ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
5 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: TUVANA TUNCER :: Son yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Sevgili arkadaşlar, bu yazımda başlıktan da anlayacağınız gibi, ülkemizde giderek artan şiddet eğilimi konusunda sosyologlara çok fazla iş düştüğüne inanıyorum.
Sosyologlarımız kendi aralarında konuşup, tartışıp pek çok sonuca ulaşmalarının ne yazık ki bilmem kimin 8 komşusunu doğramasına hiç bir engel oluşturmamaktadır.
Oysa ki sosyologların en önemli görevleri, ulaştıkları sonuçları mutlaka projelendirip uygulamaya geçilmesi için, hükümetlerle eğitimcilerle iş birliği yapmalarıdır.
Bu yazımda sizlerle, sosyologlar derneğine: http://www.sosyolojidernegi.org.tr/
İnönü üniversitesi sosyoloji bölümüne http://web.inonu.edu.tr/~sosyoloji/sezgin.html
Hacettepe üniversitesi sosyoloji bölümüne: http://www.sosyoloji.hacettepe.edu.tr/birsensahin.htm
gönderdiğim maili sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli sosyologlar,
İsmim Tuvana Tunçer,
İstanbul Devlet Balesi
sanatçısıyım. 2003 yılında emekli oldum. Halen İstanbul da yaşıyorum.
Ülkemizde her gün
artarak süregelen şiddet eğilimi hakkında sizlerin görüş, fikir ve
önerilerinize çok fazla ihtiyaç olduğu kanısındayım. Sizlerin toplum bilim gibi
bir konunun uzmanı olmanız nedeniyle bu konularda çok büyük bir sorumlulukla çalıştığınıza
inanıyorum.
Sizlerin yaptığınız
araştırmaların, kongrelerin, buralarda yapılan sunumların çok değerli olduğunu
biliyor ve takdir ediyorum
Ancak, bu sonuç ve
ortadan kaldırma yöntemlerinin gerçek ihtiyaç sahiplerine, yani halka ulaşması
ve uygulamaya konulması durumunda bu çalışmalarınızın değerine ulaşabileceği
kanısındayım.
Ne kadar araştırmış
olsam da bu konuda en ufak bir ize rastlayamamam beni ciddi boyutta
endişelendirmektedir.
Gazetelerin üçüncü
sayfalarında, ne yazık ki pek çoğunda tek sayfaya dahi sığmayan cinnet
olaylarının hepimiz dehşet içinde izlemek zorunda kalıyoruz. Elbet bu konularda
sizler için ciddi araştırma konularıdır. Ama sadece araştırma yapmak, sonuçlar
çıkartmak ve bu neden ve sonuçları teori düzeyinde kendi aranızda paylaşmanızın
yanı sıra, topluma yansıtmak gereği her zamankinden daha acil bir hal almıştır.
Özellikle ülkemizde hayvanlara
karşı gösterilen şiddet, acımasızlık, vahşet çığ gibi büyümektedir. A.B.D de
geçen aylarda bir üniversiteli Türk ( ülkem adına utanç içindeyim) öğrenci,
önce bir kediyi vahşice katletmiş sonrasında ise bir köpeğe tecavüz ederek
ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine kendisine A.B. D deki ilgili mahkeme tarafından
2.800 dolar para cezası ve sınır dışı edilme kararı verilmiştir.
Ülkemizde ise bunun cezası
sadece 70 TL. para cezasıdır. Olasılıkla cazaların caydırıcı olmaması da bu tip
şiddet, vahşet olayları giderek artmasının bir nedenidir.
Ama inanıyorum ki
sorunun temelini bulup, ortadan kaldırılmadıkça sonuçlarla baş etmek olanaklı
değildir. İçinde şiddet eğilimi bu düzeye tırmanmış bir bireyi hiçbir cezanın
durduramayacağı açıktır.
Bacakları tellerle
kesilen kediler, tekmelerle çeneleri kırılan kedi ve köpek yavruları, daha birçok
vahşet hızlı bir şekilde yayılmaktadır.
Hiç kuşku yok ki tüm
dünyada benzer olaylar olmakta ve bunları tümüyle ortadan kaldırmak pek mümkün
olamamaktadır.
Bu şiddet ile
mücadelede sadece siz sosyologların değil, pek çok bilim insanının, devlet
kurumlarının, hukuk insanlarının, eğitmenlerin, birlikte çalışmaları en olumlu yaklaşımdır.
Sizlerle son yaşanan bir
olayı paylaşmak isterim. Yaklaşık on yıldır İstanbul Taksimdeki The Marmara
otelinin önünde yaşayan ve otel tarafından sahip çıkılan EBRU köpecik, ne yazık
ki, 29 Mayıs akşamı, Beşiktaş’ın şampiyonluk kutlamaları (!) sırasında bir veya
birkaç kişi tarafından acımasızca, dövülmüş ve yapılan tüm tıbbi girişimlere
rağmen yaşama veda etmiştir. Bir doğayı ve hayvanları koruma örgütünün
suçluların bulunması için ortaya koyduğu yüksek para ödülüne rağmen şimdiye
kadar hiçbir ses çıkmamıştır. Üstelik otel sahipleri de köpeğin yaşlılıktan
öldüğü gibi bir açıklama yapmıştır.
Bu da göstermektedir
ki, artık insanlarımız bu şiddet karşısında neredeyse sinmiş durumdadır.
Toplumumuzda giderek
artan hayvanlara (kendinden güçsüzlere) karşı bu kin, nefret, şiddet, eğilimi
üzerine yaptığınız herhangi bir araştırma var mı?
Varsa ne gibi sonuçlara
ulaştınız?
Bizim geleneksel
terbiye sistemimizin, “ sen sus, küçüksün” gibi çocuğu birey olarak değil,
sahip olunan bir mal gibi görme eğilimi ve küçüğün büyüye kayıtsız şartsız
itaat etmesini öngörmesi, dayak ve manevi şiddetin neredeyse haklı görülmesi
vb. leri bu şiddet krizlerinin, kontrolsüz öfke nöbetlerinin yayılmasındaki
payı nedir?
Eğer payı varsa (ki
haddim olmayarak söyleyeyim, ben bu payın var hem de çok fazlasıyla var olduğu
düşüncesindeyim.) bu konuda herhangi bir toplumsal projeniz var mıdır?
Bu yaygın cinnet halleri karşısında bizlerin,
yani sade bireylerin üzerimize düşen bir şey var mı?
Bu konuda bizlere
önerileriniz nelerdir?
Bu şiddet, vahşet, acımasızlık, kontrolsüz
öfke nöbetlerinin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi konusunda, Hükümete,
Sağlık bakanlığına veya benzeri kurumlara gerekli bilgilendirmeleri yaptığınıza
inanıyoruz.
Bunların sonucunda,
ortaya çıkan bir uygulama projesi var mıdır?
Bu projeler nasıl ve
nerelerde uygulanmaktadır?
Sizlerin kendi aranızda
yaptığınız araştırmaların sonuçlarının, örneğin uzak bir ilimizin köylerindeki
Fatma anneye ulaştığından emin misiniz?
İnternet kafelerdeki ve
tabi evlerdeki bilgisayar oyunlarının tümünün “yok ettikçe puan kazanma” mantığına
dayandığını elbet biliyorsunuzdur.
Böylece çocukların “yok
etmeyi” puan kazanma yöntemi olarak doğru bir şey olarak öğrendiklerini ve
yaşları ilerledikçe bu “yok etme” nin boyutlarının da büyüdüğü konusunda bir
araştırmanız var mıdır?
Varsa eğer derhal
sonuçlarını bizlerle paylaşmalısınız.
Bu paylaşımdan da öte,
bu konuda bir sosyal proje geliştirmiş olduğunuzu var sayarak, bu uygulamaya
nasıl ve ne şekilde, nerede ulaşılabilir?
Televizyon yolu ile
böyle bir projeyi uygulamayı düşünür müsünüz?
Televizyonlarda sadece
konuların paylaşıldığı programlar inanınız ki hiçbir yarar sağlamamaktadır.
Eğer böyle bir yararı olsa idi bu şiddet artışı böylesi yoğun düzeye çıkmazdı.
Demek ki artık farklı bir yaklaşım gerekmektedir.
İnsani değerlerin yok
olmasının gerçek anlamda en büyük felaket olacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Beni bu konularda
aydınlatırsanız çok mutlu olurum.
Saygılarımla
Tuvana Tunçer
Sosyologlarımız kendi aralarında konuşup, tartışıp pek çok sonuca ulaşmalarının ne yazık ki bilmem kimin 8 komşusunu doğramasına hiç bir engel oluşturmamaktadır.
Oysa ki sosyologların en önemli görevleri, ulaştıkları sonuçları mutlaka projelendirip uygulamaya geçilmesi için, hükümetlerle eğitimcilerle iş birliği yapmalarıdır.
Bu yazımda sizlerle, sosyologlar derneğine: http://www.sosyolojidernegi.org.tr/
İnönü üniversitesi sosyoloji bölümüne http://web.inonu.edu.tr/~sosyoloji/sezgin.html
Hacettepe üniversitesi sosyoloji bölümüne: http://www.sosyoloji.hacettepe.edu.tr/birsensahin.htm
gönderdiğim maili sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli sosyologlar,
İsmim Tuvana Tunçer,
İstanbul Devlet Balesi
sanatçısıyım. 2003 yılında emekli oldum. Halen İstanbul da yaşıyorum.
Ülkemizde her gün
artarak süregelen şiddet eğilimi hakkında sizlerin görüş, fikir ve
önerilerinize çok fazla ihtiyaç olduğu kanısındayım. Sizlerin toplum bilim gibi
bir konunun uzmanı olmanız nedeniyle bu konularda çok büyük bir sorumlulukla çalıştığınıza
inanıyorum.
Sizlerin yaptığınız
araştırmaların, kongrelerin, buralarda yapılan sunumların çok değerli olduğunu
biliyor ve takdir ediyorum
Ancak, bu sonuç ve
ortadan kaldırma yöntemlerinin gerçek ihtiyaç sahiplerine, yani halka ulaşması
ve uygulamaya konulması durumunda bu çalışmalarınızın değerine ulaşabileceği
kanısındayım.
Ne kadar araştırmış
olsam da bu konuda en ufak bir ize rastlayamamam beni ciddi boyutta
endişelendirmektedir.
Gazetelerin üçüncü
sayfalarında, ne yazık ki pek çoğunda tek sayfaya dahi sığmayan cinnet
olaylarının hepimiz dehşet içinde izlemek zorunda kalıyoruz. Elbet bu konularda
sizler için ciddi araştırma konularıdır. Ama sadece araştırma yapmak, sonuçlar
çıkartmak ve bu neden ve sonuçları teori düzeyinde kendi aranızda paylaşmanızın
yanı sıra, topluma yansıtmak gereği her zamankinden daha acil bir hal almıştır.
Özellikle ülkemizde hayvanlara
karşı gösterilen şiddet, acımasızlık, vahşet çığ gibi büyümektedir. A.B.D de
geçen aylarda bir üniversiteli Türk ( ülkem adına utanç içindeyim) öğrenci,
önce bir kediyi vahşice katletmiş sonrasında ise bir köpeğe tecavüz ederek
ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine kendisine A.B. D deki ilgili mahkeme tarafından
2.800 dolar para cezası ve sınır dışı edilme kararı verilmiştir.
Ülkemizde ise bunun cezası
sadece 70 TL. para cezasıdır. Olasılıkla cazaların caydırıcı olmaması da bu tip
şiddet, vahşet olayları giderek artmasının bir nedenidir.
Ama inanıyorum ki
sorunun temelini bulup, ortadan kaldırılmadıkça sonuçlarla baş etmek olanaklı
değildir. İçinde şiddet eğilimi bu düzeye tırmanmış bir bireyi hiçbir cezanın
durduramayacağı açıktır.
Bacakları tellerle
kesilen kediler, tekmelerle çeneleri kırılan kedi ve köpek yavruları, daha birçok
vahşet hızlı bir şekilde yayılmaktadır.
Hiç kuşku yok ki tüm
dünyada benzer olaylar olmakta ve bunları tümüyle ortadan kaldırmak pek mümkün
olamamaktadır.
Bu şiddet ile
mücadelede sadece siz sosyologların değil, pek çok bilim insanının, devlet
kurumlarının, hukuk insanlarının, eğitmenlerin, birlikte çalışmaları en olumlu yaklaşımdır.
Sizlerle son yaşanan bir
olayı paylaşmak isterim. Yaklaşık on yıldır İstanbul Taksimdeki The Marmara
otelinin önünde yaşayan ve otel tarafından sahip çıkılan EBRU köpecik, ne yazık
ki, 29 Mayıs akşamı, Beşiktaş’ın şampiyonluk kutlamaları (!) sırasında bir veya
birkaç kişi tarafından acımasızca, dövülmüş ve yapılan tüm tıbbi girişimlere
rağmen yaşama veda etmiştir. Bir doğayı ve hayvanları koruma örgütünün
suçluların bulunması için ortaya koyduğu yüksek para ödülüne rağmen şimdiye
kadar hiçbir ses çıkmamıştır. Üstelik otel sahipleri de köpeğin yaşlılıktan
öldüğü gibi bir açıklama yapmıştır.
Bu da göstermektedir
ki, artık insanlarımız bu şiddet karşısında neredeyse sinmiş durumdadır.
Toplumumuzda giderek
artan hayvanlara (kendinden güçsüzlere) karşı bu kin, nefret, şiddet, eğilimi
üzerine yaptığınız herhangi bir araştırma var mı?
Varsa ne gibi sonuçlara
ulaştınız?
Bizim geleneksel
terbiye sistemimizin, “ sen sus, küçüksün” gibi çocuğu birey olarak değil,
sahip olunan bir mal gibi görme eğilimi ve küçüğün büyüye kayıtsız şartsız
itaat etmesini öngörmesi, dayak ve manevi şiddetin neredeyse haklı görülmesi
vb. leri bu şiddet krizlerinin, kontrolsüz öfke nöbetlerinin yayılmasındaki
payı nedir?
Eğer payı varsa (ki
haddim olmayarak söyleyeyim, ben bu payın var hem de çok fazlasıyla var olduğu
düşüncesindeyim.) bu konuda herhangi bir toplumsal projeniz var mıdır?
Bu yaygın cinnet halleri karşısında bizlerin,
yani sade bireylerin üzerimize düşen bir şey var mı?
Bu konuda bizlere
önerileriniz nelerdir?
Bu şiddet, vahşet, acımasızlık, kontrolsüz
öfke nöbetlerinin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi konusunda, Hükümete,
Sağlık bakanlığına veya benzeri kurumlara gerekli bilgilendirmeleri yaptığınıza
inanıyoruz.
Bunların sonucunda,
ortaya çıkan bir uygulama projesi var mıdır?
Bu projeler nasıl ve
nerelerde uygulanmaktadır?
Sizlerin kendi aranızda
yaptığınız araştırmaların sonuçlarının, örneğin uzak bir ilimizin köylerindeki
Fatma anneye ulaştığından emin misiniz?
İnternet kafelerdeki ve
tabi evlerdeki bilgisayar oyunlarının tümünün “yok ettikçe puan kazanma” mantığına
dayandığını elbet biliyorsunuzdur.
Böylece çocukların “yok
etmeyi” puan kazanma yöntemi olarak doğru bir şey olarak öğrendiklerini ve
yaşları ilerledikçe bu “yok etme” nin boyutlarının da büyüdüğü konusunda bir
araştırmanız var mıdır?
Varsa eğer derhal
sonuçlarını bizlerle paylaşmalısınız.
Bu paylaşımdan da öte,
bu konuda bir sosyal proje geliştirmiş olduğunuzu var sayarak, bu uygulamaya
nasıl ve ne şekilde, nerede ulaşılabilir?
Televizyon yolu ile
böyle bir projeyi uygulamayı düşünür müsünüz?
Televizyonlarda sadece
konuların paylaşıldığı programlar inanınız ki hiçbir yarar sağlamamaktadır.
Eğer böyle bir yararı olsa idi bu şiddet artışı böylesi yoğun düzeye çıkmazdı.
Demek ki artık farklı bir yaklaşım gerekmektedir.
İnsani değerlerin yok
olmasının gerçek anlamda en büyük felaket olacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Beni bu konularda
aydınlatırsanız çok mutlu olurum.
Saygılarımla
Tuvana Tunçer
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Sevgili Tuvana,
Bilirsin "balık baştan kokar" diye bir deyim vardır. Bir ülkenin başbakanı hayvanları sevmeli ki, hayvanlar değerini bulsun; yine başbakan insanları sevmeli ki, insanlar birbirilerini sevsinler saysınlar. Umarım ve dilerimki bir gün bizim ülkemizde insanları ve hayvanları seven bir başbakan görür ve devlet kurumlarımızada bu sevgi saygı yansır.
Bilirsin "balık baştan kokar" diye bir deyim vardır. Bir ülkenin başbakanı hayvanları sevmeli ki, hayvanlar değerini bulsun; yine başbakan insanları sevmeli ki, insanlar birbirilerini sevsinler saysınlar. Umarım ve dilerimki bir gün bizim ülkemizde insanları ve hayvanları seven bir başbakan görür ve devlet kurumlarımızada bu sevgi saygı yansır.
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Sevgili Sarızeybek,
Hani bir söz vardır ya; ağlamayan çocuğa meme yoktur diye...
Bana kalırsa bizler, birey olarak, hatalı gördüğümüz kişileri, kurumları, uygulamaları yasal yollarla eleştirmeliyiz.
Bıkmadan usanmadan, sürekli...
Ta ki hatalar giderilinceye kadar.
Ülkemizde ne yazık ki belli makamlarda oturanlar, ( bunların içinde hükümet edenler, akademisyenler, aydın olduklarını iddia edenler hepsi dahil) "nasılsa halktan en ufak bir tepki gelmiyor" düşüncesiyle büyük bir rahavet içindeler.
İşte önemli olan, tepkilerimizi göstererek bu kişilerin üzerindeki rahaveti kaldırmak ve sürekli olarak yaptıkları işlerin halk tarafından denetlendiği, gereğinde eleştirildiği hissini uyandırmak.
Yoksa baştakilerin birey olarak mükemmel olmalarını beklersek sanırım daha çooook uzun yıllar bekleriz.
Hani bir söz vardır ya; ağlamayan çocuğa meme yoktur diye...
Bana kalırsa bizler, birey olarak, hatalı gördüğümüz kişileri, kurumları, uygulamaları yasal yollarla eleştirmeliyiz.
Bıkmadan usanmadan, sürekli...
Ta ki hatalar giderilinceye kadar.
Ülkemizde ne yazık ki belli makamlarda oturanlar, ( bunların içinde hükümet edenler, akademisyenler, aydın olduklarını iddia edenler hepsi dahil) "nasılsa halktan en ufak bir tepki gelmiyor" düşüncesiyle büyük bir rahavet içindeler.
İşte önemli olan, tepkilerimizi göstererek bu kişilerin üzerindeki rahaveti kaldırmak ve sürekli olarak yaptıkları işlerin halk tarafından denetlendiği, gereğinde eleştirildiği hissini uyandırmak.
Yoksa baştakilerin birey olarak mükemmel olmalarını beklersek sanırım daha çooook uzun yıllar bekleriz.
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Sevgili Tuvana,konu yine harika,bunu ehil insanlardan cevap isteyerek sorgulamanız dahada güzel.
Merak ettiğim size geri cevap veya açıklama geidimi?
Saygılarımla.
Merak ettiğim size geri cevap veya açıklama geidimi?
Saygılarımla.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Sağolun Sevgili Denizkızı.
Ama ne yazık ki hiç bir yanıt gelmedi.
Ben de meşhur inadımla şimdi teker teker isimlerine gönderiyorum.
Usandırma taktiği...
Ama biliyorum ki bu maili okuyup da, yanıtlamasalar bile en azından bu şekilde düşünen insanların da var olduğunu gördüler.
Şimdi iş bu mailleri olabildiği kadar çok yere ve çok sayıda yollamak.
Ama ne yazık ki hiç bir yanıt gelmedi.
Ben de meşhur inadımla şimdi teker teker isimlerine gönderiyorum.
Usandırma taktiği...
Ama biliyorum ki bu maili okuyup da, yanıtlamasalar bile en azından bu şekilde düşünen insanların da var olduğunu gördüler.
Şimdi iş bu mailleri olabildiği kadar çok yere ve çok sayıda yollamak.
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
Evet sevgili Tuvana,
"Taşı delen suyun şiddeti değil,kararlılığıdır" sözü herhalde bu durumu anlatmaya yetiyor.
Siz görevinizi bu anlamda yapmış oldunuz ve muhakkak şimdi olmasa bile ,bu otoritelerde yer edecek ve olumlu sonuçlar alınacaktır.
Malesef zorunluluk yoksa,icraatta yok mantığı yıkılmadıkça daha çok rahatsız edilecekler.
Saygılarımla.
"Taşı delen suyun şiddeti değil,kararlılığıdır" sözü herhalde bu durumu anlatmaya yetiyor.
Siz görevinizi bu anlamda yapmış oldunuz ve muhakkak şimdi olmasa bile ,bu otoritelerde yer edecek ve olumlu sonuçlar alınacaktır.
Malesef zorunluluk yoksa,icraatta yok mantığı yıkılmadıkça daha çok rahatsız edilecekler.
Saygılarımla.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
degerli arkadasim; cok onemli bir toplumsal yaramiza dikkattimizi cekmissiniz. yaziyi okurken inanin tuylerim diken diken oldu . evet bu yapilan vahseti hepimiz duyuyor ,biliyoruz ancak yine de okurken etkilenmemek mumkun mu? insan sevmiyen ,hayvanlari sever mi? once cevaplamamiz gereken soru bence bu olmali . ne zaman o savunmasiz hayvanlari birer hayvan(cok ozur) degil "canli" olarak dusunursek tipki kendimiz gibi ,bu sorunu daha kolay cozme yoluna girecegiz . yoksa once onlari sonra kendimizi dahasi tum toplumu yok edecegiz. umudum bir an once bilincli davranmayi ogreniriz....
huseyin cebeci- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 30
Yaş : 64
ŞEHİR : new york
Meslek : ---------------------------------------------------
Öğrenim Durumu : lise
Kişisel Mesaj : "bir kus gibi ozgur ucabilmek, hic bir limana bagli kalmiyan tekne gibi olabilmek"....
Ruh Halim :
Aldığı Teşekkür : 45
Kayıt tarihi : 20/04/09
Geri: ÜLKEMİZDEKİ ŞİDDET EĞİLİMİNİN ARTMASI İLE İLGİLİ SOSYOLOGLARA GÖNDERDİĞİM MAİL
" Deniz değil ki yüreğim.. Öfkesini kayalara vursun.."
sarızeybek diyor ki..
"Bilirsin "balık baştan kokar" "
Normal koşullarda.. gıda maddeleri bozuma uğrar ve kokar..
ama TUZ kokmaz.. çürümez..
ama bir ülkede tuz kokmuşsa..
"TEHLİKE YAKINDIR "
bU ANLATTIKLARINIZ.. İNSANİ TALEP.,İNSANI İSYANDIR..
AMA KİME ANLATIYORSUNUZ..?
iNSANİ DEĞERLERİNİ YİTİRMİŞ BİR DÜŞÜNCE İKTİDAR DADIR..
DİN ADINA HER TÜRLÜ PİSLİK ALDI BAŞINI GİDİYOR..
ÜLKEMDE.. 1938 DEN BERİ ATATÜRK DEVRİMLERİNE KARŞI AÇILMIŞ VE BUGÜNLERE KADAR GELEN BİR SAVAŞ VAR..
DÜN KURTULUŞ SAVAŞI VEREN ASKERİMİZE ARKADAN KURŞUN SIKANLARIN.. KUBİLAYI ŞEHİR EDENLERİN,ŞEYH SAİT İN TORUNLARI İKTİDAR DA..
ONLAR ÜLKEYİ DEĞİŞTİRMEKLE MAŞGUL..
YANİ ÖNEMLİ İŞLERİ VAR..
SENİN SOSYOLOGLAR İŞSİZ...
ÖNCE YARGIYI SONRA tsk YI SIFIRLASINLAR... ECZACILAR BİRLİĞİNİ DAĞITIP DROGSHOP LAR İLE CÜNEYT ZAPSU ( kendileri şeyh sait in torunu olurlar..) HELE bir köşe olsun..
SENDİKALAR TAMAMEN ORTADAN KALKSIN..
anadolu islam cumhuriyeti korulsun..
bİR DE abd DEKİ HOCAEFENDİLERİ GELSİN..
HAAA. İŞTE ONDAN SONRA..
KADIN VE ÇOCUĞA DÖNÜK ŞİDDET..İ
HAYVAN HAKLARINI..
ULEMAYA SORUP.. GEREKENİ YAPACAKLARDIR..
AMA..
ŞİMDİ OLMAZ.
ŞİMDİ OLMAZ TUVANA HANIM..
SOSYOLOGLAR İŞSİZ.. VE BOŞTA GEZİYOR..
ONLARIN İŞLERİ VAR..
sarızeybek diyor ki..
"Bilirsin "balık baştan kokar" "
Normal koşullarda.. gıda maddeleri bozuma uğrar ve kokar..
ama TUZ kokmaz.. çürümez..
ama bir ülkede tuz kokmuşsa..
"TEHLİKE YAKINDIR "
bU ANLATTIKLARINIZ.. İNSANİ TALEP.,İNSANI İSYANDIR..
AMA KİME ANLATIYORSUNUZ..?
iNSANİ DEĞERLERİNİ YİTİRMİŞ BİR DÜŞÜNCE İKTİDAR DADIR..
DİN ADINA HER TÜRLÜ PİSLİK ALDI BAŞINI GİDİYOR..
ÜLKEMDE.. 1938 DEN BERİ ATATÜRK DEVRİMLERİNE KARŞI AÇILMIŞ VE BUGÜNLERE KADAR GELEN BİR SAVAŞ VAR..
DÜN KURTULUŞ SAVAŞI VEREN ASKERİMİZE ARKADAN KURŞUN SIKANLARIN.. KUBİLAYI ŞEHİR EDENLERİN,ŞEYH SAİT İN TORUNLARI İKTİDAR DA..
ONLAR ÜLKEYİ DEĞİŞTİRMEKLE MAŞGUL..
YANİ ÖNEMLİ İŞLERİ VAR..
SENİN SOSYOLOGLAR İŞSİZ...
ÖNCE YARGIYI SONRA tsk YI SIFIRLASINLAR... ECZACILAR BİRLİĞİNİ DAĞITIP DROGSHOP LAR İLE CÜNEYT ZAPSU ( kendileri şeyh sait in torunu olurlar..) HELE bir köşe olsun..
SENDİKALAR TAMAMEN ORTADAN KALKSIN..
anadolu islam cumhuriyeti korulsun..
bİR DE abd DEKİ HOCAEFENDİLERİ GELSİN..
HAAA. İŞTE ONDAN SONRA..
KADIN VE ÇOCUĞA DÖNÜK ŞİDDET..İ
HAYVAN HAKLARINI..
ULEMAYA SORUP.. GEREKENİ YAPACAKLARDIR..
AMA..
ŞİMDİ OLMAZ.
ŞİMDİ OLMAZ TUVANA HANIM..
SOSYOLOGLAR İŞSİZ.. VE BOŞTA GEZİYOR..
ONLARIN İŞLERİ VAR..
aksacli07- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 20
Yaş : 77
ŞEHİR : Alanya
Meslek : Sağlık Teknikeri.
Öğrenim Durumu : yüksek okul.
Kişisel Mesaj : GEÇME NAMERT KÖPRÜSÜNDEN.,KO GÖTÜRSÜN SEL SENİ..
Ruh Halim :
Aldığı Teşekkür : 40
Kayıt tarihi : 03/12/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: TUVANA TUNCER :: Son yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz