin “Terör Döneminin” travmasından yıllarca
kurtulamadı!
Gelelim bugüne
Bunlar “romandı” tarihte kaldı, ama şimdilerde başka şekillerde hem de Türkiye’de yaşanmakta!
Türkiye’nin,
2000’li yıllarda, Atatürk’ün kurduğu “aydınlık” Cumhuriyet’ten,
Orwell’in “1984”üne, “Karanlıklar ülkesine” dönüşeceği, kimin aklına
gelirdi? Dreyfus olayının, benzerlerinin, Yüzbaşı Dreyfüs’ün
çektiklerinin, şimdi Türk subaylarına, generallerine reva görüleceğini,
kim tahmin edebilirdi? Hem de, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde; 17. Yüzyıl
sonunda Paris Concorde meydanındaki “Giyotin temaşasının”, post modern
örücü kadınlar ve adamların alkışlarıyla, televizyon kanallarında,
gazete manşetlerinde, tekrar edileceğini ve post modern Robespier’leri,
kim öngörebilirdi? Kısacası; 17. Yüzyıldaki Fransız “Terör döneminin”,
21. Yüzyılda ülkemizde, canlar yakarak tekerrür edeceğini, kâbusumuzda
görsek, inanmazdık! Ama gözlerimizin önünde oldu, oluyor işte!
İnanıyorum ki, sonunda bağımsız yargıçlar, masum bulduklarını aklayacaklar ve suçları sabit olanları da mahkûm edeceklerdir!
Son perde
Bu oyun, bu karabasan, bu trajedi
üzerine perde nasıl inecek? Yunan trajedilerinde konu, Arapsaçına
döndüğünde, piyesin yazarı sahneye “Tanrısal” bir makine indirir ve son
perde de iner!
Geçmişte işlendiği iddia edilen, “faili meçhul”
cinayetlerin, failleri serbest mi kalmalı? Kesinlikle hayır! Hayır, ama
o olanların gerçekleri, silahların menşei ve “Ergenekonun” şimdi neden
hortlatıldığı, kesinlikle anlaşılmalı!
Ancak gerçeklerin ortaya
çıkması, adaletin yerini bulması, bu süreci -kapsamı- sürdürmekte
kararlı olanların, İsmet Berkan, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Hasan
Cemal gibileri umurlarında mı? Onları hakikat, adalet ilgilendirmiyor;
istedikleri TC’yi ve Ordusunu “bitirmek”! Şimdi “sürecin kesilmesinden”
korkuyorlar! Karabasanı sürdürmek pahasına!
Adalet yerini bulmalı,
ama bu kapsamda haksız yere suçlanan ve hapis yatanların aile hayatları
alt üst olanların vebalini kimler üstlenecek ve masum ınsanların
kaybettikleri ayları, yılları onlara, kim geri verecek?
Suçluyorum
Ben Emil Zola, filan değilim ama
“Suçluyorum”; Aydınlık Türkiye’mizi karanlıklar, korkular ülkesi haline
getirenleri, masum insanları “giyotine” götürenleri, bunu alkışlayan
fesat “örücülerini” suçluyorum... Aksi sabit olana kadar masum olan
insanları, aylarca, iddianame ortada yokken rektörleri, generalleri,
gazetecileri, parti başkanlarını ve gene suçları henüz sübut bulmadığı
halde, masum sayılmaları gerekenlerle aynı torbaya koyanları
“Suçluyorum”... Türkiye’mizi, bu karanlıklara sokanları ve güzel
Cumhuriyetimizi bitirmek için ülkemiz üzerine, bu karabasanı
çökertenleri “Suçluyorum” ve sonunda “İlahi Adalete” güveniyorum...
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz