Hele şükür
1 sayfadaki 1 sayfası
Hele şükür
Hele şükür
Avrupalı Hürriyet gazetesinin Brüksel daimi muhabiri Zeynel Lüle, Avrupa ekinde “İğneyi kendimize batıralım” başlıklı bir yazı yazmış. Bu yazısında, 50 yıla yakın burada yaşayan ve bir türlü uyum sağlayamayan Türk vatandaşlarını eleştiriyor. Eleştirmesinde çok haklıdır. Haklıdır, ama iğneyi kendimize batırmak için biraz geç kalınmadı mı? Veyahut şöyle de söyleyebiliriz: iğneyi Türk vatandaşlarına batırmadan önce, aydınlar kendi gözlerine batırsalar daha iyi olmaz mı?
50 yıldır buralarda yaşayan Türkler bakar kör gibi...
Nedenini de her zaman dile getirdik. Ziyanı yok tekrar dile getirelim ve bu soruya gene Tonguç Baba`nın sözleriyle cevap verelim:
“...okuma yazma bilmememinin doğurduğu kötülüklerin bu milleti ne duruma soktuğunu yakından göremeyenler, sefaletin derecesini kestiremezler.”
Tonguç Baba, bir köyde yaşlı bir köylü ile eğitim üzerine konuşur. Yaşlı köylünün verdiği cevap da şu olur:
“Okuma yazma olmadan öyle şey olmaz. Cahil insanlar onu beceremezler, önce okumak gerek. Okuma yazma ile gözlerimizi açalım, körlükten kurtulalım ki, dediğini yapalım.”
Bu yaşlı köylünün yıllarca önce söylediği söz hala, ne yazık ki, hala geçerlidir.
Bay Lüle, yazısına Alman Başbakanı Merkel`in ve İçişleri Bakanı Schauble`in sözlerinden tümceler eklemiş ve diyor ki: “Alman yetkilileri bu konuda oldukça haklıdırlar. Peki, ne demişler?
Başbakan Merkel:
“Müslüman kız çocuklarının bazılarının sınıf gezilerine, yüzme derslerine ve cinsel eğitim derslerine katılmamaları endişe vericidir.” Yerden göğe kadar haklı Başbakan Merkel.
İçişleri Bakanı Schauble:
“Almanya`da 40 yıldan bu yana yaşayıp tek kelime Almanca bilmeyen Türkler var. Birbirimizi tanımak için birbirimizi anlamak zorundayız. Bu konuda hükümet olarak dil kurslarına ağırlık veriyoruz. Sadece gençler için değil, anneler içinde bir kampanya başlattık....kız çocukları üzerinde aşırı derecede baskı kurmak yanlıştır.” Gerçekleri olduğu gibi yansıtıyor bu sözler.
Bu söylenenlerin hepsi doğrudur. Ne yazık ki, özellikle kızlar Kur`an kurslarına yönlendirilmektedir. Bu da yetmemiş gibi, daha küçük yaşlarda başları örtülerek, diğer sınıf arkadaşlarından izole edilmektedirler. Diğer önemli bir konu da, getolaşma sonucu, aile baskısı gittikçe artmaktadır. Baskı her alanda kendisini göstermektedir. Bir tarikat veya cami üyesi, diğer bir tarikatın veya camiye ait dükkandan alışveriş etmemektedir. Bir yanda “Tekbir sucuk” satılırken, diğer bir dükkanda adı “sucuk” olan sucuk satılmaktadır.
Neden bu geçen 50 yıl içinde Türkler, bu duruma düşürüldü?
Neden çağdaşlaşma yerine dinsel eğitime yön verdiler?
Bütün bu soruların cevabı işte o Tonguç Baba`nın sözlerinde yatmaktadır.
Türk toplumu, yarım yüzyıldan fazla bir zaman içinde çağa uygun bir eğitim alamadan, 20`inci yüzyılın ikinci yarısına v 21`inci yüzyılın başına uyum sağlayamadı. Ve çağdaş eğitimden nasibini alamayan bu toplum da Avrupa`ya ayak bastı ve feleğini şaşırdı !...
Şimdi burada “iğneyi kendimize batıralım” derken,”iğneyi kime batıralım? “ demek daha doğru olurdu. Böyle bir toplumdan Avrupa`nın herhangi bir ülkesinde, insanların o ülkeye uyum sağlaması beklenemez. O zaman geç kalınmış bu iğneyi, iilk önce “aydınım” diyen aydınların kendilerine batırmaları ve ardından “Eyvah, biz ne yaptık? “diye kendilerine sormaları gerekir. Aydınlar değil mi, onları gerek Türkiye``de gerekse Avrupa`da yalnız bırakanlar !
Aydınlar değil mi, onları eğitimsiz buralara yollayanlar?
Şimdi kalkıp,”Alman yetkilleri çok haklıdır” demek ne derece doğrudur ki ! Avrupa`nın bütün ülkelerinin kentlerini, kasabalarını ve hatta köylelerini eğitim merkezleri değil de camiler doldurursa, bu toplum çağdaş eğitim almadan, yıllar önce o yaşlı köylünün dediği gibi, nasıl bulunduğu yere uyum sağlayacaktır?
O zaman bu tür yazılar için şöyle bir şey de diyebilir:
“Yazı olsun sayfa dolsun”
Dr. Yüksel Cavlak
Avrupalı Hürriyet gazetesinin Brüksel daimi muhabiri Zeynel Lüle, Avrupa ekinde “İğneyi kendimize batıralım” başlıklı bir yazı yazmış. Bu yazısında, 50 yıla yakın burada yaşayan ve bir türlü uyum sağlayamayan Türk vatandaşlarını eleştiriyor. Eleştirmesinde çok haklıdır. Haklıdır, ama iğneyi kendimize batırmak için biraz geç kalınmadı mı? Veyahut şöyle de söyleyebiliriz: iğneyi Türk vatandaşlarına batırmadan önce, aydınlar kendi gözlerine batırsalar daha iyi olmaz mı?
50 yıldır buralarda yaşayan Türkler bakar kör gibi...
Nedenini de her zaman dile getirdik. Ziyanı yok tekrar dile getirelim ve bu soruya gene Tonguç Baba`nın sözleriyle cevap verelim:
“...okuma yazma bilmememinin doğurduğu kötülüklerin bu milleti ne duruma soktuğunu yakından göremeyenler, sefaletin derecesini kestiremezler.”
Tonguç Baba, bir köyde yaşlı bir köylü ile eğitim üzerine konuşur. Yaşlı köylünün verdiği cevap da şu olur:
“Okuma yazma olmadan öyle şey olmaz. Cahil insanlar onu beceremezler, önce okumak gerek. Okuma yazma ile gözlerimizi açalım, körlükten kurtulalım ki, dediğini yapalım.”
Bu yaşlı köylünün yıllarca önce söylediği söz hala, ne yazık ki, hala geçerlidir.
Bay Lüle, yazısına Alman Başbakanı Merkel`in ve İçişleri Bakanı Schauble`in sözlerinden tümceler eklemiş ve diyor ki: “Alman yetkilileri bu konuda oldukça haklıdırlar. Peki, ne demişler?
Başbakan Merkel:
“Müslüman kız çocuklarının bazılarının sınıf gezilerine, yüzme derslerine ve cinsel eğitim derslerine katılmamaları endişe vericidir.” Yerden göğe kadar haklı Başbakan Merkel.
İçişleri Bakanı Schauble:
“Almanya`da 40 yıldan bu yana yaşayıp tek kelime Almanca bilmeyen Türkler var. Birbirimizi tanımak için birbirimizi anlamak zorundayız. Bu konuda hükümet olarak dil kurslarına ağırlık veriyoruz. Sadece gençler için değil, anneler içinde bir kampanya başlattık....kız çocukları üzerinde aşırı derecede baskı kurmak yanlıştır.” Gerçekleri olduğu gibi yansıtıyor bu sözler.
Bu söylenenlerin hepsi doğrudur. Ne yazık ki, özellikle kızlar Kur`an kurslarına yönlendirilmektedir. Bu da yetmemiş gibi, daha küçük yaşlarda başları örtülerek, diğer sınıf arkadaşlarından izole edilmektedirler. Diğer önemli bir konu da, getolaşma sonucu, aile baskısı gittikçe artmaktadır. Baskı her alanda kendisini göstermektedir. Bir tarikat veya cami üyesi, diğer bir tarikatın veya camiye ait dükkandan alışveriş etmemektedir. Bir yanda “Tekbir sucuk” satılırken, diğer bir dükkanda adı “sucuk” olan sucuk satılmaktadır.
Neden bu geçen 50 yıl içinde Türkler, bu duruma düşürüldü?
Neden çağdaşlaşma yerine dinsel eğitime yön verdiler?
Bütün bu soruların cevabı işte o Tonguç Baba`nın sözlerinde yatmaktadır.
Türk toplumu, yarım yüzyıldan fazla bir zaman içinde çağa uygun bir eğitim alamadan, 20`inci yüzyılın ikinci yarısına v 21`inci yüzyılın başına uyum sağlayamadı. Ve çağdaş eğitimden nasibini alamayan bu toplum da Avrupa`ya ayak bastı ve feleğini şaşırdı !...
Şimdi burada “iğneyi kendimize batıralım” derken,”iğneyi kime batıralım? “ demek daha doğru olurdu. Böyle bir toplumdan Avrupa`nın herhangi bir ülkesinde, insanların o ülkeye uyum sağlaması beklenemez. O zaman geç kalınmış bu iğneyi, iilk önce “aydınım” diyen aydınların kendilerine batırmaları ve ardından “Eyvah, biz ne yaptık? “diye kendilerine sormaları gerekir. Aydınlar değil mi, onları gerek Türkiye``de gerekse Avrupa`da yalnız bırakanlar !
Aydınlar değil mi, onları eğitimsiz buralara yollayanlar?
Şimdi kalkıp,”Alman yetkilleri çok haklıdır” demek ne derece doğrudur ki ! Avrupa`nın bütün ülkelerinin kentlerini, kasabalarını ve hatta köylelerini eğitim merkezleri değil de camiler doldurursa, bu toplum çağdaş eğitim almadan, yıllar önce o yaşlı köylünün dediği gibi, nasıl bulunduğu yere uyum sağlayacaktır?
O zaman bu tür yazılar için şöyle bir şey de diyebilir:
“Yazı olsun sayfa dolsun”
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz