Bir de neyi oylayacağımızı öğrenebilsek!
1 sayfadaki 1 sayfası
Bir de neyi oylayacağımızı öğrenebilsek!
Kendine has “demokrasimiz”, tam gaz “daha da kendine has” bir hal almaya devam ediyor...
İçişleri Bakanı’nın dünkü “açıklayamamalarından” sonra “demokrasi açılımı”nda bir aşama daha kaydettik hamdolsun!
Fakat şimdi bir de “referandum” sürecine girdik...
Bunu da En Büyük Devlet Büyüğü’müzden öğrendik...
Beyefendi buyurmuş ki:
“Türkiye referandumlara alışsın...”
Emriniz olur Sayın Büyüğüm de...
Keşke; neyi referanduma götüreceğinizi de açıklasaydınız...
“Madde sayısı az olan bir anayasa değişikliği paketini...”
İyi de hangi maddeler var o pakette?
Bu soru sorulmamış kendisine... Ama sorulsaydı vereceği yanıt belli:
“Onu da referandumda öğrenirsiniz... Bu kadar çok demokrasi olmaz ki kardeşim...”
***
Mevcut durum şu:
Ne olduğu belli olmayan “demokratik açılım” geldi, Anayasa değişikliğine dayandı...
İktidarın, bu değişiklikleri Meclis’ten tek başına geçirecek gücü yok...
Ama o, kararlı...
Meclis’ten geçiremezlerse, halka geçirtecekler!
Yani referanduma götürecekler...
Peki; o zaman halkın neyi “geçireceğini” bilmesi gerekmez mi?
O değişikliklerin aylar öncesinden tartışmaya açılması doğru olmaz mı?
Katılımcı demokrasi, bunu gerektirmez mi?
***
Kim ne derse desin,
“Bilmediğimiz bir demokrasi açılımını açmak, neyi değiştireceğimizi bilmeden referandum için sandık başına gideceğimizi öğrenmek”, AKP iktidarına özgü bir demokrasi anlayışıdır...
Böyle bir uygulama, bazılarının çok tartıştığı “sivil diktatörlüklerde” bile olmaz...
Çünkü onlar hiç olmazsa, “diktatörlüklerini” açıkça yürütürler...
“Halkın desteğini arkalarına almış” gibi görünmeye çalışmazlar..
Bu yüzden bizdeki “sivil diktatörlük falan” değil; başka bir şey de...
Söylesem bir türlü, söylemesem bir türlü!
***
HAWAII!
Bölücübaşı, İmralı Cezaevi’nden yayınladığı “Militanlara Sesleniş” bildirisinde, yine cezaevi koşullarından yakınmış ve huysuz bir ihtiyar gibi her şeyden dert yanmış...
“Kendimi kuyunun dibinde gibi hissediyorum.”
“Nefessiz kalıyorum.”
“Uyuyamıyorum.”
“Basınç yüksek...”
Bu sözlerin anlamı belli:
Tokat’taki kalleş saldırıdan sonra bıçak gibi kesilen gösterilerin yeniden başlaması için tabanına işaret veriyor...
Bizim iktidar da çok demokrat olduğu için; bu “Harekete geçin” talimatının dışarıya sızmasını önlemiyor...
***
Emriniz olur beyefendi?
Aramızda para toplayıp sizi Hawaii’ye tatile göndermemizi de ister misiniz?
***
GÜNÜN SORUSU
10. İdare Mahkemesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin metrobüs ücretlerine yaptığı zammı “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle iptal etmiş...
Kadir Topbaş, aylardır haksız yere alınan zam farklarını yolculara iade etmek için ne yapmayı düşünüyor?
***
Muhalefet ediyorsan... Olacak, olacak o kadar!
Radyo Televizyon Üst Kurulu, sanatçı Levent Kırca’ya ceza yağırdırmış...
Çünkü Kırca, 14 Kasım 2009 günü yayınlanan “Olacak O Kadar” adlı programda PKK’lıların Habur’dan ellerini kollarını sallayarak girmelerini mizah yoluyla eleştirmiş...
“Öpüşün Barışın” adlı skeçte hâkim rolündeki Levent Kırca, silahlı saldırı ve tecavüz gibi suçlardan yargılananlara ceza vermiyor ve mağdur ile sanıkları “Bunlar ufak şeyler, hadi bakayım, öpüşün barışın” diyerek serbest bırakıyormuş.
Daha sonra da Habur’da serbest bırakılan PKK’lıları kastederek, “On binlerce insanı katledenler, zafer kazanmış kahraman gibi karşılanıyor. Fak-Fuk Fon’dan yararlanıyor. Onlar suçsuzsa, o zaman bunlarınki hiç suç değil” diyormuş...
Sen misin bunu diyen?
RTÜK, programın yayınlandığı kanalı cezaya boğmuş!
***
Hani; “sivil diktatörlüğü” tartışıyoruz ya...
Alın size fırından yeni çıkmış bir örnek:
Hangi “diktatör” olmayan iktidar, bu kadarcık eleştiride bulunan mizah sanatçısını cezalandırmaya kalkışabilir?
***
Aydınlar sussun; gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, sendikacılar, hak arayan işçiler, karikatüristler, tiyatrocular sussun...
Susmayanlar susturulsun!
Bunun adı da “demokrasi” olsun...
Uzun söze gerek yok:
Susanlara yuh olsun!
İçişleri Bakanı’nın dünkü “açıklayamamalarından” sonra “demokrasi açılımı”nda bir aşama daha kaydettik hamdolsun!
Fakat şimdi bir de “referandum” sürecine girdik...
Bunu da En Büyük Devlet Büyüğü’müzden öğrendik...
Beyefendi buyurmuş ki:
“Türkiye referandumlara alışsın...”
Emriniz olur Sayın Büyüğüm de...
Keşke; neyi referanduma götüreceğinizi de açıklasaydınız...
“Madde sayısı az olan bir anayasa değişikliği paketini...”
İyi de hangi maddeler var o pakette?
Bu soru sorulmamış kendisine... Ama sorulsaydı vereceği yanıt belli:
“Onu da referandumda öğrenirsiniz... Bu kadar çok demokrasi olmaz ki kardeşim...”
***
Mevcut durum şu:
Ne olduğu belli olmayan “demokratik açılım” geldi, Anayasa değişikliğine dayandı...
İktidarın, bu değişiklikleri Meclis’ten tek başına geçirecek gücü yok...
Ama o, kararlı...
Meclis’ten geçiremezlerse, halka geçirtecekler!
Yani referanduma götürecekler...
Peki; o zaman halkın neyi “geçireceğini” bilmesi gerekmez mi?
O değişikliklerin aylar öncesinden tartışmaya açılması doğru olmaz mı?
Katılımcı demokrasi, bunu gerektirmez mi?
***
Kim ne derse desin,
“Bilmediğimiz bir demokrasi açılımını açmak, neyi değiştireceğimizi bilmeden referandum için sandık başına gideceğimizi öğrenmek”, AKP iktidarına özgü bir demokrasi anlayışıdır...
Böyle bir uygulama, bazılarının çok tartıştığı “sivil diktatörlüklerde” bile olmaz...
Çünkü onlar hiç olmazsa, “diktatörlüklerini” açıkça yürütürler...
“Halkın desteğini arkalarına almış” gibi görünmeye çalışmazlar..
Bu yüzden bizdeki “sivil diktatörlük falan” değil; başka bir şey de...
Söylesem bir türlü, söylemesem bir türlü!
***
HAWAII!
Bölücübaşı, İmralı Cezaevi’nden yayınladığı “Militanlara Sesleniş” bildirisinde, yine cezaevi koşullarından yakınmış ve huysuz bir ihtiyar gibi her şeyden dert yanmış...
“Kendimi kuyunun dibinde gibi hissediyorum.”
“Nefessiz kalıyorum.”
“Uyuyamıyorum.”
“Basınç yüksek...”
Bu sözlerin anlamı belli:
Tokat’taki kalleş saldırıdan sonra bıçak gibi kesilen gösterilerin yeniden başlaması için tabanına işaret veriyor...
Bizim iktidar da çok demokrat olduğu için; bu “Harekete geçin” talimatının dışarıya sızmasını önlemiyor...
***
Emriniz olur beyefendi?
Aramızda para toplayıp sizi Hawaii’ye tatile göndermemizi de ister misiniz?
***
GÜNÜN SORUSU
10. İdare Mahkemesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin metrobüs ücretlerine yaptığı zammı “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle iptal etmiş...
Kadir Topbaş, aylardır haksız yere alınan zam farklarını yolculara iade etmek için ne yapmayı düşünüyor?
***
Muhalefet ediyorsan... Olacak, olacak o kadar!
Radyo Televizyon Üst Kurulu, sanatçı Levent Kırca’ya ceza yağırdırmış...
Çünkü Kırca, 14 Kasım 2009 günü yayınlanan “Olacak O Kadar” adlı programda PKK’lıların Habur’dan ellerini kollarını sallayarak girmelerini mizah yoluyla eleştirmiş...
“Öpüşün Barışın” adlı skeçte hâkim rolündeki Levent Kırca, silahlı saldırı ve tecavüz gibi suçlardan yargılananlara ceza vermiyor ve mağdur ile sanıkları “Bunlar ufak şeyler, hadi bakayım, öpüşün barışın” diyerek serbest bırakıyormuş.
Daha sonra da Habur’da serbest bırakılan PKK’lıları kastederek, “On binlerce insanı katledenler, zafer kazanmış kahraman gibi karşılanıyor. Fak-Fuk Fon’dan yararlanıyor. Onlar suçsuzsa, o zaman bunlarınki hiç suç değil” diyormuş...
Sen misin bunu diyen?
RTÜK, programın yayınlandığı kanalı cezaya boğmuş!
***
Hani; “sivil diktatörlüğü” tartışıyoruz ya...
Alın size fırından yeni çıkmış bir örnek:
Hangi “diktatör” olmayan iktidar, bu kadarcık eleştiride bulunan mizah sanatçısını cezalandırmaya kalkışabilir?
***
Aydınlar sussun; gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, sendikacılar, hak arayan işçiler, karikatüristler, tiyatrocular sussun...
Susmayanlar susturulsun!
Bunun adı da “demokrasi” olsun...
Uzun söze gerek yok:
Susanlara yuh olsun!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz