Ucuz kahramanlık - pahalı bedel
1 sayfadaki 1 sayfası
Ucuz kahramanlık - pahalı bedel
Ucuz kahramanlık - pahalı bedel
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki Gazze Gazası - Gaziliği
daha çok tartışılacağa benzer. Genel kanı Erdoğan’ın, Şimon Peres’in
hiddetli sözlerine ve “moderatör” İgnatiüs’ün terbiyesizliğine
kızması, infial göstermesi. Haklıydı, ama yöntemi “devlet adamlığına”
pek yakışmadı. Eski başbakanlarımız böyle bir durumla karşılaşsalar ne
yaparlardı? Önce, böyle bir açık tartışma panelini önermezler ve davet
edilseler de katılmazlardı. Zira bir taraftan çok hassas bir konuda hem
arabuluculuğa talip olacaksınız, hem de müzakerelerde kapıların
arkasında olabilecekleri -şiddetli tartışmaları- hatta kapıyı vurup
müzakereleri terk etmeyi böyle dünya âlem önünde aleniyete
vuracaksınız! Olmadı... Çünkü evvela böylelikle, “arabuluculuk”
yapmanız imkânı, ortadan kalkmış oldu! Oysa diplomatik “monşerlik”
teamülünde, o kapalı kapılar arkasında muhataplarınızla küfürleşseniz
bile, müzakerelere avdet mümkün olur. Ya şimdi!
Önceki başbakanlar
ne yaparlardı? Eminim; mesela rahmetli Nihat Erim, gereken tepkileri
devlet adamlığı, Süleyman Demirel de bilge ağır başlılığıyla, hepsi de
“üslubu beyanlarıyla” muhakkak gösterirlerdi. Ve yakından tanıdığım,
yumuşak başlı Bülent Ecevit de kıpkırmızı olur, mükemmel İngilizcesiyle
muhataplarının ağzının payını verirdi... Tabii, böyle “düzmece” bir
panele katılsalardı!
Ve ilk fatura
Demirel “bunun faturasını çıkarırlar” dedi. Ve işte ilk fatura, “Davos gazası” sonucu Ermenilerden geldi...
Ermenistan,
ABD ve AB’deki havanın lehlerine döndüğünü ve özellikle Amerikan
Kongresinde “Soykırımı Tasarısının” geçmesini şimdiye kadar engelleyen
Yahudi Lobisinin artık engellemesini çekeceğini anladı ve dikleniyor!
Ermenistan
Devlet Başkanı Serge Sarkisyan Zürich’te, Dışişleri Bakanı Eduard
Nalbantyanda Erivan’da, beyanlarda bulundular. Ezcümle; Türkiye ile
diplomatik ilişkilerin ve olası sonuçlarının; mesela sınırdaki kapının
açılmasının, 1915 olayları hakkındaki iddialarının uluslararası alanda
tanınmasına yönelik çabalarını hiçbir biçimde durdurmayacaklarını
açıkça ifade ettiler.
Devlet Başkanı Sarkisyan; “Türkiye ile
diplomatik ilişkilerin kurulması, soykırımının unutulması anlamına
gelmez. Bizler ülke çıkarlarını belirli amaç için rafa kaldıramayız.
Ankara ile ilişkilerin ön koşulsuz normalleşmesi gerekir.
Ermenistan’la sorunların çözümü Türkiye’nin de yararına olur” diyor.
Bunun anlamı ne
Bunların anlamı şu:
Soykırımı yaptığınızı kabul edin, kapıları açın ama biz, hiç
karşılığını vermeden, arazi ve tazminat taleplerimizi ısrarla
sürdüreceğiz.
Bizim, Türkiye aleyhindeki en ufak haberi manşetlere
çıkaran bazı gazetelerin ve özür dileyici liboşların kedi pisliğini
örtercesine görmezlikten geldiklerı bu mevsuk haber ve özellikle
Sarkisyan’ın “Ermenistan’ın çıkarları belirli amaçlar için kurban
edilemez” demesi, Türkiye’nin milli çıkarlarını, kendilerince mâlum
amaçlar için harcamaya hazır sayın Abdullah Gül’e ve Babacan’a saygıyla
duyurulur!
Bizde bu kafa, onlarda bu küstahlık oldukça...
Altan’a ödül
Çetin Altan, Kültür
Bakanlığı’nın “2008 Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne” layık görülmüş ve
ödülü Altan’a Başbakan Erdoğan, Aya İrini’de bizzat vermiş...
Hangi
“kültür”, hangi “sanat”? Mülahazat hanesi açık! Ama merak ediyorum,
Nobel Ödülünden vazgeçtim, Ermeni soykırımı konusunda mücadele
verenlere, mesela Bilal Şimşir’e, Yusuf Halacoğlu’na, Doğu Perinçek’e,
Atatürkçü İlhan Selçuk’a ve Türk Dünyasının kahramanlarından Mustafa
Özbek’e kim ödül verecek?.. Maalesef bizim taraf, ölü verir de, ödül
vermez! Başbakan ödülleri bizzat verir mi? Verirse, nerede verir?
Silivri Cezaevi salonlarında mı?
HATIRLATMA - İkinci
Cumhuriyet-çilerin babası Çetin Altan’a hak ettiği asıl “ödülü”
rahmetli Hamit Fendoğlu Ankara’da vermişti. Meclis salonunda!..
Hatırlayanlar hatırlamayanlara anlatsınlar...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki Gazze Gazası - Gaziliği
daha çok tartışılacağa benzer. Genel kanı Erdoğan’ın, Şimon Peres’in
hiddetli sözlerine ve “moderatör” İgnatiüs’ün terbiyesizliğine
kızması, infial göstermesi. Haklıydı, ama yöntemi “devlet adamlığına”
pek yakışmadı. Eski başbakanlarımız böyle bir durumla karşılaşsalar ne
yaparlardı? Önce, böyle bir açık tartışma panelini önermezler ve davet
edilseler de katılmazlardı. Zira bir taraftan çok hassas bir konuda hem
arabuluculuğa talip olacaksınız, hem de müzakerelerde kapıların
arkasında olabilecekleri -şiddetli tartışmaları- hatta kapıyı vurup
müzakereleri terk etmeyi böyle dünya âlem önünde aleniyete
vuracaksınız! Olmadı... Çünkü evvela böylelikle, “arabuluculuk”
yapmanız imkânı, ortadan kalkmış oldu! Oysa diplomatik “monşerlik”
teamülünde, o kapalı kapılar arkasında muhataplarınızla küfürleşseniz
bile, müzakerelere avdet mümkün olur. Ya şimdi!
Önceki başbakanlar
ne yaparlardı? Eminim; mesela rahmetli Nihat Erim, gereken tepkileri
devlet adamlığı, Süleyman Demirel de bilge ağır başlılığıyla, hepsi de
“üslubu beyanlarıyla” muhakkak gösterirlerdi. Ve yakından tanıdığım,
yumuşak başlı Bülent Ecevit de kıpkırmızı olur, mükemmel İngilizcesiyle
muhataplarının ağzının payını verirdi... Tabii, böyle “düzmece” bir
panele katılsalardı!
Ve ilk fatura
Demirel “bunun faturasını çıkarırlar” dedi. Ve işte ilk fatura, “Davos gazası” sonucu Ermenilerden geldi...
Ermenistan,
ABD ve AB’deki havanın lehlerine döndüğünü ve özellikle Amerikan
Kongresinde “Soykırımı Tasarısının” geçmesini şimdiye kadar engelleyen
Yahudi Lobisinin artık engellemesini çekeceğini anladı ve dikleniyor!
Ermenistan
Devlet Başkanı Serge Sarkisyan Zürich’te, Dışişleri Bakanı Eduard
Nalbantyanda Erivan’da, beyanlarda bulundular. Ezcümle; Türkiye ile
diplomatik ilişkilerin ve olası sonuçlarının; mesela sınırdaki kapının
açılmasının, 1915 olayları hakkındaki iddialarının uluslararası alanda
tanınmasına yönelik çabalarını hiçbir biçimde durdurmayacaklarını
açıkça ifade ettiler.
Devlet Başkanı Sarkisyan; “Türkiye ile
diplomatik ilişkilerin kurulması, soykırımının unutulması anlamına
gelmez. Bizler ülke çıkarlarını belirli amaç için rafa kaldıramayız.
Ankara ile ilişkilerin ön koşulsuz normalleşmesi gerekir.
Ermenistan’la sorunların çözümü Türkiye’nin de yararına olur” diyor.
Bunun anlamı ne
Bunların anlamı şu:
Soykırımı yaptığınızı kabul edin, kapıları açın ama biz, hiç
karşılığını vermeden, arazi ve tazminat taleplerimizi ısrarla
sürdüreceğiz.
Bizim, Türkiye aleyhindeki en ufak haberi manşetlere
çıkaran bazı gazetelerin ve özür dileyici liboşların kedi pisliğini
örtercesine görmezlikten geldiklerı bu mevsuk haber ve özellikle
Sarkisyan’ın “Ermenistan’ın çıkarları belirli amaçlar için kurban
edilemez” demesi, Türkiye’nin milli çıkarlarını, kendilerince mâlum
amaçlar için harcamaya hazır sayın Abdullah Gül’e ve Babacan’a saygıyla
duyurulur!
Bizde bu kafa, onlarda bu küstahlık oldukça...
Altan’a ödül
Çetin Altan, Kültür
Bakanlığı’nın “2008 Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne” layık görülmüş ve
ödülü Altan’a Başbakan Erdoğan, Aya İrini’de bizzat vermiş...
Hangi
“kültür”, hangi “sanat”? Mülahazat hanesi açık! Ama merak ediyorum,
Nobel Ödülünden vazgeçtim, Ermeni soykırımı konusunda mücadele
verenlere, mesela Bilal Şimşir’e, Yusuf Halacoğlu’na, Doğu Perinçek’e,
Atatürkçü İlhan Selçuk’a ve Türk Dünyasının kahramanlarından Mustafa
Özbek’e kim ödül verecek?.. Maalesef bizim taraf, ölü verir de, ödül
vermez! Başbakan ödülleri bizzat verir mi? Verirse, nerede verir?
Silivri Cezaevi salonlarında mı?
HATIRLATMA - İkinci
Cumhuriyet-çilerin babası Çetin Altan’a hak ettiği asıl “ödülü”
rahmetli Hamit Fendoğlu Ankara’da vermişti. Meclis salonunda!..
Hatırlayanlar hatırlamayanlara anlatsınlar...
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz