İsrail olayında suçun büyüğü bizim elçimizde!
1 sayfadaki 1 sayfası
İsrail olayında suçun büyüğü bizim elçimizde!
İsrail’in Türkiye Büyükelçisi’ni ve dolayısıyla ülkemizi aşağılaması büyük gürültü yarattı...
İsrail’in aşırı milliyetçi Dışişleri Bakanı Lieberman’ın planladığı tezgâh, Tel Aviv Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’un İsrail Parlamentosu’na davet edilmesiyle başladı...
Lieberman’ın yardımcısı Danny Ayalon, kameraların çekim yaptığı koridorda Çelikkol’u dakikalarca ayakta bekletti...
Daha sonra odaya aldı ve çekyata oturttu...
Fotoğraf çeken gazetecilere İbranice, “Biz yüksekte oturuyoruz, o alçakta... Masada da sadece bizim bayrağımız var. Ve bakın, hiçbirimiz gülmüyoruz” dedi...
Gazetelerimiz de bu “kumpas” ı dün milliyetçi duygularla manşetlere taşıdı:
VATAN: “Küstahlık!”
Milliyet: “Sersemlik!”
Sabah: “Alçak tezgâh!”
Star: “Alçak diplomasi!”
Bugün: “Alçakça diplomasi!”
Posta: “Haddinizi bilin!”
Yeni Şafak: “Alçak ve ahlaksız!”
Vakit: “Küstah Siyonist!”
***
Tamam; İsrail Dışişleri Bakanlığı bu hakaretlerin hepsini hak ediyor...
Küstahlar, sersemler, alçaklar...
Hızımı almışken En Büyük Devlet Büyüğü’nün çok sevdiği bir hakareti de ben ekleyeyim:
Şerefsizler!
İyi de...
Onlara bu küstahlığı, alçaklığı, sersemliği yapma fırsatını verenin hiç mi suçu yok?
Büyükelçi Oğuz Çelikkol, bu olayda sütten çıkmış ak kaşık mı?
Hayır...
Bana göre bu iğrenç provokasyonda asıl suçlu o!
Çünkü otuz yıllık bir diplomat gibi değil de odacı gibi davrandı...
Diplomatik kurallara aldırış etmedi...
Koridorda uzun süre beklerken sadece ezik ezik kameralara gülümsemekle yetindi...
“Bu nezaketsiziliği ülkem adına kabul edemem” diyerek çekip gidemedi!
Boynunu eğdi, aktörü kılındığı filmin çekilmesine izin verdi...
Yetmedi, odaya girince kendisine gösterilen çekyata oturdu...
İsrailliler mahkeme heyeti gibi yukarıda, o sanık gibi aşağıdaydı, bundan bile rahatsız olmadı!
O kadar kabullenmişti ki durumunu, çekyatın önüne ilişip, saygıda kusur etmedi...
Arkasına yaslanmayı bile akıl edemedi!
Masada Türk bayrağı olmadığının ise farkında bile değildi...
Kendisinin rezil olması, ezilmesi, bükülmesi sadece kendisini ilgilendirir...
Ama o, bu tavırlarıyla Türkiye’yi rezil etti, boynumuzu büktü, onurumuzu yaraladı!
***
Bu nedenle bu skandal, İsrail’in dileyeceği bir kuru özürle kapatılamaz...
Asıl özür dilemesi gereken Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol ile böylesine liyakattan yoksun birini o göreve getiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dur!
Onlar için özür dileme yolu da bellidir:
İstifa!
Tabii bu da ülkemiz için olmayacak duaya amin demektir!
*****
GÜNÜN SORUSU
Jandarma’nın örtülü ödeneğinden 7 milyon liralık “dinleme cihazı” alınmasıyla ilgili soruşturma genişliyor...
Jandarma’nın örtülü ödeneğinin şeffaf hale gelmesi, bir gün örneğin Başbakanlık örtülü ödeneğinin de incelenebileceği anlamına gelir mi?
******
‘Şok’ kararmış... Haydi canım!
Selahattin Duman sayfa yaptığı günlerde iki günde bir “şok” sözcüğünü kullanmaktan o kadar sıkılmış ki; bir gün yazı işlerinin ortasında, “Şoksuz haber istiyorum arkadaş” diye bağırmış...
Ama bizim meslektaşlar bu kötü alışkanlıktan bir türlü vazgeçemiyor...
Ne zaman önemli bir gelişmeye kısa bir başlık arasalar çözümü buluyorlar:
“Şok!”
Dün yine böyle bir “şok” haber günüydü:
Bütün televizyonlar, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında geçici olarak yurt dışına çıkma yasağı getirilmesini, “şok karar” alt yazısıyla izleyicilerine duyurdu...
Oysa bu haber o kadar “beklenen ve sıradan bir gelişme”ydi ki, bunu daha bir gün önce Osman Baydemir, “Her an benimle ilgili bir gelişme olabilir” diye duyurmuştu...
***
Sözüm bütün “editör” arkadaşlara:
Osman Baydemir’e yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi değil, ettiği onca sivri söze ve tahriklere karşın bugüne kadar hiçbir şey yapılmaması “şok” haberdir...
Hepinize “şoksuz” haberler dilerim!
İsrail’in aşırı milliyetçi Dışişleri Bakanı Lieberman’ın planladığı tezgâh, Tel Aviv Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’un İsrail Parlamentosu’na davet edilmesiyle başladı...
Lieberman’ın yardımcısı Danny Ayalon, kameraların çekim yaptığı koridorda Çelikkol’u dakikalarca ayakta bekletti...
Daha sonra odaya aldı ve çekyata oturttu...
Fotoğraf çeken gazetecilere İbranice, “Biz yüksekte oturuyoruz, o alçakta... Masada da sadece bizim bayrağımız var. Ve bakın, hiçbirimiz gülmüyoruz” dedi...
Gazetelerimiz de bu “kumpas” ı dün milliyetçi duygularla manşetlere taşıdı:
VATAN: “Küstahlık!”
Milliyet: “Sersemlik!”
Sabah: “Alçak tezgâh!”
Star: “Alçak diplomasi!”
Bugün: “Alçakça diplomasi!”
Posta: “Haddinizi bilin!”
Yeni Şafak: “Alçak ve ahlaksız!”
Vakit: “Küstah Siyonist!”
***
Tamam; İsrail Dışişleri Bakanlığı bu hakaretlerin hepsini hak ediyor...
Küstahlar, sersemler, alçaklar...
Hızımı almışken En Büyük Devlet Büyüğü’nün çok sevdiği bir hakareti de ben ekleyeyim:
Şerefsizler!
İyi de...
Onlara bu küstahlığı, alçaklığı, sersemliği yapma fırsatını verenin hiç mi suçu yok?
Büyükelçi Oğuz Çelikkol, bu olayda sütten çıkmış ak kaşık mı?
Hayır...
Bana göre bu iğrenç provokasyonda asıl suçlu o!
Çünkü otuz yıllık bir diplomat gibi değil de odacı gibi davrandı...
Diplomatik kurallara aldırış etmedi...
Koridorda uzun süre beklerken sadece ezik ezik kameralara gülümsemekle yetindi...
“Bu nezaketsiziliği ülkem adına kabul edemem” diyerek çekip gidemedi!
Boynunu eğdi, aktörü kılındığı filmin çekilmesine izin verdi...
Yetmedi, odaya girince kendisine gösterilen çekyata oturdu...
İsrailliler mahkeme heyeti gibi yukarıda, o sanık gibi aşağıdaydı, bundan bile rahatsız olmadı!
O kadar kabullenmişti ki durumunu, çekyatın önüne ilişip, saygıda kusur etmedi...
Arkasına yaslanmayı bile akıl edemedi!
Masada Türk bayrağı olmadığının ise farkında bile değildi...
Kendisinin rezil olması, ezilmesi, bükülmesi sadece kendisini ilgilendirir...
Ama o, bu tavırlarıyla Türkiye’yi rezil etti, boynumuzu büktü, onurumuzu yaraladı!
***
Bu nedenle bu skandal, İsrail’in dileyeceği bir kuru özürle kapatılamaz...
Asıl özür dilemesi gereken Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol ile böylesine liyakattan yoksun birini o göreve getiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dur!
Onlar için özür dileme yolu da bellidir:
İstifa!
Tabii bu da ülkemiz için olmayacak duaya amin demektir!
*****
GÜNÜN SORUSU
Jandarma’nın örtülü ödeneğinden 7 milyon liralık “dinleme cihazı” alınmasıyla ilgili soruşturma genişliyor...
Jandarma’nın örtülü ödeneğinin şeffaf hale gelmesi, bir gün örneğin Başbakanlık örtülü ödeneğinin de incelenebileceği anlamına gelir mi?
******
‘Şok’ kararmış... Haydi canım!
Selahattin Duman sayfa yaptığı günlerde iki günde bir “şok” sözcüğünü kullanmaktan o kadar sıkılmış ki; bir gün yazı işlerinin ortasında, “Şoksuz haber istiyorum arkadaş” diye bağırmış...
Ama bizim meslektaşlar bu kötü alışkanlıktan bir türlü vazgeçemiyor...
Ne zaman önemli bir gelişmeye kısa bir başlık arasalar çözümü buluyorlar:
“Şok!”
Dün yine böyle bir “şok” haber günüydü:
Bütün televizyonlar, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında geçici olarak yurt dışına çıkma yasağı getirilmesini, “şok karar” alt yazısıyla izleyicilerine duyurdu...
Oysa bu haber o kadar “beklenen ve sıradan bir gelişme”ydi ki, bunu daha bir gün önce Osman Baydemir, “Her an benimle ilgili bir gelişme olabilir” diye duyurmuştu...
***
Sözüm bütün “editör” arkadaşlara:
Osman Baydemir’e yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi değil, ettiği onca sivri söze ve tahriklere karşın bugüne kadar hiçbir şey yapılmaması “şok” haberdir...
Hepinize “şoksuz” haberler dilerim!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz