DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Çağırırsınız Genelkurmay Başkanı'nı verirsiniz talimatı

Aşağa gitmek

Çağırırsınız Genelkurmay Başkanı'nı verirsiniz talimatı Empty Çağırırsınız Genelkurmay Başkanı'nı verirsiniz talimatı

Mesaj tarafından Can ATAKLI 2010-02-08, 17:04

Sevgili okurlar; geçen haftayı hareketli ama hiçbir derinliği ve ciddiyeti olmayan tartışmalarla geçirmek zorunda kaldık. Artık sapla saman iyice birbirine karıştı. Popülizm öyle bir hal aldı ki, başta iktidar olmak üzere pek çok kişi olayların içeriğine değil, halkta nasıl etki yaratacağına bakıyor.

Peygamber tartışması

Haftanın en popülist tartışması kuşkusuz “peygamber” konusu oldu. Eski AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser’in iki yıl önce söylediği bir söz bugüne taşınınca olay yarattı. Meselenin özü şu: Bu AKP’li iki yıl önce “Tayyip Erdoğan bizim için peygamber gibidir” demişti.

MHP tekrar edince

Bu sözler iki yıl boyunca hiç tartışılmadı. MHP’li Osman Durmuş Meclis kürsüsünden bu sözlere gönderme yaparak “Sizi gidi beyaz yakalılar sizi. Nasıl olur da peygamber olarak sayılan bir Başbakan’ın eşini GATA’ya sokmazsınız?” diye sorunca Başbakan öfkeye kapıldı. Ve işin özü gözlerden kaçırılarak konu istismar edildi. Başbakan ve AKP yandaşları sanki benzetmeyi MHP’liler yapmış gibi üste çıktılar.

Eşe laf söyletmeme

Aynı tartışma sırasında bir de “en sığ biçimde” ve tamamen Türk halkının geleneklerine yönelik bir polemik daha yapıldı. Başbakan eşinin üç yıl önce GATA’ya girememesini sanki kendi açıklamamış da başkası söylemiş gibi konuşarak “Eşime laf söyletmem” diyerek popülizmin şaheserini yaratmaktan çekinmedi.

Doğru olmayanlar

Herkes şimdi üzülmüş gibi yapıyor, başta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere. Koca koca makam sahiplerinin kamuoyu önünde şirin gözükmek adına kendilerini küçük düşürmelerini anlamak çok zor. Sadece doğruyu söyleseler yeter ama, basiretler bağlanmış belli ki. Türkiye bu mantıkla yol alabilir mi?

GATA gerçeği

İşin doğrusu şudur: Yakınları askeri hastanelerde tedavi görenler kıyafetleri ne olursa olsun içeri girebiliyor. Bu hep böyleydi ve böyle de devam ediyor. Ayrıca hiçbir vicdan veya ideoloji, terörle mücadelede ayağını, kolunu, gözünü yitirmiş oğlunu ziyaret etmek isteyen bir anneye “Başın kapalı, giremezsin” diyemez, dememiştir de.

Yasak nerede var
Askeri yönetmeliklere göre başörtülü olanlara da herhangi bir yasak yok. Bir, sadece bir türban gibi dini bir simge olarak kullanılan örtünme biçimi; iki, devrim kanunları ile kaldırılmış olan kara çarşaf ile sarık cübbe gibi giysili olanlar resmi törenlerde yer alamıyor, orduevlerinden hangi nedenle olursa olsun yararlanamıyor.

Asker bilmiyor mu?

Bu durumu elbette asker de biliyor. Ama Genelkurmay Başkanı doğruyu söylemek ve “Nereden çıkarıyorsunuz bunları” demek yerine lafı dolandırma yoluna saptı. Anladığım kadarıyla Başbakan’ın önceki hafta yaptığı “Biz aramızda paslaşıyoruz” sözlerine doğruluk ve haklılık payı katmak istedi. Başka türlü izahı yok bunun.

İşin gerçeği nedir?

Ayrıca bu olayda yine saptırılan bir nokta var. Başbakan’ın eşi sanatçı Nejat Uygur’u ziyaret etmek isteyip de kapıdan çevrilmemiştir. Sayın Bayan Erdoğan, Uygur’un eşine “Ziyarete gelmek istiyorum” demiş, Uygur’un eşi ziyareti hastane yönetimine söylediğinde “Sorun olabilir” cevabıyla karşılaşmıştır.

Neden müdahale edilmedi?
Bunun üzerine Bayan Uygur, Başbakan’ın eşini aramıştır ve ziyaretten vazgeçilmiştir. Oysa durum anında ilgili komutanlara iletilmiş olsa böyle bir yasağın olmadığı ve olamayacağı kendisine bildirilir, konu bugünkü gibi istismar edilmeden hallolurdu. Ayrıca bu görevlinin kim olduğu da neden açıklanmamaktadır?

Başbakan da hatalı

Bunun da ötesinde; Başbakan hâlâ sadece şikâyet ederek mağduru oynamaya çalışıyor. Kendilerine yönelik “neler yapıldığını” gizemli biçimde söylemeyip “Anlatmaya kalksam ülkem kaldırmaz” diyerek şüphe bulutlarını daha da kalınlaştırıyor. Böylelikle hem mağduru ama aynı zamanda hem de mağruru oynuyor. Oysa yapacağı çok basittir.

Verirsin bir talimat

Başbakan, böyle ya da benzeri durumlarda yetki ve sorumluluğunu kullanmak yerine topu taca atmaya çalışıyor. Bu mağduriyeti oynamak yerine çağırır Genelkurmay Başkanı’nı “Böyle yönetmelik olmaz, derhal değiştirin ve getirin” der. Eğer -yok ama- gerçekten böyle çağdışı bir yöntem uygulanıyorsa anında değiştirilmiş olur.

EMASYA protokolü

Başbakan her fırsatta sanki önünde gizli duvarlar varmış gibi konuşuyor ama, iradesini kullandığı zaman bunların sanal korkular olduğu da hemen görülüyor. İşte EMASYA protokolü denilen şey bir günde kaldırılıverdi. Darbelere zemin ve hazırladığı gerekçesiyle iki yıldır yandaş medyanın ağzından düşmeyen bu konu kapanıp gitti bile. Peki nerede o “vesayet” konusu.

Aslında biri itiraftır

EMASYA protokolünün bir günde kaldırılması aslında oynanan bir oyunu da ortaya çıkarması açısından önemlidir. Çünkü böylelikle “vesayet” gibi absürd bir tartışmanın da aslında sanal olduğu anlaşılmıştır. Eğer Türkiye’de gerçekten gizli güçler her şeyi kontrol ediyorsa bu protokolün de kalkması mümkün olmazdı. Kalktı, hiçbir şey de olmadı.

Demokrasi zaferi değil

AKP ve yandaşı liberal maskeli faşistler yarattıkları darbe paranoyasından siyasi rant elde edebilmek için bu protokolün kaldırılmasını bir demokrasi zaferi gibi sunmaya çalışıyor. Oysa darbe yapmak için bir gerekçeye dayanmaya gerek yok. Darbe darbedir. Yapan başarılı olursa kanunlarını koyar, başaramazsa da bunun bedelini çok ağır biçimde öder.

Oyun bitmeyecek elbette

Tabii EMASYA’nın kaldırılması ile darbeye giden yollardan birinin daha kapandığını söyleyen AKP ve yandaşları bununla yetinmeyecek. Çok prim yaptığını gördükleri darbe paranoyasından en azından seçimlere kadar yararlanmak için daha çok oyun oynayacaklardır. Önümüzdeki günlerde yeni iddiaların ortaya atılacak olduğunu söylemek kâhinlik değildir.

Tekel işçilerinin eylemi

Sevgili okurlar; iki aya yakındır Tekel işçileri direnişte. Bu eylem çok önemlidir. Çünkü 12 Eylül darbesinden bu yana hiçbir işçi eylemi bu kadar uzun soluklu ve kararlı olmadı. Tekel direnişi, çalışanların üzerlerindeki korku baskısını artık aşmaya ve seslerini yükseltmeye başlamalarının bir simgesidir.

İktidarın korkusu

İşte bu nedenle AKP iktidarı Tekel direnişinden çok endişeli. Sonuçta Tekel işçilerinin istediği hakların verilmesi o kadar zor bir şey değil. Ama toplumun bazı kesimlerinde yükselmeye başlayan “direniş bilincinin” artması tehlikedir ve iktidar bu tehlikenin farkındadır. Bu nedenle işçiyi yıldırmaya ve dolayısıyla kamuoyuna “Başını kaldırmaya kalkma ezerim” mesajı verilmektedir.

Bu haftanın gündemi

Bu hafta içinde merkezde oluşması gerektiğine inandığım birleşme ile ilgili yazılar yazmayı planlıyorum. Son dönemde nereye gitsem bu konunun konuşulduğunu ve toplumda ciddi bir beklentinin oluştuğunu görüyorum. İktidarı tek başına bırakmak ve içi boş tartışmalarla sürekli patinaj yapmak istemeyenlerin elini taşın altına koymasının zamanı geldi de geçiyor bile.

Yeni duyumlar

Bu arada önceki hafta aldığım bir duyumu da bir iki gün içinde sizlerle paylaşacağım. Kozmik odada yapılan aramaların asıl nedeni ve sonuçları konusunda bugüne kadar söyledikleri, iktidara çok yakın olduğu için doğru çıkan birinden aldığım bilgileri aktarmak istiyorum sizlerle.

Hepinize iyi haftalar dilerim...
Can ATAKLI
Can ATAKLI
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz