Başbuğ'un söylediği eskiden kasıt kim?
1 sayfadaki 1 sayfası
Başbuğ'un söylediği eskiden kasıt kim?
Başbuğ’un söylediği ‘eski’den kasıt kim?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dün daha önce bildirilmemiş bir konuşma yaptı. Kendi ifadesiyle “Sizi burada bulunca konuşuyorum, çünkü konuşmayınca da yanlış anlaşılıyor” dedi.
Başbuğ’un yüz ifadesi son derece tedirginlik içeriyordu. Hele “darbe” sözlerine karşı gösterdiği hassasiyet, öfke ve heyecan Silahlı Kuvvetler’in de içinde bulunduğu “ruh halini” yansıtıyordu sanki.
Açıkçası, kimileri tatmin olmasa bile bir Genelkurmay Başkanı darbe konusunda daha ne söyleyebilir ki? Bir Kuran’a el basıp yemin etmediği kaldı.
Komutanın konuşmasında bana göre en dikkat çekici bölüm Genelkurmay’dan sızdırmalardı. Bundan yakındı komutan ve şu ana kadar 61 kişi hakkında soruşturma yapıldığını, 9 dava açıldığını, 10 kişinin tutuklu olduğunu, bir kişinin de 3 yıla mahkûm edildiğini ve ordudan atıldığını söyledi.
“Sızdırmaların” hoş olmadığını söyleyen komutan “Bu sadece bizim sorunumuz değil, dünyadaki başka ordularda ve kurumlarda da görülüyor” dedikten sonra yine “Balyoz” olayındaki “zamanlama” konusuna değindi.
Komutanın söylediği şuydu: “Bu sızdırmaların büyük bölümü eskiye ait. Zamanı geldiğinde ortaya çıkarıp kullanıyorlar. Bundan ne çıkarları var onu anlamıyorum.”
Anladığımız şu ki, Silahlı Kuvvetler içindeki bir ekip, bir dönem dışarıya sürekli bilgi ve belge çıkarmış. Bunlar özenle saklanmış ve şimdi gerek görüldükçe kamuoyuna sunuluyor.
Peki Başbuğ’un “eski” dediği dönem hangisi? Kendinden önceki dönem mi, daha öncesi mi?
Ortaya atılan iddialardan ve ortaya dökülen belgelerden sızdırılma olduğu dönemlerin Genelkurmay Başkanı olarak Hilmi Özkök’ü görüyoruz.
Özkök AKP ve yandaşları tarafından “tek demokrat komutan” olarak tanımlanıyor. Darbe iddiaları Özkök’ün “anlaşılmaz” tavrı ve “garip suskunluğu” sayesinde kendine zemin bulmuştu.
Şimdiki komutan “sızdırmanın eski” olduğunu söylüyor. Hilmi Özkök’ün “demokrasi kahramanlığı” şeref listesine bir yenisi mi eklenecek acaba?
***
Her Açıdan’ın başarısı
Pek çok televizyon kanalında tartışma programlarına ya da yüz yüze yapılan sohbetlere katılıyorum. Hepsinden sonra da çok sayıda mesaj alırım. Bunların önemli bölümü teşvik edici olur, çok azı da olumsuz ve genellikle küfür dolu mesajlardır.
Ancak pazar günü Ruhat Mengi’nin sunduğu Her Açıdan programından sonra aldığım mesajlar hepsini aştı.
Bu nedenle izleyicilere teşekkürü bir borç biliyorum. Bunun yanı sıra program da AB grubunda en çok izlenen 4. program olmuş. Listeye baktım, o anda açık olan televizyonların yüzde 21,5’inde Her Açıdan izleniyormuş.
Sanıyorum programda söylediklerim Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamdan rahatsız olup ama elimden bir şey gelmiyor diye düşünenleri çok sevindirmiş.
Özetle şunu söyledim: Bugün bir avuç liberal maskeli faşist, Türkiye sevgisizi, iktidarın Türkiye’yi dönüştürme operasyonuna katkı sağlamak için Türkiye aleyhine ne varsa onları yüksek sesle söylüyor, adeta tepemize ediyor. Bu ülkeyi gerçekten seven, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inananlar ise bunun bir salaklık gibi algılanmasından rahatsızlar ama seslerini çıkarmıyorlar. Artık Türkiye kafasını kaldırmalı.
İşte bu anlamdaki konuşmam üzerine akıl almaz destek mesajı aldım. Demek ki herkes her şeyin farkında aslında. Ama medyayı zehirli sarmaşık gibi sarmış bir küçük azınlığın azgınlığından kimseye fırsat kalmıyor.
***
İstanbul ve saray
Türkiye-Afganistan-Pakistan Zirvesi İstanbul’da yapılıyor biliyorsunuz. Bir yerde arabulucuk yapıyoruz. Bundan sonraki toplantı ise Londra’da olacak.
Ancak burada dikkat çekici konu şu bence: “Neden bu toplantı İstanbul’da ve sarayda yapılıyor?”
Konu uluslararası ve üstelik bir tür arabuluculuk. Başka ülkelerde bu tür toplantılar genellikle başkentlerde yapılır. Nitekim bizden sonraki toplantı İngiltere’nin herhangi bir kentinde değil, başkent Londra’da.
Altında bir şey aramaya kalkmıyorum ama bu görüşme Ankara’da yapılabilirdi. Türkiye’ye yakışan da bu olurdu. Sonra konuklar İstanbul’da turistik biçimde ağırlanabilirdi.
***
Başbakan, bölünmüş yol açılış törenini sadece 5 kanalın yayınlamasına kızmış. Anlaşılan yandaş basın, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısından sıkıldı!
(Gani Yıldız)
***
Yollar tamam kaldırımları ihmal etmeyin
İstanbul’a kar yağdığı ilk saatlerde kent içinde yaşanan bazı sıkıntıları fazla dikkate almayın, belediyeler bu kez gerçekten çok başarılıydı. Hepsini kutlamak isterim.
Şans eseri bir kez Washington’da, bir kez New York’ta ve bir kez de Paris’te mevsimin ilk kar yağışına tanık olmuştum.
İnanın o ilk saatlerde bu üç büyük megakentin durumu İstanbul’dan beterdi. Çünkü tüm uyarılara rağmen vatandaşlar bir anda kara maruz kalmıştı ve ortalık arapsaçına dönmüştü. Birkaç saat içinde ise hayat normale dönmüş, her şey tıkır tıkır işlemeye başlamıştı.
İstanbul’da da ilk kez bunu yaşadık. Belediyeler birkaç saatin şokunu atlattıktan sonra her yeri açtılar. 20 yıldır oturduğum evden ana caddeye çıkan sokak her kar yağışında birkaç gün kapalı kalırdı. Bu kez orası bile tuzlanmış ve açılmış. Büyükşehir’e olduğu kadar Sarıyer Belediyesi’ne de teşekkür ederim tüm mahalle adına.
Ancak hemen her yıl yaptığım bir uyarıyı yine yapmak istiyorum. Evet yollar açılıyor, trafik akıyor. Ama ya kaldırımlar?
Karlı günlerde 1 milyon araç yola çıkıyor ama 5 milyondan fazla insan ise yürüyor. Arabaların yolları açık, yayaların yolu ise çoğu yerde ana caddelerin cürufuyla dolu.
Yolları açtınız, lütfen kaldırımları da halledin. Asıl sorun kaldırımlarda ve özellikle üst geçitlerde.
***
Kim kimi yer?
Okurlarımdan elektrik mühendisi Ali Çakmak bir Kızılderili sözü göndermiş. Sizlerle de paylaşmak istedim:
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer.
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir.
Çünkü kimin kimi yiyeceğine “suyun akışı” karar verir.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dün daha önce bildirilmemiş bir konuşma yaptı. Kendi ifadesiyle “Sizi burada bulunca konuşuyorum, çünkü konuşmayınca da yanlış anlaşılıyor” dedi.
Başbuğ’un yüz ifadesi son derece tedirginlik içeriyordu. Hele “darbe” sözlerine karşı gösterdiği hassasiyet, öfke ve heyecan Silahlı Kuvvetler’in de içinde bulunduğu “ruh halini” yansıtıyordu sanki.
Açıkçası, kimileri tatmin olmasa bile bir Genelkurmay Başkanı darbe konusunda daha ne söyleyebilir ki? Bir Kuran’a el basıp yemin etmediği kaldı.
Komutanın konuşmasında bana göre en dikkat çekici bölüm Genelkurmay’dan sızdırmalardı. Bundan yakındı komutan ve şu ana kadar 61 kişi hakkında soruşturma yapıldığını, 9 dava açıldığını, 10 kişinin tutuklu olduğunu, bir kişinin de 3 yıla mahkûm edildiğini ve ordudan atıldığını söyledi.
“Sızdırmaların” hoş olmadığını söyleyen komutan “Bu sadece bizim sorunumuz değil, dünyadaki başka ordularda ve kurumlarda da görülüyor” dedikten sonra yine “Balyoz” olayındaki “zamanlama” konusuna değindi.
Komutanın söylediği şuydu: “Bu sızdırmaların büyük bölümü eskiye ait. Zamanı geldiğinde ortaya çıkarıp kullanıyorlar. Bundan ne çıkarları var onu anlamıyorum.”
Anladığımız şu ki, Silahlı Kuvvetler içindeki bir ekip, bir dönem dışarıya sürekli bilgi ve belge çıkarmış. Bunlar özenle saklanmış ve şimdi gerek görüldükçe kamuoyuna sunuluyor.
Peki Başbuğ’un “eski” dediği dönem hangisi? Kendinden önceki dönem mi, daha öncesi mi?
Ortaya atılan iddialardan ve ortaya dökülen belgelerden sızdırılma olduğu dönemlerin Genelkurmay Başkanı olarak Hilmi Özkök’ü görüyoruz.
Özkök AKP ve yandaşları tarafından “tek demokrat komutan” olarak tanımlanıyor. Darbe iddiaları Özkök’ün “anlaşılmaz” tavrı ve “garip suskunluğu” sayesinde kendine zemin bulmuştu.
Şimdiki komutan “sızdırmanın eski” olduğunu söylüyor. Hilmi Özkök’ün “demokrasi kahramanlığı” şeref listesine bir yenisi mi eklenecek acaba?
***
Her Açıdan’ın başarısı
Pek çok televizyon kanalında tartışma programlarına ya da yüz yüze yapılan sohbetlere katılıyorum. Hepsinden sonra da çok sayıda mesaj alırım. Bunların önemli bölümü teşvik edici olur, çok azı da olumsuz ve genellikle küfür dolu mesajlardır.
Ancak pazar günü Ruhat Mengi’nin sunduğu Her Açıdan programından sonra aldığım mesajlar hepsini aştı.
Bu nedenle izleyicilere teşekkürü bir borç biliyorum. Bunun yanı sıra program da AB grubunda en çok izlenen 4. program olmuş. Listeye baktım, o anda açık olan televizyonların yüzde 21,5’inde Her Açıdan izleniyormuş.
Sanıyorum programda söylediklerim Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamdan rahatsız olup ama elimden bir şey gelmiyor diye düşünenleri çok sevindirmiş.
Özetle şunu söyledim: Bugün bir avuç liberal maskeli faşist, Türkiye sevgisizi, iktidarın Türkiye’yi dönüştürme operasyonuna katkı sağlamak için Türkiye aleyhine ne varsa onları yüksek sesle söylüyor, adeta tepemize ediyor. Bu ülkeyi gerçekten seven, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inananlar ise bunun bir salaklık gibi algılanmasından rahatsızlar ama seslerini çıkarmıyorlar. Artık Türkiye kafasını kaldırmalı.
İşte bu anlamdaki konuşmam üzerine akıl almaz destek mesajı aldım. Demek ki herkes her şeyin farkında aslında. Ama medyayı zehirli sarmaşık gibi sarmış bir küçük azınlığın azgınlığından kimseye fırsat kalmıyor.
***
İstanbul ve saray
Türkiye-Afganistan-Pakistan Zirvesi İstanbul’da yapılıyor biliyorsunuz. Bir yerde arabulucuk yapıyoruz. Bundan sonraki toplantı ise Londra’da olacak.
Ancak burada dikkat çekici konu şu bence: “Neden bu toplantı İstanbul’da ve sarayda yapılıyor?”
Konu uluslararası ve üstelik bir tür arabuluculuk. Başka ülkelerde bu tür toplantılar genellikle başkentlerde yapılır. Nitekim bizden sonraki toplantı İngiltere’nin herhangi bir kentinde değil, başkent Londra’da.
Altında bir şey aramaya kalkmıyorum ama bu görüşme Ankara’da yapılabilirdi. Türkiye’ye yakışan da bu olurdu. Sonra konuklar İstanbul’da turistik biçimde ağırlanabilirdi.
***
Başbakan, bölünmüş yol açılış törenini sadece 5 kanalın yayınlamasına kızmış. Anlaşılan yandaş basın, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısından sıkıldı!
(Gani Yıldız)
***
Yollar tamam kaldırımları ihmal etmeyin
İstanbul’a kar yağdığı ilk saatlerde kent içinde yaşanan bazı sıkıntıları fazla dikkate almayın, belediyeler bu kez gerçekten çok başarılıydı. Hepsini kutlamak isterim.
Şans eseri bir kez Washington’da, bir kez New York’ta ve bir kez de Paris’te mevsimin ilk kar yağışına tanık olmuştum.
İnanın o ilk saatlerde bu üç büyük megakentin durumu İstanbul’dan beterdi. Çünkü tüm uyarılara rağmen vatandaşlar bir anda kara maruz kalmıştı ve ortalık arapsaçına dönmüştü. Birkaç saat içinde ise hayat normale dönmüş, her şey tıkır tıkır işlemeye başlamıştı.
İstanbul’da da ilk kez bunu yaşadık. Belediyeler birkaç saatin şokunu atlattıktan sonra her yeri açtılar. 20 yıldır oturduğum evden ana caddeye çıkan sokak her kar yağışında birkaç gün kapalı kalırdı. Bu kez orası bile tuzlanmış ve açılmış. Büyükşehir’e olduğu kadar Sarıyer Belediyesi’ne de teşekkür ederim tüm mahalle adına.
Ancak hemen her yıl yaptığım bir uyarıyı yine yapmak istiyorum. Evet yollar açılıyor, trafik akıyor. Ama ya kaldırımlar?
Karlı günlerde 1 milyon araç yola çıkıyor ama 5 milyondan fazla insan ise yürüyor. Arabaların yolları açık, yayaların yolu ise çoğu yerde ana caddelerin cürufuyla dolu.
Yolları açtınız, lütfen kaldırımları da halledin. Asıl sorun kaldırımlarda ve özellikle üst geçitlerde.
***
Kim kimi yer?
Okurlarımdan elektrik mühendisi Ali Çakmak bir Kızılderili sözü göndermiş. Sizlerle de paylaşmak istedim:
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer.
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir.
Çünkü kimin kimi yiyeceğine “suyun akışı” karar verir.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz