GÜN GELİR, HESABI SORULUR TÜM İHANETLERİN...
1 sayfadaki 1 sayfası
GÜN GELİR, HESABI SORULUR TÜM İHANETLERİN...
“Keser döner sap döner / Et kaçar kasap döner / Perdenin arkasında / Meclisin ötesinde / Bin türlü hesap döner” (Mahzuni Şerif)
Böyle söylemiş halk ozanımız Mahzuni şerif. Sanki bugünleri anlatmış.
Bir başka yiğit ozanımız Nazım Hikmet ise şöyle seslenmiş:
“Hava kurşun gibi ağır / Bağır bağır bağır, bağırıyorum/ Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum…”
Çok kötü günlerden geçiyor sevgili yurdumuz. Meclisi ziyaret etmek isteyen şehit analarının ellerindeki bayraklar girişte “sembol” diye toplattırılıyor. Türk bayrakları meclise sokulmuyor. Anaların, babaların gözleri yaşlı. Katiller el üstünde. Toz duman, pislik kaplamış her yanı.
Eşkıyalar dünyaya hükümdar olmaya çalışıyor.
20. yüzyılın ilk çeyreğindeki gibi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de emperyalizmle yerli ortakları, ülkemizi parçalamak için çabalıyorlar. Yoğun bir çalışma yürütüyorlar.
ABD’nin bir eli Türkiye’de öteki eli Kandil’de. O, ırak’tan çekilirken, savaşan, birbirini yiyen, kaos yaşayan bir ülke bırakmak istemiyor geride.
Kukla Irak hükümetini rahatlatmak, oradaki sömürüsünü ve egemenliğini sürdürebilmek uğruna, giderayak terör sorununu çözmeye, PKK’yı siyasallaştırarak dağlardan düzlüğe çekmeye çalışıyor.
Ayrıca o, Irak’ın kuzeyinde Kürt aşiret reislerinin yönettiği ikinci bir İsrail devleti ile petrol ve öteki çıkarlarını garantiye almak amacında.
Senaryolar hazırlıyor. Başoyuncu ABD. Bu senaryoda AKP, DTP, Apoköpeği da önemli roller almış. Tümü de kol kola, omuz omuza, büyük bir dayanışma ve uyum içerisinde çorap örüyorlar Türkiye’nin başına.
ABD, emirler yağdırıyor. Gizli açık planlar yapıyor. AKP’yi dilediği gibi yönlendiriyor.
“Emir demiri keser…” demiş atalarımız. “DTP ile ben görüşmem, çünkü o, PKK’yı terörist olarak tanımıyor” diyen hükümet bir anda “hidayete erip” karar değiştiriyor. DTP ile kapalı kapılar arkasında toplantılar düzenliyor, Apoköpeği ile diyaloga geçiyor. Böylece PKK’yı, DTP’den önce kendisi kabul ediyor. Emir yüksek yerden geliyor çünkü. Emir demiri kesiyor.
Açılımlar, saçılımlar, tarihi fırsat sözleri bunun için havalarda uçuşuyor.
Sessiz ve derinden gidiyorlar. Yavaş yavaş gerçekleştirmeye çalışıyorlar önceden yapılan planları…
Bu nedenle Başbakan bir konuşmasında, “Açılımın hepsi bir anda olmaz, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor…” demişti.
Kendisi PKK’nın varlığını çok önceden hazmettiğini şu sözlerle ortaya koymuştu:
“Şu anda Amerika’nın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım…”
Diyarbakır nerenin merkezi olacak? Neyin yıldızı o?
Elbette Kürdistan’ın.
1993 yılında toplanan “Sürgünde Kürt Parlamentosu” da Diyarbakır’ı başkent olarak ilan etmişti zaten.
ABD, AB de aynı görüşteydi. Yol haritaları çok önceden hazırlanmıştı. Kürdistan, Ermenistan, Pontus devletlerinin yer aldığı Sevr haritaları bu nedenle elden ele dolaşıyordu.
Şimdi AKP Kürt açılımları, Ermeni açılımları ile bu tasarımları yaşama geçirmeye çalışıyor.
“Perdenin arkasında / Meclisin ötesinde / Bin türlü hesap dönüyor…”
Saklı, gizli toplantılar yapılıyor. Tüm dünya ülkelerinde ”terörist” ilan edilen, güç ve değer yitiren PKK’ya itibar kazandırılmaya çalışılıyor.
Bebek katillerinin adı yalaka basında “Barış Elçileri”ne dönüştü.
İlk terörist kafilesi bunun için davullarla zurnalarla karşılandı. Bunun için yargıçlar, savcılar onların ayaklarına gidip, seyyar mahkemeler oluşturdular.
Kınalı yiğitlerimizi şehit eden, topraklarımızı parçalamak isteyen PKK’lı teröristler şimdi ülkemizde cirit atıyorlar. Yaktıkları, yıktıkları, katliam yaptıkları yerlerde nostalji yaşıyorlar.
“Hava kurşun gibi ağır.” İhanet kol geziyor. Ortalık toz duman.
Büyük Atatürk’ün yıllar öncesinden vurguladığı gibi, bugün,
“…Memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içindedirler. Şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid etmişlerdir.
Bebe katili teröristler törenlerle karşılanırken, Türkiye’nin bütünlüğünden yana olan aydın, yurtsever kişiler dört duvar arasında çile çekmektedirler. Bu yolda yaşamını yitirenler olmuştur. İçlerinde hala sağlık savaşımı verenler vardır.
Kürt açılımı, demokratik açılım, halkların kardeşliği palavraları ile birlik ve bütünlüğümüz dinamitlenmiştir. İnsanlar birbirine düşürülmüş, düşmanlık tohumları ekilmiştir. Kardeşçe yaşama duyguları, yerini kutuplaşma duygularına bırakmıştır.
Bu yol çıkmaz yoldur. Bu yol “böl, yönet” kuralını uygulayan emperyalizmin yoludur. Bu yol saltanatlarını ve egemenliklerini sürdürmek isteyen toprak ağalarının, aşiret ve tarikat reislerinin yoludur. Bu yol ABD’nin, APO’nun, Fethullah Gülen’lerin yoludur.
Ne yazık ki son zamanlarda izlenen bu politikalar ile Türk ordusu “”işgal ordusu” muamelesi görmektedir. Mütareke basını ordumuza karşı saldırılarını, tertiplerini, suçlamalarını artırmıştır. İçten ve dıştan yürütülen bu psikolojik harekât karşısında Türk ordusu savunmaya çekilmiştir.
Ama bu böyle devam etmez. Kaybeden taraf elbette tüm dünyada gerileyen, güç yitiren ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri olacaktır.
“Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider / Devrimin şanlı yolunda bir kâğıt gibi erir gider”
Gün gelir hesabı sorulur tüm ihanetlerin…
(ali-eralp@hotmail.com)
Böyle söylemiş halk ozanımız Mahzuni şerif. Sanki bugünleri anlatmış.
Bir başka yiğit ozanımız Nazım Hikmet ise şöyle seslenmiş:
“Hava kurşun gibi ağır / Bağır bağır bağır, bağırıyorum/ Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum…”
Çok kötü günlerden geçiyor sevgili yurdumuz. Meclisi ziyaret etmek isteyen şehit analarının ellerindeki bayraklar girişte “sembol” diye toplattırılıyor. Türk bayrakları meclise sokulmuyor. Anaların, babaların gözleri yaşlı. Katiller el üstünde. Toz duman, pislik kaplamış her yanı.
Eşkıyalar dünyaya hükümdar olmaya çalışıyor.
20. yüzyılın ilk çeyreğindeki gibi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de emperyalizmle yerli ortakları, ülkemizi parçalamak için çabalıyorlar. Yoğun bir çalışma yürütüyorlar.
ABD’nin bir eli Türkiye’de öteki eli Kandil’de. O, ırak’tan çekilirken, savaşan, birbirini yiyen, kaos yaşayan bir ülke bırakmak istemiyor geride.
Kukla Irak hükümetini rahatlatmak, oradaki sömürüsünü ve egemenliğini sürdürebilmek uğruna, giderayak terör sorununu çözmeye, PKK’yı siyasallaştırarak dağlardan düzlüğe çekmeye çalışıyor.
Ayrıca o, Irak’ın kuzeyinde Kürt aşiret reislerinin yönettiği ikinci bir İsrail devleti ile petrol ve öteki çıkarlarını garantiye almak amacında.
Senaryolar hazırlıyor. Başoyuncu ABD. Bu senaryoda AKP, DTP, Apoköpeği da önemli roller almış. Tümü de kol kola, omuz omuza, büyük bir dayanışma ve uyum içerisinde çorap örüyorlar Türkiye’nin başına.
ABD, emirler yağdırıyor. Gizli açık planlar yapıyor. AKP’yi dilediği gibi yönlendiriyor.
“Emir demiri keser…” demiş atalarımız. “DTP ile ben görüşmem, çünkü o, PKK’yı terörist olarak tanımıyor” diyen hükümet bir anda “hidayete erip” karar değiştiriyor. DTP ile kapalı kapılar arkasında toplantılar düzenliyor, Apoköpeği ile diyaloga geçiyor. Böylece PKK’yı, DTP’den önce kendisi kabul ediyor. Emir yüksek yerden geliyor çünkü. Emir demiri kesiyor.
Açılımlar, saçılımlar, tarihi fırsat sözleri bunun için havalarda uçuşuyor.
Sessiz ve derinden gidiyorlar. Yavaş yavaş gerçekleştirmeye çalışıyorlar önceden yapılan planları…
Bu nedenle Başbakan bir konuşmasında, “Açılımın hepsi bir anda olmaz, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor…” demişti.
Kendisi PKK’nın varlığını çok önceden hazmettiğini şu sözlerle ortaya koymuştu:
“Şu anda Amerika’nın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım…”
Diyarbakır nerenin merkezi olacak? Neyin yıldızı o?
Elbette Kürdistan’ın.
1993 yılında toplanan “Sürgünde Kürt Parlamentosu” da Diyarbakır’ı başkent olarak ilan etmişti zaten.
ABD, AB de aynı görüşteydi. Yol haritaları çok önceden hazırlanmıştı. Kürdistan, Ermenistan, Pontus devletlerinin yer aldığı Sevr haritaları bu nedenle elden ele dolaşıyordu.
Şimdi AKP Kürt açılımları, Ermeni açılımları ile bu tasarımları yaşama geçirmeye çalışıyor.
“Perdenin arkasında / Meclisin ötesinde / Bin türlü hesap dönüyor…”
Saklı, gizli toplantılar yapılıyor. Tüm dünya ülkelerinde ”terörist” ilan edilen, güç ve değer yitiren PKK’ya itibar kazandırılmaya çalışılıyor.
Bebek katillerinin adı yalaka basında “Barış Elçileri”ne dönüştü.
İlk terörist kafilesi bunun için davullarla zurnalarla karşılandı. Bunun için yargıçlar, savcılar onların ayaklarına gidip, seyyar mahkemeler oluşturdular.
Kınalı yiğitlerimizi şehit eden, topraklarımızı parçalamak isteyen PKK’lı teröristler şimdi ülkemizde cirit atıyorlar. Yaktıkları, yıktıkları, katliam yaptıkları yerlerde nostalji yaşıyorlar.
“Hava kurşun gibi ağır.” İhanet kol geziyor. Ortalık toz duman.
Büyük Atatürk’ün yıllar öncesinden vurguladığı gibi, bugün,
“…Memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içindedirler. Şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid etmişlerdir.
Bebe katili teröristler törenlerle karşılanırken, Türkiye’nin bütünlüğünden yana olan aydın, yurtsever kişiler dört duvar arasında çile çekmektedirler. Bu yolda yaşamını yitirenler olmuştur. İçlerinde hala sağlık savaşımı verenler vardır.
Kürt açılımı, demokratik açılım, halkların kardeşliği palavraları ile birlik ve bütünlüğümüz dinamitlenmiştir. İnsanlar birbirine düşürülmüş, düşmanlık tohumları ekilmiştir. Kardeşçe yaşama duyguları, yerini kutuplaşma duygularına bırakmıştır.
Bu yol çıkmaz yoldur. Bu yol “böl, yönet” kuralını uygulayan emperyalizmin yoludur. Bu yol saltanatlarını ve egemenliklerini sürdürmek isteyen toprak ağalarının, aşiret ve tarikat reislerinin yoludur. Bu yol ABD’nin, APO’nun, Fethullah Gülen’lerin yoludur.
Ne yazık ki son zamanlarda izlenen bu politikalar ile Türk ordusu “”işgal ordusu” muamelesi görmektedir. Mütareke basını ordumuza karşı saldırılarını, tertiplerini, suçlamalarını artırmıştır. İçten ve dıştan yürütülen bu psikolojik harekât karşısında Türk ordusu savunmaya çekilmiştir.
Ama bu böyle devam etmez. Kaybeden taraf elbette tüm dünyada gerileyen, güç yitiren ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri olacaktır.
“Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider / Devrimin şanlı yolunda bir kâğıt gibi erir gider”
Gün gelir hesabı sorulur tüm ihanetlerin…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz