Bizim Kahve Türbanı da şekillendirdiler, renklendirdiler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bizim Kahve Türbanı da şekillendirdiler, renklendirdiler
Bizim Kahve
Türbanı da şekillendirdiler, renklendirdiler
Bugün hava güzel olduğu için, kahvenin arkasındaki bahçede toplanmışlardı.Her zamanki gibi, bizim çaycı Süleyman taze çayını hazırlamış, çırağı da misafirlere dağıtmakla meşguldu ki, o esnada filizof geldi.
“Günaydın sevgili dostlar! Bugün, hava güzel, çevre güzel. Ben de sizlere bugüne uygun rengarenk bir konu ile geldim” dedi filozof ve söze başladı.
“Ne yazık ki, Avrupa`nın göbeğindeki Almanya`da yaşayan Türkler, kadınıyla erkeği ile bir türlü Batı`nın nimetlerini anlamadan 50 yıllarını har vurup harman savurdular. Bu zaman içinde ne Türkçe`leri Türkçe oldu ne de öğrendikleri Almanca Almanca! Bütün bunlar yetmiş gibi, dedelerinden, ninelerinden öğrendikleri dini de bu zaman içinde unutup, yeniden keşfetmeye kalktılar. Daha doğrusunu söylemek istersek; onlara bazıları, o yüce dini unutturup, kendileri tarafından yaratılan bir din yöntemini aşılamaya kalktılar. Böyle bir toplum nerede görülmüştür.? Müslümanlığı, yani dinini yeniden keşfetmek !
Ama nasıl keşfetmek!...
Yüzyıllarca yemeni ve normal başörtüsü takanlar, arkasında kuş yuvasına benzeyen bir tümsekli türban kullanmaya başladılar.
Bu da yetmedi ;takmayan kadınlara dinsiz gözü ile baktılar.
Bu da yetmedi; türbanın altına hiç bir İslam dünyasında görülmeyen omuzları kalkık, yerlere kadar uzanan, adeta yerleri süpüren acayip manto giymeye başladılar.
Yeter mi? Asla !
Bu da yetmedi; türbanı türbanladılar ve şekillendirdiler, renklendirdiler.
Bu da yetmedi; türbana benzer “kuyruklu” türban modeli çıktı ortaya. Yeni moda türbanda sadece ön taraftaki yani alın bölgesindeki saçlar kapalı, ama ensedeki saçlar açık. İşte tam burada, kuyruğa benzer bir bez parçası iki kürek arasına kadar uzanmaktadır. Renkler de bir alem !... Siyahtan tutun da hemen her renk var...
Bu da yetmedi; renge uygun bluz, renge uygun ayakkabı vs.
Hani bir deyim vardır: “Altı kavak üstü şişane” Aynen öyle oldu...
Kuyruklu türban,
Türbana uygun renkte bluz,
Bluza uygun ayakkabı,
İkisinin ortasında da darca kalçayı ortaya çıkaran bir jins pantolon.
Tam tamına altı kavak üstü şişhane...
Geçenlerde, karşıma genç bir karıkoca çıktı. Kocasını daha çocukluktan beri tanırım. İkisi de Almanya`da doğmuş ve burada okula gitmişler. Eşi türbanlı, yanlarında da küçük kız çocukları vardı. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
“Sana bir sormak istiyorum, ama sakın kızma ve doğruyu söyle”
“Sor, doğru cevap vereceğim”
“Başını örtmeni sana kim söyledi. Dedim ya doğru söyleyeceksin.”
Genç kadın, sol elinin işaret parmağını kocasına çevirerek “0” dedi” Kocası,
“Dinimiz böyle emrediyor” diye cevap verdi.
“Peki, Kur`anı okudun mu? Orada böyle bir şey var mı?”
Cevap aynı,
“Dinimiz böyle emrediyor.”
Döndüm tekrar karısına,
“Çocuğun şimdi küçük, ilerde büyüyünce, sana “anne senin başın kapalı, ama yandaki teyzenin başı açık.” diye sorsa ne cevap vereceksin? “Dinimiz böyle emrediyor. Müslümanlar başını örter” dersen ve çocuğunda sana “Peki, sen Müslüman`da o teyze değil mi?” diye sorarsa, ne diyeceksin?”
“Bilmem” diye cevap verdi.
Demekki kadın kocasının zoru ile başını örtmek zorunda kalmış hem de medeniyetin göbeği Almanya`da. Ne kadar düşündürücü değil mi? Hem düşündürücü ve hem de hüzünlü bence !
Bu size anlattığım bir tek örnek değil, sevgili dostlar. Bunun gibi nice kadınlar ya kocasının ya kayınvalde ve kayınpederinin ya da komşusunun baskısı ile başını örtmektedirler.
Gözlemci
Türbanı da şekillendirdiler, renklendirdiler
Bugün hava güzel olduğu için, kahvenin arkasındaki bahçede toplanmışlardı.Her zamanki gibi, bizim çaycı Süleyman taze çayını hazırlamış, çırağı da misafirlere dağıtmakla meşguldu ki, o esnada filizof geldi.
“Günaydın sevgili dostlar! Bugün, hava güzel, çevre güzel. Ben de sizlere bugüne uygun rengarenk bir konu ile geldim” dedi filozof ve söze başladı.
“Ne yazık ki, Avrupa`nın göbeğindeki Almanya`da yaşayan Türkler, kadınıyla erkeği ile bir türlü Batı`nın nimetlerini anlamadan 50 yıllarını har vurup harman savurdular. Bu zaman içinde ne Türkçe`leri Türkçe oldu ne de öğrendikleri Almanca Almanca! Bütün bunlar yetmiş gibi, dedelerinden, ninelerinden öğrendikleri dini de bu zaman içinde unutup, yeniden keşfetmeye kalktılar. Daha doğrusunu söylemek istersek; onlara bazıları, o yüce dini unutturup, kendileri tarafından yaratılan bir din yöntemini aşılamaya kalktılar. Böyle bir toplum nerede görülmüştür.? Müslümanlığı, yani dinini yeniden keşfetmek !
Ama nasıl keşfetmek!...
Yüzyıllarca yemeni ve normal başörtüsü takanlar, arkasında kuş yuvasına benzeyen bir tümsekli türban kullanmaya başladılar.
Bu da yetmedi ;takmayan kadınlara dinsiz gözü ile baktılar.
Bu da yetmedi; türbanın altına hiç bir İslam dünyasında görülmeyen omuzları kalkık, yerlere kadar uzanan, adeta yerleri süpüren acayip manto giymeye başladılar.
Yeter mi? Asla !
Bu da yetmedi; türbanı türbanladılar ve şekillendirdiler, renklendirdiler.
Bu da yetmedi; türbana benzer “kuyruklu” türban modeli çıktı ortaya. Yeni moda türbanda sadece ön taraftaki yani alın bölgesindeki saçlar kapalı, ama ensedeki saçlar açık. İşte tam burada, kuyruğa benzer bir bez parçası iki kürek arasına kadar uzanmaktadır. Renkler de bir alem !... Siyahtan tutun da hemen her renk var...
Bu da yetmedi; renge uygun bluz, renge uygun ayakkabı vs.
Hani bir deyim vardır: “Altı kavak üstü şişane” Aynen öyle oldu...
Kuyruklu türban,
Türbana uygun renkte bluz,
Bluza uygun ayakkabı,
İkisinin ortasında da darca kalçayı ortaya çıkaran bir jins pantolon.
Tam tamına altı kavak üstü şişhane...
Geçenlerde, karşıma genç bir karıkoca çıktı. Kocasını daha çocukluktan beri tanırım. İkisi de Almanya`da doğmuş ve burada okula gitmişler. Eşi türbanlı, yanlarında da küçük kız çocukları vardı. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
“Sana bir sormak istiyorum, ama sakın kızma ve doğruyu söyle”
“Sor, doğru cevap vereceğim”
“Başını örtmeni sana kim söyledi. Dedim ya doğru söyleyeceksin.”
Genç kadın, sol elinin işaret parmağını kocasına çevirerek “0” dedi” Kocası,
“Dinimiz böyle emrediyor” diye cevap verdi.
“Peki, Kur`anı okudun mu? Orada böyle bir şey var mı?”
Cevap aynı,
“Dinimiz böyle emrediyor.”
Döndüm tekrar karısına,
“Çocuğun şimdi küçük, ilerde büyüyünce, sana “anne senin başın kapalı, ama yandaki teyzenin başı açık.” diye sorsa ne cevap vereceksin? “Dinimiz böyle emrediyor. Müslümanlar başını örter” dersen ve çocuğunda sana “Peki, sen Müslüman`da o teyze değil mi?” diye sorarsa, ne diyeceksin?”
“Bilmem” diye cevap verdi.
Demekki kadın kocasının zoru ile başını örtmek zorunda kalmış hem de medeniyetin göbeği Almanya`da. Ne kadar düşündürücü değil mi? Hem düşündürücü ve hem de hüzünlü bence !
Bu size anlattığım bir tek örnek değil, sevgili dostlar. Bunun gibi nice kadınlar ya kocasının ya kayınvalde ve kayınpederinin ya da komşusunun baskısı ile başını örtmektedirler.
Gözlemci
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz