Çukurda buluşan "çukurlar"
1 sayfadaki 1 sayfası
Çukurda buluşan "çukurlar"
Ali İhsan Göğüş, kırklı yılların sonundan beri meslektaşım, dostumdur. Bir ara Bakanım da oldu; ben Basın Yayın Genel Müdürü iken, Göğüş, CHP’den, “basın işlerinden” sorumlu Devlet Bakanı idi. Gaziantepli olması da aramızda gönül bağı idi! Bakanlık bile, dostluğumuza halel getirmedi.
1960 darbesinden sonra Yassıada’dan kurtulduktan sonra, işsiz kaldım. O dönemde, bana her bakımdan destek olan, Özcan Ergüder, Orhan Birgit ve rahmetli Abdi İpekçi ile birlikte, Göğüş de vardı!
Kırklı yılların sonlarında ben Vatan gazetesinde gece sekreterliği yaparken Ali İhsan, Dünya’da Yazı İşleri Müdürü idi. Geceleri haber “teatisi” -alışverişi- yapar, hangi haberleri büyüteceğimizi birbirimize danışırdık. O benden daha tecrübeli idi!
“Teati”, ülke konularında dertleşme “birlikte öfkelenmek” şeklinde, şimdi her gün devam ediyor. Özellikle, yalakaların yazılarını, TV programlarında söylediklerini konuşuyor ve birlikte kızıyoruz.
Alçak-Çukur
Geçen sabah bu programlarda yer alan “malûmlar” için, “Bunlar alçak” dedim. Ali İhsan cevap verdi: “Hayır, yanılıyorsun, alçaklık da bir seviyedir. Bunlar çukur... Çukur!”
Gerçekten de öyle. Aynı çukurda kuyrukları biri birine değiyor! Bu kadar alçakça yazıp konuşmaları karşısında, artık onlara “Ali Kemaller” demeyeceğim; çünkü Onun bir seviyesi vardı; karşılaştırınca, anlaşılıyor!
Orhan Karaveli’nin Ali Kemal hakkındaki kitabını okuyunca, Ali Kemal’in Milli Mücadele hakkında ve İngilizlerle işbirliği hususunda yaptığı vahim hataları gafletle, “ülke yararına olur” diye yaptığı anlaşılıyor. Zamanında Milli Mücadeleye verdiği zarar gerçek ve affedilemez. Ama herhalde, linç edilmeyi hak etmemişti. Eğer, böyle ölmeyip de, yaşasa idi, İstiklal Mahkemesinde yargılanır, “Yüzelliliklerle” birlikte sürgün edilir ve sonra da Refik Halit, Refii Cevat gibi, ülkeye döner; “Biz yanılmışız, Mustafa Kemal’i ve Mücadelesini anlamamışız” derdi.
Ama bugünküler, öyle değiller. Önce, ihanetleri, muhakkak bir bedel karşılığı! Cumhuriyete ve Türk Ordusuna karşı, sönmez kinleri var. Asla pişman olmazlar, olmuyorlar.
Bakın, Mümtaz’er Türköne, bir programda, Vahdettin’in Kuvvayı Milliye’ye karşı gönderdiği “Kuvvayı İnzibatiye de, Türk Ordusu idi” dedi!
En kötüsü bazı aydınlar “bilimi” alçaklıklarına alet ediyorlar! Bir zamanlar “Besleme Basın” denirdi; bunlar düpedüz, içeriden ve dışarıdan “besleniyorlar!”
İhanetin son perdesi
Şimdi ihanetlerinin son perdesi; İktidarla Ordu arasındaki, “gerginliğin”, hiç olmazsa biraz hafifletilmesi yolunda, Erdoğan ve Başbuğ mülakatından sonra, bir umut emaresi belirdi. Ülkenin huzurunu, gerçekten isteyenlerin memnun olmaları ve bu çabaları desteklemeleri gerekir. Ama bu, çoğu iktidara bağlı gazete ve TV kanallarında köşe ve program tutanlar “bırakışmayı”, Başbuğ’un olumlu tutumunu, Ordunun yenilgisi sayıyor ve “değişim başladı, Ordunun vesayeti bitti” diye zafer naraları atıyorlar! TSK’nın ortadan kalkmasını, ağır silahlı bir “Nizam-ı Cedit” kurulmasını isterler.
Hazırlıklarını da yapıyorlar!
Bazıları da, ordunun muhtemel bir çatışmada etkisi kalmayınca, yerine BM’nin, ABD’nin, AB’nin müdahale etmesini isterler. PKK’nın, bölücülerin başarısını isterler!
Erdoğan, Genelkurmaydan memnun ayrılmış. Generali ikna ettiği için mi? Orduya saygı ve sevgisini “arz ederken” yandaşlarının, yalakaların “Orduyu dize getirdik. Saf dışı bıraktık” demelerine karşı onlara, “Hiç olmazsa bir süre dilinizi tutun” demez. Bana kalırsa yandaşları onun zımni icazetiyle Orduya vurmaya devam ediyorlar.
Hesaba katmadıkları bir şey var; aslanlar, kurtlar, üzerlerine gidilince pençelerini gösterirler!
1960 darbesinden sonra Yassıada’dan kurtulduktan sonra, işsiz kaldım. O dönemde, bana her bakımdan destek olan, Özcan Ergüder, Orhan Birgit ve rahmetli Abdi İpekçi ile birlikte, Göğüş de vardı!
Kırklı yılların sonlarında ben Vatan gazetesinde gece sekreterliği yaparken Ali İhsan, Dünya’da Yazı İşleri Müdürü idi. Geceleri haber “teatisi” -alışverişi- yapar, hangi haberleri büyüteceğimizi birbirimize danışırdık. O benden daha tecrübeli idi!
“Teati”, ülke konularında dertleşme “birlikte öfkelenmek” şeklinde, şimdi her gün devam ediyor. Özellikle, yalakaların yazılarını, TV programlarında söylediklerini konuşuyor ve birlikte kızıyoruz.
Alçak-Çukur
Geçen sabah bu programlarda yer alan “malûmlar” için, “Bunlar alçak” dedim. Ali İhsan cevap verdi: “Hayır, yanılıyorsun, alçaklık da bir seviyedir. Bunlar çukur... Çukur!”
Gerçekten de öyle. Aynı çukurda kuyrukları biri birine değiyor! Bu kadar alçakça yazıp konuşmaları karşısında, artık onlara “Ali Kemaller” demeyeceğim; çünkü Onun bir seviyesi vardı; karşılaştırınca, anlaşılıyor!
Orhan Karaveli’nin Ali Kemal hakkındaki kitabını okuyunca, Ali Kemal’in Milli Mücadele hakkında ve İngilizlerle işbirliği hususunda yaptığı vahim hataları gafletle, “ülke yararına olur” diye yaptığı anlaşılıyor. Zamanında Milli Mücadeleye verdiği zarar gerçek ve affedilemez. Ama herhalde, linç edilmeyi hak etmemişti. Eğer, böyle ölmeyip de, yaşasa idi, İstiklal Mahkemesinde yargılanır, “Yüzelliliklerle” birlikte sürgün edilir ve sonra da Refik Halit, Refii Cevat gibi, ülkeye döner; “Biz yanılmışız, Mustafa Kemal’i ve Mücadelesini anlamamışız” derdi.
Ama bugünküler, öyle değiller. Önce, ihanetleri, muhakkak bir bedel karşılığı! Cumhuriyete ve Türk Ordusuna karşı, sönmez kinleri var. Asla pişman olmazlar, olmuyorlar.
Bakın, Mümtaz’er Türköne, bir programda, Vahdettin’in Kuvvayı Milliye’ye karşı gönderdiği “Kuvvayı İnzibatiye de, Türk Ordusu idi” dedi!
En kötüsü bazı aydınlar “bilimi” alçaklıklarına alet ediyorlar! Bir zamanlar “Besleme Basın” denirdi; bunlar düpedüz, içeriden ve dışarıdan “besleniyorlar!”
İhanetin son perdesi
Şimdi ihanetlerinin son perdesi; İktidarla Ordu arasındaki, “gerginliğin”, hiç olmazsa biraz hafifletilmesi yolunda, Erdoğan ve Başbuğ mülakatından sonra, bir umut emaresi belirdi. Ülkenin huzurunu, gerçekten isteyenlerin memnun olmaları ve bu çabaları desteklemeleri gerekir. Ama bu, çoğu iktidara bağlı gazete ve TV kanallarında köşe ve program tutanlar “bırakışmayı”, Başbuğ’un olumlu tutumunu, Ordunun yenilgisi sayıyor ve “değişim başladı, Ordunun vesayeti bitti” diye zafer naraları atıyorlar! TSK’nın ortadan kalkmasını, ağır silahlı bir “Nizam-ı Cedit” kurulmasını isterler.
Hazırlıklarını da yapıyorlar!
Bazıları da, ordunun muhtemel bir çatışmada etkisi kalmayınca, yerine BM’nin, ABD’nin, AB’nin müdahale etmesini isterler. PKK’nın, bölücülerin başarısını isterler!
Erdoğan, Genelkurmaydan memnun ayrılmış. Generali ikna ettiği için mi? Orduya saygı ve sevgisini “arz ederken” yandaşlarının, yalakaların “Orduyu dize getirdik. Saf dışı bıraktık” demelerine karşı onlara, “Hiç olmazsa bir süre dilinizi tutun” demez. Bana kalırsa yandaşları onun zımni icazetiyle Orduya vurmaya devam ediyorlar.
Hesaba katmadıkları bir şey var; aslanlar, kurtlar, üzerlerine gidilince pençelerini gösterirler!
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz