Artık açılımın tek muhatabı Apo'dur
1 sayfadaki 1 sayfası
Artık açılımın tek muhatabı Apo'dur
Sevgili okurlar; birkaç ay önce yine bir pazartesi sohbetimizde sizlere “Türkiye’de terörün başarıya ulaştığını” yazmıştım. Teröre karşı hamasi sözlerle “akıttığı kanda boğulacak” türü sözde lanetlemelerin hiçbir anlamı olmadığını, terörün eninde sonunda arzuladığı ortamı yarattığını anlatmaya çalışmıştım.
Lanetleyelim
Evet, terör bir insanlık suçu. Buna karşın insanlık suçu denilen terör sonuçta amacına ulaşıyor. Tartışmanın hiç anlamı yok; eğer bugün Türkiye bölünme ya da bir tür kardeş kavgası aşamasına geldiyse, tüm Türkiye sevgisizleri koro halinde kinlerini kusmayı beceriyorsa, bu terörün başarısıdır.
Bilgisizliğin sonucu
Bugün Türkiye’de herkes Kürt sorununu konuşuyor. Toplumu hiç tanımayan ama dinler, mezhepler, ırklar, uluslar, devletler hakkında bilgi kırıntıları ile ahkâm kesenler birden Kürt sorununu keşfettiler. Ve tıpkı ünlü Sarıpınar 1914 romanında olduğu gibi gerçek hayatı “yakılmış yıkılmış” hayatlar zannederek, demokrasi maskesi altında müthiş bir hümanizm yaşıyorlar.
Çabuk unutuyoruz
Toplumsal hafızadan nasibini neredeyse hiç almayanlar Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının oyununa gelerek, sadece son birkaç ayda yaşadıklarımızı göz önünde tutarak yeni siyasetler ve stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar. Güneydoğu’dan harekete geçerek neredeyse ülkenin her yerini kaplayan vahşi terörün nasıl başladığını hiç hatırlamıyorlar bile.
İşin temeli feodalizm
Kürtler Osmanlı döneminden beri pek çok kere isyan ya da başkaldırma hareketi yapmışlardır. Yaşam biçimi olarak yüzyıllardır devlet kurmak yerine “ağalık düzenini” seçmiş olan Kürt halkı, özellikle Cumhuriyet döneminin aydınlık atılımlarının çıkarlarını bozacağını gören ağalar tarafından defalarca isyana kışkırtılmıştır. Olan hep masum halka olmuştur.
Ağaların keyfi yerinde
Oysa çıkarlarını korumak için masum insanları ateşe atan ağalık düzeni her dönem egemenliğini korumayı başardı. Devlete boyun eğmiş gibi yapan feodal beyler, halka ise hep ezildiklerini, sömürüldüklerini ve en önemlisi dinlerinin elinden alındığını anlattılar. Eğitimsiz ve yoksul bıraktıkları masum insanların beynini kin ve nefretle doldurdular.
Asimile egemenler
Masum halkı kırdırdıktan sonra sözde “zorla” Batı’ya göç eden kimi feodal ağalar ise, aynı düzeni bu kez büyük kentlerde “asimile olmuş Kürt” kimliği ile ve zenginleşerek bu kez “iş adamı” pozisyonunda sürdürdüler. Bugün Kürt kökenli olan iş adamı, tüccar, siyasetçi, gazetecileri saymaya kalksanız bitiremezsiniz.
Batı’daki zenginlik
Batı’da zenginleşen ve egemen dünyanın nimetlerinden yararlananlar bunun temelinde özellikle yoksul ve eğitimsiz bıraktıkları kendi halklarının gücünün yattığını biliyorlardı elbette. Ama bunu düzeltmek hiçbirinin işine gelmedi. Tam tersine Güneydoğu halkı Batı’da kullanılacak ucuz iş gücü olarak görüldü. Kalanlar ise potansiyel bir güç olarak düşünüldü.
PKK’nın ortaya çıkışı
İşte terör böyle bir ortamda ortaya çıktı. Özünde feodal düzene karşı, sol hatta sosyalizm kokan bir ideoloji ile bir tür bağımsızlık savaşı başlatılmak istendi. Ancak bunun için halk desteği bulmak zordu. Bir taraftan devletin diğer taraftan egemen feodal ağaların baskısı altında kalan halkın, hele içinde “din” bulunmayan bir harekete destek vermesi mümkün değildi.
Terör en etkili güç
İşte terör terörü kullanmayı seçti ve terörün acımasız vahşetini önce kendi halkı üzerinde kullandı. Toplumsal hafızamızı yitirdik diyorum, çünkü terör eylemleri Eruh baskını ile başlamıştır ama ardından Kürt köylerine yapılan vahşi saldırılarla sürdü. Bu saldırılarda binlerce Kürt köylüsü terör Kaleşnikoflarının kurşunlarıyla can verdi.
Bebekler bile öldürüldü
terör halk desteğini kazanmak için dehşet yaratmak zorundaydı. Önce kendi halkını paralize edecek, korkutacak ve gönüllü olmasa da destek sağlayacaktı. Art arda onlarca Kürt köyü basıldı. terör ile işbirliğine yanaşmayanlar öldürüldü, sonuçta bıkan halkın bir bölümü göç etti bir bölümü de “gönülsüz” destekçi oldu.
Eylemler yayıldı
PKK’ya destek vermeyen Kürt köylerinin “halledilmesinden” sonra sıra terörün tüm ülkeye yayılması aşamasına gelindi. O sırada devletin de durumun ciddiyetini kavrayamaması yüzünden yeni neslin katılımıyla militan sayısı açısından çok güçlenen terör bir yandan büyük kentlerde bombalama eylemleri yaparken diğer taraftan da Güneydoğu Bölgesi’ndeki askeri birliklere saldırdı. Çok sayıda şehit verildi.
Terörle mücadele
Doğal olarak Türkiye terörle mücadele etmek üzere harekete geçti. Ancak o güne kadar terör ve terörist kavramı çok farklıydı. Güvenlik güçleri “neyle” mücadele ettiklerini bile bilmiyorlardı. Bu da öfkeyi artırdı, Güneydoğu’da ilan edilen olağanüstü halin de etkisiyle terörle mücadele adı altında bugün vicdanları sızlatan pek çok acı olay da yaşandı.
Geldiğimiz nokta
Sevgili okurlar; o hatalıydı, bu hatalıydı, ama siz sonuca bakın. Dün terör teröristleri için “katiller, caniler, hayvanlar, bu kanda boğulacaksınız, hainler” diye manşet atanlar bugün neredeyse terör örgütünü meşru gösterecek kadar şaşkınlar. Sonuçta istesek de istemesek de terör kazanmıştır.
Ve terörün zaferi
İktidarın içini bir türlü dolduramadığı Kürt açılımı Türkiye’yi artık “teröristle pazarlık” aşamasına getirdi. Üstelik bugüne kadar iki halk arasında hiç görmediğimiz bir düşmanlık ve husumet ortamının yaratılması da işin cabasıdır. Bugünden sonra terörü kınamak, önce terörün bitirilmesi gerektiğini söylemek nafiledir.
Artık muhatap belli
Çünkü bundan sonra Kürt sorunun çözümü için asıl muhatabın terör örgütü lideri olduğu resmen ilan edilmiştir. Kapatılan DTP’nin milletvekillerinin Meclis’ten istifa etmesini önlemeye çalışanlar şimdi beklenmedik bir durumla karşı karşıyalar. DTP’liler istifa etme kararından “Apo’nun talimatı” ile vazgeçtiklerini açıkladılar.
Bundan sonrası
bir siyasi hareket hapiste yatan bir teröristin talimatını uyguladığını açıklıyorsa, bundan sonra yapılacak bütün hamleler önce bu teröristin onayından geçecek demektir. Artık yeni kurulan parti hangi adım atılacaksa atılsın, önce İmralı’ya danışacak ve oradan gelen talimata göre hareket edecektir.
Müthiş oyun
Bu müthiş bir oyun. Çünkü bir taraftan legal bir siyasi partiyi “Meclis’te siyaset yap” diyerek demokrasi içinde tuttuğunuzu başarı öyküsü gibi anlatıyorsunuz, ama öte tarafta dolaylı yoldan da olsa asıl muhatabınızın bir terörist olduğunu kabul ediyorsunuz. Türkiye Devleti hiç bu kadar acz içine düşmemişti.
Barış için katlan
Tabii konuya bu açıdan bakınca sözde liberal özünde faşist çevreler hemen ayağa kalkarak iki sihirli sözcükle “demokrasi ve barış” ile saldırıya geçiyor. “Kan mı aksın yani, analar mı ağlasın” gibi itirazı mümkün olmayan klişe sloganlarla “terörün zaferini” barış ve demokrasi gibi göstermeye çalışıyorlar.
Bu oyun bitmeli
Türkiye çok tehlikeli bir uçurumun kenarına getirildi. Bundan kurtulmanın yolu sağduyu ile hareket ederek Kürt halkının tüm sorunlarını “bir sürece bırakmadan” hemen çözmektir. Ortadaki sorun yoksulluk, eğitimsizlik ve kültürün-dilin korunmasıdır. Bunları çözmek için yasalara gerek bile yok. Sadece güçlü ve sağduyulu bir irade gerek.
Gazetecinin ölümü
Bu hafta son olarak Bandırma’da sokak ortasında öldürülen gazeteciye değinmek istiyorum. Ne yazık ki yazdıkları yüzünden saldırıya uğrayan bir gazeteci medyanın ilgisini bile çekmedi. İstanbul’da her türlü hakaret ve yalanı özgürlük sayan kafalar gazetecinin öldürülmesini “adi olay” gibi gördüler. Çok üzgünüm.
Hepinize iyi haftalar dilerim...
Lanetleyelim
Evet, terör bir insanlık suçu. Buna karşın insanlık suçu denilen terör sonuçta amacına ulaşıyor. Tartışmanın hiç anlamı yok; eğer bugün Türkiye bölünme ya da bir tür kardeş kavgası aşamasına geldiyse, tüm Türkiye sevgisizleri koro halinde kinlerini kusmayı beceriyorsa, bu terörün başarısıdır.
Bilgisizliğin sonucu
Bugün Türkiye’de herkes Kürt sorununu konuşuyor. Toplumu hiç tanımayan ama dinler, mezhepler, ırklar, uluslar, devletler hakkında bilgi kırıntıları ile ahkâm kesenler birden Kürt sorununu keşfettiler. Ve tıpkı ünlü Sarıpınar 1914 romanında olduğu gibi gerçek hayatı “yakılmış yıkılmış” hayatlar zannederek, demokrasi maskesi altında müthiş bir hümanizm yaşıyorlar.
Çabuk unutuyoruz
Toplumsal hafızadan nasibini neredeyse hiç almayanlar Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının oyununa gelerek, sadece son birkaç ayda yaşadıklarımızı göz önünde tutarak yeni siyasetler ve stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar. Güneydoğu’dan harekete geçerek neredeyse ülkenin her yerini kaplayan vahşi terörün nasıl başladığını hiç hatırlamıyorlar bile.
İşin temeli feodalizm
Kürtler Osmanlı döneminden beri pek çok kere isyan ya da başkaldırma hareketi yapmışlardır. Yaşam biçimi olarak yüzyıllardır devlet kurmak yerine “ağalık düzenini” seçmiş olan Kürt halkı, özellikle Cumhuriyet döneminin aydınlık atılımlarının çıkarlarını bozacağını gören ağalar tarafından defalarca isyana kışkırtılmıştır. Olan hep masum halka olmuştur.
Ağaların keyfi yerinde
Oysa çıkarlarını korumak için masum insanları ateşe atan ağalık düzeni her dönem egemenliğini korumayı başardı. Devlete boyun eğmiş gibi yapan feodal beyler, halka ise hep ezildiklerini, sömürüldüklerini ve en önemlisi dinlerinin elinden alındığını anlattılar. Eğitimsiz ve yoksul bıraktıkları masum insanların beynini kin ve nefretle doldurdular.
Asimile egemenler
Masum halkı kırdırdıktan sonra sözde “zorla” Batı’ya göç eden kimi feodal ağalar ise, aynı düzeni bu kez büyük kentlerde “asimile olmuş Kürt” kimliği ile ve zenginleşerek bu kez “iş adamı” pozisyonunda sürdürdüler. Bugün Kürt kökenli olan iş adamı, tüccar, siyasetçi, gazetecileri saymaya kalksanız bitiremezsiniz.
Batı’daki zenginlik
Batı’da zenginleşen ve egemen dünyanın nimetlerinden yararlananlar bunun temelinde özellikle yoksul ve eğitimsiz bıraktıkları kendi halklarının gücünün yattığını biliyorlardı elbette. Ama bunu düzeltmek hiçbirinin işine gelmedi. Tam tersine Güneydoğu halkı Batı’da kullanılacak ucuz iş gücü olarak görüldü. Kalanlar ise potansiyel bir güç olarak düşünüldü.
PKK’nın ortaya çıkışı
İşte terör böyle bir ortamda ortaya çıktı. Özünde feodal düzene karşı, sol hatta sosyalizm kokan bir ideoloji ile bir tür bağımsızlık savaşı başlatılmak istendi. Ancak bunun için halk desteği bulmak zordu. Bir taraftan devletin diğer taraftan egemen feodal ağaların baskısı altında kalan halkın, hele içinde “din” bulunmayan bir harekete destek vermesi mümkün değildi.
Terör en etkili güç
İşte terör terörü kullanmayı seçti ve terörün acımasız vahşetini önce kendi halkı üzerinde kullandı. Toplumsal hafızamızı yitirdik diyorum, çünkü terör eylemleri Eruh baskını ile başlamıştır ama ardından Kürt köylerine yapılan vahşi saldırılarla sürdü. Bu saldırılarda binlerce Kürt köylüsü terör Kaleşnikoflarının kurşunlarıyla can verdi.
Bebekler bile öldürüldü
terör halk desteğini kazanmak için dehşet yaratmak zorundaydı. Önce kendi halkını paralize edecek, korkutacak ve gönüllü olmasa da destek sağlayacaktı. Art arda onlarca Kürt köyü basıldı. terör ile işbirliğine yanaşmayanlar öldürüldü, sonuçta bıkan halkın bir bölümü göç etti bir bölümü de “gönülsüz” destekçi oldu.
Eylemler yayıldı
PKK’ya destek vermeyen Kürt köylerinin “halledilmesinden” sonra sıra terörün tüm ülkeye yayılması aşamasına gelindi. O sırada devletin de durumun ciddiyetini kavrayamaması yüzünden yeni neslin katılımıyla militan sayısı açısından çok güçlenen terör bir yandan büyük kentlerde bombalama eylemleri yaparken diğer taraftan da Güneydoğu Bölgesi’ndeki askeri birliklere saldırdı. Çok sayıda şehit verildi.
Terörle mücadele
Doğal olarak Türkiye terörle mücadele etmek üzere harekete geçti. Ancak o güne kadar terör ve terörist kavramı çok farklıydı. Güvenlik güçleri “neyle” mücadele ettiklerini bile bilmiyorlardı. Bu da öfkeyi artırdı, Güneydoğu’da ilan edilen olağanüstü halin de etkisiyle terörle mücadele adı altında bugün vicdanları sızlatan pek çok acı olay da yaşandı.
Geldiğimiz nokta
Sevgili okurlar; o hatalıydı, bu hatalıydı, ama siz sonuca bakın. Dün terör teröristleri için “katiller, caniler, hayvanlar, bu kanda boğulacaksınız, hainler” diye manşet atanlar bugün neredeyse terör örgütünü meşru gösterecek kadar şaşkınlar. Sonuçta istesek de istemesek de terör kazanmıştır.
Ve terörün zaferi
İktidarın içini bir türlü dolduramadığı Kürt açılımı Türkiye’yi artık “teröristle pazarlık” aşamasına getirdi. Üstelik bugüne kadar iki halk arasında hiç görmediğimiz bir düşmanlık ve husumet ortamının yaratılması da işin cabasıdır. Bugünden sonra terörü kınamak, önce terörün bitirilmesi gerektiğini söylemek nafiledir.
Artık muhatap belli
Çünkü bundan sonra Kürt sorunun çözümü için asıl muhatabın terör örgütü lideri olduğu resmen ilan edilmiştir. Kapatılan DTP’nin milletvekillerinin Meclis’ten istifa etmesini önlemeye çalışanlar şimdi beklenmedik bir durumla karşı karşıyalar. DTP’liler istifa etme kararından “Apo’nun talimatı” ile vazgeçtiklerini açıkladılar.
Bundan sonrası
bir siyasi hareket hapiste yatan bir teröristin talimatını uyguladığını açıklıyorsa, bundan sonra yapılacak bütün hamleler önce bu teröristin onayından geçecek demektir. Artık yeni kurulan parti hangi adım atılacaksa atılsın, önce İmralı’ya danışacak ve oradan gelen talimata göre hareket edecektir.
Müthiş oyun
Bu müthiş bir oyun. Çünkü bir taraftan legal bir siyasi partiyi “Meclis’te siyaset yap” diyerek demokrasi içinde tuttuğunuzu başarı öyküsü gibi anlatıyorsunuz, ama öte tarafta dolaylı yoldan da olsa asıl muhatabınızın bir terörist olduğunu kabul ediyorsunuz. Türkiye Devleti hiç bu kadar acz içine düşmemişti.
Barış için katlan
Tabii konuya bu açıdan bakınca sözde liberal özünde faşist çevreler hemen ayağa kalkarak iki sihirli sözcükle “demokrasi ve barış” ile saldırıya geçiyor. “Kan mı aksın yani, analar mı ağlasın” gibi itirazı mümkün olmayan klişe sloganlarla “terörün zaferini” barış ve demokrasi gibi göstermeye çalışıyorlar.
Bu oyun bitmeli
Türkiye çok tehlikeli bir uçurumun kenarına getirildi. Bundan kurtulmanın yolu sağduyu ile hareket ederek Kürt halkının tüm sorunlarını “bir sürece bırakmadan” hemen çözmektir. Ortadaki sorun yoksulluk, eğitimsizlik ve kültürün-dilin korunmasıdır. Bunları çözmek için yasalara gerek bile yok. Sadece güçlü ve sağduyulu bir irade gerek.
Gazetecinin ölümü
Bu hafta son olarak Bandırma’da sokak ortasında öldürülen gazeteciye değinmek istiyorum. Ne yazık ki yazdıkları yüzünden saldırıya uğrayan bir gazeteci medyanın ilgisini bile çekmedi. İstanbul’da her türlü hakaret ve yalanı özgürlük sayan kafalar gazetecinin öldürülmesini “adi olay” gibi gördüler. Çok üzgünüm.
Hepinize iyi haftalar dilerim...
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz