DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Arama, makul şüphe ve gerçekler

Aşağa gitmek

Arama, makul şüphe ve gerçekler Empty Arama, makul şüphe ve gerçekler

Mesaj tarafından Süheyl BATUM 2010-01-09, 09:58

İnanılması güç bir “toz bulutu içindeyiz.” Çok az kimsenin gerçekte ne olduğu konusunda bilgisi var. Buna son örnek de, “Seferberlik Daire Başkanlığı’nda” yapılan arama. Şimdi günlerdir “devlet sırrının ne olduğu” tartışılıyor, bir bakıyorsunuz biri “ne güzel demokratikleşiyoruz” diyor. İlgili Mahkeme tutmuş; “gizli diye delilleri toplayamazsak, hukuk devleti zarar görür” diyor. Bunu duyan Cumhurbaşkanı “Mahkemeye karşı devlet sırrı olmamalı” diyor. Onu duyan bir gazeteci program yapıyor, “Devlet sırrının mahkemede kullanılması nasıl sağlanabilir” diye. Oysa Cumhurbaşkanı da, diğerleri de, birine sorsalar, öğrenecekler ki, zaten Türk hukukunda “mahkemeye karşı devlet sırrı diye bir şey yok”. CMK’nın 47. maddesi bu noktada çok açık. Pekiyi gerçek ne?

Ceza Muhakemesi Kanunu çok açık. 47. madde; “bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.” Ayrıca 47. madde, bir de “nelerin, hangi bilgilerin devlet sırrı olarak kabul edilebileceğini” açıkça yazmış. Üstelik aynı düzenleme CMK’nın 125. maddesinde de son derece ayrıntılı olarak yine düzenlenmiş. Ve yine 125. maddede; “devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir” diye de açıkça yazmış.

Pekiyi tartışılan ne? Sadece şu: 47. ve 125. maddeye göre, ilgili hâkim bu yetkiyi soruşturma sırasında kullanabilir mi, yoksa dava açıldıktan sonra mı kullanmalıdır? Tartışılan sadece bu teknik hukuk konusu. Bunun dışında “mahkeme inceleyemez” diyen yok. “Neden inceliyor” diyen de yok. “Bunlar devlet sırrı, kimse görmemeli” diyen de yok. Yani Cumhurbaşkanı da, diğerleri de, neyin tartışıldığını anlamamış.Ya da bize öyle yapıyorlar.


***

Ama tartışılması mutlaka gereken başka bir şey daha var. Ve bence bu çok daha önemli: Söz konusu olan hukuksal anlamda “bir arama işlemi.” Yani sizin, benim evimin aranması gibi “bir arama işlemi.” Türk hukukuna göre arama işlemi nasıl ve ne zaman yapılır? CMK’nın 116 ve devamı maddeleri, bu konuda düzenleme getirmiş; “bir şüphelinin veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin elde edilmesi konusunda makul şüphe varsa, arama yapılabilir.” Çok açık. Yani benim ya da sizin bir suç işlediğiniz konusunda makul şüpheler varsa, arama yapılabilir. Pekiyi makul şüphe ne demek? Hukuk ve üstelik İnsan Hakları Mahkemesi kararları, ona da yanıt veriyor; “normal zekâda olan bir kişiyi, objektif bir gözlemciyi, o kişinin suç işlediği konusunda ikna edebilecek ölçüde veriler” demek. Yani evinizin aranması için bile, “objektif bir kişiyi ikna edecek kanıtlar, veriler” gerekli. Arama ancak o zaman yapılabilir.

Şimdi olaya dönelim: Malum, yurt dışından yapılan isimsiz bir ihbar. Diyor ki, “şu anda iki subay, Arınç’a suikast için, evini arıyorlar, ellerinde de adres var.” İki kişi yakalanıyor. O bildiğiniz yok yuttuydu, yok adresi ezberleyememişti. Sonra bakılıyor ki, biraz zayıf kaçtı, şu ekleniyor; “daha başka imzasız ihbarlar ve telefonlar var. Onlara göre de, bu suikast planı, Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu daire başkanlığında hazırlanıyor ve sonra da planları yakıyorlar.” Bir savcı, bunları çok inandırıcı buluyor. Ve üstelik suikastların Genelkurmay tarafından hazırlandığına da kani oluyor. Ve gidiyor bir yargıca. O da inanıyor. Pekiyi arama için “makul şüphe uyandıracak yeterli veriler” gerekli değil mi? Eh o da var(!) Dedim ya, “imzasız ihbarlar, ellerindeki işaretli adresi suyla yutmaya çalışan iki subay ve tabii bir de izleyen arabadan çıkan bahçıvan ve aşçı.” Bunlardan daha etkili, daha geçerli “makul şüphe doğuran, ikna edici veri, delil” olabilir mi? Değil mi ya?

Son husus.... Gerçekten de bu imzasız mektuplar ve telefon ihbarları, Genelkurmay’ın suikastlar planladığı konusunda yeterli ve makul bir şüphe oluşturabilir mi? Ama bu soruya yanıt vermeden önce, Osman Kaçmaz’a, Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’e, Ömer Faruk Eminağaoğlu’na, Osman Paksüt’e, HSYK üyelerine reva görülenleri, baskıları bir düşünün. Şimdi siz yargıç olsanız yeterli görmeyebilir miydiniz?
Süheyl BATUM
Süheyl BATUM
DEMİR ÜYE
DEMİR ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 69
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 27/11/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz