Hep kullandığımız üç kelime
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Hep kullandığımız üç kelime
Günlük konuşmalarımızda çok sık kullandığımız bazı deyimler ya da kelimeler vardır. Hep konuşuruz da eğer biri “Bunun anlamı nedir, nereden çıkmış?” diye sorarsa cevap veremeyebiliriz.
Bugün sizlere çok kullandığımız üç kelimenin nereden geldiğini anlatmak istiyorum:
Şerefe
Eski Türkler’de içki içmek bir adap, usul işiymiş. İçki masasına oturanlar önce kendi aralarında şu anlaşmayı yaparlarmış: “Arkadaşlar bu meret şişede durduğu gibi durmaz. Her ne kadar yakın dost olsak da bir süre sonra çenemizin bağı çözülür ve olmadık şeyler söyleyip sonradan pişman olacağımız şeyleri anlatabiliriz. Bu masada konuşulan ve anlatılanlar sadece ve sadece bu masada kalacak, söz mü?
Söz!
Şerefine mi?
Şerefine!..”
O günlerde belki de bir yeminmiş bu “şerefine” sözü..
Püf noktası
Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona: “Sen” dermiş, “Daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.”
Kalfa bir gün dinlememiş ustasını ve açmış dükkânını. Açmış açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlamış.
Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçememiş. Nihayet ustasına gidip durumu anlatmış. Usta, “Sana demedim mi evladım; sen henüz bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Haydi geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim” demiş.
Eski çırak merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada “PÜF!” diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatmış. Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra PÜF NOKTA’sı denilmeye başlanmış.
Merhaba
‘Merhaba’ aslında Farsça kökenli olup “Benden size zarar gelmez” anlamına geliyormuş. Böylelikle “merhaba” diyen biri karşısındakine dost olduğunu kanıtlıyormuş. Türkiye’de ilk ‘merhaba’ diyen devlet büyüğü Atatürk. Osmanlı ordusunda içtimalarda komutanlar askeri “Selamün aleyküm asker” diye selamlar, askerde “essalamün aleyküm” diye cevap verirdi. İlk kez Atatürk bu içtimalarda “Merhaba asker” diye hitap etti. Asker de “Sağol” diye cevap vermeye başladı.
Merhaba daha anlam kazanmıyor mu?
***
Önce “çekiç güç”, sonra “neşter operasyonu”, şimdi de “balyoz darbe planı”. Bu ülkede alet-edevatsız gündem yaratılamıyor! (Gani Yıldız)
***
Murat Aksu
Bugün yapılacak Beşiktaş kongresi öncesi dün adaylardan Murat Aksu ile ilgili yazmıştım. Aksu’nun başkanlık için billboard’lara ilan vermesine şaşırdığımı belirtmiş, 12 bin delege için duvar ilanı verilmesinin garip olduğunu düşünerek, “Beşiktaş delegesi olsam Aksu’ya oy vermezdim” demiştim.
Yazıyı okuyan Beşiktaşlı bir arkadaşım aradı ve “Aksu’ya haksızlık yapmışsın” dedi. Sonra devam etti: “Murat Aksu uluslararası davalar alan bir avukat, çok da başarılı. Ama hafriyat işi yaptığı yanlış.” Ben de “O zaman neden bu konuşuluyor” diye sordum. Arkadaşım “Murat Aksu’yu yıpratmak için çıkarılan bir dedikodu, o doğru değil, keşke bana sorsaydın” dedi. (Ne diyeyim güvendiğim kişiler anlatınca doğru kabul etmişim. Özellikle düzeltmek isterim yanlış bir bilgi ile mensubu olmadığım bir takımın adayını yıpratmak aklımdan geçmez.)
***
PAZAR FIKRALARI
Yıldırım Tuna’dan gelen en taze fıkralardan bir demet...
Veteriner
KADININ köpeği tatil kasabasında yazlığın bahçesinde bulduğu bir kirpi ile boğuşmuş. Köpeğin burnuna, yüzüne batan kirpinin dikenlerini temizletmek için oradaki veterinere gitmişler. Veteriner titiz bir çalışma ile kâh cımbızla çekerek, kâh keserek dikenleri temizlemiş ve kadından muayene ücreti olarak 50 lira istemiş. “Nee?” demiş kadın sinirlenerek, “Çok fahiş bir fiyat bu. Yazlıkçıları kazıklayın bakalım. Kışın boş yatıyorsunuz tabii, yazın acısını çıkartıyorsunuz!” Veteriner “Olur mu hanımefendi” demiş veteriner, “Biz asıl kışın çalışırız.” Kadın “Kimseler yok.. Ne yapıyorsunuz ki?” diye sorunca cevap gelmiş: “Hepimiz kirpi besleriz!..”
Açma fiyatı
BÜYÜK bir alışveriş merkezi, muhasebe servisindeki ana kasa arızalanınca geç saatte çilingir bulamamışlar, bunun üzerine tam yanlarındaki eyalet hapishanesinden yardım istemişler. Hapishane müdürünün gönderdiği mahkûm iki dakikada açmış kasayı sevinmişler ve bu jesti karşılıksız bırakmamak için mahkûma teşekkür edip “Ne kadar istersin?” diye sormuşlar “Valla bilmem ki” demiş mahkûm, “En son açtığım kasadan 25 bin dolar almıştım!”
İtfaiye
SARIŞIN evinin tutuştuğunu görünce “Çabuk gelin evim yanıyor” diyerek itfaiyeyi aramış. “Tamam” demiş telefondaki görevli ve adresi öğrenmek için sormuş “Oraya nasıl geleceğiz?” diye. “Kardeşim” demiş sarışın sinirlenerek, “O kırmızı büyük içi su dolu kamyonlarınız var ya.. Ona binip gelin işte!..”
Üzüntü
FOTOĞRAFÇI çıtı pıtı model kızı düşünceli görünce “Neyin var?” diye sormuş. “Sevgilim” demiş kız, “Borsada bütün parasını kaybetmiş, beş kuruşu kalmamış.” Fotoğrafçı “Onun için üzgün olmalısın” demiş. “Evet” diye cevap vermiş kız, “Beni çok özleyecek!..”
İşe yaramak
ORTA yaşlı karı koca tarihi yerlerde dolaşırlarken bir dilek kuyusunun yanına gelmişler. Kadın çantasından bozuk para çıkarmış, kuyuya eğilip parayı atmış ve bir dilekte bulunmuş. Arkasından kocası da çıkarmış bozuk parasını, iyice eğilmiş kuyuya tam parayı bırakacakken dengesi bozulmuş, kuyuya düşmüş ve boğulmuş.. Birkaç dakikalık şaşkınlıktan sonra “Aman Tanrım!” demiş kadın, “İnanamıyorum, işe yaradı.”
Bugün sizlere çok kullandığımız üç kelimenin nereden geldiğini anlatmak istiyorum:
Şerefe
Eski Türkler’de içki içmek bir adap, usul işiymiş. İçki masasına oturanlar önce kendi aralarında şu anlaşmayı yaparlarmış: “Arkadaşlar bu meret şişede durduğu gibi durmaz. Her ne kadar yakın dost olsak da bir süre sonra çenemizin bağı çözülür ve olmadık şeyler söyleyip sonradan pişman olacağımız şeyleri anlatabiliriz. Bu masada konuşulan ve anlatılanlar sadece ve sadece bu masada kalacak, söz mü?
Söz!
Şerefine mi?
Şerefine!..”
O günlerde belki de bir yeminmiş bu “şerefine” sözü..
Püf noktası
Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona: “Sen” dermiş, “Daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.”
Kalfa bir gün dinlememiş ustasını ve açmış dükkânını. Açmış açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlamış.
Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçememiş. Nihayet ustasına gidip durumu anlatmış. Usta, “Sana demedim mi evladım; sen henüz bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Haydi geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim” demiş.
Eski çırak merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada “PÜF!” diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatmış. Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra PÜF NOKTA’sı denilmeye başlanmış.
Merhaba
‘Merhaba’ aslında Farsça kökenli olup “Benden size zarar gelmez” anlamına geliyormuş. Böylelikle “merhaba” diyen biri karşısındakine dost olduğunu kanıtlıyormuş. Türkiye’de ilk ‘merhaba’ diyen devlet büyüğü Atatürk. Osmanlı ordusunda içtimalarda komutanlar askeri “Selamün aleyküm asker” diye selamlar, askerde “essalamün aleyküm” diye cevap verirdi. İlk kez Atatürk bu içtimalarda “Merhaba asker” diye hitap etti. Asker de “Sağol” diye cevap vermeye başladı.
Merhaba daha anlam kazanmıyor mu?
***
Önce “çekiç güç”, sonra “neşter operasyonu”, şimdi de “balyoz darbe planı”. Bu ülkede alet-edevatsız gündem yaratılamıyor! (Gani Yıldız)
***
Murat Aksu
Bugün yapılacak Beşiktaş kongresi öncesi dün adaylardan Murat Aksu ile ilgili yazmıştım. Aksu’nun başkanlık için billboard’lara ilan vermesine şaşırdığımı belirtmiş, 12 bin delege için duvar ilanı verilmesinin garip olduğunu düşünerek, “Beşiktaş delegesi olsam Aksu’ya oy vermezdim” demiştim.
Yazıyı okuyan Beşiktaşlı bir arkadaşım aradı ve “Aksu’ya haksızlık yapmışsın” dedi. Sonra devam etti: “Murat Aksu uluslararası davalar alan bir avukat, çok da başarılı. Ama hafriyat işi yaptığı yanlış.” Ben de “O zaman neden bu konuşuluyor” diye sordum. Arkadaşım “Murat Aksu’yu yıpratmak için çıkarılan bir dedikodu, o doğru değil, keşke bana sorsaydın” dedi. (Ne diyeyim güvendiğim kişiler anlatınca doğru kabul etmişim. Özellikle düzeltmek isterim yanlış bir bilgi ile mensubu olmadığım bir takımın adayını yıpratmak aklımdan geçmez.)
***
PAZAR FIKRALARI
Yıldırım Tuna’dan gelen en taze fıkralardan bir demet...
Veteriner
KADININ köpeği tatil kasabasında yazlığın bahçesinde bulduğu bir kirpi ile boğuşmuş. Köpeğin burnuna, yüzüne batan kirpinin dikenlerini temizletmek için oradaki veterinere gitmişler. Veteriner titiz bir çalışma ile kâh cımbızla çekerek, kâh keserek dikenleri temizlemiş ve kadından muayene ücreti olarak 50 lira istemiş. “Nee?” demiş kadın sinirlenerek, “Çok fahiş bir fiyat bu. Yazlıkçıları kazıklayın bakalım. Kışın boş yatıyorsunuz tabii, yazın acısını çıkartıyorsunuz!” Veteriner “Olur mu hanımefendi” demiş veteriner, “Biz asıl kışın çalışırız.” Kadın “Kimseler yok.. Ne yapıyorsunuz ki?” diye sorunca cevap gelmiş: “Hepimiz kirpi besleriz!..”
Açma fiyatı
BÜYÜK bir alışveriş merkezi, muhasebe servisindeki ana kasa arızalanınca geç saatte çilingir bulamamışlar, bunun üzerine tam yanlarındaki eyalet hapishanesinden yardım istemişler. Hapishane müdürünün gönderdiği mahkûm iki dakikada açmış kasayı sevinmişler ve bu jesti karşılıksız bırakmamak için mahkûma teşekkür edip “Ne kadar istersin?” diye sormuşlar “Valla bilmem ki” demiş mahkûm, “En son açtığım kasadan 25 bin dolar almıştım!”
İtfaiye
SARIŞIN evinin tutuştuğunu görünce “Çabuk gelin evim yanıyor” diyerek itfaiyeyi aramış. “Tamam” demiş telefondaki görevli ve adresi öğrenmek için sormuş “Oraya nasıl geleceğiz?” diye. “Kardeşim” demiş sarışın sinirlenerek, “O kırmızı büyük içi su dolu kamyonlarınız var ya.. Ona binip gelin işte!..”
Üzüntü
FOTOĞRAFÇI çıtı pıtı model kızı düşünceli görünce “Neyin var?” diye sormuş. “Sevgilim” demiş kız, “Borsada bütün parasını kaybetmiş, beş kuruşu kalmamış.” Fotoğrafçı “Onun için üzgün olmalısın” demiş. “Evet” diye cevap vermiş kız, “Beni çok özleyecek!..”
İşe yaramak
ORTA yaşlı karı koca tarihi yerlerde dolaşırlarken bir dilek kuyusunun yanına gelmişler. Kadın çantasından bozuk para çıkarmış, kuyuya eğilip parayı atmış ve bir dilekte bulunmuş. Arkasından kocası da çıkarmış bozuk parasını, iyice eğilmiş kuyuya tam parayı bırakacakken dengesi bozulmuş, kuyuya düşmüş ve boğulmuş.. Birkaç dakikalık şaşkınlıktan sonra “Aman Tanrım!” demiş kadın, “İnanamıyorum, işe yaradı.”
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz