İki dakika konuşabilirsin ama sonra...
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
İki dakika konuşabilirsin ama sonra...
Geçenlerde Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bahçeşehir Üniversitesi’ne gelmiş. Televizyonda izledim. Öğrenciler protesto etmeye başladı. Ve Bakan da, protesto eden öğrencilere; “iki dakika hakkınız var, bu AB standardı” diye karşılık verdi. Ancak öğrenciler iki dakika sonunda da protestolarına devam ettiler. Ve ondan sonra da artık maalesef sık sık görmeye alıştığımız bir durum tekrarlandı. Güvenlik güçleri (Bakan’la gelen) ve Bakan’ın korumaları protesto eden öğrencilerin üzerine saldırdılar. Onları döve döve salondan çıkardılar...
Son yıllarda sık sık görmeye başladığımız bu davranış biçiminin “çağdaş demokrasilere” kesinlikle uygun olmadığını düşünüyordum. Ama Sayın Başmüzakereci duruma açıklık getirmiş; “AB standardına uygun olarak, 2 dakika protesto hakkı olurmuş.” Öyle diyor.
Peki sonrası? İki dakikadan sonra ne oluyor? Benim bildiğim AB ülkelerinde, iki dakika sonra “yer misin yemez misin faslı” yani dayak faslı yok. Ama bizde,ilgili Bakan baktı, protestolar ya da şikayetler iki dakikadan fazla sürüyor. Hemen polisler ya da korumalar sürecin kendilerine düşen kısmını başlatıyorlar. İki dakika konuş, sonra beş dakika biz döveriz. Anlaşılan bu kısım, AB ile AKP iktidarının yarattığı sentez oluyor. Öyle olması gerek. Bu sentezin AB kısmı iki dakika şikâyet ya da protesto etme bölümü. Geri kalan dayak kısmı ise, AKP iktidarının bulduğu, yarattığı ve “demokrasiler tarihine armağan ettiği sentez bölümü.”
Bu AB - AKP sentezini sürekli görüyoruz. Tekel işçileri kendilerine reva görülen muameleyi, bir Bakan’ın “üçte bir ücrete çalışmayı kabul etmezseniz, dışarıda bekleyen binlerce aç, açık var, işi onlara veririz” demesini beğenmiyorlar, insafsız buluyorlar. Yürüyor, protesto ediyorlar. İktidar “iki dakika bekliyor”. Sonra... Sonrası malum, polisler, coplar, dayaklar, biber gazları, soğuk su sıkmalar, yaralananlar, düşenler, yerlerde sürüklenenler, sulara atılanlar. Yani AKP iktidarının kattığı kısım; “dayak cennetten çıkmadır” kısmı.
Sadece tekel işçileri mi? Demiryolcular yürüyor, aynısı. İtfaiyeciler yürüyor, aynısı. Eczacılar yürüyor, aynısı. Kamu çalışanları yürüyor, aynısı. Hatırlayın, fındık üreticileri, fındık fiyatlarını protesto edip, yürümek istemişlerdi, neler oldu? İki yıl önce 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçilere yapılanları hatırlamıyor musunuz. Hani yerlerde tekmelenenleri.
İktidar, bazen protesto sürecinin iki dakika sürmesini bile istemiyor, kızıyor. O zaman dayak kısmı daha erken başlıyor. Hatırlayın, Milletin Meclisinde, Şehit Anaları Derneği Başkanı’nın konuşmasına çok kızdılar, ve şikâyet iki dakika bile devam edemedi. Ağzını, burnunu tıkayıp götürdüler. Yine hatırlayın, televizyonlarda izlediniz, Engelliler Derneği’nin Başkanı’na da “iki dakikayı” çok gördüler. Ağzını burnunu sıkıp, kollarına girip, uçurdular. Başbakan’a karşı iki dakika konuşmaya çalışan çiftçiyi de hatırlarsınız, hani “anasını da alıp gitmek zorunda kalan çiftçiyi.” Yollarda “Başbakanım” ya da “Cumhurbaşkanım” dediği anda, apar topar gözaltına alınan ya da önce dövülüp sonra gözaltına alınanları da.
***
Bu “AB - AKP sentezine yani iki dakika konuş sonra beş dakika döveriz” uygulamasını, liberal(!) aydınların(!) ya da Başbakan’ın deyimi ile silahşorların, çağdaş demokrasi ile nasıl bağdaştırabildiklerini çok merak ediyordum. Ama Sayın Başmüzakereci’nin söylediğini duyunca anladım. Malum, körün fili tarif etmesi hikâyesini bilirsiniz. Biri kuyruğunu tutar, ona göre tarif edermiş, biri dişini, biri burnunu. Anlaşılan bizde de, liberal aydınlar(!) sadece baştaki 2 dakikalık bölüme bakıyorlar. Sadece onu görüyorlar. Ve “demokrasinin çok güzel işlediğini” zannediyorlar. Ya da bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Ama malum kör ve fil hikâyesi. Yoksa koca aydınlar yanılacak değil ya.
Son yıllarda sık sık görmeye başladığımız bu davranış biçiminin “çağdaş demokrasilere” kesinlikle uygun olmadığını düşünüyordum. Ama Sayın Başmüzakereci duruma açıklık getirmiş; “AB standardına uygun olarak, 2 dakika protesto hakkı olurmuş.” Öyle diyor.
Peki sonrası? İki dakikadan sonra ne oluyor? Benim bildiğim AB ülkelerinde, iki dakika sonra “yer misin yemez misin faslı” yani dayak faslı yok. Ama bizde,ilgili Bakan baktı, protestolar ya da şikayetler iki dakikadan fazla sürüyor. Hemen polisler ya da korumalar sürecin kendilerine düşen kısmını başlatıyorlar. İki dakika konuş, sonra beş dakika biz döveriz. Anlaşılan bu kısım, AB ile AKP iktidarının yarattığı sentez oluyor. Öyle olması gerek. Bu sentezin AB kısmı iki dakika şikâyet ya da protesto etme bölümü. Geri kalan dayak kısmı ise, AKP iktidarının bulduğu, yarattığı ve “demokrasiler tarihine armağan ettiği sentez bölümü.”
Bu AB - AKP sentezini sürekli görüyoruz. Tekel işçileri kendilerine reva görülen muameleyi, bir Bakan’ın “üçte bir ücrete çalışmayı kabul etmezseniz, dışarıda bekleyen binlerce aç, açık var, işi onlara veririz” demesini beğenmiyorlar, insafsız buluyorlar. Yürüyor, protesto ediyorlar. İktidar “iki dakika bekliyor”. Sonra... Sonrası malum, polisler, coplar, dayaklar, biber gazları, soğuk su sıkmalar, yaralananlar, düşenler, yerlerde sürüklenenler, sulara atılanlar. Yani AKP iktidarının kattığı kısım; “dayak cennetten çıkmadır” kısmı.
Sadece tekel işçileri mi? Demiryolcular yürüyor, aynısı. İtfaiyeciler yürüyor, aynısı. Eczacılar yürüyor, aynısı. Kamu çalışanları yürüyor, aynısı. Hatırlayın, fındık üreticileri, fındık fiyatlarını protesto edip, yürümek istemişlerdi, neler oldu? İki yıl önce 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçilere yapılanları hatırlamıyor musunuz. Hani yerlerde tekmelenenleri.
İktidar, bazen protesto sürecinin iki dakika sürmesini bile istemiyor, kızıyor. O zaman dayak kısmı daha erken başlıyor. Hatırlayın, Milletin Meclisinde, Şehit Anaları Derneği Başkanı’nın konuşmasına çok kızdılar, ve şikâyet iki dakika bile devam edemedi. Ağzını, burnunu tıkayıp götürdüler. Yine hatırlayın, televizyonlarda izlediniz, Engelliler Derneği’nin Başkanı’na da “iki dakikayı” çok gördüler. Ağzını burnunu sıkıp, kollarına girip, uçurdular. Başbakan’a karşı iki dakika konuşmaya çalışan çiftçiyi de hatırlarsınız, hani “anasını da alıp gitmek zorunda kalan çiftçiyi.” Yollarda “Başbakanım” ya da “Cumhurbaşkanım” dediği anda, apar topar gözaltına alınan ya da önce dövülüp sonra gözaltına alınanları da.
***
Bu “AB - AKP sentezine yani iki dakika konuş sonra beş dakika döveriz” uygulamasını, liberal(!) aydınların(!) ya da Başbakan’ın deyimi ile silahşorların, çağdaş demokrasi ile nasıl bağdaştırabildiklerini çok merak ediyordum. Ama Sayın Başmüzakereci’nin söylediğini duyunca anladım. Malum, körün fili tarif etmesi hikâyesini bilirsiniz. Biri kuyruğunu tutar, ona göre tarif edermiş, biri dişini, biri burnunu. Anlaşılan bizde de, liberal aydınlar(!) sadece baştaki 2 dakikalık bölüme bakıyorlar. Sadece onu görüyorlar. Ve “demokrasinin çok güzel işlediğini” zannediyorlar. Ya da bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Ama malum kör ve fil hikâyesi. Yoksa koca aydınlar yanılacak değil ya.
Süheyl BATUM- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 69
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 27/11/08
Geri: İki dakika konuşabilirsin ama sonra...
Akp yaptik oldu yasalari ve islerinden sonra,Dedik oldu söylemlerini görüyoruz.Iki dakika protesto süresinide Egemen Bagis tan duydum.Bunu hemen yasallastirmazlarsa sasarim protesto süresi 2 dakika:) Ozaman Tekel iscileri yandi.
Ayse- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 29
Yaş : 56
ŞEHİR : Yurtdisi
Meslek : Cocuk egitimi anaokulu ögretmeni
Öğrenim Durumu : Yüksekokul
Ruh Halim :
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 03/03/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz