Cevizkabuğu programını izlediniz mi?

Bu haftaki Cevizkabuğu`nun ana konusunu ART`nin kapanması teşkil ediyordu. Gerek konuklar gerekse Sayın Ulki Cevizoğlu kapanma nedenlerini tartıştılar. Bilindiği gibi, diğer ulusal kanalların başına gelenler, şimdi ART`televizyonuna gelmektedir. Kazan ısıtılmaya başlatılmış anladığımız kadarıyla...
Telefonla katılan bir konuşmacı, bu konuda uzun uzadıya konuşurken, Sayın Cevizoğlu araya girerek önemli bir konuya değindi ve içini o da uzun uzun döktü hem de çok haklı olarak !
Konuşmasında, bazı gazetecilerin kendilerine döşen görevi yerine getirirlerken, ne yazık ki, muhalefer partilerin, sivil toplum örgütlerinin sesleri yeteri kadar çıkmadığının altını birkaç kez çizdi.
Sayın Cevizoğlu, sözlerinde çok haklı idi. Maalesef ne muhalefet partileri ne kadın ne çocuk hakaları dernekleri ve ne de Atatürkçü Düşünce Dernekleri gereken tepkiyi gösterememektedirler.
Muhalefet demek, iktidarla veya olumsuzluk yaratanlarla kavga etmek değildir. Muhalefet demek, gerek meclis içinde gerekse meclis dışında konuşmak değildir.
Muhalefet demek, özellikle kadın ve insan hakları ile ve Mustafa Kemal`in ilkeleri savunmak ve cumhuriyet kazanınlarını korumakla ilgilenmek için, televizyonlarda konuşmak ve ADD`leri yaptığı gibi, derneklerinde veya özellikle Avrupa`da lüks otellerin lüks salonlarında toplanarak boy göstermek değildir. Sayın Cevizoğlu`nun da anlatmak istediği buydu. Onlardan yalnız ve yalnız konuşmak değil, konuşmaya paralel olarak aktif olmalarını, hukuk ve ahlak çerçevesinde hakları olan eylemi dile getirdi.
Ne yazık ki, ülkemizdeki bütün muhalefet partilerinde, bütün sivil toplum örgütlerinde bu eylemsizlik kronik hale gelmiş ve onları bir suskunluk kaplamıştır. Güzel bir deyim vardır: “İki kişi kavga ederse, sevinen üçüncüdür.” Bu sessizlikten, bu pasiflikten faydalanan iktidar da istediği gibi ülkede at koşturmaktadır. 7 yıl içinde ulusal kanal olarak bilinen televizonlar ardardına kapanırken, ne toplumdan ne de sivil toplum örgütlerinden ciddi bir tepki gelmemektedir. Bırakınız, Sayın Cevizoğlu`nun da dediği gibi, gerçekleri yazan, yazılarıyla toplumu bilgilendiren gazeteler bile alınıp okunmamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse; Mustafa Kemal`in devrim ve ilkelerini savunan, gerçek Atatürkçü bir dergi, maddi sıkıntılar içinde her ay muntazaman basılması için gayret gösteriyordu. Ülkemizde 500`e yakın üyesi ile üvünen ADD genel merkezi ve ona bağlı şubeler bu dergiyi ayakta tutmak için abone olmaya bile yanaşmadılar. Hani bunlar Atatürkçü çizgide idiler? Her bir şube bu dergiye abone olsalardı, bu dergiyi her ay muntazam bir şekilde yayınlayanlar sıkıntıya düşmezlerdi. Karşıdevrim böyler mi? Onlar üstlendikleri misyononu geliştirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Başarılı da oluyorlar. İşte Sayın Cevizoğlu`nun anlatmak istediği de buydu o akşamki programında.
Sadece leyleğin lak lak ile geçen ömrü gibi muhalefet yapılırsa, kurulan dernekler elden giden chumuriyetin kazanımlarına bön bön, sessiz sedasız bakarlarsa, günün birinde sadece ellerinde Mustafa Kemal`in resimleri, sözleri kaldığında hiç şaşmasınlar ve hiç de karşıdevrimi eleştirmeye kalkmasınlar.

Dr. Yüksel Cavlak