Maalesef takke düştü, kel gözüktü (2)
Süheyl BATUM1 sayfadaki 1 sayfası
Maalesef takke düştü, kel gözüktü (2)
tarafından Süheyl BATUM 2009-12-21, 18:36
Evet, geçen yazımda “takkenin düşüp kelin gözüktüğünü” söylemiştim. AKP iktidarı sürecinde, bizi bu son noktaya getiren “sözüm ona demokratik açılım” oldu. Gerçi bugüne kadar “sözüm ona liberal aydınlar” aracılığı ile, kavramların çarpıtılması ile, özellikle görsel basının neredeyse yüzde doksanının (bir şekilde) ele geçirilmesi ile, TV’lerde yürütülen tek taraflı beyin yıkama programları ile ve tabii ki bazı hukuk kurumlarının ve hukuk insanlarının katkısı ile, aracılığı ile, Türkiye’nin neler yaşadığı ortada idi. Basına ekonomik ve siyasal baskılar, karşı çıkmaya çalışan iş adamlarının kapılarına Maliye’nin dayanması. Ve bazı gazeteler, gazeteciler ve yargının bir bölümünün eli ile yürütülen gerçek anlamda “sivil bir darbe.”
Gerçekten de her şey ortadaydı ama nedense, bazıları tüm bunları görmezden geliyordu. Haydi bazen iktidarlar, başbakanlar, bakanlar, iktidarı tek elde toplama eğilimi gösterebilirler diyelim. Bazen bu noktada her tür baskıyı kurabilirler diyelim. Nitekim benzeri ABD’de de, Bush döneminde olmadı mı? İtalya’da Berlusconi niyetlenmedi mi? Ama gerçek anlamda demokratik hukuk devletlerinde ve öyle kalmaya layık olanlarda, özgür basın ve özellikle gerçek anlamda demokrat gazeteciler, aydınlar, bu tür gelişmeleri görür ve engellemek için çaba gösterirler. Aynı şekilde iyi okullarda okumuş, o ülkede para kazanan iş adamları da. Oysa bizde ise...
***
Ama her şeyi sonlandıran, takkeyi düşüren, “sözüm ona demokratik açılım” oldu. Tabii ki şimdi yapılması gereken, nelerin yanlış yapıldığını tekrarlamak olmamalı. Öncelikle iktidarın, iktidar yandaşı gazeteci ve aydınların yaptığı bu korkunç tahribatı gidermek olmalı. Maalesef “deliğe süpürülüp süpürülmeme” ikilemi arasına sıkışmış bir politika anlayışı ile gelinen noktadan nasıl çıkacağımızı bir an önce bulmak olmalı. 25 yıldır süren teröre karşı Kürt- Türk kavgası yaşanmamışken, olay kim ne derse desin, bir terör sorunu olarak süregitmişken, hiç kimse (ya da halkın ezici çoğunluğu) terör örgütü ile Kürt vatandaşlar arasında paralellik kurmamışken, bazı “dost ülkelerin” çıkarları ve “deliğe süpürülmeme politikası” doğrultusunda gelinen kavga ortamından nasıl çıkacağımızı belirlemek olmalı. Ve artık içeriğini Bakanın bile bilmediği ve bu nedenle 4 aydır tek kelime etmeden sürdürdüğü açılımdan farklı, ciddi ve somut adımlar atılmalı. Yani kısaca iktidarın yaptığının tam tersi yapılmalı. Yaraları daha fazla kaşımayalım.
Ama insanların kafalarını karartmak, iktidarın “sözüm ona açılımdaki” kabahatini gizlemek amacıyla, aynı “beyin yıkama operasyonları” da sürdürülüyor. Ve maalesef iktidar temsilcileri ve bazı aydınlar tarafından da destekleniyor. Örnek mi? Anayasa Mahkemesi’nin DTP kararı üzerine neler söyleniyor neler. Karar siyasalmış, Mahkeme görmezden gelmeliymiş, ne olursa olsun Mahkeme kapatma vermemeliymiş, Mahkeme’nin kullandığı odak kavramı değiştirilmeliymiş... Bunların tümü de yanlış. Lütfen Anayasa’nın 68 ve 69. maddelerine, Siyasi Partiler Kanunu’nun 101 ve 103. maddelerine bir daha bakın. Sonra oturun İspanyol Yüksek Mahkemesi’nin Herri Batasuna kararına da bakın. En son bir de AİHM’nin Refah Partisi ve Batasuna kararlarına bakın. Anayasa Mahkemesi’nin Hak-Par kararını bir daha gözden geçirin.
Peki, iktidar temsilcileri ve aydınları bunları bilmezler mi? Neden Siyasi Partiler Kanununu değiştirmediler? Öneri bile getirmediler. Ama zaten daha önce de, neden açılımın böyle yapılamayacağını anlayamamışlardı. Yoksa İngiltere, İspanya örneklerini hiç mi bilmiyorlardı? Bu denli bilgisiz, öngörüsüz müydüler? Değilse neden öyle davrandılar? Ve unutmayın ki, bu sorulara verilecek yanıtlar, bu 5 yıl boyunca yaşadıklarımızı, baskıları, beyin yıkamaları neden yaşadığımızın da ipuçlarını verecek.
Gerçekten de her şey ortadaydı ama nedense, bazıları tüm bunları görmezden geliyordu. Haydi bazen iktidarlar, başbakanlar, bakanlar, iktidarı tek elde toplama eğilimi gösterebilirler diyelim. Bazen bu noktada her tür baskıyı kurabilirler diyelim. Nitekim benzeri ABD’de de, Bush döneminde olmadı mı? İtalya’da Berlusconi niyetlenmedi mi? Ama gerçek anlamda demokratik hukuk devletlerinde ve öyle kalmaya layık olanlarda, özgür basın ve özellikle gerçek anlamda demokrat gazeteciler, aydınlar, bu tür gelişmeleri görür ve engellemek için çaba gösterirler. Aynı şekilde iyi okullarda okumuş, o ülkede para kazanan iş adamları da. Oysa bizde ise...
***
Ama her şeyi sonlandıran, takkeyi düşüren, “sözüm ona demokratik açılım” oldu. Tabii ki şimdi yapılması gereken, nelerin yanlış yapıldığını tekrarlamak olmamalı. Öncelikle iktidarın, iktidar yandaşı gazeteci ve aydınların yaptığı bu korkunç tahribatı gidermek olmalı. Maalesef “deliğe süpürülüp süpürülmeme” ikilemi arasına sıkışmış bir politika anlayışı ile gelinen noktadan nasıl çıkacağımızı bir an önce bulmak olmalı. 25 yıldır süren teröre karşı Kürt- Türk kavgası yaşanmamışken, olay kim ne derse desin, bir terör sorunu olarak süregitmişken, hiç kimse (ya da halkın ezici çoğunluğu) terör örgütü ile Kürt vatandaşlar arasında paralellik kurmamışken, bazı “dost ülkelerin” çıkarları ve “deliğe süpürülmeme politikası” doğrultusunda gelinen kavga ortamından nasıl çıkacağımızı belirlemek olmalı. Ve artık içeriğini Bakanın bile bilmediği ve bu nedenle 4 aydır tek kelime etmeden sürdürdüğü açılımdan farklı, ciddi ve somut adımlar atılmalı. Yani kısaca iktidarın yaptığının tam tersi yapılmalı. Yaraları daha fazla kaşımayalım.
Ama insanların kafalarını karartmak, iktidarın “sözüm ona açılımdaki” kabahatini gizlemek amacıyla, aynı “beyin yıkama operasyonları” da sürdürülüyor. Ve maalesef iktidar temsilcileri ve bazı aydınlar tarafından da destekleniyor. Örnek mi? Anayasa Mahkemesi’nin DTP kararı üzerine neler söyleniyor neler. Karar siyasalmış, Mahkeme görmezden gelmeliymiş, ne olursa olsun Mahkeme kapatma vermemeliymiş, Mahkeme’nin kullandığı odak kavramı değiştirilmeliymiş... Bunların tümü de yanlış. Lütfen Anayasa’nın 68 ve 69. maddelerine, Siyasi Partiler Kanunu’nun 101 ve 103. maddelerine bir daha bakın. Sonra oturun İspanyol Yüksek Mahkemesi’nin Herri Batasuna kararına da bakın. En son bir de AİHM’nin Refah Partisi ve Batasuna kararlarına bakın. Anayasa Mahkemesi’nin Hak-Par kararını bir daha gözden geçirin.
Peki, iktidar temsilcileri ve aydınları bunları bilmezler mi? Neden Siyasi Partiler Kanununu değiştirmediler? Öneri bile getirmediler. Ama zaten daha önce de, neden açılımın böyle yapılamayacağını anlayamamışlardı. Yoksa İngiltere, İspanya örneklerini hiç mi bilmiyorlardı? Bu denli bilgisiz, öngörüsüz müydüler? Değilse neden öyle davrandılar? Ve unutmayın ki, bu sorulara verilecek yanıtlar, bu 5 yıl boyunca yaşadıklarımızı, baskıları, beyin yıkamaları neden yaşadığımızın da ipuçlarını verecek.
Süheyl BATUM- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 69
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 27/11/08
Similar topics1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz