Tayyip Bey'in referandumu, 100 yıl önceki İttihat-Terakki tezgahına benziyor!
1 sayfadaki 1 sayfası
Tayyip Bey'in referandumu, 100 yıl önceki İttihat-Terakki tezgahına benziyor!
Tayyip Bey'in referandumu, 100 yıl önceki İttihat-Terakki tezgahına benziyor!
Rahmetli dedem Osman Kibaroğlu’na bir gün şahit olduğu İkinci Meşrutiyet ilanı öncesindeki malum referandumun sahih bir oylama olup olmadığını sormuş ve şu karşılığı almıştım:
- “Hayır değildi!”
Neden demeden dedem devam etmişti:
- “Halk reyi ilk defa duyulan bir şeydi ve insanların bir bölümü başıma bir iş gelir korkusu ile reyini kullanmadı. Her yere de ulaşılamadı. Ama asıl önemli olan insanların yanıltılmasıydı.”
Nasıl dememle şu karşılığı almıştım:
- “Ahali ne için rey vereceğini bilmiyordu. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes ayrı bir şey söylüyordu.. İttihatçılar akıllı bir manevra yaparak milletin karşısına Müsavat mı, Hürriyet mi diye çıktılar. Müsavatın ne olduğu ve neyi temsil ettiği anlaşılamadı. Oysa hürriyetin serbestlik olduğunu herkes biliyordu. İşte bu anlaşılamama tablosunda Hürriyet’i isteyenler yani İttihatçılar galip geldi ve bu sonuçla Abdülhamit Han bilahare tahtından indirildi.”
Hayır burada İttihatçıları ya da dedemin verdiği tarihi hükmün doğruluğu ya da yanlışlığını sorgulayacak değilim.
Sorgulayacağım şey referandumun, Abdülhamit’in sonunun hazırlanması gibi bir tezgaha araç yapılmasıdır!
Okur-yazar oranı malum bir tarım toplumunda Müsavat mı, Hürriyet mi diye referanduma giderseniz elbette Hürriyetçiler muzaffer olur!.. Demek ki İttihatçılar kitle iletişim olayını Saray’dan daha iyi biliyormuş!
İşte Tayyip Erdoğan’ın bugün yapmak istediği aynen budur!
Güya demokrasi, özgürlük ve serbesti talebiyle yola çıkacak ama aynı Anayasa değişikliği paketine yargıyı topyekün teslim almak için birkaç düzenlemeyi de monte edecek!
Mesela Anayasa Mahkemesi üyelerinin Parlamento tarafından seçilmesi!
Mesela HSYK üyelerinin yine Parlamento tarafından seçilmesi!.
Aslında referandumun yapılmasında gerçek amaç yani mazruf, Yargıyı kontrol altına alacak o düzenlemelerdir ama bu durum hiç kimsenin hayır demeyeceği evrensel haklarla örtülmeye ya da zarflanmaya çalışılacak.
Görüldüğü gibi Tayyip Bey’in hedefi ülkemizdeki demokrasinin sınırlarını genişletmek değil, o ambalajla ’Tek Adam’lığını resmen teyid edecek olan yargının ele geçirilmesidir!
Tersi olsaydı dokunulmazlıklar gibi, siyasi partilerde reform ve baraj sınırı gibi temel konularda rezervler içinde olmazdı!
Hadise iki yılı aşkın bir süredir TSK gibi devletin temel kurumlarına karşı sürdürülen psikolojik harekatın meyvelerinin toplanması gibi görünüyor.
Bütün bunlara ilaveten daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi bu referandum teşebbüsü aynı zamanda AKP için açılacak yeni bir kapatılma davasına karşı sigorta olacak!
İcraatına zerre güvenmeyen AKP, görüldüğü gibi kavramlar üzerinden seçime girmeye hazırlanıyor. Elindeki müthiş medya ve parasal imkanlara güvenen AKP, bir taraftan Kürtlerin ağzına ballar çalacak, diğer taraftan da kitleleri manipüle yoluna gidecek.. Stratejisi ise referandumun hemen ertesinde Özal’ın 1987’de yaptığı gibi baskın seçimdir.. Tayyip Bey bu şekilde referandumdaki yüzdeyi partisine taşımayı hedefliyor.
ALT YAPI...
Star TV’nin satışı için RTÜK’ün yaptığı!
Haberiniz oldu mu bilmem, RTÜK alel acele yabancıların televizyonlardaki payının yüzde 25’i geçemeyeceği şartını kaldırdı. Evet bundan böyle Türkiye’de yayında olan televizyonların tamamını yabancıların almasının önündeki engel kalkmış oldu.. Peki RTÜK bunu niye mi yaptı? Star TV’nin satışının önünü açmak için!. Malum, Aydın Doğan iktidardan aldığı buyrukla medyada küçülecek ve Milliyet, Vatan’la beraber Star TV’yi Akın İpek’e satacak ya, şimdi onun için alt yapılar inşa ediliyor yani mevzuat böyle bir satışa uygun hale getiriliyor... Peki yabancıların bu işle ne alakası mı var? Efendim 500 milyon dolar büyük para. Böyle bir parayı içeriden meçhul bir kaynaktan verseler, kim ve nereden buldunuz soruları sorulacak!.. Kamu bankalarından kredi verseler, bu sefer tamamen boy hedefi olacaklar. Buradan hareketle buldukları yol, yabancı kaynak hikayesi.. Tıpkı Katar Emiri gibi birini bulup parayı bastıracaklar ve bu şekilde bu gazete ve TV’ler yandaş yapılacak! İyi ama yabancı her sene onlarca milyon dolar zarar eden bu gazeteler ile TV’ye niçin yatırım yapsın! Yoksa yabancı hikayesi bir örtü mü?
PAKET...
Hrant Dink Ergenekon’a zemin için mi öldürüldü?
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları ve ilgili mahkemenin safhaları ile sabit ki Hrant Dink’in öldürülmesi hadisesinde ’polis istihbarat’a mensup bazı personelin ciddi yanlışları ve de sorumlulukları söz konusudur. İlginç olan o zaman diliminde benzer üç ayrı cinayetin işlenmesidir. Hatırlayın Trabzon’daki rahip ve Malatya’daki yayıncı cinayeti aynı zaman diliminin içindedir.. Yine dikkat edin bu üç önemli cinayet sonrasında Türkiye’de devletin içinde yuvalandığı ileri sürülen çeteler için malum Ergenekon davası açılmıştır. Açıklıkla söylemeliyim ki bendeniz bu üç cinayeti Ergenekon’dan çok ayrı tutmuyorum. Öyle çünkü Ergenekon savcılarının her şeyi ama her şeyi soruşturur iken Hrant Dink’i pas geçmeleri (Detayı Nedim Şener’in kitabında) anlaşılır değildir. Evet bütün bu işler bana sanki bir paket gibi geliyor!
SAVURUN...
TEKEL işçilerine zulüm ve trilyonluk havai fişekler!
Milleti uyutma adına İstanbul’da Kültür Başkenti maskesiyle trilyonlar savuran AKP iktidarı, iş TEKEL işçilerine geldi mi zulüm kusuyor... Ne olur yapmayın, İstanbul zaten Roma’dan, Bizans’tan ve Osmanlı’dan beri dünya şehri! Sizin kutladığınız Avrupa Kültür Başkenti hikayesi ise yapay bir kandırmaca! Bakın İstanbul ile beraber 80 bin kişilik Macar şehri de aynı anda Kültür Başkenti ilan edildi. Hal bu iken utanmadan, sıkılmadan sanki İstanbul’u Bizans’dan yeni fethetmiş gibi Fransız bir karnavalcıya ödenen trilyonlarla devasa kutlamalar yapmak olacak şey midir?. Yahu göklere savurduğunuz o trilyonları aylardır hak arayan mazlum TEKEL işçilerine verseniz ya!.. Adamlar iane istemiyor, müktesep haklarını talep ediyor!
Rahmetli dedem Osman Kibaroğlu’na bir gün şahit olduğu İkinci Meşrutiyet ilanı öncesindeki malum referandumun sahih bir oylama olup olmadığını sormuş ve şu karşılığı almıştım:
- “Hayır değildi!”
Neden demeden dedem devam etmişti:
- “Halk reyi ilk defa duyulan bir şeydi ve insanların bir bölümü başıma bir iş gelir korkusu ile reyini kullanmadı. Her yere de ulaşılamadı. Ama asıl önemli olan insanların yanıltılmasıydı.”
Nasıl dememle şu karşılığı almıştım:
- “Ahali ne için rey vereceğini bilmiyordu. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes ayrı bir şey söylüyordu.. İttihatçılar akıllı bir manevra yaparak milletin karşısına Müsavat mı, Hürriyet mi diye çıktılar. Müsavatın ne olduğu ve neyi temsil ettiği anlaşılamadı. Oysa hürriyetin serbestlik olduğunu herkes biliyordu. İşte bu anlaşılamama tablosunda Hürriyet’i isteyenler yani İttihatçılar galip geldi ve bu sonuçla Abdülhamit Han bilahare tahtından indirildi.”
Hayır burada İttihatçıları ya da dedemin verdiği tarihi hükmün doğruluğu ya da yanlışlığını sorgulayacak değilim.
Sorgulayacağım şey referandumun, Abdülhamit’in sonunun hazırlanması gibi bir tezgaha araç yapılmasıdır!
Okur-yazar oranı malum bir tarım toplumunda Müsavat mı, Hürriyet mi diye referanduma giderseniz elbette Hürriyetçiler muzaffer olur!.. Demek ki İttihatçılar kitle iletişim olayını Saray’dan daha iyi biliyormuş!
İşte Tayyip Erdoğan’ın bugün yapmak istediği aynen budur!
Güya demokrasi, özgürlük ve serbesti talebiyle yola çıkacak ama aynı Anayasa değişikliği paketine yargıyı topyekün teslim almak için birkaç düzenlemeyi de monte edecek!
Mesela Anayasa Mahkemesi üyelerinin Parlamento tarafından seçilmesi!
Mesela HSYK üyelerinin yine Parlamento tarafından seçilmesi!.
Aslında referandumun yapılmasında gerçek amaç yani mazruf, Yargıyı kontrol altına alacak o düzenlemelerdir ama bu durum hiç kimsenin hayır demeyeceği evrensel haklarla örtülmeye ya da zarflanmaya çalışılacak.
Görüldüğü gibi Tayyip Bey’in hedefi ülkemizdeki demokrasinin sınırlarını genişletmek değil, o ambalajla ’Tek Adam’lığını resmen teyid edecek olan yargının ele geçirilmesidir!
Tersi olsaydı dokunulmazlıklar gibi, siyasi partilerde reform ve baraj sınırı gibi temel konularda rezervler içinde olmazdı!
Hadise iki yılı aşkın bir süredir TSK gibi devletin temel kurumlarına karşı sürdürülen psikolojik harekatın meyvelerinin toplanması gibi görünüyor.
Bütün bunlara ilaveten daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi bu referandum teşebbüsü aynı zamanda AKP için açılacak yeni bir kapatılma davasına karşı sigorta olacak!
İcraatına zerre güvenmeyen AKP, görüldüğü gibi kavramlar üzerinden seçime girmeye hazırlanıyor. Elindeki müthiş medya ve parasal imkanlara güvenen AKP, bir taraftan Kürtlerin ağzına ballar çalacak, diğer taraftan da kitleleri manipüle yoluna gidecek.. Stratejisi ise referandumun hemen ertesinde Özal’ın 1987’de yaptığı gibi baskın seçimdir.. Tayyip Bey bu şekilde referandumdaki yüzdeyi partisine taşımayı hedefliyor.
ALT YAPI...
Star TV’nin satışı için RTÜK’ün yaptığı!
Haberiniz oldu mu bilmem, RTÜK alel acele yabancıların televizyonlardaki payının yüzde 25’i geçemeyeceği şartını kaldırdı. Evet bundan böyle Türkiye’de yayında olan televizyonların tamamını yabancıların almasının önündeki engel kalkmış oldu.. Peki RTÜK bunu niye mi yaptı? Star TV’nin satışının önünü açmak için!. Malum, Aydın Doğan iktidardan aldığı buyrukla medyada küçülecek ve Milliyet, Vatan’la beraber Star TV’yi Akın İpek’e satacak ya, şimdi onun için alt yapılar inşa ediliyor yani mevzuat böyle bir satışa uygun hale getiriliyor... Peki yabancıların bu işle ne alakası mı var? Efendim 500 milyon dolar büyük para. Böyle bir parayı içeriden meçhul bir kaynaktan verseler, kim ve nereden buldunuz soruları sorulacak!.. Kamu bankalarından kredi verseler, bu sefer tamamen boy hedefi olacaklar. Buradan hareketle buldukları yol, yabancı kaynak hikayesi.. Tıpkı Katar Emiri gibi birini bulup parayı bastıracaklar ve bu şekilde bu gazete ve TV’ler yandaş yapılacak! İyi ama yabancı her sene onlarca milyon dolar zarar eden bu gazeteler ile TV’ye niçin yatırım yapsın! Yoksa yabancı hikayesi bir örtü mü?
PAKET...
Hrant Dink Ergenekon’a zemin için mi öldürüldü?
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları ve ilgili mahkemenin safhaları ile sabit ki Hrant Dink’in öldürülmesi hadisesinde ’polis istihbarat’a mensup bazı personelin ciddi yanlışları ve de sorumlulukları söz konusudur. İlginç olan o zaman diliminde benzer üç ayrı cinayetin işlenmesidir. Hatırlayın Trabzon’daki rahip ve Malatya’daki yayıncı cinayeti aynı zaman diliminin içindedir.. Yine dikkat edin bu üç önemli cinayet sonrasında Türkiye’de devletin içinde yuvalandığı ileri sürülen çeteler için malum Ergenekon davası açılmıştır. Açıklıkla söylemeliyim ki bendeniz bu üç cinayeti Ergenekon’dan çok ayrı tutmuyorum. Öyle çünkü Ergenekon savcılarının her şeyi ama her şeyi soruşturur iken Hrant Dink’i pas geçmeleri (Detayı Nedim Şener’in kitabında) anlaşılır değildir. Evet bütün bu işler bana sanki bir paket gibi geliyor!
SAVURUN...
TEKEL işçilerine zulüm ve trilyonluk havai fişekler!
Milleti uyutma adına İstanbul’da Kültür Başkenti maskesiyle trilyonlar savuran AKP iktidarı, iş TEKEL işçilerine geldi mi zulüm kusuyor... Ne olur yapmayın, İstanbul zaten Roma’dan, Bizans’tan ve Osmanlı’dan beri dünya şehri! Sizin kutladığınız Avrupa Kültür Başkenti hikayesi ise yapay bir kandırmaca! Bakın İstanbul ile beraber 80 bin kişilik Macar şehri de aynı anda Kültür Başkenti ilan edildi. Hal bu iken utanmadan, sıkılmadan sanki İstanbul’u Bizans’dan yeni fethetmiş gibi Fransız bir karnavalcıya ödenen trilyonlarla devasa kutlamalar yapmak olacak şey midir?. Yahu göklere savurduğunuz o trilyonları aylardır hak arayan mazlum TEKEL işçilerine verseniz ya!.. Adamlar iane istemiyor, müktesep haklarını talep ediyor!
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz