Hassas dönem...
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Altemur KILIÇ :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Hassas dönem...
Türkiye, “fasit daireler, kısır-fesat döngüler” ülkesi oldu... Çoktan çözülmüş veya çözülme yoluna girilmiş sorunlar, dönüp dolaştırılıp -başa- gündeme getiriliyor! Tarih, tekerrür ediyor ve neden hiç ders alınmıyor! “Çözülmeyenlerden” biri de “Türban”!
Mustafa Kemal, kıyafet devrimini yaparken kadınların giyisilerine, başörtülerine karışmamış “Kadınlarımız ne yapacaklarını bilirler” demişti ve çoğu kadınlar da başlarını, kendiliklerinden açmışlardı!
Ancak, kadınlarımızın köy ve kentlerde, geleneksel başörtüsü takmalarıyla “kamusal alandaki türban” arasında büyük bir fark var! “Başörtüsü” gelenek ve inanç meselesi! Buna kimse karışamaz. Atatürk de karışmadı. Kadınlar çağdaşlığı gönüllü olarak yakalayacaklardı ta ki, “karşı devrim” simgeleriyle başlayana kadar.
Siyasi simge!
Başbakan, türbanın hem de siyasi bir simge olduğunu, “velev ki siyası simge olsun” diye ifade etmiş, “Bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bunu kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz, sembollere bir yasak getirebilir misiniz?” demişti... Hatırlatayım; bu söz üzerine de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davası sürecini başlatmıştı!
Eger “Türban” bir kesimin “siyasi simgesi” ise, kamu alanlarında “türban takılmaması” da çağdaş Atatürk Cumhuriyetinin ve Ordusunun yasal kuralı! Bu olay eğer doğal mecrasına bırakılsa kendiliğinden, çözülecekti ama, “Laikliğe karşı eylemlerin” odağı ve “mücahitleri” bırakmıyorlar...
Erdoğan şu hassas dönemde GATA’da, eşi Emine Hanımefendinin, sanatçı Necdet Uygur’u “ziyaret edememesini” yeniden pişirip, neden masaya koydu?
Bir defa, Emine Hamım hakikaten GATA’nın kapısından geri mi çevrilmişti? Yoksa bu Bayan Uygur’un vehmi mi idi?
Ukdeler...
Erdoğan’ın bu olayı, şimdi şu sırada gündeme getirmesi, zaten gergin olan ortamda yeni bir gerginlik konusu oldu... İçinde birikmiş “ukdeleri” dökmekten başka, “Orduya karşı eylemlerin” de arttığı şu sırada çok “simgesel” anlamı var! Üstelik böylelikle,“kamusal alanın” sonunu getirmek hesapları da var!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da her zaman böyle “ukdelerini” dile getirip durur! 2002’de AKP İktidara gelince, TBMM Başkanlığı’na seçilen Arınç, 21 Kasım’da NATO toplantısı için Prag’a giden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile eşi Semra Sezer’i, başörtülü eşi Münevver Arınç ile birlikte Esenboğa Havalimanı protokolünden uğurlamaya gitmiş ve sonra yaşanacak gerilimleri “fitillemişti” !
Başörtüsü konusunda, eski MHP milletvekili Dr. Nesrin Ünal, “Aslında çözülmüş, çözülmek yolunda olan bir konu, neden şimdi gündeme getiriliyor?” diye sordu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ:
“GATA’daki Emine Hanım olayı, özel bir insani durum. Keşke yaşanmamış olsaydı” diyor. Evet, keşke yaşanmasaydı... Keşke artık hiç yaşanmasa “simgesel” zorlamalar yapılmasa ve olay tabii mecrasına bırakılsa... Ama bırakmıyorlar işte!
Karşı Devrim, Orduyu yıpratmakla başarısına ulaşmakta... Son gelişmeler çok kararlı bir planlamanın aşaması! Emine Hanımın “türbanı” bahane!
Mustafa Kemal, kıyafet devrimini yaparken kadınların giyisilerine, başörtülerine karışmamış “Kadınlarımız ne yapacaklarını bilirler” demişti ve çoğu kadınlar da başlarını, kendiliklerinden açmışlardı!
Ancak, kadınlarımızın köy ve kentlerde, geleneksel başörtüsü takmalarıyla “kamusal alandaki türban” arasında büyük bir fark var! “Başörtüsü” gelenek ve inanç meselesi! Buna kimse karışamaz. Atatürk de karışmadı. Kadınlar çağdaşlığı gönüllü olarak yakalayacaklardı ta ki, “karşı devrim” simgeleriyle başlayana kadar.
Siyasi simge!
Başbakan, türbanın hem de siyasi bir simge olduğunu, “velev ki siyası simge olsun” diye ifade etmiş, “Bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bunu kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz, sembollere bir yasak getirebilir misiniz?” demişti... Hatırlatayım; bu söz üzerine de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davası sürecini başlatmıştı!
Eger “Türban” bir kesimin “siyasi simgesi” ise, kamu alanlarında “türban takılmaması” da çağdaş Atatürk Cumhuriyetinin ve Ordusunun yasal kuralı! Bu olay eğer doğal mecrasına bırakılsa kendiliğinden, çözülecekti ama, “Laikliğe karşı eylemlerin” odağı ve “mücahitleri” bırakmıyorlar...
Erdoğan şu hassas dönemde GATA’da, eşi Emine Hanımefendinin, sanatçı Necdet Uygur’u “ziyaret edememesini” yeniden pişirip, neden masaya koydu?
Bir defa, Emine Hamım hakikaten GATA’nın kapısından geri mi çevrilmişti? Yoksa bu Bayan Uygur’un vehmi mi idi?
Ukdeler...
Erdoğan’ın bu olayı, şimdi şu sırada gündeme getirmesi, zaten gergin olan ortamda yeni bir gerginlik konusu oldu... İçinde birikmiş “ukdeleri” dökmekten başka, “Orduya karşı eylemlerin” de arttığı şu sırada çok “simgesel” anlamı var! Üstelik böylelikle,“kamusal alanın” sonunu getirmek hesapları da var!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da her zaman böyle “ukdelerini” dile getirip durur! 2002’de AKP İktidara gelince, TBMM Başkanlığı’na seçilen Arınç, 21 Kasım’da NATO toplantısı için Prag’a giden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile eşi Semra Sezer’i, başörtülü eşi Münevver Arınç ile birlikte Esenboğa Havalimanı protokolünden uğurlamaya gitmiş ve sonra yaşanacak gerilimleri “fitillemişti” !
Başörtüsü konusunda, eski MHP milletvekili Dr. Nesrin Ünal, “Aslında çözülmüş, çözülmek yolunda olan bir konu, neden şimdi gündeme getiriliyor?” diye sordu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ:
“GATA’daki Emine Hanım olayı, özel bir insani durum. Keşke yaşanmamış olsaydı” diyor. Evet, keşke yaşanmasaydı... Keşke artık hiç yaşanmasa “simgesel” zorlamalar yapılmasa ve olay tabii mecrasına bırakılsa... Ama bırakmıyorlar işte!
Karşı Devrim, Orduyu yıpratmakla başarısına ulaşmakta... Son gelişmeler çok kararlı bir planlamanın aşaması! Emine Hanımın “türbanı” bahane!
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Altemur KILIÇ :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz