Ağca'nın patronu Kenan Evren'di
1 sayfadaki 1 sayfası
Ağca'nın patronu Kenan Evren'di
Türkiye, 1970'lerin ortasından itibaren sağ-sol diye iki kampa bölünmüştü. Bu bölünme; kabaca, dünyadaki sosyalist ve kapitalist sisteme denk düşüyordu. Sosyalist sistemin lideri Sovyetler Birliği'nin güneyden kuşatan kapitalizmin lideri ABD için Türkiye bir koçbaşı gibiydi. Bu yüzden de Türkiye'nin ABD güdümünde tutulması çok önemliydi.
Halbuki 1960'lardan başlayarak Türkiye'de halkçı-toplumcu hareketler hızla yükselmişti. Köylüler ve işçiler daha fazla hak, ekonomiden daha fazla pay istiyorlardı. Buna memurlar da kuvvetle destek veriyorlardı. Doğumuzdaki İran'da ABD güdümündeki Şah Rıza yönetimi çok sıkıntılı bir döneme girmişti.
İşte böyle bir ortamda ABD; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepe yönetimini harekete geçirdi. TSK içindeki darbeci generaller; ülke yönetimine el koymak için Özel Harp Dairesi'ni kullanmaya başladılar. MİT içindeki darbeci kanat da darbeci generallerle el ele vererek Türkiye'yi kargaşa içine itecek komploları başlattılar.
Bunun için sağ-sol çatışmasının yanına Alevi-Sünni çatışmasını eklemeye çalıştılar. Bu amaçla Kahramanmaraş'ta Alevileri hedef alan vahşi bir katliam da yaptırdılar. Bu saldırılar, Sivas'ta, Çorum'da da sürdürüldü. Aynı dönemde Kürtçüleri de harekete geçirmek için itsürüsü oluşturtuldu. Kürt milliyetçiliği teşvik edildi. Böylece; 'Kürt tehlikesi vardır!' dedirtmek istediler.
Ülkenin kargaşaya sürüklendiğini gören ve bunu araştıran aydınlardan birisi de Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi idi. Gerçek bir yurtsever ve demokrat olan Abdi İpekçi; CIA'nın Türkiye Masası Şefi Paul Henze ile görüşerek bu çatışmalar hakkında görüş almıştı. Abdi İpekçi; bu görüşmeden çıktıktan sonra artık bu sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrışmasının ABD desteği ile planlanıp asker eliyle yürütüldüğü yolundaki şüphesinin gerçek olduğuna kanaat getirmişti. Ve bu görüşmeden kısa bir süre sonra, 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi öldürüldü. Onun katili veya katilleri, o dönemdeki Ülkü Ocakları içine yerleştirilen özel yetiştirilmiş tiplerdi. Ve Paul Henze'nin çok düşündürücü anlatımıyla, bu katiller; kime hizmet ettiklerini bilmiyorlardı.
Sonuçta; bu cinayetleri ve çatışmaları kullanan darbeci generaller; 12 Eylül 1980'de ülkenin yönetimine el koydular. O zamana kadar sıkıyönetimin bulunduğu yerlerde olaylar önlenemiyordu ama 13 Eylül'de bu olaylar bıçak gibi kesilmişti.
İnanmayan varsa, 1980 yılının eylül ayındaki olayları inceleyebilir...
Bu cinayette tetiği çeken Ağca ise, onu oraya yollayan darbe planlarını o sıralarda olgunlaştırmış bulunan Kenan Evren'dir.
Darbeden sonra Türkiye'deki solcular ve ülkücüler ezildiler. Türk devleti; Kemalist çizgiden koparıldı; toplum gericileştirildi ve bugünkü AKP iktidarının taşları döşenmiş oldu. Bu yüzdendir ki AKP iktidarları 12 Eylül darbecilerine dokunmadılar.
HRANT DİNK DE AYNEN
Üç yıl önce gazeteci Hrant Dink de aynı amaçla öldürtüldü.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne Hrant Dink'in öldürüleceğine ilişkin birçok bilgi iletiliyor. Aynı bilgiler Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne de ulaştırılıyor.
Bu cinayetin emniyet içindeki izlerini araştıran gazeteci Nedim Şener; 'Dink cinayeti büyük bölümüyle polisin kontrolünde planlandı' diyor. Nedim Şener, Trabzon Emniyeti ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile ilgili sorular yanıt bulmadan, yetkilileri koltuklarını korudukça cinayetin çözülemeyeceğini söylüyor. Bunun için 26 yıl gibi bir ceza ile yargılanıyor. 'Dink cinayetinde taşları devlet döşedi' diye makale yayımlayan atilim.org isimli internet sitesine yasak getirilmiş bulunuyor. Bu hükümet, rahip Santoro cinayeti döneminde Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek'i bütün Türkiye'nin istihbaratının başına getirerek ödüllendirmişti. Biliyorsunuz; 2006'da Trabzon'da 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, rahip Andrea Santoro'yu öldürmüştü. 2007'de ise Malatya'da Zirve kitabevi'nde üç kişi hunharca katledilmişti.
Peki bu cinayetler ne zaman işleniyor?
AKP işbaşında iken...
Neden işleniyor?
Ulusalcıları, yurtseverleri kötü göstermek için.
Abdi İpekçi'yi de Bulgarların öldürttüğü o zamanlar gazetelerde uzun süre yazılmış durmuştu...
Ergenekon davasında neden bu cinayetin ihmalcilerini sorgulamıyorlar; hiç düşündünüz mü?
ARINÇ'A İNANAN AHMAKTIR
AKP'lileri yuma yağlama makinesi gibi çalışan TRT'de konuşturulmuş Bülent Arınç. Ve, kendisine planlandığını iddia ettiği suikasti küçümseyenlere ahmak demiş. Tabii; Arınç'ın sıkıştığı yerde akıttığı gözyaşları gibi bu suikast sözleri de sahtedir. Ona suikast düzenlenmek istendiğine inanmayanlardan birisi de bendim. Bu yüzden beni ahmak sayanlara da sözlerini iade ediyorum.
Bana göre de: Rahip Santoro, Hrant Dink; Zirve Kitabevi cinayetleri karşısında kılını kıpırdatmayanların; kendilerini mağdur gibi göstermeye kalkışmalarına inananlar ahmaktır.
Halbuki 1960'lardan başlayarak Türkiye'de halkçı-toplumcu hareketler hızla yükselmişti. Köylüler ve işçiler daha fazla hak, ekonomiden daha fazla pay istiyorlardı. Buna memurlar da kuvvetle destek veriyorlardı. Doğumuzdaki İran'da ABD güdümündeki Şah Rıza yönetimi çok sıkıntılı bir döneme girmişti.
İşte böyle bir ortamda ABD; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepe yönetimini harekete geçirdi. TSK içindeki darbeci generaller; ülke yönetimine el koymak için Özel Harp Dairesi'ni kullanmaya başladılar. MİT içindeki darbeci kanat da darbeci generallerle el ele vererek Türkiye'yi kargaşa içine itecek komploları başlattılar.
Bunun için sağ-sol çatışmasının yanına Alevi-Sünni çatışmasını eklemeye çalıştılar. Bu amaçla Kahramanmaraş'ta Alevileri hedef alan vahşi bir katliam da yaptırdılar. Bu saldırılar, Sivas'ta, Çorum'da da sürdürüldü. Aynı dönemde Kürtçüleri de harekete geçirmek için itsürüsü oluşturtuldu. Kürt milliyetçiliği teşvik edildi. Böylece; 'Kürt tehlikesi vardır!' dedirtmek istediler.
Ülkenin kargaşaya sürüklendiğini gören ve bunu araştıran aydınlardan birisi de Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi idi. Gerçek bir yurtsever ve demokrat olan Abdi İpekçi; CIA'nın Türkiye Masası Şefi Paul Henze ile görüşerek bu çatışmalar hakkında görüş almıştı. Abdi İpekçi; bu görüşmeden çıktıktan sonra artık bu sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrışmasının ABD desteği ile planlanıp asker eliyle yürütüldüğü yolundaki şüphesinin gerçek olduğuna kanaat getirmişti. Ve bu görüşmeden kısa bir süre sonra, 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi öldürüldü. Onun katili veya katilleri, o dönemdeki Ülkü Ocakları içine yerleştirilen özel yetiştirilmiş tiplerdi. Ve Paul Henze'nin çok düşündürücü anlatımıyla, bu katiller; kime hizmet ettiklerini bilmiyorlardı.
Sonuçta; bu cinayetleri ve çatışmaları kullanan darbeci generaller; 12 Eylül 1980'de ülkenin yönetimine el koydular. O zamana kadar sıkıyönetimin bulunduğu yerlerde olaylar önlenemiyordu ama 13 Eylül'de bu olaylar bıçak gibi kesilmişti.
İnanmayan varsa, 1980 yılının eylül ayındaki olayları inceleyebilir...
Bu cinayette tetiği çeken Ağca ise, onu oraya yollayan darbe planlarını o sıralarda olgunlaştırmış bulunan Kenan Evren'dir.
Darbeden sonra Türkiye'deki solcular ve ülkücüler ezildiler. Türk devleti; Kemalist çizgiden koparıldı; toplum gericileştirildi ve bugünkü AKP iktidarının taşları döşenmiş oldu. Bu yüzdendir ki AKP iktidarları 12 Eylül darbecilerine dokunmadılar.
HRANT DİNK DE AYNEN
Üç yıl önce gazeteci Hrant Dink de aynı amaçla öldürtüldü.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne Hrant Dink'in öldürüleceğine ilişkin birçok bilgi iletiliyor. Aynı bilgiler Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne de ulaştırılıyor.
Bu cinayetin emniyet içindeki izlerini araştıran gazeteci Nedim Şener; 'Dink cinayeti büyük bölümüyle polisin kontrolünde planlandı' diyor. Nedim Şener, Trabzon Emniyeti ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı ile ilgili sorular yanıt bulmadan, yetkilileri koltuklarını korudukça cinayetin çözülemeyeceğini söylüyor. Bunun için 26 yıl gibi bir ceza ile yargılanıyor. 'Dink cinayetinde taşları devlet döşedi' diye makale yayımlayan atilim.org isimli internet sitesine yasak getirilmiş bulunuyor. Bu hükümet, rahip Santoro cinayeti döneminde Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek'i bütün Türkiye'nin istihbaratının başına getirerek ödüllendirmişti. Biliyorsunuz; 2006'da Trabzon'da 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, rahip Andrea Santoro'yu öldürmüştü. 2007'de ise Malatya'da Zirve kitabevi'nde üç kişi hunharca katledilmişti.
Peki bu cinayetler ne zaman işleniyor?
AKP işbaşında iken...
Neden işleniyor?
Ulusalcıları, yurtseverleri kötü göstermek için.
Abdi İpekçi'yi de Bulgarların öldürttüğü o zamanlar gazetelerde uzun süre yazılmış durmuştu...
Ergenekon davasında neden bu cinayetin ihmalcilerini sorgulamıyorlar; hiç düşündünüz mü?
ARINÇ'A İNANAN AHMAKTIR
AKP'lileri yuma yağlama makinesi gibi çalışan TRT'de konuşturulmuş Bülent Arınç. Ve, kendisine planlandığını iddia ettiği suikasti küçümseyenlere ahmak demiş. Tabii; Arınç'ın sıkıştığı yerde akıttığı gözyaşları gibi bu suikast sözleri de sahtedir. Ona suikast düzenlenmek istendiğine inanmayanlardan birisi de bendim. Bu yüzden beni ahmak sayanlara da sözlerini iade ediyorum.
Bana göre de: Rahip Santoro, Hrant Dink; Zirve Kitabevi cinayetleri karşısında kılını kıpırdatmayanların; kendilerini mağdur gibi göstermeye kalkışmalarına inananlar ahmaktır.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz