Bizim Kahve Haftanın dini konuları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bizim Kahve Haftanın dini konuları
Bizim Kahve
Haftanın dini konuları
Bu hafta bizim kahvede filozof, din konusunu işledi.
“Değerli dostlar! Mustafa Kemal, din konusuna çok önem veriyordu. İstiyorduki, yüzyıllarca cahil bırakılan Türk halkı din tacirlerinin elinden kurtulsun ve dinini tek bir elden doğru dürüst öğrensin. 1925 yılında tekkeler hakkında şunları söylemiştir Mustafa Kemal: “tekkeler mutlaka kapatılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her şubede doğru yolu gösterecek kudrete sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz...” 1925 yılındaki sözünü de sizlere hatırlatmak isterim. O şöyle demişti: “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Ne yazık ki, bu gibi sözler unutuldu gitti ve toplum, kendilerine yanlış yola sevk edenlerin ağına düşürüldü. Temiz ve saf kalpli insanlar hep onların etkisi altında bırakılmıştır, bırakılmaya da devam edilmektedir. Şimdi sizlere basında çıkan soruları ve cevapları okuyacağım.
• Ölen kişi yıkanırken suyun soğukluğundan etkilenir mi?
• Haç işareti olan kolye kullanmam doğru mudur?
• Miraç`ta Peygamberimiz Allah ile görüştü mü?
Buna benzer daha birçok sorular.Bu tür soruları soranların nedense “Dinimizi kendi dilimizle öğrensek, ezanı kendi dilimizle dinlesek daha iyi olmaz mı?” gibi sorular akıllarına gelmiyor. Hele hele ilk soru o kadar cahilhane ki, cevap vermeye bile değmez.
Bakın Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuş: “Gusül abedsti almaya kalkan kimseye üzerindeki kıl adedi kadar sevap verilir. Cennetteki derecesi yükselir. Dikkat edllirse, burada bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Bazı erkeklerin bütün bedenini kıl kaplamışken, bazılarında kıl adedi oldukça azdır. Kadınlarda ise kıllanma fazla değildir. Ya köseler? Peki, bunların cennet dereceleri ne olacak? Ortaya bir eşitsizlik çıkmıyor mu? Bedeninde hiç kıl olmayan kimse, durmadan gusül abdesti alsa da, cennetteki derecesini yükseltemeyecek !...
İşte bunu içindir ki, Mustafa Kemal, tek elden dini öğrenmeye özen göstermiştir ve Diyanet İşleri Başkanlığı`nın kurulmasını ön görmüştür. Her kafadan bir ses çıkınca, yüce dinimizde lastik gibi her istikamete çekilerek ve toplumun kafası yalan yanlış bilgilerle dolduruldu. Son yıllarda din siyasete eklenince, çağdaş eğitimin yerini dinsel eğitim alınca kafalar daha da karıştı.
Sözlerimi Mustafa Kemal`in şu sözleri ile kapatmak istiyorum:
“Hz. Muhammed`i bana, cazibeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlatmaktan da çok uzak görünüyorlar.
Gözlemci
Haftanın dini konuları
Bu hafta bizim kahvede filozof, din konusunu işledi.
“Değerli dostlar! Mustafa Kemal, din konusuna çok önem veriyordu. İstiyorduki, yüzyıllarca cahil bırakılan Türk halkı din tacirlerinin elinden kurtulsun ve dinini tek bir elden doğru dürüst öğrensin. 1925 yılında tekkeler hakkında şunları söylemiştir Mustafa Kemal: “tekkeler mutlaka kapatılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her şubede doğru yolu gösterecek kudrete sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz...” 1925 yılındaki sözünü de sizlere hatırlatmak isterim. O şöyle demişti: “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Ne yazık ki, bu gibi sözler unutuldu gitti ve toplum, kendilerine yanlış yola sevk edenlerin ağına düşürüldü. Temiz ve saf kalpli insanlar hep onların etkisi altında bırakılmıştır, bırakılmaya da devam edilmektedir. Şimdi sizlere basında çıkan soruları ve cevapları okuyacağım.
• Ölen kişi yıkanırken suyun soğukluğundan etkilenir mi?
• Haç işareti olan kolye kullanmam doğru mudur?
• Miraç`ta Peygamberimiz Allah ile görüştü mü?
Buna benzer daha birçok sorular.Bu tür soruları soranların nedense “Dinimizi kendi dilimizle öğrensek, ezanı kendi dilimizle dinlesek daha iyi olmaz mı?” gibi sorular akıllarına gelmiyor. Hele hele ilk soru o kadar cahilhane ki, cevap vermeye bile değmez.
Bakın Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuş: “Gusül abedsti almaya kalkan kimseye üzerindeki kıl adedi kadar sevap verilir. Cennetteki derecesi yükselir. Dikkat edllirse, burada bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Bazı erkeklerin bütün bedenini kıl kaplamışken, bazılarında kıl adedi oldukça azdır. Kadınlarda ise kıllanma fazla değildir. Ya köseler? Peki, bunların cennet dereceleri ne olacak? Ortaya bir eşitsizlik çıkmıyor mu? Bedeninde hiç kıl olmayan kimse, durmadan gusül abdesti alsa da, cennetteki derecesini yükseltemeyecek !...
İşte bunu içindir ki, Mustafa Kemal, tek elden dini öğrenmeye özen göstermiştir ve Diyanet İşleri Başkanlığı`nın kurulmasını ön görmüştür. Her kafadan bir ses çıkınca, yüce dinimizde lastik gibi her istikamete çekilerek ve toplumun kafası yalan yanlış bilgilerle dolduruldu. Son yıllarda din siyasete eklenince, çağdaş eğitimin yerini dinsel eğitim alınca kafalar daha da karıştı.
Sözlerimi Mustafa Kemal`in şu sözleri ile kapatmak istiyorum:
“Hz. Muhammed`i bana, cazibeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlatmaktan da çok uzak görünüyorlar.
Gözlemci
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz