Polis Akademisi
1 sayfadaki 1 sayfası
Polis Akademisi
“Polis Akademisi”, bir Amerikan TV komedi dizisi! Ankara’daki “Polis Akademisi”, Polis Yüksek Okulu ise, en hafif tabiriyle, bir “garabet”! Bu, İçişleri Bakanlığı’na bağlı ve kontrolü altındaki “irfan yuvasının” çoğu öğretim üyeleri, Atatürk Cumhuriyetine ve TSK’ya açıkça düşman ve malûm gazete ve TV kanallarındaki köşe ve koltuklarından her gün, vicdansızca saldıran, malûm basının yazarları! Akademi’nin Başkanı da konuşmalarından belli!
Türk Polislerine, Atatürkçülük aşılamaları gereken, bu “irfan yuvasındaki” o hocalar eğer öğrencilerine, yazdıkları ve söyledikleri gibi “dersler” veriyor, Atatürk ve Ordu düşmanlığı telkin ediyorlarsa, gelecekte “Polislerimizin” hangi kafa ve eğilimde olacaklarını -olduklarını- “gerisini” - “ilerisini” varın siz tahmin edin.
Bu “polisler”, kesinlikle bizim hata ve sevaplarıyla tanıdığımız “polisler değil”. Bir başka oldukları, Ergenekon baskın ve sorgulamalarındaki tavırlarıyla ortaya çıkmıştı; Ankara’da, Çukurambar ve Kirazlıdere’de, askerlere sanki düşmanmış gibi davranmalarından ve onlarla adeta çatışmaya girmelerinden belli oldu! Bunlar herhalde “Polis Akademisi” yetiştirmeleri. Ne var ki, bu TV komedisinde olduğu gibi komik değil, çok feci! Ve bu polisler şimdi İktidar tarafından ağır silahlarla -ağır makineli tüfeklerle, havan topları, roket atarlarla- teçhiz edilecek. Niçin? Kime karşı? Ve acıdır sorması; maazallah bir çatışma çıkarsa, hangi taraftan?
Farkındalar mı?
Radikal gazetesinde Murat Yetkin, Polis Akademisi öğretmenlerinden ve Taraf köşe yazarlarından Önder Aytaç’a ve yazılarına dikkati çekti.
Aytaç son yazısında, Başbakanı sorguya çekmekten öte takaza ediyor. Devletten maaşlı ve Polis Akademisi hocası Aytaç, Yetkin’in deyimiyle, Emniyet ve İçişleri bünyesindeki iç kamplaşmalar ve hesaplaşmalar konusunda değil, hükümetin Ergenekon soruşturması ve Kürt açılımı bağlamında yeterince ‘cesur’ davranmadığı, malum çevrelerin de “mızrak ucu”.
Aytaç, 2 Kasım 2009’da yayımlanan yazısında; Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yeteri kadar cesur olmamakla suçlamış ve yazısını şöyle bitirmişti: “Kurda merhamet, yalnızca onun iştahını artırır. Öldüğünüzde sizin için ‘merhumu nasıl bilirdiniz’ diye sorduklarında; korkak, ürkek, pısırık ve çekingendi(ler). O yüzden tarihi sorumluluklarını yerine getir(e)medi(ler) denmesini istemezsiniz değil mi?”
Gene Yetkin dikkati çekiyor; Aytaç’ın bu yazısının üzerinden, PKK’nın kanlı Reşadiye saldırısı, Emniyet bünyesinde üst düzey yöneticilerin koltuklarına mal olan soruşturmalar, Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatması, KCK operasyonlarının yeniden başlaması ve eski DTP’li bazı belediye başkanlarının PKK’nın şehir örgütlenmesinin parçası olma suçlamasıyla içeri alınması, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik tertip iddiasıyla TSK mensuplarının gözaltına alınması, yargının bu kovuşturma dolayısıyla TSK’nın en gizli bölümlerinden Seferberlik Dairesine uzanması, askerin itirazının mahkeme tarafından ‘Suç şüphesi varsa gizlilik olmaz, ama yalnızca şüphelenilen suç araştırılmalı’ yargısıyla geri çevrilmesi vb. oluyor!
İki ay kadar bir süreye sığan bu gelişmelerin ardından Aytaç’ın 4 Ocak 2010’daki yazısı; “Erdoğan, Atalay... Ve Emniyet’in Hacı Müdürü (t)(s)anık mı?” başlıklı makalesi. Bu makalede de, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımını ve Ergenekon soruşturmasını neredeyse tavsatmakla suçlanıyor, Başbakan Erdoğan’ın onu görevde tutması eleştiriliyor!
Aytaç bu yazısının son paragrafında da sormuş: “Hükümetin demokratik açılım konusunda kaybolan prestijini yeniden toparlayabilmesi için, atılabilecek en somut adım, deneyimli, bölgeyi çok iyi bilen, cevval, sosyal, diyaloğa aç, pozitif enerjili yeni bir adam!”
Aytaç’ın Atalay’ın yerine getirilmesini istediği İçişleri Bakanı, ya da Koordinatör olmasını istediği kişi acaba kimdir?
Ben de Yetkin’le birlikte merak ediyorum; Aytaç’ın makalelerini, Başbakan Erdoğan da okuyor mu? Benim asıl sorum, Erdoğan ve Atalay bugünkü “Polis Akademisinin”nasıl bir akademi, öğretmenlerinin de kimler, hangi taraftan olduklarının farkındalar mı? Eğer farkındalarsa, bunun devamına göz yumuyorlarsa, bu gafletten de öte bir vaka!
Türk Polislerine, Atatürkçülük aşılamaları gereken, bu “irfan yuvasındaki” o hocalar eğer öğrencilerine, yazdıkları ve söyledikleri gibi “dersler” veriyor, Atatürk ve Ordu düşmanlığı telkin ediyorlarsa, gelecekte “Polislerimizin” hangi kafa ve eğilimde olacaklarını -olduklarını- “gerisini” - “ilerisini” varın siz tahmin edin.
Bu “polisler”, kesinlikle bizim hata ve sevaplarıyla tanıdığımız “polisler değil”. Bir başka oldukları, Ergenekon baskın ve sorgulamalarındaki tavırlarıyla ortaya çıkmıştı; Ankara’da, Çukurambar ve Kirazlıdere’de, askerlere sanki düşmanmış gibi davranmalarından ve onlarla adeta çatışmaya girmelerinden belli oldu! Bunlar herhalde “Polis Akademisi” yetiştirmeleri. Ne var ki, bu TV komedisinde olduğu gibi komik değil, çok feci! Ve bu polisler şimdi İktidar tarafından ağır silahlarla -ağır makineli tüfeklerle, havan topları, roket atarlarla- teçhiz edilecek. Niçin? Kime karşı? Ve acıdır sorması; maazallah bir çatışma çıkarsa, hangi taraftan?
Farkındalar mı?
Radikal gazetesinde Murat Yetkin, Polis Akademisi öğretmenlerinden ve Taraf köşe yazarlarından Önder Aytaç’a ve yazılarına dikkati çekti.
Aytaç son yazısında, Başbakanı sorguya çekmekten öte takaza ediyor. Devletten maaşlı ve Polis Akademisi hocası Aytaç, Yetkin’in deyimiyle, Emniyet ve İçişleri bünyesindeki iç kamplaşmalar ve hesaplaşmalar konusunda değil, hükümetin Ergenekon soruşturması ve Kürt açılımı bağlamında yeterince ‘cesur’ davranmadığı, malum çevrelerin de “mızrak ucu”.
Aytaç, 2 Kasım 2009’da yayımlanan yazısında; Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yeteri kadar cesur olmamakla suçlamış ve yazısını şöyle bitirmişti: “Kurda merhamet, yalnızca onun iştahını artırır. Öldüğünüzde sizin için ‘merhumu nasıl bilirdiniz’ diye sorduklarında; korkak, ürkek, pısırık ve çekingendi(ler). O yüzden tarihi sorumluluklarını yerine getir(e)medi(ler) denmesini istemezsiniz değil mi?”
Gene Yetkin dikkati çekiyor; Aytaç’ın bu yazısının üzerinden, PKK’nın kanlı Reşadiye saldırısı, Emniyet bünyesinde üst düzey yöneticilerin koltuklarına mal olan soruşturmalar, Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatması, KCK operasyonlarının yeniden başlaması ve eski DTP’li bazı belediye başkanlarının PKK’nın şehir örgütlenmesinin parçası olma suçlamasıyla içeri alınması, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik tertip iddiasıyla TSK mensuplarının gözaltına alınması, yargının bu kovuşturma dolayısıyla TSK’nın en gizli bölümlerinden Seferberlik Dairesine uzanması, askerin itirazının mahkeme tarafından ‘Suç şüphesi varsa gizlilik olmaz, ama yalnızca şüphelenilen suç araştırılmalı’ yargısıyla geri çevrilmesi vb. oluyor!
İki ay kadar bir süreye sığan bu gelişmelerin ardından Aytaç’ın 4 Ocak 2010’daki yazısı; “Erdoğan, Atalay... Ve Emniyet’in Hacı Müdürü (t)(s)anık mı?” başlıklı makalesi. Bu makalede de, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımını ve Ergenekon soruşturmasını neredeyse tavsatmakla suçlanıyor, Başbakan Erdoğan’ın onu görevde tutması eleştiriliyor!
Aytaç bu yazısının son paragrafında da sormuş: “Hükümetin demokratik açılım konusunda kaybolan prestijini yeniden toparlayabilmesi için, atılabilecek en somut adım, deneyimli, bölgeyi çok iyi bilen, cevval, sosyal, diyaloğa aç, pozitif enerjili yeni bir adam!”
Aytaç’ın Atalay’ın yerine getirilmesini istediği İçişleri Bakanı, ya da Koordinatör olmasını istediği kişi acaba kimdir?
Ben de Yetkin’le birlikte merak ediyorum; Aytaç’ın makalelerini, Başbakan Erdoğan da okuyor mu? Benim asıl sorum, Erdoğan ve Atalay bugünkü “Polis Akademisinin”nasıl bir akademi, öğretmenlerinin de kimler, hangi taraftan olduklarının farkındalar mı? Eğer farkındalarsa, bunun devamına göz yumuyorlarsa, bu gafletten de öte bir vaka!
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz