DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Demokrasiyi yıpratıp alkışlatıyorlar

Aşağa gitmek

Demokrasiyi yıpratıp alkışlatıyorlar Empty Demokrasiyi yıpratıp alkışlatıyorlar

Mesaj tarafından Can ATAKLI 2010-01-11, 11:30

Sevgili okurlar; bugün sizlerle bazı temel demokrasi kavramları üzerine sohbet etmek istiyorum. Çünkü son dönemlerde demokrasi ve hukuk öylesine istismar ediliyor ve demokrasi adına öyle girişimlerde bulunuluyor ki bu konulara duyarsız kitleler popülist söylemlerden etkilenerek üstelik bu yanlışları alkışlar duruma getiriliyor.

Köşk’teki zirve

Geçen hafta biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül devletin erklerini bir öğle yemeğinde buluşturdu. Bu yemekli toplantı belli bir medya tarafından kamuoyuna “zirvede uyum” olarak sunuldu. Demokrasinin vazgeçilmezi olan “kuvvetler ayrılığı” prensibini tam algılamayanlar bu manzaradan çok hoşnut kaldılar.

Sergilenen manzara

Oysa amaç farklıydı. Cumhurbaşkanı “kuvvetlerin” en tepe noktalarını toplayarak “devletin uyum içinde çalıştığını” göstermek isterken aslında “iktidar bunların hepsinin üstündedir, kontrol ondadır” mesajını vermeye çalışıyordu. Bu tavrın demokrasiyle ilgisi yok aslında.

Güçler dengesi

Demokrasiyi oluşturan güçler “yargı, yasama ve yürütme” olarak üçe ayrılır. Bu üç güç, yapının temel direkleridir ve birbirlerine üstünlükleri yoktur. Hepsinin görevi farklıdır, ama biri diğerinden aldığı emir ve talimatlarla iş yapmaz. Anayasa ve yasalarla belirlenen işlevlerini yerine getirirler.

Yargı

Eğer bir ülkede hukuk düzeni güçlü temellere oturmamışsa ve bağımsız değilse o ülkede demokrasiden söz edilemez. Bu nedenle temel ayaklardan yargı hiçbir siyasi baskı ve telkinin etkisinde kalmadan bağımsız olarak çalışır, kararlarını da Türk milleti adına alır.

Yüksek mahkemeler

İktidarın güdümündeki çevreler ısrarla yüksek yargının bağımsızlığından ve anayasal konumundan rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Basit mantıkla kitleleri etkilemek için de “Seçilmiş 400 kişinin iradesi nasıl olur da 10 kişi ile değiştirilebilir” diyorlar. Bu demokratik kültürden geçmiş kimsenin tenezzül bile etmeyeceği bir popülizmdir.

Tüm dünyada böyle

Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde yüksek mahkemeler o ülkenin anayasasında belirlenen felsefeyi korumak ve kollamakla yükümlüdür. Konu 400’e karşı 10 kişinin gücü değil, o ülkenin rejimi ve anayasası ile ilgilidir. Yüksek mahkemeler kararlarını alırken kişisel görüş ve düşüncelerini bir kenara bırakırlar.

ABD’den bir örnek

İkide bir “demokrasi cenneti” olarak sunulan ABD’den daha önce de yazdığım bir örneği vermek istiyorum. Bir eyalet referandum yaparak ortaöğretim kurumlarında ağırlıklı olarak İncil’e dayanan bir eğitim sistemini kabul ediyor. Ancak Amerikan Yüksek Mahkemesi (Anayasa Mahkemesi) kararı iptal etti ve çok çarpıcı bir gerekçe belirtti.

Yüzde 98 bile olsa

Mahkeme kararında “Yaygın eğitimin dini kurallara göre olmayacağı bu devleti ayakta tutan bir unsurdur. Referandumda yüzde 98 çıksa bile Amerika’da hiç kimsenin bu kuralı değiştirmeye hakkı yoktur” denildi. Yüz binlerce kişinin “evet” oyu verdiği bir karar 7 kişinin “Anayasa’yı uygulaması” nedeniyle yok sayılmış oldu.

Yasama

Demokratik düzenin bir temel direği de yasamadır. Yasama yani halk oyuyla seçilenler meclisi, kanunları çıkarır ve yürütmeyi (hükümeti) bunların uygulanması konusunda denetler. Hükümetler icraatlarından dolayı Meclis’e karşı sorumludur. Hükümetleri (seçim dışında) devirme hakkı ve sorumluluğu sadece Meclis’tedir.

Yürütme

Diğer temel direk de hükümettir. Bizde hükümetler genellikle yasama meclisine seçilenler arasından oluşur. Ancak Başbakan hariç diğer bakanların Meclis üyesi olmaları bir koşul değildir. Hükümet yasama meclisinin çıkardığı kanunları, hak ve eşitlikleri göz önünde bulundurarak hukuk düzenine uygun biçimde uygulamakla yükümlüdür.

Kimse üstte değil

Temel yapıyı oluşturan bu üç güç birbirinin asla üstünde ya da emrinde değildir. Bu nedenle örneğin yürütmenin başı diğer güçlere emir ve talimat veremez. Cumhurbaşkanı ise bu erklerin, devlet düzeninde bir arızaya neden olmamak için “uyum içinde” çalışmalarını düzenlemekle yükümlüdür. Ancak bu uyum farklı bir anlamdadır.

Uyum ne demektir?

Yine düz mantıkla anlatılınca kuvvetler arası uyum deyince hepsinin aynı doğrultuda, birbirlerinin işlerini kolaşlaştırır biçimde çalışmaları gerektiği anlaşılıyor. Oysa kuvvetler ayrılığı demek bu değildir. Bu kurumlar bir diğerinin işini kolaylaştırmak için değil denetlemek için vardır. Bu nedenle ortak toplantılar yaparak ortak kararlar almaları demokrasiye de terstir.

Vesayet tartışmaları

İşte bu noktada üzerinde önemle durulması gereken bir durum ortaya çıkıyor. Bugünkü iktidar ve yandaşları her fırsatta “vesayetten” söz ediyorlar. Çünkü demokrasinin temelini oluşturan güçler dengesinden şiddetle rahatsızlar. Demokrasiyi sadece “sayısal” üstünlük olarak gören zihniyet yürütmenin her isediğini yapabileceğini savunuyor.

Her istenen yapılamaz

Oysa zaten güçler dengesi hükümet olanlar güçlerini halktan aldıkları söylemiyle her istediklerini yapamasınlar diye kurulmuştur. Meclis’teki sayısal üstünlüğüne güvenen iktidar bunu “milli irade” diye tanımlayarak diğer temel direkleri “yapılanlara engel olan kurumlar” olarak sunmaktadır. Bu da bilinçsiz kitleler tarafından alkışlanmaktadır.

Erkler zirvesi olmaz

Ve gelelim uyum zirvesine. Cumhurbaşkanı’nın “erkler zirvesi” düzenlemesi doğru değildir. Birbirini denetlemekle görevli kurumların sanki her şeyi ortak yapıyormuş gibi gösterilmesi ve bundan yarar umulması en başta demokrasiye zarar verir. Ne yazık ki yürütmenin başı da bu durumdan yararlanmaya ve hükümeti (Başbakan’ı) ülkenin tek hâkimi ve otoritesi gibi sunmaya çalışmakta.

Ve dördüncü güç

Gerçek demokratik ülkelerde bu üç kuvvetin yanında basın da dördüncü güç olarak tanımlanır. Çünkü basın (medya) her üç gücün de çalışmasını denetlemek, görülen yanlışları ortaya koymak ve eleştirmek durumundadır. Demokratik ülkelerde medya eleştiri ve muhalefet görevini üstlenir. Oysa Türkiye’de dördüncü güçten söz etmek mümkün değildir.

Bendensin ya da değilsin

Bugünkü iktidar her konuda olduğu gibi medyayı da “benden olanlar ve olmayanlar” diye ayırmaktan çekinmiyor. İktidarın yanındaki medya da denetim ve eleştiri mekanizmasını çalıştırmak yerine “ortak plan yapmak ve uygulamakla” görevli kılıyor kendisini. İşte demokrasiye en ağır darbe de burada vuruluyor.

Merkez partisi lideri

Sevgili okurlar; geçen hafta yazdığım merkezde bir alternatif yazısı gerçekten büyük ilgi gördü. O günden bu yana yağmur gibi “lider adayı ismi” geliyor. Belli ki parlamentoda temsil edilen sağda ve soldaki mevcut partilerin dışında bir altenatifin çıkması pek çok kişinin özlemi.

Amaç siyasi temsil

Tabii şunu da belirtmeliyim: Elbette bir siyasi organizatör gibi lider arayışı içinde değilim ki bu haddim de değil. Meclis’te tüm siyasi görüşlerin yani gerçek milli iradenin temsili için yüzde 10 barajını aşacak yapılara ihtiyaç olduğu kesin. Bunu aşabilmek için yakın görüşlerin kişisel ihtirasları bir yana bırakıp bir araya gelmesi şart.

Düşük oyla iktidar

İlk seçimlerde Meclis’e bir siyasi hareketin daha girmesiyle “düşük oyla büyük çoğunluk sağlama” dönemi de bitmiş olacak. Gerçi her siyasi parti baraja takılanlar sayesinde bu rüyayı görüyor ve bu nedenle barajın kaldırılması için çaba harcamıyor ama, artık demokrasiyi zorlayan bu sistem de bitmeli. Hepinize iyi haftalar dilerim...
Can ATAKLI
Can ATAKLI
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz