Genel yayın müdürleri: Hepinizi 'otosansür' uygulamaya çağırıyorum!
1 sayfadaki 1 sayfası
Genel yayın müdürleri: Hepinizi 'otosansür' uygulamaya çağırıyorum!
Ağca denilen katilin serbest bırakılmasından sonra dün muhabirlerin ve kameramanların birbirlerini çiğnercesine görüntü ve haber almaya çalıştıklarını izlemişsinizdir...
Bu görüntüler, gazetecilik mesleğinde bazı şeyleri sorgulama zamanının geldiğini gösteriyor...
Duyuyoruz; sözüm ona bazı gazeteler Ağca’ya anılarını anlatması için inanılmaz paralar teklif etmiş...
Türk ve İtalyan televizyoncular, hatta Hollywood yapımcıları peşindeymiş...
Hayatı boyunca iki tuğlayı üst üste koymamış, sadece kan dökmüş bir adamın ödüllendirilmesidir bu...
Onun kişiliğinde, kötülüğün özendirilmesidir!
***
Peki; böyle bir adamın söyleyeceği sözler “haber niteliği” taşımaz mı?
Taşır elbette...
Bugüne kadar ürettiği ve eminim ki bundan sonra da üreteceği saçma senaryolar, insanların ilgisini çekmez mi?
Tabii ki çeker...
İşte; “gazetecilik mesleğinin sorgulanması gereken kuralları” da tam bu noktada ortaya çıkıyor:
Gazeteci; toplumsal sorumluluğundan hareket ederek, “kötülüğün reklamını yapmama” hakkını kullanamaz mı?
Daha doğrusu kullanması gerekmez mi?
***
Bütün meslektaşlarıma, en çok da gazetelerin ve televizyonların yayın yönetmenlerine bir çağrıda bulunuyorum:
Eğer rahmetli Abdi İpekçi’nin anısına biraz olsun saygı duyuyorsanız, muhabirlerinize izlettirmeyin bu katili...
Yarın yapması beklenen “basın toplantısı şovu”na kimseyi göndermeyin!
Nereye gittiğini, kiminle görüştüğünü, ne dediğini, bundan sonra ne yapmayı planladığını öğrenmeye çalışmayın...
Bu katil “yokmuş” gibi davranın...
Tek satır haber vermeyin, fotoğraf koymayın!
Onun, “Abdi İpekçi’nin kanı” üzerinden para kazanmasına...
Kahramanlaşmasına...
Geçmiş hakkında pek de bir fikri olmayan çocukları etkilemesine izin vermeyin...
“Kan ve kötülük üzerinden para kazanması”na alet olmayın!
***
Hayatı boyunca “sansür”le mücadele etmiş bir kalem emekçisi olarak, sizden istediğim şeyin adının “otosansür” olduğunun farkındayım elbette...
Ama...
Bu katilin üzerinden kazanacağız rating’in ve tirajın, başımıza yeni “kötülükler” getirmesinden korkuyorum...
Bazı saf ve aşırı milliyetçi çocukların gazetelerinizi okuyup, televizyonlarınızı izleyerek, “Ağca gibi olma” hevesine kapılmalarından endişe ediyorum...
İşte bu yüzden, kendi adıma söz veriyorum ki...
Bu katil hakkında, bundan sonra tek satır yazmayacağım!
Esin kaynağı olacağı filmi izlemeyeceğim!
Yazacağı uyduruk kitabı almayacağım!
Ekranda belirdiği anda, kanalı değiştireceğim!
Beni Abdi İpekçi’den mahrum bıraktığı için onu hiç ama hiç affetmeyeceğim!
***
Haydi; Sayın Genel Yayın Yönetmenleri:
Siz de biraz olsun borçlu hissediyorsanız kendinizi, eski “meslektaşınıza...”
En azından onun adını duydukça hâlâ içiniz yanıyorsa benim gibi...
Gelin çağrıma uyun:
Vefanın ve sorumlu gazeteciliğin ne demek olduğunu, dünyaya gösterin!
***
GÜNÜN SORUSU
Devletin anlı şanlı şirketlerden bu yıl alacağı Kurumlar Vergisi tutarı 20 milyar, sadece akaryakıt ve doğal gaz kullananlardan alacağı ÖTV ise 30.6 milyar liraymış...
Vergi adaleti dedikleri şey bu mu oluyor?
***
Polis mahkeme kararına direnerek suç işliyor!
Neredeyse bir aydır Ankara’da eşi benzeri görülmemiş bir “skandal” yaşanıyor...
Polis, mahkemenin “görüldükleri yerde alınıp getirilecekler” dediği eski DTP’li yeni BDP’li milletvekillerini, bir türlü mahkemeye götürmüyor!
Hepsine tek tek “koruma” hizmeti bile veriyor; ama onları görmüyor...
Hangi binaya saat kaçta girip çıktıklarını not ediyor; ama yakalamıyor!
Attıkları nutukları polis kamerasıyla çekiyor; ama alıp mahkemeye götürmüyor!
Böylece; mahkemenin emrini yerine getirmiyor...
Mahkemeyi, yasaları, adaleti yok sayıyor!
Belli ki İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla, “Aman demokratik açılım süreci yara almasın” diyerek, bile bile görevini ihmal ediyor ve suç işliyor!
***
Ankara Emniyet Müdürü...
Emniyet Genel Müdürü...
Mahkeme kararını yerine getirmemenizin nedenini anlatmanın zamanı gelmedi mi?
Yoksa hukuk devletinden polis devletine geçtik de haberimiz mi olmadı?
Bu görüntüler, gazetecilik mesleğinde bazı şeyleri sorgulama zamanının geldiğini gösteriyor...
Duyuyoruz; sözüm ona bazı gazeteler Ağca’ya anılarını anlatması için inanılmaz paralar teklif etmiş...
Türk ve İtalyan televizyoncular, hatta Hollywood yapımcıları peşindeymiş...
Hayatı boyunca iki tuğlayı üst üste koymamış, sadece kan dökmüş bir adamın ödüllendirilmesidir bu...
Onun kişiliğinde, kötülüğün özendirilmesidir!
***
Peki; böyle bir adamın söyleyeceği sözler “haber niteliği” taşımaz mı?
Taşır elbette...
Bugüne kadar ürettiği ve eminim ki bundan sonra da üreteceği saçma senaryolar, insanların ilgisini çekmez mi?
Tabii ki çeker...
İşte; “gazetecilik mesleğinin sorgulanması gereken kuralları” da tam bu noktada ortaya çıkıyor:
Gazeteci; toplumsal sorumluluğundan hareket ederek, “kötülüğün reklamını yapmama” hakkını kullanamaz mı?
Daha doğrusu kullanması gerekmez mi?
***
Bütün meslektaşlarıma, en çok da gazetelerin ve televizyonların yayın yönetmenlerine bir çağrıda bulunuyorum:
Eğer rahmetli Abdi İpekçi’nin anısına biraz olsun saygı duyuyorsanız, muhabirlerinize izlettirmeyin bu katili...
Yarın yapması beklenen “basın toplantısı şovu”na kimseyi göndermeyin!
Nereye gittiğini, kiminle görüştüğünü, ne dediğini, bundan sonra ne yapmayı planladığını öğrenmeye çalışmayın...
Bu katil “yokmuş” gibi davranın...
Tek satır haber vermeyin, fotoğraf koymayın!
Onun, “Abdi İpekçi’nin kanı” üzerinden para kazanmasına...
Kahramanlaşmasına...
Geçmiş hakkında pek de bir fikri olmayan çocukları etkilemesine izin vermeyin...
“Kan ve kötülük üzerinden para kazanması”na alet olmayın!
***
Hayatı boyunca “sansür”le mücadele etmiş bir kalem emekçisi olarak, sizden istediğim şeyin adının “otosansür” olduğunun farkındayım elbette...
Ama...
Bu katilin üzerinden kazanacağız rating’in ve tirajın, başımıza yeni “kötülükler” getirmesinden korkuyorum...
Bazı saf ve aşırı milliyetçi çocukların gazetelerinizi okuyup, televizyonlarınızı izleyerek, “Ağca gibi olma” hevesine kapılmalarından endişe ediyorum...
İşte bu yüzden, kendi adıma söz veriyorum ki...
Bu katil hakkında, bundan sonra tek satır yazmayacağım!
Esin kaynağı olacağı filmi izlemeyeceğim!
Yazacağı uyduruk kitabı almayacağım!
Ekranda belirdiği anda, kanalı değiştireceğim!
Beni Abdi İpekçi’den mahrum bıraktığı için onu hiç ama hiç affetmeyeceğim!
***
Haydi; Sayın Genel Yayın Yönetmenleri:
Siz de biraz olsun borçlu hissediyorsanız kendinizi, eski “meslektaşınıza...”
En azından onun adını duydukça hâlâ içiniz yanıyorsa benim gibi...
Gelin çağrıma uyun:
Vefanın ve sorumlu gazeteciliğin ne demek olduğunu, dünyaya gösterin!
***
GÜNÜN SORUSU
Devletin anlı şanlı şirketlerden bu yıl alacağı Kurumlar Vergisi tutarı 20 milyar, sadece akaryakıt ve doğal gaz kullananlardan alacağı ÖTV ise 30.6 milyar liraymış...
Vergi adaleti dedikleri şey bu mu oluyor?
***
Polis mahkeme kararına direnerek suç işliyor!
Neredeyse bir aydır Ankara’da eşi benzeri görülmemiş bir “skandal” yaşanıyor...
Polis, mahkemenin “görüldükleri yerde alınıp getirilecekler” dediği eski DTP’li yeni BDP’li milletvekillerini, bir türlü mahkemeye götürmüyor!
Hepsine tek tek “koruma” hizmeti bile veriyor; ama onları görmüyor...
Hangi binaya saat kaçta girip çıktıklarını not ediyor; ama yakalamıyor!
Attıkları nutukları polis kamerasıyla çekiyor; ama alıp mahkemeye götürmüyor!
Böylece; mahkemenin emrini yerine getirmiyor...
Mahkemeyi, yasaları, adaleti yok sayıyor!
Belli ki İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla, “Aman demokratik açılım süreci yara almasın” diyerek, bile bile görevini ihmal ediyor ve suç işliyor!
***
Ankara Emniyet Müdürü...
Emniyet Genel Müdürü...
Mahkeme kararını yerine getirmemenizin nedenini anlatmanın zamanı gelmedi mi?
Yoksa hukuk devletinden polis devletine geçtik de haberimiz mi olmadı?
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz