Akıl tutulmasına uğradık
1 sayfadaki 1 sayfası
Akıl tutulmasına uğradık
Akıl tutulmasına uğradık
Akıl tutulması diyorum, çünkü; Davos’taki bir moderatöre kızıp kahraman olan
Başbakan’a, aklının fikrinin yerinde olduğunu sandığımız kimileri de
destek çıkıyor.
Başbakan Erdoğan her fırsatta söylüyor, dün de
AKP grup toplantısında “altını çizerek” belirtti ki “Davos’taki olay
moderatörün hakkaniyete uymaması ve Başbakan’ın omzuna dokunması
nedeniyle çıktı.”
Yani Erdoğan İsrail’e kafa tutmaktan söz
etmiyor. Varsa yoksa moderatör. Erdoğan “Bir Başbakan’ın omzuna
dokunmak edepsizliktir” diyerek “dik durduğunu” ve “Türkiye’nin onurunu
kurtardığını” anlatıyor.
7 yıldır iktidarda olan Başbakan,
Türkiye’nin onurunu kıran onca davranışı içinde biriktirmiş,
biriktirmiş, bir moderatör omzuna dokununca da patlamış. Türkiye’nin
onurunu kurtarmış.
Başbakandır söyler. Amaç Türkiye’yi çağdaş
dünyadan koparıp Orta Doğu’nun karanlık dehlizlerindeki bir ülke haline
getirmek olunca ve bunu başarmak için de öncelikle seçimleri açık ara
kazanması gerektiğini bilince bunları söyler.
Herkesin gözü önünde yaşanan bir olayı görmezden gelip de “Başbakan doğruyu yaptı” demek akıl tutulmasıdır.
Aklı
başında olan, eğitimli, kültürlü, üreten ve tüketen, demokrasiye, insan
haklarına, hukuka bağlı kişilerin bu görüşü paylaşması ise akıl
tutulmasıdır.
Aynı görüşü “siyasi” amaçla paylaşan, lafın sonuna
da “ama” ekleyen siyasi parti liderleri ise bir tür “siyasi korkaklık”
içinde. Baykal ve Bahçeli, Başbakan’ın çıkışını haklı buldu. Başbakan
da dün hem kendi hem de millet adına parti liderlerine teşekkür etti.
İki
muhalefet lideri neden Davos skandalını haklı buldular? Çünkü estirilen
fırtınayla birlikte “kahve kültürünün” egemen olduğu ve “sadaka
ekonomisiyle” ayakta duran kitlelerle birlikte aklı tutulmuş
kimilerinin Erdoğan’a verdiği desteğe karşı çıkmanın seçimlerde aksi
etki yaratacağını hesapladılar.
“Sakın rüzgâra karşı durma”
prensibi siyasette de uygulanınca ortaya “muhalefetin bile
desteklediği” bir “kahraman Başbakan” portresi çıktı.
Gerçi her
iki lider de tutarsızca yapılan bu sözde dik duruşun Türkiye’nin
çıkarları açısından doğru olmadığını uzun uzun anlattılar, buna karşın
kahve kültürü mesajı çoktan almıştı bile.
“AKP’li olmayanlar bile Başbakan’ın hakkını teslim etti.” Gerçekten bir akıl tutulması içindeyiz.
***
Monşerler görevde
Şu
anda sessiz sedasız bir çalışma yürütülüyormuş Dışişleri’nde. Başbakan
Erdoğan’ın deyimiyle “monşerler” Davos’ta kırılan bir potu düzeltmek
için kapı kapı dolaşıyormuş.
Konu, Başbakan’ın eşi Emine
Hanımefendi’nin çoğu yabancı onlarca TV kamerasının önünde Peres için
“yalan söylüyor” diye seslenmesi.
Türkiye’de pek konuşulmuyor
ama diplomatik çevrelerde bu konu hayli sorun olmuş durumda. Çünkü
dünyanın hiçbir ülkesinde bir devlet adamının eşi hiç gereği yokken
böyle bir çıkış yapmamıştı.
Erdoğan’ın sözlerine “siyasi”
nedenlerle hak bile verenler Emine Hanım’ın çıkışından son derece
rahatsız. İşte “monşerler” şimdi kırılan bu diplomatik potu tamir etmek
için bulundukları ülkelerin yetkililerine durumu “kurtarmak için” şunu
anlatıyorlarmış:
“Emine Hanımefendi son derece duygusal bir
kişidir. Vaktinin büyük bölümünü hayır işlerine harcar. Özellikle
çocuklar konusunda çok hassastır. Himayesinde pek çok çocuk yurdu var.
Oraları her gün ziyaret eder ve gözyaşlarını tutamaz. Gazze’de ölen
çocukların görüntülerini gördüğünden beri sinirleri çok bozuldu. Ne
zaman bir çocuk görse gözyaşlarını tutamıyor. O gece de konu yine
Gazze’ye gelince gözyaşlarını tutamadı.”
Peki monşerler “Peres
yalan söylüyor” sözünü nasıl düzeltiyormuş? Şöyle diyorlarmış: “O sözün
siyasi bir anlamı yok. Peres saldırıları savununca Emine Hanım
çocukları hatırlamış ve o yüzden bu sözleri sarfetmiş.”
Güzel,
ne yapsın “monşerler”, savunacaklar tabii. Buna karşın yabancı
diplomatlar bunu yiyor mu? Bilemem. Ama diplomasi bir anlamda “yemiş
gibi yapma” sanatıdır.
***
AKP’nin İstanbul adayı kim?
Başbakan
Erdoğan’ı dün grup konuşmasını yaparken dinliyorum. Eğer gözlerinizi
kapatırsanız ve Erdoğan’ın sesini de tanımazsanız, sanırsınız ki
ekranda AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı konuşuyor.
Erdoğan
belediyenin yaptıklarını anlatıyor, yeni projeleri açıklıyor.
Vapurların iskele derdinin kalmayacağı ayrıntısına kadar konuşuyor.
Erdoğan
tabii ki partisinin kazanması için çaba harcayacaktır. Ama bunu
yaparken 5 yıllık başkanını da yiyip bitiriyor. Çünkü her sözü “Ben
iktidarda olmasaydım İstanbul’a bu hizmetler yapılmazdı” kapısına
çıkıyor.
Geçenlerde yazdığım bir cümleyi hatırladım Erdoğan’ı
dinlerken. Demiştim ki “İstanbul’da belediye başkanı Kadir Topbaş
değil, Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul’daki tüm projelerin kararını da,
iznini de o veriyor ve uyguluyor.” Yanlış mı?
***
Orantısız güç kullanma
Başbakan Erdoğan ve AKP İsrail’in Gazze’de “orantısız güç” kullandığını söylüyor her fırsatta.
Orantısız güç nedir?
Bir
tarafın diğerine göre çok daha güçlü olması ve bir tartışma anında bu
gücünü kullanmasıdır. Yani burada “hakkaniyete” bakılır. Tıpkı
mahallenin kabadayısının, mahalledeki en cılız çocuğu evire çevire
dövmesine gösterilen tepki gibi bir şey. İyi de orantısız gücü Başbakan
kullanmıyor mu?
Şişhane’de parası kesilen bir kız öğrenci
“Bursumuzu geri istiyoruz” diye bağırınca onlarca kişi üzerine yürümedi
mi? Bu orantısız güç değil mi? Herhangi bir toplantıda ayağa kalkıp da
hükümeti eleştiren kişi ağzı burnu kırılarak salondan çıkarılmıyor mu?
Bu orantısız güç değil mi?
Yüzlerce polisle kimi aydınların
evinin basılması, aranması, sonra da tıpkı bir terörist gibi
sergilenmesi orantısız güç değil mi?
[/size]***[size=9]
Trafik cezası
Sürücü
dikiz aynasında kendisini izleyen polisi görünce kaçabileceğini düşünüp
basmış gaza. Ancak polisi atlatamayacağını anlayınca, pes edip çekmiş
kenara.
Polis arabasından inmiş. Bezgin, kızgın ve de küskün bir sesle:
- Bana bak, çok yorgunum, üstelik keyfim de kaçık. Mantıklı gerekçe söylersen ceza yazmayacağım, yoksa....
Kısa bir ara ve sürücü:
- Karım geçen ay bir polisle kaçtı. Aynada sizin aracınızı görünce, kaçtığı polis, onu bana geri getiriyor sandım.
***
10.45’te Kanal B’deyim
Bugün
saat 10.45’te Ankara’dan yayın yapan Kanal B’deki Güncel programında
Davos konusunda görüşlerimi anlatacağım. Canlı yayınlanan programın
sunucusu Ece Zereycan.
Akıl tutulması diyorum, çünkü; Davos’taki bir moderatöre kızıp kahraman olan
Başbakan’a, aklının fikrinin yerinde olduğunu sandığımız kimileri de
destek çıkıyor.
Başbakan Erdoğan her fırsatta söylüyor, dün de
AKP grup toplantısında “altını çizerek” belirtti ki “Davos’taki olay
moderatörün hakkaniyete uymaması ve Başbakan’ın omzuna dokunması
nedeniyle çıktı.”
Yani Erdoğan İsrail’e kafa tutmaktan söz
etmiyor. Varsa yoksa moderatör. Erdoğan “Bir Başbakan’ın omzuna
dokunmak edepsizliktir” diyerek “dik durduğunu” ve “Türkiye’nin onurunu
kurtardığını” anlatıyor.
7 yıldır iktidarda olan Başbakan,
Türkiye’nin onurunu kıran onca davranışı içinde biriktirmiş,
biriktirmiş, bir moderatör omzuna dokununca da patlamış. Türkiye’nin
onurunu kurtarmış.
Başbakandır söyler. Amaç Türkiye’yi çağdaş
dünyadan koparıp Orta Doğu’nun karanlık dehlizlerindeki bir ülke haline
getirmek olunca ve bunu başarmak için de öncelikle seçimleri açık ara
kazanması gerektiğini bilince bunları söyler.
Herkesin gözü önünde yaşanan bir olayı görmezden gelip de “Başbakan doğruyu yaptı” demek akıl tutulmasıdır.
Aklı
başında olan, eğitimli, kültürlü, üreten ve tüketen, demokrasiye, insan
haklarına, hukuka bağlı kişilerin bu görüşü paylaşması ise akıl
tutulmasıdır.
Aynı görüşü “siyasi” amaçla paylaşan, lafın sonuna
da “ama” ekleyen siyasi parti liderleri ise bir tür “siyasi korkaklık”
içinde. Baykal ve Bahçeli, Başbakan’ın çıkışını haklı buldu. Başbakan
da dün hem kendi hem de millet adına parti liderlerine teşekkür etti.
İki
muhalefet lideri neden Davos skandalını haklı buldular? Çünkü estirilen
fırtınayla birlikte “kahve kültürünün” egemen olduğu ve “sadaka
ekonomisiyle” ayakta duran kitlelerle birlikte aklı tutulmuş
kimilerinin Erdoğan’a verdiği desteğe karşı çıkmanın seçimlerde aksi
etki yaratacağını hesapladılar.
“Sakın rüzgâra karşı durma”
prensibi siyasette de uygulanınca ortaya “muhalefetin bile
desteklediği” bir “kahraman Başbakan” portresi çıktı.
Gerçi her
iki lider de tutarsızca yapılan bu sözde dik duruşun Türkiye’nin
çıkarları açısından doğru olmadığını uzun uzun anlattılar, buna karşın
kahve kültürü mesajı çoktan almıştı bile.
“AKP’li olmayanlar bile Başbakan’ın hakkını teslim etti.” Gerçekten bir akıl tutulması içindeyiz.
***
Monşerler görevde
Şu
anda sessiz sedasız bir çalışma yürütülüyormuş Dışişleri’nde. Başbakan
Erdoğan’ın deyimiyle “monşerler” Davos’ta kırılan bir potu düzeltmek
için kapı kapı dolaşıyormuş.
Konu, Başbakan’ın eşi Emine
Hanımefendi’nin çoğu yabancı onlarca TV kamerasının önünde Peres için
“yalan söylüyor” diye seslenmesi.
Türkiye’de pek konuşulmuyor
ama diplomatik çevrelerde bu konu hayli sorun olmuş durumda. Çünkü
dünyanın hiçbir ülkesinde bir devlet adamının eşi hiç gereği yokken
böyle bir çıkış yapmamıştı.
Erdoğan’ın sözlerine “siyasi”
nedenlerle hak bile verenler Emine Hanım’ın çıkışından son derece
rahatsız. İşte “monşerler” şimdi kırılan bu diplomatik potu tamir etmek
için bulundukları ülkelerin yetkililerine durumu “kurtarmak için” şunu
anlatıyorlarmış:
“Emine Hanımefendi son derece duygusal bir
kişidir. Vaktinin büyük bölümünü hayır işlerine harcar. Özellikle
çocuklar konusunda çok hassastır. Himayesinde pek çok çocuk yurdu var.
Oraları her gün ziyaret eder ve gözyaşlarını tutamaz. Gazze’de ölen
çocukların görüntülerini gördüğünden beri sinirleri çok bozuldu. Ne
zaman bir çocuk görse gözyaşlarını tutamıyor. O gece de konu yine
Gazze’ye gelince gözyaşlarını tutamadı.”
Peki monşerler “Peres
yalan söylüyor” sözünü nasıl düzeltiyormuş? Şöyle diyorlarmış: “O sözün
siyasi bir anlamı yok. Peres saldırıları savununca Emine Hanım
çocukları hatırlamış ve o yüzden bu sözleri sarfetmiş.”
Güzel,
ne yapsın “monşerler”, savunacaklar tabii. Buna karşın yabancı
diplomatlar bunu yiyor mu? Bilemem. Ama diplomasi bir anlamda “yemiş
gibi yapma” sanatıdır.
***
AKP’nin İstanbul adayı kim?
Başbakan
Erdoğan’ı dün grup konuşmasını yaparken dinliyorum. Eğer gözlerinizi
kapatırsanız ve Erdoğan’ın sesini de tanımazsanız, sanırsınız ki
ekranda AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı konuşuyor.
Erdoğan
belediyenin yaptıklarını anlatıyor, yeni projeleri açıklıyor.
Vapurların iskele derdinin kalmayacağı ayrıntısına kadar konuşuyor.
Erdoğan
tabii ki partisinin kazanması için çaba harcayacaktır. Ama bunu
yaparken 5 yıllık başkanını da yiyip bitiriyor. Çünkü her sözü “Ben
iktidarda olmasaydım İstanbul’a bu hizmetler yapılmazdı” kapısına
çıkıyor.
Geçenlerde yazdığım bir cümleyi hatırladım Erdoğan’ı
dinlerken. Demiştim ki “İstanbul’da belediye başkanı Kadir Topbaş
değil, Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul’daki tüm projelerin kararını da,
iznini de o veriyor ve uyguluyor.” Yanlış mı?
***
Orantısız güç kullanma
Başbakan Erdoğan ve AKP İsrail’in Gazze’de “orantısız güç” kullandığını söylüyor her fırsatta.
Orantısız güç nedir?
Bir
tarafın diğerine göre çok daha güçlü olması ve bir tartışma anında bu
gücünü kullanmasıdır. Yani burada “hakkaniyete” bakılır. Tıpkı
mahallenin kabadayısının, mahalledeki en cılız çocuğu evire çevire
dövmesine gösterilen tepki gibi bir şey. İyi de orantısız gücü Başbakan
kullanmıyor mu?
Şişhane’de parası kesilen bir kız öğrenci
“Bursumuzu geri istiyoruz” diye bağırınca onlarca kişi üzerine yürümedi
mi? Bu orantısız güç değil mi? Herhangi bir toplantıda ayağa kalkıp da
hükümeti eleştiren kişi ağzı burnu kırılarak salondan çıkarılmıyor mu?
Bu orantısız güç değil mi?
Yüzlerce polisle kimi aydınların
evinin basılması, aranması, sonra da tıpkı bir terörist gibi
sergilenmesi orantısız güç değil mi?
[/size]***[size=9]
Trafik cezası
Sürücü
dikiz aynasında kendisini izleyen polisi görünce kaçabileceğini düşünüp
basmış gaza. Ancak polisi atlatamayacağını anlayınca, pes edip çekmiş
kenara.
Polis arabasından inmiş. Bezgin, kızgın ve de küskün bir sesle:
- Bana bak, çok yorgunum, üstelik keyfim de kaçık. Mantıklı gerekçe söylersen ceza yazmayacağım, yoksa....
Kısa bir ara ve sürücü:
- Karım geçen ay bir polisle kaçtı. Aynada sizin aracınızı görünce, kaçtığı polis, onu bana geri getiriyor sandım.
***
10.45’te Kanal B’deyim
Bugün
saat 10.45’te Ankara’dan yayın yapan Kanal B’deki Güncel programında
Davos konusunda görüşlerimi anlatacağım. Canlı yayınlanan programın
sunucusu Ece Zereycan.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz