'Ergenekon' soruşturmasını mahşeri muhakeme gibi sunmanın perde arkası...
1 sayfadaki 1 sayfası
'Ergenekon' soruşturmasını mahşeri muhakeme gibi sunmanın perde arkası...
'Ergenekon' soruşturmasını mahşeri muhakeme gibi sunmanın perde arkası...
‘Ergenekon’ soruşturması bazılarına göre keskin AKP karşıtlarının sindirilmesidir.
Bazıları da bu soruşturmayı devletteki çeteleşmelere karşı cihat olarak tarif eder.
Kimileri ‘Ergenekon’un, Güneydoğuda terörle mücadele edenlerden intikam olduğuna inanır.
Kimileri de bu soruşturma ya da muhakemeyi TSK’daki darbe teşebbüsünün adalete intikali gibi görür.
Bu ya da şu, ortada iddialar ve yargılama süreci var.
Varsa bir pislik, yani kanunsuzluk adalet bunu ortaya çıkaracaktır.
Benim bugün dikkatinize sunacağım şey, bu yargılamada hangi iddianın ağır bastığı ya da basması gerektiği değildir.
Bizim peşin hükümlü bir bakışımız yok.
Suç varsa elbette ceza da olmalıdır.
Benim
anlamadığım şey, Neo-İslamcı cenahta ‘Ergenekon’da ileri sürülen
iddialara inanmanın adeta imanın ve hatta İslamın şartı haline
getirilmesi garabetidir.
Açın bakın o sözde İslamcı matbuata, ‘Ergenekon’; Uhut, Bedir ve Hendek gazalarından çok daha önemli görülmektedir.
Zerre abartmıyorum, soruşturmaya adeta mahşer günündeki ilahi mahkeme gibi bir önem atfediliyor.
Peki ama niye?
Öyle
ya bugün hadiseyi irdelemeyi cihat gibi görenler, çok değil 12 yıl önce
Susurluk bağlamında ortaya atılan iddialara “Fasa fiso” dememişler
miydi?
Bakın arşivlere, bugün ‘Ergenekon’şampiyonu olanlar dün hangi yayınları yaptılar?
Dahası o matbuatın hangisi dün, bugün saldırdığı ‘Ergekoncuları’ kolluyordu!
Girin arşivlere her şey ortada.
Durum bu ise o zaman dün ve bugün arasında var olan gece ve gündüz misali bu farklılık niçin?
Öyle ya her gün ‘Ergenekon’la yatıp kalkmak neyin ifadesidir?
Ortaya çıkan tablo şudur:
‘Ergenekon’olayına
bizim gibi, suçu olan cezasını çeksin, olmayan da aklansın bakışında
olmayıp, soruşturmaya peşin hükümle gözü kapalı yandaş olanlar belli ki
bir görev icrasındadırlar.
Evet ’Ergenekon’u zihinlere adeta mahşer gününün ilahi mahkemesi gibi oturtmak isteyenlerin bir hedefi ve projesi vardır.
Öyle, çünkü yapılan savcı atamalarına bile edilen isyan bu hakikatı net olarak ortaya koymaktadır.
Sahi savcı atamalarına bu isyan niçindir?
Onları oraya atayan Adalet Bakanı ve Müsteşarının da bulunduğu ve hatta başkan olduğu kurum (HSYK) değil midir?
Görüyorsunuz dava bağlamında çok iş var, 22 aydır soruşturma bitirilemedi, dolayısı ile savcı sayısının artırılması gerekiyor.
Yoksa, feveranınız bu atamalarla bazılarının iddia ettiği gibi kurulan oyunun bozulması ve adaletin gerçekten tecellisi midir?
Değilse soruyorum, AKP’li Bakanın başkanlık ettiği bir kurulun atadığı savcılara ön yargı ile hücum etmek neden?
Gelelim ‘Ergenekon’ soruşturmasını Uhud, Bedir ve Hendek gazalarının ötelerinde görme anlayışının ardında yatan gerekçeye?
Bunun cevabı tek ve nettir:
Ergenekon
simsarlarının amacı, bu soruşturma ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde imaj
bağlamında gedikler açma hesabıdır. Evet Ergenekon’a verdikleri
destekle hedefleri Türk Ordusudur.
GİZLİ YASA...
Sahi Ahmet Taşgetiren’i kovduran kimdi?
Biad
medyasında sorgulama ve eleştiri yoktur. Patrona isyan etmek ise
küfürdür. Öyle çünkü bu medyada onlara göre otorite, yani baştaki
lider ya da şeyh haşa Allah’ı(cc) temsil ediyor. Kazara geriye dönük
gördüğünüz bir yanlışlığını dillendirirseniz şeytanla işbirliği ile
itham edilirsiniz. Evet o dünyada tıpkı mafyadaki Omerta yasası misali
yazılı olmayan böyle bir gizli kanun var. Öyle olmasaydı Yenişafak
Gazetesi’nden kovulup, aylarca işsiz kalan Ahmet Taşgetiren bir söz
olsun ederdi. Dün o camiadan birinden Taşgetiren’in kovulması
bağlamında ilginç şeyler dinledim. Sahi, Ahmet bey hangi yazıları ve
tavrından ötürü kapıya konmuştu? Sahi, Taşgetiren bir kez olsun neden
bunları dillendiremedi? Sahi, her fırsatta demokratlık bağlamında
magalda kül bırakmayan Çetin Altan’ın çocukları ile Fehmi Koru ya da
onun yol arkadaşı Ali Bayramoğlu yaşanan o rezilliğe bir söz olsun
neden etmediler? Yerim bittiği için ayrıntıya giremiyorum. Ahmet
Taşgetiren, Tayyip beyi terör-Güneydoğu ve yolsuzluklar bağlamında,
dolaylı olarak yani ima ederek eleştirdiği için kovuldu... Başka bir
gün bu konunun detaylarını yazacağım.
OLACAK ŞEY DEĞİL....
Cami arsalarını bile yandaşlarına peşkeş çektiler!
İddia
sahibi ben değilim, Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İddia CNN Türk’de
dillendirilmiştir ve üç gün geçmesine rağmen hâlâ yalanlanmış değildir.
İddia şudur: İstanbul şehir planında cami yeri olarak ayrılan pek çok
önemli arsa ya da arazi AKP yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Evet Kemal
bey pek çok önemli merkezlerde cami olması gereken alanların AKP’li
müteahhitlere yeni imar düzenlemeleri ile adeta peşkeş çekildiğini
söylüyor. Bu doğru ise -ki Kemal Kılıçdaroğlu boşa konuşmaz- o zaman
AKP zihniyeti ile onun İstanbul’daki Başkanı Topbaş’ın bunun altından
kalkması kolay olmayacaktır. Düşünebiliyor musunuz, para için cami
arsasına bile göz dikiliyor ki böyle bir şey ancak SSCB’de Stalin
döneminde görülebilen bir tasarruftur. Bu haber çok ama çok önemlidir.
İstanbul’da MHP diye bir şey olmadığı için zorunlu olarak CHP ve Saadet
Partisi’ne çağrıda bulunuyorum. Bu konu Deniz Feneri olayındaki zekat
paralarının çalınması kadar önemli ve ses getirecek bir hadisedir.
Dolayısı ile o arsaların yerleri ve peşkeş çekilenler belirlenip,
seçimde en önemli kampanya argümanı yapılmalıdır...
KUŞATMA...
Stadyumda Erdoğan’ı protesto ve karakol!
Olay
şudur efendim; Tayyip Erdoğan, Bursa Şehir Stadyumunu şehir dışına
taşımak istiyor. Bu demeci Bursa matbuatında yer aldı. Bunun üzerine
Bursalı seyirciler, Bursa-Tokat kupa maçında Tayyip Erdoğan’ı protesto
etti. Vay, sen misin bunu yapan?... Üç gün sonra yapılan
Bursa-Büyükşehir Belediye maçında polis stadyumu adeta düşman kalesini
kuşatır gibi kuşattı ve tribün lideri olarak bilinen tamı tamına 28
kişiyi gözaltına aldı, yani karakola götürdü. Dayak oldu mu bilmem,
ancak bildiğimiz şey gözaltına alınmaların gözdağı, yani korkutma
kabilinden olduğudur. Söyler misiniz bunun adı ceberutluk değil de
nedir Allah aşkına! Böylesi uygulamalar ancak Hitler ve Saddam’ın
olduğu yönetimlerde olurdu. Şimdi bunlara Tayyip Erdoğan iktidarı da
eklenmiş oldu. Ey Bursalılar; bu hukuksuzluğun hesabını 29 Mart’ta
sandıkta sorun...
‘Ergenekon’ soruşturması bazılarına göre keskin AKP karşıtlarının sindirilmesidir.
Bazıları da bu soruşturmayı devletteki çeteleşmelere karşı cihat olarak tarif eder.
Kimileri ‘Ergenekon’un, Güneydoğuda terörle mücadele edenlerden intikam olduğuna inanır.
Kimileri de bu soruşturma ya da muhakemeyi TSK’daki darbe teşebbüsünün adalete intikali gibi görür.
Bu ya da şu, ortada iddialar ve yargılama süreci var.
Varsa bir pislik, yani kanunsuzluk adalet bunu ortaya çıkaracaktır.
Benim bugün dikkatinize sunacağım şey, bu yargılamada hangi iddianın ağır bastığı ya da basması gerektiği değildir.
Bizim peşin hükümlü bir bakışımız yok.
Suç varsa elbette ceza da olmalıdır.
Benim
anlamadığım şey, Neo-İslamcı cenahta ‘Ergenekon’da ileri sürülen
iddialara inanmanın adeta imanın ve hatta İslamın şartı haline
getirilmesi garabetidir.
Açın bakın o sözde İslamcı matbuata, ‘Ergenekon’; Uhut, Bedir ve Hendek gazalarından çok daha önemli görülmektedir.
Zerre abartmıyorum, soruşturmaya adeta mahşer günündeki ilahi mahkeme gibi bir önem atfediliyor.
Peki ama niye?
Öyle
ya bugün hadiseyi irdelemeyi cihat gibi görenler, çok değil 12 yıl önce
Susurluk bağlamında ortaya atılan iddialara “Fasa fiso” dememişler
miydi?
Bakın arşivlere, bugün ‘Ergenekon’şampiyonu olanlar dün hangi yayınları yaptılar?
Dahası o matbuatın hangisi dün, bugün saldırdığı ‘Ergekoncuları’ kolluyordu!
Girin arşivlere her şey ortada.
Durum bu ise o zaman dün ve bugün arasında var olan gece ve gündüz misali bu farklılık niçin?
Öyle ya her gün ‘Ergenekon’la yatıp kalkmak neyin ifadesidir?
Ortaya çıkan tablo şudur:
‘Ergenekon’olayına
bizim gibi, suçu olan cezasını çeksin, olmayan da aklansın bakışında
olmayıp, soruşturmaya peşin hükümle gözü kapalı yandaş olanlar belli ki
bir görev icrasındadırlar.
Evet ’Ergenekon’u zihinlere adeta mahşer gününün ilahi mahkemesi gibi oturtmak isteyenlerin bir hedefi ve projesi vardır.
Öyle, çünkü yapılan savcı atamalarına bile edilen isyan bu hakikatı net olarak ortaya koymaktadır.
Sahi savcı atamalarına bu isyan niçindir?
Onları oraya atayan Adalet Bakanı ve Müsteşarının da bulunduğu ve hatta başkan olduğu kurum (HSYK) değil midir?
Görüyorsunuz dava bağlamında çok iş var, 22 aydır soruşturma bitirilemedi, dolayısı ile savcı sayısının artırılması gerekiyor.
Yoksa, feveranınız bu atamalarla bazılarının iddia ettiği gibi kurulan oyunun bozulması ve adaletin gerçekten tecellisi midir?
Değilse soruyorum, AKP’li Bakanın başkanlık ettiği bir kurulun atadığı savcılara ön yargı ile hücum etmek neden?
Gelelim ‘Ergenekon’ soruşturmasını Uhud, Bedir ve Hendek gazalarının ötelerinde görme anlayışının ardında yatan gerekçeye?
Bunun cevabı tek ve nettir:
Ergenekon
simsarlarının amacı, bu soruşturma ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde imaj
bağlamında gedikler açma hesabıdır. Evet Ergenekon’a verdikleri
destekle hedefleri Türk Ordusudur.
GİZLİ YASA...
Sahi Ahmet Taşgetiren’i kovduran kimdi?
Biad
medyasında sorgulama ve eleştiri yoktur. Patrona isyan etmek ise
küfürdür. Öyle çünkü bu medyada onlara göre otorite, yani baştaki
lider ya da şeyh haşa Allah’ı(cc) temsil ediyor. Kazara geriye dönük
gördüğünüz bir yanlışlığını dillendirirseniz şeytanla işbirliği ile
itham edilirsiniz. Evet o dünyada tıpkı mafyadaki Omerta yasası misali
yazılı olmayan böyle bir gizli kanun var. Öyle olmasaydı Yenişafak
Gazetesi’nden kovulup, aylarca işsiz kalan Ahmet Taşgetiren bir söz
olsun ederdi. Dün o camiadan birinden Taşgetiren’in kovulması
bağlamında ilginç şeyler dinledim. Sahi, Ahmet bey hangi yazıları ve
tavrından ötürü kapıya konmuştu? Sahi, Taşgetiren bir kez olsun neden
bunları dillendiremedi? Sahi, her fırsatta demokratlık bağlamında
magalda kül bırakmayan Çetin Altan’ın çocukları ile Fehmi Koru ya da
onun yol arkadaşı Ali Bayramoğlu yaşanan o rezilliğe bir söz olsun
neden etmediler? Yerim bittiği için ayrıntıya giremiyorum. Ahmet
Taşgetiren, Tayyip beyi terör-Güneydoğu ve yolsuzluklar bağlamında,
dolaylı olarak yani ima ederek eleştirdiği için kovuldu... Başka bir
gün bu konunun detaylarını yazacağım.
OLACAK ŞEY DEĞİL....
Cami arsalarını bile yandaşlarına peşkeş çektiler!
İddia
sahibi ben değilim, Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İddia CNN Türk’de
dillendirilmiştir ve üç gün geçmesine rağmen hâlâ yalanlanmış değildir.
İddia şudur: İstanbul şehir planında cami yeri olarak ayrılan pek çok
önemli arsa ya da arazi AKP yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Evet Kemal
bey pek çok önemli merkezlerde cami olması gereken alanların AKP’li
müteahhitlere yeni imar düzenlemeleri ile adeta peşkeş çekildiğini
söylüyor. Bu doğru ise -ki Kemal Kılıçdaroğlu boşa konuşmaz- o zaman
AKP zihniyeti ile onun İstanbul’daki Başkanı Topbaş’ın bunun altından
kalkması kolay olmayacaktır. Düşünebiliyor musunuz, para için cami
arsasına bile göz dikiliyor ki böyle bir şey ancak SSCB’de Stalin
döneminde görülebilen bir tasarruftur. Bu haber çok ama çok önemlidir.
İstanbul’da MHP diye bir şey olmadığı için zorunlu olarak CHP ve Saadet
Partisi’ne çağrıda bulunuyorum. Bu konu Deniz Feneri olayındaki zekat
paralarının çalınması kadar önemli ve ses getirecek bir hadisedir.
Dolayısı ile o arsaların yerleri ve peşkeş çekilenler belirlenip,
seçimde en önemli kampanya argümanı yapılmalıdır...
KUŞATMA...
Stadyumda Erdoğan’ı protesto ve karakol!
Olay
şudur efendim; Tayyip Erdoğan, Bursa Şehir Stadyumunu şehir dışına
taşımak istiyor. Bu demeci Bursa matbuatında yer aldı. Bunun üzerine
Bursalı seyirciler, Bursa-Tokat kupa maçında Tayyip Erdoğan’ı protesto
etti. Vay, sen misin bunu yapan?... Üç gün sonra yapılan
Bursa-Büyükşehir Belediye maçında polis stadyumu adeta düşman kalesini
kuşatır gibi kuşattı ve tribün lideri olarak bilinen tamı tamına 28
kişiyi gözaltına aldı, yani karakola götürdü. Dayak oldu mu bilmem,
ancak bildiğimiz şey gözaltına alınmaların gözdağı, yani korkutma
kabilinden olduğudur. Söyler misiniz bunun adı ceberutluk değil de
nedir Allah aşkına! Böylesi uygulamalar ancak Hitler ve Saddam’ın
olduğu yönetimlerde olurdu. Şimdi bunlara Tayyip Erdoğan iktidarı da
eklenmiş oldu. Ey Bursalılar; bu hukuksuzluğun hesabını 29 Mart’ta
sandıkta sorun...
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz