Bizim Kahve Kız çocuklarına türban nasıl anlatılacak
1 sayfadaki 1 sayfası
Bizim Kahve Kız çocuklarına türban nasıl anlatılacak
Bizim Kahve
Kız çocuklarına türban nasıl anlatılacak
Bizim kahve`nin adı “Sohbetli Kıraathane” olduğundan beri, burası bir eğitim merkezi, bir buluşma yeri haline geldi.
Bugün de bizim kahve kalabalıktı, çünkü sohbetli kahvaltı günü idi. Kadınlar, gene her zamanki gibi evlerinde hazırladıkları yiyecekleri getirmişler, masaları süslemişlerdi. Filozofun gelmesini bekliyorlardı. Çaycı Süleyman çırağı ile birlikte bu kadar insana çay yetiştirmek için harıl harıl çalışıyorlardı ki, kapıda filozof göründü.
“Günaydın, sevgili dostlar. Hayırlı Pazarlar” diyerek, kendisine ayrılan masaya doğru ilerledi. Kahvede oturanlar da hep birlikt,
“Günaydın, hoş geldin!” diyerek onu selamladılar. Kapıya yakın yerde oturan emekli öğretmen bir Hanım,
“Hocam, duyduğuma göre, bugün bize ilginç bir konu anlatacakmışsın” dedi.
“Bana göre de ilginç ama, bakalım sizler nasıl bulacaksınız”
Kahvaltı faslı bittikten sonra, filozof sohbetin başlayacağını bildirdi.
“Değerli dostlar, bugünkü konumuz, artık kabak tadı veriş olan “türban” dır. Ülkeyi yönetenler, bu türban yüzünden ne yazık ki, kadınlarımızı türbanlı, türbansız diye ikiye böldüler. Gene ne yazık ki, çoğu da, hepinizin bildiği gibi, ya mahalle baskısı ya da eşinin baskısı sonucu, başını örtmek zorunda kaldılar.
“Hocam, özür dilerim, sözünüzü kestim. Benim bulunduğum mahallede, hemen bütün kadınlar, dediğiniz gibi, baskı altında kalarak, başlarını örtmektedirler. Bana da baskı yapılıyor, ama Allah razı olsun, eşim bu konuda anlayışlı olduğu için bana baskı yapmıyor.” dedi filozofun yanındaki masada oturan genç bir kadın.
“Beni en çok üzen, küçük kız çocuklarının başlarının kapatılmasıdır. Bu minikler, başları örtülü olarak okula bile gönderiliyor ve sınıfta bir yabancı öğrenci konumuna giriyorlar.” dedi emekli öğretmen.
“Anladığım kadarıyla, hepiniz bu konuda endişelisiniz. Ben de onun için bugün bu türban konusunu seçtim.
Arapça kökenli olan mantık, doğru düşünmenin yolu ve yöntemi anlamına gelmektedir. Bazı olaylar vardır ki, mantıkla çözülmesi imkansız. Uzun yıllar inatla sürdürülen türban olayını mantığa dayanarak çocuklara nasıl izah edeceğiz? Hadi mantığı bir tarafa koyalım ve bu türban olayını o miniklere anlatmaya çalışalım. Peki, hangi yöntemi kullanacağız?
Dünyada yaşayan insanların bir bölümü Katolik, diğeri Protestan`dır. Her iki inancın da kendine özel kiliseleri vardı. Dieyim ki, bir çocuk annesine “Anne yanımızda oturan arkadaşım, ailesi ile birlikte Pazar günü bizim gittiğimiz kiliseye neden gitmiyor? diye sorsa, annesi “Evladım, biz Katolik inanca sahip olduğumuz için, bizim kiliseye gidiyoruz.” diye cevap verecektir. Ki, bu cevap mantıki bir cevaptır ve çocuk daha fazla soru sorma ihtiyacını duymaz. Usul böyle imiş, Katolikler bu kiliseye, Protestanlar`da o kiliseye gidiyorlar düşünerek kafasındaki soruyu kaldırır.
Türkiye`de nüfusumuzun yüzde 99`u Müslüman deniliyor. Çocuklar arkadaşlarına “Senin dinin ne?” diye sormaz. Çünkü arkadaşının da Müslüman olduğunu biliyordur. “Senin annen- baban hangi camiye gidiyor? “diye de sormaz, çünkü Türkiye`de tek tip cami vardır. Yıllar önce nineler, anneanneler, babaanneler ve hatta bazı anneler alışagelmiş başörtüsü ile başlarını örterlerdi. Anadolu`da yemeni kullanırlardı. Kimsenin aklına da neden kadınlar, başörtüsü takıyor diye bir soru da gelmezdi. Yıllardan beri ülkede bir “türban” sorusu aldı gidiyor. Genç ve yaşlı kadınlar, genç kızlar ve hatta küçük kızlar bile türban takmaya başladılar. Nedeni sorulduğunda, “Dinimiz böyle emrediyor. kadının örtünmesi şarttır.” deniliyor.
Çocuk bu, aklına geleni sorar ve cevap bekler... Şimdi başını yani saçlarını türban ile kapatan annesine kız çocuğu şöyle sorsa:
“Anne Neden senin başın kapalı da komşu teyzenin başı açık?”
“Evladım, Kur`an da kadınların saçlarının örtülmesi emrediliyor. Onun için ben de başımı kapatıyorum. Başımı açık tutarsam, cehenmende yanarım sonra”
“Anne, komşu teyze Müslüman değil mi?”
“Elbette kızım, o da Müslüman.”
“ Peki ama, sen de Müslümansın o da Müslüman. Sen cehennemde yanmamak için başını sıkı sıkı örtüyorsun, ama o teyze demek ki cehennemde yanmaktan korkmadığı için başını örtmüyor” Bu soru, cevap karşısında anne
“Evladım, o Kur`an`a inanmıyor, dinsizdir” diyebilir mi? Veya
“Benim dini inancım, onunkinden kuvvetlidir.” diyerek türbanın gerekçesini kızına anlatabilir mi?
Verilen cevaplar karşısında kız çocuğu çıkışıp kalmayacak mı? Belki de kendi kendine,
“Ben de türbanı takmasam, Tanrı`nın emirlerine karşı geleceğim ve o teyze gibi cehennemde cayıt cayır yanacağım.” diye düşünmeye başlayacaktır ve korku içine başını sımsıkı kapatacaktır.
Hıristiyan dünyasında olduğu gibi, iki inanç Müslümanlıkta `da olsaydı, türbanın izahı çok kolay olurdu ! Fakat tek din ve tek tip cami...
Bir de üstelik mahallede Alevi olanlar da varsa, bu nasıl izah edilecek? Onlarda Müslüman, ama türban takmıyorlar ve ayrıca camiye de gitmiyorlar.
Düşüne biliyor musunuz? Bir mahalledeki kadınların yarısı türbanlı, yarısı türbansız.
Gel de bunu çocuklara mantıki bir şekilde anlatmaya çalış. Ne demişler?
“Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal”
1938`e kadar laik bir ortamda bir arada kadınıyla erkeği ile bir arada yaşayan şu toplumu ne hale getirdiler !...
Haremlik selamlık yanı sıra, türbansız türbanlı olmak üzere kadınlar ikiye bölündüler. Yalnız kadınlar mı? Minik kızlar bile daha ilkokullarda birbirlerinden ayrıldılar bu türban yüzünden. Ve sonunda kadin- erkek, Mustafa Kemal‘ in arzuladığıın tersi oldu!..
Ne demişti O, kadınlar hakkında?
“...Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah`ın emrettiği, şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır...”
“Kadın meselesinde cesur olalım Vesveseyi bırakalım. Açılsınlar, onların beyinlerini ciddi ilim ve fen ile süsleyelim. İffeti, fenni sağplıklı şekilde izah edelim”
Sanki O, 21. yüzyılda kadınların başına geleceğini biliyormuş gibi bu sözleri 1918`de söylemiş.
Gözlemci
Kız çocuklarına türban nasıl anlatılacak
Bizim kahve`nin adı “Sohbetli Kıraathane” olduğundan beri, burası bir eğitim merkezi, bir buluşma yeri haline geldi.
Bugün de bizim kahve kalabalıktı, çünkü sohbetli kahvaltı günü idi. Kadınlar, gene her zamanki gibi evlerinde hazırladıkları yiyecekleri getirmişler, masaları süslemişlerdi. Filozofun gelmesini bekliyorlardı. Çaycı Süleyman çırağı ile birlikte bu kadar insana çay yetiştirmek için harıl harıl çalışıyorlardı ki, kapıda filozof göründü.
“Günaydın, sevgili dostlar. Hayırlı Pazarlar” diyerek, kendisine ayrılan masaya doğru ilerledi. Kahvede oturanlar da hep birlikt,
“Günaydın, hoş geldin!” diyerek onu selamladılar. Kapıya yakın yerde oturan emekli öğretmen bir Hanım,
“Hocam, duyduğuma göre, bugün bize ilginç bir konu anlatacakmışsın” dedi.
“Bana göre de ilginç ama, bakalım sizler nasıl bulacaksınız”
Kahvaltı faslı bittikten sonra, filozof sohbetin başlayacağını bildirdi.
“Değerli dostlar, bugünkü konumuz, artık kabak tadı veriş olan “türban” dır. Ülkeyi yönetenler, bu türban yüzünden ne yazık ki, kadınlarımızı türbanlı, türbansız diye ikiye böldüler. Gene ne yazık ki, çoğu da, hepinizin bildiği gibi, ya mahalle baskısı ya da eşinin baskısı sonucu, başını örtmek zorunda kaldılar.
“Hocam, özür dilerim, sözünüzü kestim. Benim bulunduğum mahallede, hemen bütün kadınlar, dediğiniz gibi, baskı altında kalarak, başlarını örtmektedirler. Bana da baskı yapılıyor, ama Allah razı olsun, eşim bu konuda anlayışlı olduğu için bana baskı yapmıyor.” dedi filozofun yanındaki masada oturan genç bir kadın.
“Beni en çok üzen, küçük kız çocuklarının başlarının kapatılmasıdır. Bu minikler, başları örtülü olarak okula bile gönderiliyor ve sınıfta bir yabancı öğrenci konumuna giriyorlar.” dedi emekli öğretmen.
“Anladığım kadarıyla, hepiniz bu konuda endişelisiniz. Ben de onun için bugün bu türban konusunu seçtim.
Arapça kökenli olan mantık, doğru düşünmenin yolu ve yöntemi anlamına gelmektedir. Bazı olaylar vardır ki, mantıkla çözülmesi imkansız. Uzun yıllar inatla sürdürülen türban olayını mantığa dayanarak çocuklara nasıl izah edeceğiz? Hadi mantığı bir tarafa koyalım ve bu türban olayını o miniklere anlatmaya çalışalım. Peki, hangi yöntemi kullanacağız?
Dünyada yaşayan insanların bir bölümü Katolik, diğeri Protestan`dır. Her iki inancın da kendine özel kiliseleri vardı. Dieyim ki, bir çocuk annesine “Anne yanımızda oturan arkadaşım, ailesi ile birlikte Pazar günü bizim gittiğimiz kiliseye neden gitmiyor? diye sorsa, annesi “Evladım, biz Katolik inanca sahip olduğumuz için, bizim kiliseye gidiyoruz.” diye cevap verecektir. Ki, bu cevap mantıki bir cevaptır ve çocuk daha fazla soru sorma ihtiyacını duymaz. Usul böyle imiş, Katolikler bu kiliseye, Protestanlar`da o kiliseye gidiyorlar düşünerek kafasındaki soruyu kaldırır.
Türkiye`de nüfusumuzun yüzde 99`u Müslüman deniliyor. Çocuklar arkadaşlarına “Senin dinin ne?” diye sormaz. Çünkü arkadaşının da Müslüman olduğunu biliyordur. “Senin annen- baban hangi camiye gidiyor? “diye de sormaz, çünkü Türkiye`de tek tip cami vardır. Yıllar önce nineler, anneanneler, babaanneler ve hatta bazı anneler alışagelmiş başörtüsü ile başlarını örterlerdi. Anadolu`da yemeni kullanırlardı. Kimsenin aklına da neden kadınlar, başörtüsü takıyor diye bir soru da gelmezdi. Yıllardan beri ülkede bir “türban” sorusu aldı gidiyor. Genç ve yaşlı kadınlar, genç kızlar ve hatta küçük kızlar bile türban takmaya başladılar. Nedeni sorulduğunda, “Dinimiz böyle emrediyor. kadının örtünmesi şarttır.” deniliyor.
Çocuk bu, aklına geleni sorar ve cevap bekler... Şimdi başını yani saçlarını türban ile kapatan annesine kız çocuğu şöyle sorsa:
“Anne Neden senin başın kapalı da komşu teyzenin başı açık?”
“Evladım, Kur`an da kadınların saçlarının örtülmesi emrediliyor. Onun için ben de başımı kapatıyorum. Başımı açık tutarsam, cehenmende yanarım sonra”
“Anne, komşu teyze Müslüman değil mi?”
“Elbette kızım, o da Müslüman.”
“ Peki ama, sen de Müslümansın o da Müslüman. Sen cehennemde yanmamak için başını sıkı sıkı örtüyorsun, ama o teyze demek ki cehennemde yanmaktan korkmadığı için başını örtmüyor” Bu soru, cevap karşısında anne
“Evladım, o Kur`an`a inanmıyor, dinsizdir” diyebilir mi? Veya
“Benim dini inancım, onunkinden kuvvetlidir.” diyerek türbanın gerekçesini kızına anlatabilir mi?
Verilen cevaplar karşısında kız çocuğu çıkışıp kalmayacak mı? Belki de kendi kendine,
“Ben de türbanı takmasam, Tanrı`nın emirlerine karşı geleceğim ve o teyze gibi cehennemde cayıt cayır yanacağım.” diye düşünmeye başlayacaktır ve korku içine başını sımsıkı kapatacaktır.
Hıristiyan dünyasında olduğu gibi, iki inanç Müslümanlıkta `da olsaydı, türbanın izahı çok kolay olurdu ! Fakat tek din ve tek tip cami...
Bir de üstelik mahallede Alevi olanlar da varsa, bu nasıl izah edilecek? Onlarda Müslüman, ama türban takmıyorlar ve ayrıca camiye de gitmiyorlar.
Düşüne biliyor musunuz? Bir mahalledeki kadınların yarısı türbanlı, yarısı türbansız.
Gel de bunu çocuklara mantıki bir şekilde anlatmaya çalış. Ne demişler?
“Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal”
1938`e kadar laik bir ortamda bir arada kadınıyla erkeği ile bir arada yaşayan şu toplumu ne hale getirdiler !...
Haremlik selamlık yanı sıra, türbansız türbanlı olmak üzere kadınlar ikiye bölündüler. Yalnız kadınlar mı? Minik kızlar bile daha ilkokullarda birbirlerinden ayrıldılar bu türban yüzünden. Ve sonunda kadin- erkek, Mustafa Kemal‘ in arzuladığıın tersi oldu!..
Ne demişti O, kadınlar hakkında?
“...Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah`ın emrettiği, şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır...”
“Kadın meselesinde cesur olalım Vesveseyi bırakalım. Açılsınlar, onların beyinlerini ciddi ilim ve fen ile süsleyelim. İffeti, fenni sağplıklı şekilde izah edelim”
Sanki O, 21. yüzyılda kadınların başına geleceğini biliyormuş gibi bu sözleri 1918`de söylemiş.
Gözlemci
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz