DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bizim Kahve Anadilin önemi

Aşağa gitmek

Bizim Kahve Anadilin önemi Empty Bizim Kahve Anadilin önemi

Mesaj tarafından Yüksel Cavlak 2009-06-21, 19:27

Bizim Kahve
Anadilin önemi

Bugün Bizim Kıraathane`de filozofun konusu anadilin önemi idi. Kıraathane her zamanki gibi, kadınlı erkekli tıklıp tıklıp doluydu. Bugün hangi konu ele alınacağı daha çok önceden belirlenmişti. Belki onun için doluydu kıraathane.
Filozof, tam zamanında kapıda göründü ve “Günaydın sevgili dostlar !” diyerek kendisine ayrılan yerini aldı.
“Hocam, çayım bir az önce demlendi. Çay ister misin? Yorgunluğunu alır” dedi çaycı.
“ Sen sorarsın da ben almaz mıyım Süleyman?” diye cevap verdi filozof.
O arada, karşı masadan sesler yükseldi:
“Süleyman biz üvey evlat mıyız ki bize sormuyorsun?”
“Hepimiz öz evladız, dostuz. Aramızda ayrı gayrı olur mu?” diye cevap verdi çaydı Süleyman ve çırağına
“Hadi aslanım elini çabuk tut, çayları dağıtalım.” diyerek, ince belli bardakları demli çayla doldurmaya başladı.
Çaylar içildikten sonra, filkozof elindeki çıngırağı sallayarak,
“Sevgili dostlar, hepinizin bildiği gibi bugünkü konumuz “anadilimiz” dir. Bu konu artık kabak tadı verdi, ama konuşmakta da fayda var. Yıllardan beri bu konu, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtıp önümüze sürülmektedir. Sonunda sıfıra sıfır elde var sıfır !...
Bilyorsunuz ki, Almanya`da yaşayan Türklerin sayıları 3 milyonu buldu. Nüfusumuz artarken, buna paralel olarak da derneklerin sayıları arttı. Çeşitli adlarda dernekler, federasyonlar kuruldu. Bütün bu derneklerin yetkilleri, özellikle veli ve öğretmek dernekleri ve hatta Türk kökenli Alman milletvekilleri, bu anadil konusunun önemine değinip dururlar. Dikkat ederseniz, bu konuda Atatürkçü Düşünce Dernekleri`nden bir yoruma rastlamak mümkün değil. Ben duymamdın. İçinizde duyan var mı? Arka masadan yaşlı bir Hanım el kaldırarak söz istedi:
“Ben emekli öğretmenim, yıllarca bu konuda Türk çocuklarına Türkçe öğretmek için emek verdim. Ne yazık ki, birkaçını kurtarabildim ! Ben de sizin gibi Atatürkçü Düşünce Dernekleri`nden ne herhangi bir etkinlik ne de destek gördüm. Acı, ama gerçek !”
Filozof teşekkür ettikten sonra, konuşmasına devam etti:
”Bilmem, bugün gazeteye göz atanlarınız oldu mu. Köln kentinde “Dil Çeşitliliği ve Çok Dillilik Günü” nedeniyle bir panel düzenlendi. Köln Üniversitesi`den Prof. Dr. M. Riehl bakın ne demiş: “Küçük yaşlarda kendi anadilini iyi şekilde öğrenen çocuklar diğer dilleri kolay öğreniyorlar.” Doğru bir tespit, ama bir türlü hayata geçirilemiyor. Alman yetkilileri okullardan Türkçe dersini kaldırken, Maalesef bu anadil konusu Türkler`in sorunu olmasına rağmen, herhangi bir girişimde bulunulmuyor. Gerek veli gerekse öğretmen dernekleri, bu önemli konuya bir çare bulmak yerine, topu ailelere atıp, işin içinden çıkıyorlar. Hatırlayacaksınız, bu anadil konusuna burada çok değindik ve dedik ki: “Ailelerden bir şeyler bekleyemezsiniz, çünkü büyük çoğunluk kırsal kesimden gelmekte ve eğitimleri oldukça düşüktür. Kendileri ne doğru dürüst Almanca öğrendiler bu 50 yıl içinde ne de çocuklarına Türkçe konusunda yardımcı olabildiler. Olamazlar, çünkü kendileri de doğru dürüst Türkçe bilmiyorlar. Köln`deki paneldeki slogan “BAşarının ilk şartı “ANADİL” olmuş. Konuşmak, önermek iyi de bu anadil nasıl öğrenilecek? Türk çocuklarının neden bulundukları yere neden uyum sağlayamadıklarını, neden anadilini ve Almanca`yı iyi öğrenemediğini dün gördüğüm bir manzara ile anlatmaya çalışayım: Arabamla bir dostumu ziyarete giderken, yol kenarında bir sürü küçük çocukların anneleriyle birlikte yürüdüklerini gördüm. İlk aklıma gelen, erkek çocukların sünnet düğünü yürüyüşü oldu. Fakat yürüyen çocukların büyük bir çoğunluğu kız çocuklarıydı ve bunların hemen hepsi türbanlıydı. Kimisinin türbanı kırmızı, kimisinin pembe, kimisinin siyah, bazılaının da sarı ve beyaz idi. Çocuklar ellerinde bir beyaz kağıt da tutuyorlardı. Yol kenarında durarak, gelmekte olan anne ile kızlara yaklaşıp
“Kusura bakmayın, size bir şey soracağım; bir eğlence mi var ki, minikler böyle rengarenk giyinmişler?” Annenin birisi,
“Eğlence yok, bizler camiden geliyoruz, çocuklar karne aldılar” dedi. Bunun üzerine
“Okullar kapandı mı? Diyince,
“Bu karneler, Kur`an kursunu başaranların karneleri” dedi.
“Nasıl yani, notu iyi olmayanlar sınıfta kalabilyorlar mı?”
“Elbette”
“Ver bakayım şu karneye” diyince, kız çocuğu karnesi uzattı. Karnede, dini konularda aldığı bir sürü notlar vardı. Kıza,
“Sen Arapça harfleri biliyor musun?
“evet”
“Yani hem Türkçe alfabeyi hem de Arap alfabesini ezberledin.”
“Evet”
“Kur`anı da ezbere öğrendin?”
“Evet”
Bu küçük kızların, erkeklerin hepsi Hauptschule adı verilen okula gidiyorlar. Bu minik kızlar sınıfta türbanlı olarak otuyorlar, ne spor dersine ne yüzmeye ne de sınıf gezilerine katılıyorlar.
Peki, bunlar ilerde yetişkin olunca nasıl bulundukları ülkeye uyum sağlayacaklar, nasıl Türkçe ve Almanca öğrencekler ve de en önemlisi nasıl iyi bir meslek sahibi olabilecekler?
Benim gördüğüm bu tablo yanlız, gittiğim bu kette değil, hemen her kentte yaşanmaktadır.
Şimdi bu gördüğüm manzaradan sonra “anadil” üzerine konuşmanın, fırtına koparmanın, çocuklarımızın neden okullarda neden başarısız olduğunu ne derece önem taşıdığının yorumunu sizlere bırakıyorum. Herhalde daha iyi anlamışsınızdır.
Bu anadil konusunu, aklıma gelen şu Latince tümce ile kapamak isterim:
“orandum est ut sit mens sana in corpore sano” Türkçesi:
“Tanrı`dan sağlam vücutta sağlam dimağ bulunmasını dilemek gerek”

Gözlemci
Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak
YAKUT ÜYE
YAKUT ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz