Siz hiç ülkemizi kuş bakışı izlediniz mi ?
1 sayfadaki 1 sayfası
Siz hiç ülkemizi kuş bakışı izlediniz mi ?
Siz hiç ülkemizi kuş bakışı izlediniz mi ?
“Ben kuş muyum be kardeşim ? Nasıl kuş bakışı ülkemi izleyeceğim” diyebilirsiniz. Sakın beni yanlış anlamayınız; sizi kuşa benzetmiyorum. Elbetteki kuş gibi havalanıp yükseklerden ülkeyi izleyemezsiniz. Ben burada uçak yolculuğunu kastediyorum.
Mutlaka yaşamızın belirli bir döneminde uçak ile bir kenten diğerine uçmuşsunuzdur. Birkaç bin metrelik yükseklikten de ülkemizin bir bölümünü uçağın camından izlemişsinizdir. Fakat bu kuş bakışınız sınırlıdır, çünkü uçakta ya sağda ya da solda oturacaksınız. O zamanda ülkemizin ya solundaki ya da sağındaki kentleri, gölleri, dağları göreceksiniz. Yükselerden ülkeyi izlemenin en güzeli cockpit`ten olan izlemedir. Buradan bakıldığında ülkeyi, sanki bir sinemaskop filmini seyreder gibi seyredersiniz.
Yıllar önce sık sık Antalya`ya uçarken, oğlum kaptan pilot olduğundan çoğu kez cockpit`te otururdum. 11 Eylül`den sonra cockpit`e girmek yasaklandı. Uçak verilen rotaya göre ya Marmara denizinden ya da Boğazın Karadenize açılan bölümünden uçardı. Hatırlayacaksınız, hocalarımız, unutmayalım diye, Marmara denizini bir fareye benzediğini söylerlerdi. Gerçekten de Marmara denizi öyle gözüküyor cockpit`ten bakınca. Her seferinde ya oğlum ya da başka bir kaptan bana, şurası Uludağı, şurası Ulubat Gülü derdi. Bazen de çok uzaklarda İzmir`i görebiliyorsun. Ülkemizin, gerçekten dağlarıyla, gölleriyle muhteşem görüntüsü gözler önüne seriliyor. Hele hele Antalya`ya doğru yaklaştığında heybetli Toros dağları sizi karşılıyor.
Van gölünü ilk kez 12 bin metreden izlemek nasip oldu. Uçak, Arap Yarım Adası`dan Türkiye sınırları içine girdikten sonra Van Gölü`nün üstünden uçuyordu. Van Gölü kadar büyük ki, bir ucundan diğeri varıncaya kadar dakikalar geçiyordu. Bu kadar haşmetli görünen Van Gölü`nün çevresinde ne yazık ki, yerleşim alanları hemen hemen yok gibiydi. Gölün kendisinde de bir hareket göze çarpmıyordu. Kısacası, ülkenin neresinden uçulursa uçulsun, her bir bölgesi ayrı bir güzellikle karşınızda ister cockpit`ten isterse koltuktaki camdan bakılsın.
Kuş bakışı ile bütün güzelliği ortay çıkan ve milyonlarca şehit kanıyla sulanmış bu güzel ülke nasıl babalar gibi satılabilir?
Bırakınız satılmayı, satmaya teşebbüs edilebilir, ama bu güzel ülke yabancılara teslim edilirken, nasıl oluyorda ülkeyi sevenler, bu satışa göz yumuyorlar ? Yoksa onlar seviyor gibi mi davranıyorlar ? Eğer sesiz kalıyorlarsa, onlarda satanlara destek vermiş olmuyorlar mı ? Madem satılacaktı, madem göz yumulacaktı, neden 86 yıl önce sessiz kalınmadı da milyonlarca insanın kanı bu güzel toprakları suladı ?
Dr. Yüksel Cavlak
“Ben kuş muyum be kardeşim ? Nasıl kuş bakışı ülkemi izleyeceğim” diyebilirsiniz. Sakın beni yanlış anlamayınız; sizi kuşa benzetmiyorum. Elbetteki kuş gibi havalanıp yükseklerden ülkeyi izleyemezsiniz. Ben burada uçak yolculuğunu kastediyorum.
Mutlaka yaşamızın belirli bir döneminde uçak ile bir kenten diğerine uçmuşsunuzdur. Birkaç bin metrelik yükseklikten de ülkemizin bir bölümünü uçağın camından izlemişsinizdir. Fakat bu kuş bakışınız sınırlıdır, çünkü uçakta ya sağda ya da solda oturacaksınız. O zamanda ülkemizin ya solundaki ya da sağındaki kentleri, gölleri, dağları göreceksiniz. Yükselerden ülkeyi izlemenin en güzeli cockpit`ten olan izlemedir. Buradan bakıldığında ülkeyi, sanki bir sinemaskop filmini seyreder gibi seyredersiniz.
Yıllar önce sık sık Antalya`ya uçarken, oğlum kaptan pilot olduğundan çoğu kez cockpit`te otururdum. 11 Eylül`den sonra cockpit`e girmek yasaklandı. Uçak verilen rotaya göre ya Marmara denizinden ya da Boğazın Karadenize açılan bölümünden uçardı. Hatırlayacaksınız, hocalarımız, unutmayalım diye, Marmara denizini bir fareye benzediğini söylerlerdi. Gerçekten de Marmara denizi öyle gözüküyor cockpit`ten bakınca. Her seferinde ya oğlum ya da başka bir kaptan bana, şurası Uludağı, şurası Ulubat Gülü derdi. Bazen de çok uzaklarda İzmir`i görebiliyorsun. Ülkemizin, gerçekten dağlarıyla, gölleriyle muhteşem görüntüsü gözler önüne seriliyor. Hele hele Antalya`ya doğru yaklaştığında heybetli Toros dağları sizi karşılıyor.
Van gölünü ilk kez 12 bin metreden izlemek nasip oldu. Uçak, Arap Yarım Adası`dan Türkiye sınırları içine girdikten sonra Van Gölü`nün üstünden uçuyordu. Van Gölü kadar büyük ki, bir ucundan diğeri varıncaya kadar dakikalar geçiyordu. Bu kadar haşmetli görünen Van Gölü`nün çevresinde ne yazık ki, yerleşim alanları hemen hemen yok gibiydi. Gölün kendisinde de bir hareket göze çarpmıyordu. Kısacası, ülkenin neresinden uçulursa uçulsun, her bir bölgesi ayrı bir güzellikle karşınızda ister cockpit`ten isterse koltuktaki camdan bakılsın.
Kuş bakışı ile bütün güzelliği ortay çıkan ve milyonlarca şehit kanıyla sulanmış bu güzel ülke nasıl babalar gibi satılabilir?
Bırakınız satılmayı, satmaya teşebbüs edilebilir, ama bu güzel ülke yabancılara teslim edilirken, nasıl oluyorda ülkeyi sevenler, bu satışa göz yumuyorlar ? Yoksa onlar seviyor gibi mi davranıyorlar ? Eğer sesiz kalıyorlarsa, onlarda satanlara destek vermiş olmuyorlar mı ? Madem satılacaktı, madem göz yumulacaktı, neden 86 yıl önce sessiz kalınmadı da milyonlarca insanın kanı bu güzel toprakları suladı ?
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz