Bizim Kahve Çok beklersiniz
1 sayfadaki 1 sayfası
Bizim Kahve Çok beklersiniz
Bizim Kahve
Çok beklersiniz
Filozofun bugünkü konusu bekleme üzerine idi.
11 Kasım 1938`de Türkiye`nin önünde iki yol vardı; biri “tam bağımsızlık” diğeri ise “tam bağımlılık” idi. 29 Ekim 194`ten 10 Kasım 1938`e kadar olan zaman içinde, birincisi yani “tam bağımsızlık” tercih edilmişti ve bu yolda yürünüyordu, çünkü yeni kurulmuş olan Türkiye Cumuriyeti`ni, dünyadaki az gelişmiş veya geri kalmış ülkelerden ayıracak tek yol buydu. Tam bağımsızlığı elde etmemiş bir ülkenin, diğer ülkeleri sömürmeyi bir kural yapmış olan gelişmiş ülke veya ülkelerin emri altına gireceği kaçılmazdır. Onun içindir ki, Mustafa Kemal 1923 yılında “Türkiye Devleti`nin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır.“ demiştir. Mustafa Kemal, “tam bağımsızlık” derken de, yalnız siyasal bağımszılıktan bahsetmemiş, ekonomik, mali ve adli alanlardaki bağımsızlığı da kastetmiştir.
11 Kasım`dan itibaren gelişmeleri inceleyecek olursak, tam bağımsızlıktan giderek uzaklaşıldığını, Milli Şef olarak 11 Kasım`da yönetimi eline alan İsmet İnönü`nün birinci yol olan tam bağımsızlığın yerine tam bağımlılık yolunu tercih ettiğini görürüz. Yani “Atam izindeyiz” sloganı sadece ve sadece kağıt üzerinde kaldı !...
Milli Şef, 1939 yılının Mart ayında Dolmabahçe Sarayı`nda bir çay partisi verir ve buraya, Mustafa Kemal`in icraatlarına karşı gelenlerin hepsini davet eder. Bunların arasında Halide Edip Adıvar ve eşi Dr. Adnan Adıvar`da vardır. Sadece Halide Edip Adıvar`ın, şu sözleri bile, tam bağımızlıktan uzaklaşılmaya başladığını göstermeye yeter artar bile...
“Filipin gibi vahşi bir memleketi bugün kendi kendini idareye kaadir asri bir makine haline koyan Amerika, bu hususta çok işimize geliyor.”
Sevgili dostlar, gelişmeleri merak edenler tarih sayfalarını açar okur ve nasıl tam bağımsızlığın elden gittiğini, Mustafa Kemal`in yakın arkadaşlarının nasıl tasviye edildiğini anlar. Yani sizin anlayacağınız, tam bağımsızlık bu iktidar zamanında elden gitmedi. 11 Kasım 1938`de seçilen tam bağımlılık yoluna iktidarı ele geçienler, tabiri caizse, gül dökerek bu günlere gelindi.
Ve 2002 yılında bütün yapılanların üstüne de tüy dikilmiş oldu. Bir taraftan Avrupa Birliği, diğer taraftan Amerika`nın bastırmasıyla, gerçekten Mustafa Kemal`in titizlikle üzerinde durduğu “Tam bağımsızlık” sadece ve sadece kağıt üzerinde kalmış oldu !...
Sevgili dostlar ! Ortada bir gerçek var; Türkiye Cumhuriyeti, neden ne olursa olsun, yönünden saptırıldı. 70 yıldır ülkeyi yönetenlerin hiç birinin O`nun yolunda gitmediği biliniyor ve biliyoruz. Bütün bu gerçeklere rağmen, ne muhalefet partileri ne sivil toplum örgütleri somut bir adım atmaya çalışıyorlar.
Tek somut adım atanlar kimler? Şu andaki iktidardır. Yaptıkları icraatlar, söylemler, Cumhuriyete ve TSK`ne takındıkları tavırlar apaçık ortada. Tuttukları yol da besbelli!
Karşıdevrimcilerin ne yapmak istedikleri belli iken, sözde karşıdevrime karşı olduklar bir türlü somut bir şekilde anlatamıyorlar. Bu durum karşısında da halk iki cami arasında beynamaz, ne yapacağını bilemiyor!...
Merak bu ya !...
Yurtsevenler, Kemalistler, Atatürkçüyüm diyenler, ülkenin kurtulması için mangalda kül bırakmayanlar, “Atam izindeyiz”, “Türkiye laiktir laik kalacak” diyenler, herhalde yurtdışına çıkmış olmalılar ki, “bekle gör” kuralı uyguluyorlar... Veya da tabirici caizse, armut piş ağzıma düş misali tekrar 1923`teki Türkiye Cumhuriyeti`nin yeniden doğabileceğinin hayali içindeler ki, finale doğru gittiğimizi, ortaya konan oyunun finali oynandığının farkında değilller.
Şimdiye dek, defalarca ve defalarca yazdığım üzere; Türkiye, üç "ayak" üzerinde duran bir cumhuriyettir. Bu ayaklar; "halk egemenliği", "çağdaşlık" ve "laikliktir." Yani, toplu bir tanım yaparsak; "Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayanan, laik ve çağdaş bir cumhuriyettir." Cumhuriyetimizin bu "kuruluş felsefesi" hiçbir biçimde değiştirilemez. Avrupa Birliği'ne girme konusunda da, bu özelliklerimiz, hiçbir sakınca ortaya çıkarmaz.
Böyle devam edilirse, çok beklersiniz, çoook !...
Gözlemci
Çok beklersiniz
Filozofun bugünkü konusu bekleme üzerine idi.
11 Kasım 1938`de Türkiye`nin önünde iki yol vardı; biri “tam bağımsızlık” diğeri ise “tam bağımlılık” idi. 29 Ekim 194`ten 10 Kasım 1938`e kadar olan zaman içinde, birincisi yani “tam bağımsızlık” tercih edilmişti ve bu yolda yürünüyordu, çünkü yeni kurulmuş olan Türkiye Cumuriyeti`ni, dünyadaki az gelişmiş veya geri kalmış ülkelerden ayıracak tek yol buydu. Tam bağımsızlığı elde etmemiş bir ülkenin, diğer ülkeleri sömürmeyi bir kural yapmış olan gelişmiş ülke veya ülkelerin emri altına gireceği kaçılmazdır. Onun içindir ki, Mustafa Kemal 1923 yılında “Türkiye Devleti`nin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır.“ demiştir. Mustafa Kemal, “tam bağımsızlık” derken de, yalnız siyasal bağımszılıktan bahsetmemiş, ekonomik, mali ve adli alanlardaki bağımsızlığı da kastetmiştir.
11 Kasım`dan itibaren gelişmeleri inceleyecek olursak, tam bağımsızlıktan giderek uzaklaşıldığını, Milli Şef olarak 11 Kasım`da yönetimi eline alan İsmet İnönü`nün birinci yol olan tam bağımsızlığın yerine tam bağımlılık yolunu tercih ettiğini görürüz. Yani “Atam izindeyiz” sloganı sadece ve sadece kağıt üzerinde kaldı !...
Milli Şef, 1939 yılının Mart ayında Dolmabahçe Sarayı`nda bir çay partisi verir ve buraya, Mustafa Kemal`in icraatlarına karşı gelenlerin hepsini davet eder. Bunların arasında Halide Edip Adıvar ve eşi Dr. Adnan Adıvar`da vardır. Sadece Halide Edip Adıvar`ın, şu sözleri bile, tam bağımızlıktan uzaklaşılmaya başladığını göstermeye yeter artar bile...
“Filipin gibi vahşi bir memleketi bugün kendi kendini idareye kaadir asri bir makine haline koyan Amerika, bu hususta çok işimize geliyor.”
Sevgili dostlar, gelişmeleri merak edenler tarih sayfalarını açar okur ve nasıl tam bağımsızlığın elden gittiğini, Mustafa Kemal`in yakın arkadaşlarının nasıl tasviye edildiğini anlar. Yani sizin anlayacağınız, tam bağımsızlık bu iktidar zamanında elden gitmedi. 11 Kasım 1938`de seçilen tam bağımlılık yoluna iktidarı ele geçienler, tabiri caizse, gül dökerek bu günlere gelindi.
Ve 2002 yılında bütün yapılanların üstüne de tüy dikilmiş oldu. Bir taraftan Avrupa Birliği, diğer taraftan Amerika`nın bastırmasıyla, gerçekten Mustafa Kemal`in titizlikle üzerinde durduğu “Tam bağımsızlık” sadece ve sadece kağıt üzerinde kalmış oldu !...
Sevgili dostlar ! Ortada bir gerçek var; Türkiye Cumhuriyeti, neden ne olursa olsun, yönünden saptırıldı. 70 yıldır ülkeyi yönetenlerin hiç birinin O`nun yolunda gitmediği biliniyor ve biliyoruz. Bütün bu gerçeklere rağmen, ne muhalefet partileri ne sivil toplum örgütleri somut bir adım atmaya çalışıyorlar.
Tek somut adım atanlar kimler? Şu andaki iktidardır. Yaptıkları icraatlar, söylemler, Cumhuriyete ve TSK`ne takındıkları tavırlar apaçık ortada. Tuttukları yol da besbelli!
Karşıdevrimcilerin ne yapmak istedikleri belli iken, sözde karşıdevrime karşı olduklar bir türlü somut bir şekilde anlatamıyorlar. Bu durum karşısında da halk iki cami arasında beynamaz, ne yapacağını bilemiyor!...
Merak bu ya !...
Yurtsevenler, Kemalistler, Atatürkçüyüm diyenler, ülkenin kurtulması için mangalda kül bırakmayanlar, “Atam izindeyiz”, “Türkiye laiktir laik kalacak” diyenler, herhalde yurtdışına çıkmış olmalılar ki, “bekle gör” kuralı uyguluyorlar... Veya da tabirici caizse, armut piş ağzıma düş misali tekrar 1923`teki Türkiye Cumhuriyeti`nin yeniden doğabileceğinin hayali içindeler ki, finale doğru gittiğimizi, ortaya konan oyunun finali oynandığının farkında değilller.
Şimdiye dek, defalarca ve defalarca yazdığım üzere; Türkiye, üç "ayak" üzerinde duran bir cumhuriyettir. Bu ayaklar; "halk egemenliği", "çağdaşlık" ve "laikliktir." Yani, toplu bir tanım yaparsak; "Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayanan, laik ve çağdaş bir cumhuriyettir." Cumhuriyetimizin bu "kuruluş felsefesi" hiçbir biçimde değiştirilemez. Avrupa Birliği'ne girme konusunda da, bu özelliklerimiz, hiçbir sakınca ortaya çıkarmaz.
Böyle devam edilirse, çok beklersiniz, çoook !...
Gözlemci
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz