İnsanı anlamak...
1 sayfadaki 1 sayfası
İnsanı anlamak...
Sorum şu: Atatürk’ün “hayat damarlarından biri” olarak nitelediği sanat ve kültür hayatımızda ne kadar yer tutuyor?
Dünya edebiyatı denilen o muazzam birikimi, insanın doğayla arasına koyduğu o derinleşme çabasını, kendini tanıma mücadelesini nereye yerleştireceğiz?
Homeros, Dante, Cervantes, Shakespeare, Yunus Emre, Mevlânâ, Moliére, Stendhal, Balzac, Flaubert, Dostoyevski, Tolstoy insanlık için ne ifade ediyor?
Daha doğrusu eğer bu yazarların kitapları olmasaydı, insanlık düşüncesi aynı noktaya gelebilir miydi?
İnsan bireyi ve toplum, sadece bilimle açıklanamaz. Hele sosyal bilimlerdeki emekleme dönemlerinin, toplumları açıklamada yetersiz kaldığını hepimiz biliyoruz. İnsan psikolojisinin ve toplum yapılanmasının, matematik kesinlikle ele gelmeyen, formüllere dökülemeyen alacakaranlık bir bölgesi var.
İşte edebiyat o bölgeyi aydınlatarak, bizim kendimizi daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor. Mesela Dostoyevski olmasaydı, insan psikolojisi hakkındaki bilgi ve sezgilerimiz eksik kalırdı. 19. yüzyıl Fransa’sında yaşayanları, toplumun bir yere doğru akışını ve sistemi, Balzac’ın romanları kadar iyi anlatan hiçbir yaratı yoktur. Ne bilimsel çalışmalar, ne tarih kitapları, ne de üniversite tezleri...
Balzac’ı okumadan o dönemi anlayamazsınız. Çünkü büyük romancı, siyasal görüşleri ne kadar yanlış olursa olsun, parmak uçlarından kalemine akan müthiş bir sezgiyle, içinde yaşadığı toplumu anlatabilmişti.
Cervantes, kahraman şövalyeler çağı ortadan kalktıktan sonra hayaller içindeki Don Kişot ile bizi evrensel bir iç hesaplaşmaya sürükledi. Ancak onun muazzam eserinden sonra hepimiz, geceleri yastığa başımızı koyup hayallere daldığımızda Don Kişot, gündüzün acı gerçekleriyle karşılaştığımız zaman ise kurnaz Sanço Panza olduğumuzu kavrayabildik.
Antik dönemde Sisam Adası’nda buluşan bilim adamları, filozoflar ve sanatçılar, sanatla bilim arasındaki ilişkileri incelemişlerdi. Ve vardıkları sonuç, bir düzlemde, bilim ile sanatın iç içe girdiği ve aynı şey olduğuydu. Hatta “matematik sessiz bir müziktir” demişlerdi o zaman.
Sanat ve bilim ilişkisini bütün büyük beyinler kavrar. Einstein bu yüzden “Hayal gücü bilgiden önemlidir” diyebilmiştir. Ve o büyük beyin sanatla bilimi öyle bir skalada seyretmiştir ki şunu da eklemiştir:
“Doğru olan her formül, içinde mutlaka estetik güzellik barındırır.”
Dünya edebiyatı denilen o muazzam birikimi, insanın doğayla arasına koyduğu o derinleşme çabasını, kendini tanıma mücadelesini nereye yerleştireceğiz?
Homeros, Dante, Cervantes, Shakespeare, Yunus Emre, Mevlânâ, Moliére, Stendhal, Balzac, Flaubert, Dostoyevski, Tolstoy insanlık için ne ifade ediyor?
Daha doğrusu eğer bu yazarların kitapları olmasaydı, insanlık düşüncesi aynı noktaya gelebilir miydi?
İnsan bireyi ve toplum, sadece bilimle açıklanamaz. Hele sosyal bilimlerdeki emekleme dönemlerinin, toplumları açıklamada yetersiz kaldığını hepimiz biliyoruz. İnsan psikolojisinin ve toplum yapılanmasının, matematik kesinlikle ele gelmeyen, formüllere dökülemeyen alacakaranlık bir bölgesi var.
İşte edebiyat o bölgeyi aydınlatarak, bizim kendimizi daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor. Mesela Dostoyevski olmasaydı, insan psikolojisi hakkındaki bilgi ve sezgilerimiz eksik kalırdı. 19. yüzyıl Fransa’sında yaşayanları, toplumun bir yere doğru akışını ve sistemi, Balzac’ın romanları kadar iyi anlatan hiçbir yaratı yoktur. Ne bilimsel çalışmalar, ne tarih kitapları, ne de üniversite tezleri...
Balzac’ı okumadan o dönemi anlayamazsınız. Çünkü büyük romancı, siyasal görüşleri ne kadar yanlış olursa olsun, parmak uçlarından kalemine akan müthiş bir sezgiyle, içinde yaşadığı toplumu anlatabilmişti.
Cervantes, kahraman şövalyeler çağı ortadan kalktıktan sonra hayaller içindeki Don Kişot ile bizi evrensel bir iç hesaplaşmaya sürükledi. Ancak onun muazzam eserinden sonra hepimiz, geceleri yastığa başımızı koyup hayallere daldığımızda Don Kişot, gündüzün acı gerçekleriyle karşılaştığımız zaman ise kurnaz Sanço Panza olduğumuzu kavrayabildik.
Antik dönemde Sisam Adası’nda buluşan bilim adamları, filozoflar ve sanatçılar, sanatla bilim arasındaki ilişkileri incelemişlerdi. Ve vardıkları sonuç, bir düzlemde, bilim ile sanatın iç içe girdiği ve aynı şey olduğuydu. Hatta “matematik sessiz bir müziktir” demişlerdi o zaman.
Sanat ve bilim ilişkisini bütün büyük beyinler kavrar. Einstein bu yüzden “Hayal gücü bilgiden önemlidir” diyebilmiştir. Ve o büyük beyin sanatla bilimi öyle bir skalada seyretmiştir ki şunu da eklemiştir:
“Doğru olan her formül, içinde mutlaka estetik güzellik barındırır.”
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz