Ezberi bozan Kılıçdaroğlu'na destek
1 sayfadaki 1 sayfası
Ezberi bozan Kılıçdaroğlu'na destek
Ezberi bozan Kılıçdaroğlu’na destek
Kemal Kılıçdaroğlu’na hepimizin destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü
bugün sadece o değil, okumuş okumamış, zengin yoksul, genç yaşlı,
kentli köylü farkı olmaksızın birçok kişi Türkiye’nin aydınlık yüzünde
yer alıyor. O “aydınlık yüzde yer alanlar” Türkiye’de, ister ekonomi,
ister işsizlik, ister hukuk, ister Kıbrıs, neden söz ederseniz edin;
her şeyi yalanlar üzerine kurmak, sizleri de bunlara inandırmak
isteyenler arasında yer almayı reddediyor.
Zaten, hangi görüşü
benimserseniz benimseyin, Türkiye’nin çağdaş, demokratik, laik, sosyal,
bağımsız, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmasını ve öyle
yönetilmesini istiyorsanız, “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer
alıyorsunuz” demektir. Yönetenlerin, “çocuklarımı arkadaşlarım
okutuyor” deyip, 3-5 yıl sonra o çocuklara gemiler almalarını ya da
“paraları nereden buldun” diye soranlara, “yastık altından çıktı” ya da
“sünnet düğününde geldi” demelerini benimsemiyorsanız; “aydınlık
yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
***
Size
demokrasi diye sunulan oyunun, yani “dört ya da beş yılda bir sandığa
gidip, bir oy pusulasını bir sandığa atmaktan ibaret bir gösterinin”
yeterli olmadığını düşünüyorsanız; 1983’ten beri size tanınan en önemli
ve tek vatandaşlık hakkının, “oy pusulasına mührü vurup, mürekkep başka
taraflara bulaşmasın diye iyice sallayıp, sonra kutuya atmaktan” ibaret
olduğunu biliyor ama bundan çok daha fazlasına hakkınız olduğunu
düşünüyorsanız ve liberal aydınların(!) “demokrasi sadece seçim
demektir, o seçimin nasıl yapıldığı hiç önemli değildir” demelerine
kanmıyorsanız; “aydınlık yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
Sadece
partiniz iktidarı kaybettiğinde değil, her zaman için hukukun üstün
olmasını ve sadece vatandaşların değil, siyasetçilerin de hukukla bağlı
olmalarını savunuyorsanız; AKP iktidara geldikten sonra, milletvekili
dokunulmazlığının daraltılması yönündeki görüşünüzden 180 derece çark
etmemişseniz; başbakanların, iş dokunulmazlığa geldiğinde, “yargı
bağımsız değil” ama iş hukuka uygun davranılmasına gelince de “ne var,
yargı bağımsız değil mi” demelerindeki korkunç çelişkiyi görüyor ve
kimileri gibi görmezden gelmeyi sürdürmüyorsanız; “aydınlık yüzünde yer
alıyorsunuz” demektir.
Ve inanılmaz ekonomik zorluklara karşın
ister işçi olun ister patron, ister memur, ev kadını, işsiz; kentli ya
da köylü, “dürüst ve namuslu olarak” kalmayı ve “iktidara yakın durayım
da nasıl olsa bana da pay düşer” diye düşünenlerden olmamayı
başarmışsanız ve Türkiye’nin namuslu, dürüst, gerçekten demokrat,
saygın siyasetçiler tarafından yönetilmesini istiyorsanız, “aydınlık
yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
***
Ama
Kemal Kılıçdaroğlu ve onun gibiler, daha başka bir yönden de çok
önemli. Türkiye’nin çarpık siyasal sistemine rağmen; demokrasiye
tamamen zıt partiler sisteminde, liderin her şeyi bildiği o çarpık
parti içi düzeninde, ortaya çıkabildiler. Ezberi bozdular.
Çünkü
Türkiye’nin siyasal sistemi, siyasal partiler ve seçim sistemi,
maalesef tam tersine kurulmuş. Zaten bu nedenle, bugüne kadar bir çok
pırıl pırıl, dürüst, namuslu, başarılı insan, değişik partilerden
milletvekili oldu. Ve hiçbir şey yapamadılar, orada öylece kaldılar.
Parti başkanları bir daha listeye koymadığında da sahneden silindiler.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu, bu kötü sistemin tam içinde ve tüm
engellere(!) karşın, dürüstlüğü, doğruluğu, sakinliği, efendiliği ile
parladı. Ve “Türkiye’nin namuslu, dürüst olan, hırsızlığa, yağmaya, bal
tutan parmağını yalar sözüne karşı olan aydınlık insanlarının” umudu
oldu. Allah başarılı kılsın. Çünkü o kazanırsa, Türkiye’nin tüm
aydınlık yüzleri kazanacak. Ve bu korkunç siyasal sistem kaybedecek.
Kemal Kılıçdaroğlu’na hepimizin destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü
bugün sadece o değil, okumuş okumamış, zengin yoksul, genç yaşlı,
kentli köylü farkı olmaksızın birçok kişi Türkiye’nin aydınlık yüzünde
yer alıyor. O “aydınlık yüzde yer alanlar” Türkiye’de, ister ekonomi,
ister işsizlik, ister hukuk, ister Kıbrıs, neden söz ederseniz edin;
her şeyi yalanlar üzerine kurmak, sizleri de bunlara inandırmak
isteyenler arasında yer almayı reddediyor.
Zaten, hangi görüşü
benimserseniz benimseyin, Türkiye’nin çağdaş, demokratik, laik, sosyal,
bağımsız, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmasını ve öyle
yönetilmesini istiyorsanız, “Türkiye’nin aydınlık yüzünde yer
alıyorsunuz” demektir. Yönetenlerin, “çocuklarımı arkadaşlarım
okutuyor” deyip, 3-5 yıl sonra o çocuklara gemiler almalarını ya da
“paraları nereden buldun” diye soranlara, “yastık altından çıktı” ya da
“sünnet düğününde geldi” demelerini benimsemiyorsanız; “aydınlık
yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
***
Size
demokrasi diye sunulan oyunun, yani “dört ya da beş yılda bir sandığa
gidip, bir oy pusulasını bir sandığa atmaktan ibaret bir gösterinin”
yeterli olmadığını düşünüyorsanız; 1983’ten beri size tanınan en önemli
ve tek vatandaşlık hakkının, “oy pusulasına mührü vurup, mürekkep başka
taraflara bulaşmasın diye iyice sallayıp, sonra kutuya atmaktan” ibaret
olduğunu biliyor ama bundan çok daha fazlasına hakkınız olduğunu
düşünüyorsanız ve liberal aydınların(!) “demokrasi sadece seçim
demektir, o seçimin nasıl yapıldığı hiç önemli değildir” demelerine
kanmıyorsanız; “aydınlık yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
Sadece
partiniz iktidarı kaybettiğinde değil, her zaman için hukukun üstün
olmasını ve sadece vatandaşların değil, siyasetçilerin de hukukla bağlı
olmalarını savunuyorsanız; AKP iktidara geldikten sonra, milletvekili
dokunulmazlığının daraltılması yönündeki görüşünüzden 180 derece çark
etmemişseniz; başbakanların, iş dokunulmazlığa geldiğinde, “yargı
bağımsız değil” ama iş hukuka uygun davranılmasına gelince de “ne var,
yargı bağımsız değil mi” demelerindeki korkunç çelişkiyi görüyor ve
kimileri gibi görmezden gelmeyi sürdürmüyorsanız; “aydınlık yüzünde yer
alıyorsunuz” demektir.
Ve inanılmaz ekonomik zorluklara karşın
ister işçi olun ister patron, ister memur, ev kadını, işsiz; kentli ya
da köylü, “dürüst ve namuslu olarak” kalmayı ve “iktidara yakın durayım
da nasıl olsa bana da pay düşer” diye düşünenlerden olmamayı
başarmışsanız ve Türkiye’nin namuslu, dürüst, gerçekten demokrat,
saygın siyasetçiler tarafından yönetilmesini istiyorsanız, “aydınlık
yüzünde yer alıyorsunuz” demektir.
***
Ama
Kemal Kılıçdaroğlu ve onun gibiler, daha başka bir yönden de çok
önemli. Türkiye’nin çarpık siyasal sistemine rağmen; demokrasiye
tamamen zıt partiler sisteminde, liderin her şeyi bildiği o çarpık
parti içi düzeninde, ortaya çıkabildiler. Ezberi bozdular.
Çünkü
Türkiye’nin siyasal sistemi, siyasal partiler ve seçim sistemi,
maalesef tam tersine kurulmuş. Zaten bu nedenle, bugüne kadar bir çok
pırıl pırıl, dürüst, namuslu, başarılı insan, değişik partilerden
milletvekili oldu. Ve hiçbir şey yapamadılar, orada öylece kaldılar.
Parti başkanları bir daha listeye koymadığında da sahneden silindiler.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu, bu kötü sistemin tam içinde ve tüm
engellere(!) karşın, dürüstlüğü, doğruluğu, sakinliği, efendiliği ile
parladı. Ve “Türkiye’nin namuslu, dürüst olan, hırsızlığa, yağmaya, bal
tutan parmağını yalar sözüne karşı olan aydınlık insanlarının” umudu
oldu. Allah başarılı kılsın. Çünkü o kazanırsa, Türkiye’nin tüm
aydınlık yüzleri kazanacak. Ve bu korkunç siyasal sistem kaybedecek.
Süheyl BATUM- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 69
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 27/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz