Kendimizi kandırmayalım
1 sayfadaki 1 sayfası
Kendimizi kandırmayalım
Kendimizi kandırmayalım
Başbakan Erdoğan'ın oy toplamak için araç haline getirerek değerini
düşürdüğü Davos tavrı, hala tartışılıyor. Birinci gün, yandaş basında
Çanakkale Zaferi gibi verilen Davos haberlerinin yanında, gözden kaçan
başka haberler de vardı. Gerçek durumumuzu gösteren o haberlerden
ikisinin özeti şöyle:
'Adana'da da ekonomik kriz yüzünden girdiği borç batağından kurtulamayan işadamı Kadir Baştaş; tabanca ile intihar etti.'
'Mersin'de alüminyum doğrama atölyesi bulunan Bülent Tütüncüler; işleri bozulunca, kendisini tavana asarak canına kıydı.'
Son üç ay içinde intihar eden işadamlarının sayısı 38'i bulmuş.
Hayat,
bütün acımasızlığı ile üzerimize geliyor. Üretmeden tüketmeye
alıştırılan toplumun bireyleri olarak daha çok sıkışıyoruz. Küçük ve
orta boy işletmelerin birer birer kapısına kilit vuruluyor. Bu olayın
yıkıcı etkisi sadece işyeri sahipleri ile sınırlı değil. Asıl orada
çalışanlar perişan oluyor. İşsiz sayısına çığ gibi yeni işsizler
ekleniyor.
Geçen gün, bir sivil polis anlatıyordu: 'İstanbul'da
fuhuş patlayacak. Bırakın siz o Moldov veya Rus kadınlarını. Asıl
yerliler sokakları dolduracak. Polis, onları gözaltına alsa bile
durduramayacak. Çünkü; işsizlik çığ gibi...'
Şimdi; biraz daha
dikkatlice bakın çevrenize... Bulunduğunuz apartmanda veya komşu
apartmanda böyle birilerini göreceksiniz... Onlara kızmanız da doğru
değil. Çünkü; hiçbir kadın bile bile bu pis, zorlu ve tehlikeli hayatı
seçmez.
Gerçekçi olalım... 'Vatan millet nutukları ile uyutulan
kitlenin yerini, şimdi Davos nutukları ile uyutulan yığınlar almasın.'
Soruyorum: Başbakan Erdoğan'ın Peres'e attığı fırça; inim inim inleyen
işçi emeklilerine ne gibi bir fayda sağladı? Ben ki 32 sene üst
düzeyden devlete prim ödemiş bir emekliyim. Son zamla birlikte aldığım
emekli maaşım 899 lira... Bu parayla bir aile İstanbul'da yaşayabilir
mi?
KAMPLAŞTIRMADAN VAZGEÇMELİ
Başbakan Erdoğan;
Davos'taki tavrını, dış politikanın öteki alanlarında da gösterirse
etkili ve inandırıcı olabilecektir. Sadece Hamas için değil;
Türkiye'nin öteki ilişkilerinde de aynı duruşa ihtiyaç var. Ayrıca;
İsrail Cumhurbaşkanı'na sert çıkıp daha sonra da 'Ben ona değil
moderatöre kızmıştım.' diye geri adım atarsanız; o
çıkışınızın-duruşunuzun bir anlamı da kalmaz.
Üstüne üstlük,
Başbakan; Davos'taki tavrıyla kamuoyunda sağladığı desteği; kamuoyunu
parçalamak için kullanma eğiliminde. Metronun bir bölümünün açılış
töreninde yaptığı konuşmada; yine gazeteleri hedef alarak vurdu.
Adamları da oradaki gazetecilere saldırdı.
Türkiye'deki basını bu
kadar düşman görmek, o basının hitap ettiği kamuoyunu da düşman görmek
anlamına gelir. Hem demokrasi kahramanı geçineceksin hem de basını tek
tipleştirmek için tehdit edeceksin...
Demokratlık bu mudur?
SAKİNLEŞMELİYİZ
Başbakan
Erdoğan kızsa bile yazmak zorundayım: Uyguladığı gerginlik ve buna
bağlı kamplaştırma politikası ciddi bir tehlike yaratıyor: Gerçi o bir
kampın padişahı gibi durup halkın bir bölümünü sancağı altına topluyor
ama; bu tutum yüzünden kamuoyu parçalanıyor. Parçalanan kamuoyu
birbirine diş bilemeye başlıyor. İşte ileride toplumsal kargaşa
çıkarsa, bu kamplaştırma yüzünden çıkar.
O yüzden Sayın Başbakan,
daha sakin davranmalı; daha adil ve hoşgörülü olmalı; demokrasinin de
sadece AKP çevresinde dönen bir çark olmadığını artık kabul etmelidir.
Üstüne
üstlük de AKP'nin oyları tek başına alıp götürmesi demokrasinin
sağlıklı işlemesi açısından tehlikelidir. Bu durum, pek çok ülkede; tek
parti diktatörlüğüne dönüşmüştür. Günümüzde artık kişilerin
diktatörlüğü olamaz. Bunun yerini çoğunluk diktatörlüğü almıştır. İşte
bu açıdan da AKP karşısındaki partilerin desteklenmesi şarttır.
Böylece; iktidar olan siyasi akım, kendisini frenleyebilecektir.
Demokrasiyi;
çoğunluk diktatörlüğü sananlara önemli bir gerçeği yeniden
hatırlatıyorum: Demokrasi ancak; güçlü muhalefetle yürüyen bir
sistemdir.
Başbakan Erdoğan'ın oy toplamak için araç haline getirerek değerini
düşürdüğü Davos tavrı, hala tartışılıyor. Birinci gün, yandaş basında
Çanakkale Zaferi gibi verilen Davos haberlerinin yanında, gözden kaçan
başka haberler de vardı. Gerçek durumumuzu gösteren o haberlerden
ikisinin özeti şöyle:
'Adana'da da ekonomik kriz yüzünden girdiği borç batağından kurtulamayan işadamı Kadir Baştaş; tabanca ile intihar etti.'
'Mersin'de alüminyum doğrama atölyesi bulunan Bülent Tütüncüler; işleri bozulunca, kendisini tavana asarak canına kıydı.'
Son üç ay içinde intihar eden işadamlarının sayısı 38'i bulmuş.
Hayat,
bütün acımasızlığı ile üzerimize geliyor. Üretmeden tüketmeye
alıştırılan toplumun bireyleri olarak daha çok sıkışıyoruz. Küçük ve
orta boy işletmelerin birer birer kapısına kilit vuruluyor. Bu olayın
yıkıcı etkisi sadece işyeri sahipleri ile sınırlı değil. Asıl orada
çalışanlar perişan oluyor. İşsiz sayısına çığ gibi yeni işsizler
ekleniyor.
Geçen gün, bir sivil polis anlatıyordu: 'İstanbul'da
fuhuş patlayacak. Bırakın siz o Moldov veya Rus kadınlarını. Asıl
yerliler sokakları dolduracak. Polis, onları gözaltına alsa bile
durduramayacak. Çünkü; işsizlik çığ gibi...'
Şimdi; biraz daha
dikkatlice bakın çevrenize... Bulunduğunuz apartmanda veya komşu
apartmanda böyle birilerini göreceksiniz... Onlara kızmanız da doğru
değil. Çünkü; hiçbir kadın bile bile bu pis, zorlu ve tehlikeli hayatı
seçmez.
Gerçekçi olalım... 'Vatan millet nutukları ile uyutulan
kitlenin yerini, şimdi Davos nutukları ile uyutulan yığınlar almasın.'
Soruyorum: Başbakan Erdoğan'ın Peres'e attığı fırça; inim inim inleyen
işçi emeklilerine ne gibi bir fayda sağladı? Ben ki 32 sene üst
düzeyden devlete prim ödemiş bir emekliyim. Son zamla birlikte aldığım
emekli maaşım 899 lira... Bu parayla bir aile İstanbul'da yaşayabilir
mi?
KAMPLAŞTIRMADAN VAZGEÇMELİ
Başbakan Erdoğan;
Davos'taki tavrını, dış politikanın öteki alanlarında da gösterirse
etkili ve inandırıcı olabilecektir. Sadece Hamas için değil;
Türkiye'nin öteki ilişkilerinde de aynı duruşa ihtiyaç var. Ayrıca;
İsrail Cumhurbaşkanı'na sert çıkıp daha sonra da 'Ben ona değil
moderatöre kızmıştım.' diye geri adım atarsanız; o
çıkışınızın-duruşunuzun bir anlamı da kalmaz.
Üstüne üstlük,
Başbakan; Davos'taki tavrıyla kamuoyunda sağladığı desteği; kamuoyunu
parçalamak için kullanma eğiliminde. Metronun bir bölümünün açılış
töreninde yaptığı konuşmada; yine gazeteleri hedef alarak vurdu.
Adamları da oradaki gazetecilere saldırdı.
Türkiye'deki basını bu
kadar düşman görmek, o basının hitap ettiği kamuoyunu da düşman görmek
anlamına gelir. Hem demokrasi kahramanı geçineceksin hem de basını tek
tipleştirmek için tehdit edeceksin...
Demokratlık bu mudur?
SAKİNLEŞMELİYİZ
Başbakan
Erdoğan kızsa bile yazmak zorundayım: Uyguladığı gerginlik ve buna
bağlı kamplaştırma politikası ciddi bir tehlike yaratıyor: Gerçi o bir
kampın padişahı gibi durup halkın bir bölümünü sancağı altına topluyor
ama; bu tutum yüzünden kamuoyu parçalanıyor. Parçalanan kamuoyu
birbirine diş bilemeye başlıyor. İşte ileride toplumsal kargaşa
çıkarsa, bu kamplaştırma yüzünden çıkar.
O yüzden Sayın Başbakan,
daha sakin davranmalı; daha adil ve hoşgörülü olmalı; demokrasinin de
sadece AKP çevresinde dönen bir çark olmadığını artık kabul etmelidir.
Üstüne
üstlük de AKP'nin oyları tek başına alıp götürmesi demokrasinin
sağlıklı işlemesi açısından tehlikelidir. Bu durum, pek çok ülkede; tek
parti diktatörlüğüne dönüşmüştür. Günümüzde artık kişilerin
diktatörlüğü olamaz. Bunun yerini çoğunluk diktatörlüğü almıştır. İşte
bu açıdan da AKP karşısındaki partilerin desteklenmesi şarttır.
Böylece; iktidar olan siyasi akım, kendisini frenleyebilecektir.
Demokrasiyi;
çoğunluk diktatörlüğü sananlara önemli bir gerçeği yeniden
hatırlatıyorum: Demokrasi ancak; güçlü muhalefetle yürüyen bir
sistemdir.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz