Atatürk'ten bize!..
1 sayfadaki 1 sayfası
Atatürk'ten bize!..
Sn. Doç. Dr. Ali Birinci’nin 1998’de Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Özel sayısında Adalet Bakanlığı Tamimleri 1924-1927’den naklettiği Atatürk’ün Savcılarla ve “yargılama olmaksızın tutuklu kişilerle” ilgili şu sözlerini hatırlatmak istedim. Atatürk diyor ki: “Savcılık, karar değil, dava makamıdır. Yargılama sırasında ve duruşmada, savcılarımızın kendilerini herhangi bir davanın taraflarından sayarak ısrarla açıklamaları ve görüşlerinin kabul edilmesini ve desteklenmesini sağlamak için, tüm tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmayı ihmal etmemeleri gerekir. Kamu hukuku adına ortaya koyduğu bir telebin desteklenmesini sağlayamamanın, bir Cumhuriyet savcısı için övünülecek bir konu olamayacağını hatırlatmak isterim.”
Bunun anlamı, kamu hukuku adına açılacak bir davada savcılar, kanıtlarının geçerliliğinden, temizliğinden, yasal açıdan kabul edilir olduğundan emin olmadan “Bana ne, ben elde ettiğim bilgilere dayanarak ve bunların temizliğine, yasal açıdan kabul edilir olup olmadığına bakmaksızın davamı açarım, gerisini yargıçlar düşünsün” diyemezler demektir. Açılan bu tür davalar kamunun vicdanını sızlatmamalı, herkes sonucu “adalet yerini buldu” diyerek rahatlıkla benimseyebilmelidir.
Yine aynı “alıntıda” Atatürk şunları söyler: “Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların, kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi ve sürdürülebilmesi için bir şikâyet veya zabıtanın bildirimi beklenecektir. Duyuma dayanarak soruşturmaya başlanarak, herhangi bir olayla ilgili olarak merciinden bilgi alınarak gerçeğin aydınlatılması ve konunun ilgi ve dikkatle izlenmesi, kamu hukuku ve kamu güvenliğinin esenliğini sağlamak bakımından çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür.”
Cezaevlerinde “yargılama olmaksızın tutuklu kalanların” Anavatanımız Türkiye’de on binlerce olduğunu bir gazetede okuduğumda Atatürk’ün bu sözleri aklıma geldi.
Yargılama olmaksızın aylarca tutuklu olanlardan, yargıç önüne çıkarılmaksızın ölümcül hastaların varlığından söz edilmektedir. Bu insanların Atatürk’ün öngördüğü gibi haftada bir değilse bile ayda bir müfettişler tarafından ziyaret edildiklerini, bunlar hakkında Adalet Bakanlığına rapor verildiğini bir yerlerde okumuş veya görmüş değilim. İnsani açıdan buna büyük ihtiyaç olduğu kanısındayım. Bugün Türkiye’de sadece Ergenekon davası nedeniyle değil, genelde “yargılama olmaksızın tutuklu kişilerin” dramı sık sık basına intikal etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, kendisine aksettirilen birkaç olayda gereken tedbirleri aldığını görüyoruz. Konu, yargılama olmaksızın “delil topluyoruz” diye devam eden tutuklamaların ceza yerine geçmemesi; hasta tutuklular ölüm döşeğine düşmeden bunların durumlarının en üst makama duyurulmasıdır. Atatürk’ün öngördüğü müfettişlerin hapishaneleri ziyaretleri yoksa veya bunların raporları en üst makama çıkarılmıyorsa, sistemde bir aksaklık vardır demektir. İnsan Hakları yasalarımızın güvencesi altındadır diyen Atatürk’ün sözleri havada kalmamalı, bu konuda “yargılama olmaksızın tutuklu insanlara” devlet elini uzatmalıdır diye düşünmekteyim. Zamanında, Kıbrıs’ta Hapishane Teftiş Heyetinde görev yapmış bir kişi olarak “duvarlar arkasında kalanların” böyle bir kontrole ihtiyaçları olduğunu bilen bir kişiyim. Yargılama, yargısız cezalandırma halini almamalıdır.
Bunun anlamı, kamu hukuku adına açılacak bir davada savcılar, kanıtlarının geçerliliğinden, temizliğinden, yasal açıdan kabul edilir olduğundan emin olmadan “Bana ne, ben elde ettiğim bilgilere dayanarak ve bunların temizliğine, yasal açıdan kabul edilir olup olmadığına bakmaksızın davamı açarım, gerisini yargıçlar düşünsün” diyemezler demektir. Açılan bu tür davalar kamunun vicdanını sızlatmamalı, herkes sonucu “adalet yerini buldu” diyerek rahatlıkla benimseyebilmelidir.
Yine aynı “alıntıda” Atatürk şunları söyler: “Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların, kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi ve sürdürülebilmesi için bir şikâyet veya zabıtanın bildirimi beklenecektir. Duyuma dayanarak soruşturmaya başlanarak, herhangi bir olayla ilgili olarak merciinden bilgi alınarak gerçeğin aydınlatılması ve konunun ilgi ve dikkatle izlenmesi, kamu hukuku ve kamu güvenliğinin esenliğini sağlamak bakımından çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür.”
Cezaevlerinde “yargılama olmaksızın tutuklu kalanların” Anavatanımız Türkiye’de on binlerce olduğunu bir gazetede okuduğumda Atatürk’ün bu sözleri aklıma geldi.
Yargılama olmaksızın aylarca tutuklu olanlardan, yargıç önüne çıkarılmaksızın ölümcül hastaların varlığından söz edilmektedir. Bu insanların Atatürk’ün öngördüğü gibi haftada bir değilse bile ayda bir müfettişler tarafından ziyaret edildiklerini, bunlar hakkında Adalet Bakanlığına rapor verildiğini bir yerlerde okumuş veya görmüş değilim. İnsani açıdan buna büyük ihtiyaç olduğu kanısındayım. Bugün Türkiye’de sadece Ergenekon davası nedeniyle değil, genelde “yargılama olmaksızın tutuklu kişilerin” dramı sık sık basına intikal etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, kendisine aksettirilen birkaç olayda gereken tedbirleri aldığını görüyoruz. Konu, yargılama olmaksızın “delil topluyoruz” diye devam eden tutuklamaların ceza yerine geçmemesi; hasta tutuklular ölüm döşeğine düşmeden bunların durumlarının en üst makama duyurulmasıdır. Atatürk’ün öngördüğü müfettişlerin hapishaneleri ziyaretleri yoksa veya bunların raporları en üst makama çıkarılmıyorsa, sistemde bir aksaklık vardır demektir. İnsan Hakları yasalarımızın güvencesi altındadır diyen Atatürk’ün sözleri havada kalmamalı, bu konuda “yargılama olmaksızın tutuklu insanlara” devlet elini uzatmalıdır diye düşünmekteyim. Zamanında, Kıbrıs’ta Hapishane Teftiş Heyetinde görev yapmış bir kişi olarak “duvarlar arkasında kalanların” böyle bir kontrole ihtiyaçları olduğunu bilen bir kişiyim. Yargılama, yargısız cezalandırma halini almamalıdır.
Rauf DENKTAŞ- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz