Batılıların anlayamadığı
1 sayfadaki 1 sayfası
Batılıların anlayamadığı
Batılıların anlayamadığı
Washington Post Gazetesi “Türkiye’ye yazık olacak!” diye bir yazı yayınlamış.
AKP
liberal politikalardan uzaklaştığı ve Doğu’ya yelken açtığı için Avrupa
Birliği idealinden ve Amerika’dan giderek kopuyormuş.
Şöyle demiş gazete:
“Türkiye
bu tavırlarıyla sadece Avrupa’dan değil, ABD’den de uzaklaşıyor. Eğer
Erdoğan’ın AKP’si liberalizm karşıtlığına hizmet etmeye devam eder, dış
politikasında dini esas almakta ısrar ederse artık ‘özel’ olmayacak.
Dahası Türkiye’ye yazık olacak.”
Bunu okuyunca acı acı gülmeyelim de ne yapalım.
“Günaydın” mı diyelim?
Ya da argo bir deyimle jetonun neden bu kadar geç düştüğünü mü soralım?
Ya da her şeyin üstüne bir bardak soğuk su mu içelim.
H H H
Batılılar Türkiye’yi hiçbir zaman anlayamadılar.
Tercümanları
aracılığıyla ülkenin kanunlarını, hükümet kararlarını incelediler ama
halkın ruhunu, toplumdaki dönüşümü hiçbir zaman kavrayamadılar.
Çünkü bir ülkenin ruhunu anlamak zor iştir. Öyle kanun çevirisiyle falan olmaz.
Kalbinizde bir takım titreşimlerle, belki tarif bile edilemeyecek ortak duygularla olur.
Ama
ne yazık ki yıllardır Avrupa Konseyi’nde, UNESCO’da ya da Avrupa
basınında karşılaştığımız kişiler, Türkiye’yi bizden daha iyi
anladıkları sanısına kapıldılar.
Kafalarına çok basit, çocukça klişeler yerleştirildi.
Karmaşık Türkiye’yi şöyle basit analizlere teslim ettiler:
Türkiye bir gelenekçi İslam toplumudur.
Eeee?
1920’lerde Kemal adlı sarışın bir asker gelmiş, milletin dinini elinden alıp bir baskı rejimi kurmuştur.
Bravo!
Laiklik faşist yöntemlerle sürdürülmüştür.
AKP
hükümeti bu ikileme son verip halkı arzu ettiği rejime götürmektedir.
Bir yandan da Batıyla ilişkilere değer veren, reformcu, liberal bir
hükümettir.
Bu yüzden sonuna kadar desteklenmelidir.
E vallahi harika. İnsan bu kadar mı zeki olur!
Aksini
söyleyenlere de cevap hazırdır: “Bu hükümet kaç senedir iş başında. Hiç
şeriat yasası çıkardılar mı? Ha, söyleyin bakalım, çıkardılar mı?”
Böylece
her şeyi bilen allame Batılılar, ancak yarım saat kafa yordukları, oysa
sizin hayatınızın tamamını kapsayan ülkeniz hakkında sizden daha çok
şey bildiklerine inanırlar.
Bir ülkenin davranış biçimlerine,
şarkılarına, diline, jestlerine sinen ruhunun o dile söze gelmez
kıvrımlarını bilemedikleri için de koyu bir cehalet içinde kalırlar.
Onlara şu örneği veririm:
“Bakın
Türkçede kalp anlamına gelen üç kelime vardır: Kalp, gönül ve yürek.
Bunlarını üçünü de tek kelimeyle çevirirsiniz. Ama bilir misiniz ki
bizde kalpsiz kelimesi zalim anlamına gelir. Yüreksiz dediğinizde
korkak, gönülsüz dediğinizde de isteksiz demiş olursunuz. Bu ayrımları
bildiğiniz an sizinle Türkiye konuşabiliriz, yoksa lütfen susun.”
***
İnanın bu hem kel hem fodul Batılılardan çok çektim.
AKP
konusu açıldığında, Descartes geleneğinden gelen o soğukkanlı analitik
beyinler gidiyor, yerini öfkeli, körleşmiş, fanatikler alıyordu.
Bunun sebebi ne olabilir diye çok düşündüm.
Acaba
bize “Siz zaten busunuz. Batılılık falan neyinize sizin. Niye
Araplardan farklıyız iddiasında bulunuyorsunuz. Hepiniz birsiniz,
haddinizi bilin!” mi demek istiyorlar.
“Seküler elit” diyerek
hem nefret ettikleri hem de küçümsedikleri normal Türk halkı, yani
analarımız babalarımız, kardeşlerimiz niçin hoşlarına gitmiyor?
Bu ülkenin Müslümanlığı niçin bunlara yetmiyor da ille Araplaşmasını istiyorlar?
Cehaletlerinden mi, kötü niyetlerinden mi?
Washington Post Gazetesi “Türkiye’ye yazık olacak!” diye bir yazı yayınlamış.
AKP
liberal politikalardan uzaklaştığı ve Doğu’ya yelken açtığı için Avrupa
Birliği idealinden ve Amerika’dan giderek kopuyormuş.
Şöyle demiş gazete:
“Türkiye
bu tavırlarıyla sadece Avrupa’dan değil, ABD’den de uzaklaşıyor. Eğer
Erdoğan’ın AKP’si liberalizm karşıtlığına hizmet etmeye devam eder, dış
politikasında dini esas almakta ısrar ederse artık ‘özel’ olmayacak.
Dahası Türkiye’ye yazık olacak.”
Bunu okuyunca acı acı gülmeyelim de ne yapalım.
“Günaydın” mı diyelim?
Ya da argo bir deyimle jetonun neden bu kadar geç düştüğünü mü soralım?
Ya da her şeyin üstüne bir bardak soğuk su mu içelim.
H H H
Batılılar Türkiye’yi hiçbir zaman anlayamadılar.
Tercümanları
aracılığıyla ülkenin kanunlarını, hükümet kararlarını incelediler ama
halkın ruhunu, toplumdaki dönüşümü hiçbir zaman kavrayamadılar.
Çünkü bir ülkenin ruhunu anlamak zor iştir. Öyle kanun çevirisiyle falan olmaz.
Kalbinizde bir takım titreşimlerle, belki tarif bile edilemeyecek ortak duygularla olur.
Ama
ne yazık ki yıllardır Avrupa Konseyi’nde, UNESCO’da ya da Avrupa
basınında karşılaştığımız kişiler, Türkiye’yi bizden daha iyi
anladıkları sanısına kapıldılar.
Kafalarına çok basit, çocukça klişeler yerleştirildi.
Karmaşık Türkiye’yi şöyle basit analizlere teslim ettiler:
Türkiye bir gelenekçi İslam toplumudur.
Eeee?
1920’lerde Kemal adlı sarışın bir asker gelmiş, milletin dinini elinden alıp bir baskı rejimi kurmuştur.
Bravo!
Laiklik faşist yöntemlerle sürdürülmüştür.
AKP
hükümeti bu ikileme son verip halkı arzu ettiği rejime götürmektedir.
Bir yandan da Batıyla ilişkilere değer veren, reformcu, liberal bir
hükümettir.
Bu yüzden sonuna kadar desteklenmelidir.
E vallahi harika. İnsan bu kadar mı zeki olur!
Aksini
söyleyenlere de cevap hazırdır: “Bu hükümet kaç senedir iş başında. Hiç
şeriat yasası çıkardılar mı? Ha, söyleyin bakalım, çıkardılar mı?”
Böylece
her şeyi bilen allame Batılılar, ancak yarım saat kafa yordukları, oysa
sizin hayatınızın tamamını kapsayan ülkeniz hakkında sizden daha çok
şey bildiklerine inanırlar.
Bir ülkenin davranış biçimlerine,
şarkılarına, diline, jestlerine sinen ruhunun o dile söze gelmez
kıvrımlarını bilemedikleri için de koyu bir cehalet içinde kalırlar.
Onlara şu örneği veririm:
“Bakın
Türkçede kalp anlamına gelen üç kelime vardır: Kalp, gönül ve yürek.
Bunlarını üçünü de tek kelimeyle çevirirsiniz. Ama bilir misiniz ki
bizde kalpsiz kelimesi zalim anlamına gelir. Yüreksiz dediğinizde
korkak, gönülsüz dediğinizde de isteksiz demiş olursunuz. Bu ayrımları
bildiğiniz an sizinle Türkiye konuşabiliriz, yoksa lütfen susun.”
***
İnanın bu hem kel hem fodul Batılılardan çok çektim.
AKP
konusu açıldığında, Descartes geleneğinden gelen o soğukkanlı analitik
beyinler gidiyor, yerini öfkeli, körleşmiş, fanatikler alıyordu.
Bunun sebebi ne olabilir diye çok düşündüm.
Acaba
bize “Siz zaten busunuz. Batılılık falan neyinize sizin. Niye
Araplardan farklıyız iddiasında bulunuyorsunuz. Hepiniz birsiniz,
haddinizi bilin!” mi demek istiyorlar.
“Seküler elit” diyerek
hem nefret ettikleri hem de küçümsedikleri normal Türk halkı, yani
analarımız babalarımız, kardeşlerimiz niçin hoşlarına gitmiyor?
Bu ülkenin Müslümanlığı niçin bunlara yetmiyor da ille Araplaşmasını istiyorlar?
Cehaletlerinden mi, kötü niyetlerinden mi?
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz