Yasak aşk-yasak dizi
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Altemur KILIÇ :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Yasak aşk-yasak dizi
Kanal D’de yayınlanmakta olan “Aşk-ı Memnu” dizisi, reyting rekorlarını
kırıyor ama RTÜK’den, uyarı üzerine uyarı alıyor!
Önce “ateşli
öpüşme sahnelerinden dolayı” uyarı almıştı, son olarak, yeni bir uyarı
daha aldı. Gerekçe, dizide, “Bihter’in kocasını, Behlül’ün ise, hem
amcasını hem de sevdiği kadını aldattığı, ancak bu rolleri üstlenen
sanatçıların halk tarafından sevildiği ve böylelikle de ihanetin toplum
tarafından onaylanır hale geldiği, bu durumun da toplum ahlakını
zedeleyeceği”!...
Bilmiyorum; televizyonda gösterilen “Aşk-ı Memnu”
dizisi, Halit Ziya Uşaklıgil’in zamanında “çok satan” romanına ne kadar
sadık? Hele, romanında “öpüşme sahnesi” var mı? Varsa nasıl ifade
edilmiş? Romanı yeniden okumam lazım! Ülkenin, acil ve hakikaten “Aşk-ı
Memnu” gibi, yeni bölümlerini, heyecanla beklediğimiz şu sırada, siyasi
konulardan vakit bulabilirsem!
Dizi ve siyaset
Ancak
bu yasak RTÜK, yani Başbakanın zihniyeti, anlayışı, bir bakıma
“siyasetle” AKP’nin “zihniyeti” ve değerleriyle bağlantılı... Bu
zihniyeti RTÜK Başkanı Davut Dursun daha önce, TV dizileri hakkında
konuşurken, “Toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların
milli ve manevi değerleri aynı mı?” diye sorarak özetlemişti!
Cevap;
İstanbul’un Etiler semtindeki eğlence mekânları, hayat koşulları ve
gelir düzeyi aynı olmasa da, “ahlak ve milli değerler” her yerde aynı
olmak gerekir! Bunlar nedir? AKP zihniyetinin değerleri mi? Sayın Dursun
bunları mı dayatmak ister? Mesela, “türban” siyasi simge midir yoksa
“ahlakî” değer mi? Ve mesela, Ordu-Millet anlayışı. TSK yıpratılmaması
gereken geleneksel bir toplum değerimiz değil midir? Sayın Dursun’un
kıyıdan, köşeden, askerleri alaya almaya başlayan, dizilere uyarı
verdiğini duymadık! “Nefes” filmini yasaklamadığına şükür!
Çelişki
Toplumumuzun,
geleneksel ahlak değerlerini korumaktan yana olan bir milliyetçi
olarak, sadece Türkiye’de değil, dünyadaki evrensel giyimlerden ve
telakkilere kadar, genel ahlak erozyonu beni rahatsız eder. Mesela, bir
zamanlar günah, küfür telakki edilen eşcinselliğin yaygınlaşması, adeta
meziyet olarak kabul görmesi, beni çok rahatsız ediyor... Ne var ki, her
alanda olduğu gibi ahlak, etik anlayışları hususunda, “zaman”ecel gibi,
kimseye aldırış etmiyor, istesek de istemesek de!
Ben, kendi yaşamım
boyunca bu değişime ters “çağdaşlaşmaya” tanık oldum... Mesela, kırklı
yıllarda Pitigrilli’nin “Afrodit” romanı “müstehcen” diye yasaklanmış,
çevireni Avni İnsel ceza yemişti... Şimdikiler, bunların yanında çocuk
masalları gibi kalır!
Amerika’da filmleri “ahlakî açıdan sansür
eden” “Hayes Office” vardı... Bu, sinema endüstrisinin kendi oto sansür
kurumunun kurallarına göre fılimlerde, öpüşme sahneleri saniyelerle
kısıtlanırdı. İngiltere’de “Sansür Hayatı”nın sıkı şartları vardı... Bu
kuralları birisi bulsa da, Sayın Dursun’a gönderse!
Bugün
canlandırılmaları mümkün mü? Ünlü “Rüzgâr Gibi Geçti” filminin yeni
versiyonu yapılsa, o Vivien Leigh ile Clark Gable’in (Scarlet O’Hara ile
Rhet Butler’ın) bugünkü eşitleri arasında, öpüşme ve yatak sahnelerı
kim bilir nasıl olur?
Acıdır ama bütün dünyada eski toplum değerleri
“rüzgâr gibi geçti”. Ve ne acıdır ki, bizim muhafazakâr değerlerimiz
de, bu değişim rüzgârları karşısında “ok meydanında buhurdan gibi”
kalıyor! Sayın Dursun’un yasak ve uyarıları da öyle! Ama böylelikle
temsil ettiği zihniyet ortaya çıkıyor! Paradoks değil mi? Aynen öyle!
Biraz
hınzırlık yapayım; eğer “Aşk-ı Memnu” yasaklanacaksa, eski Yunan
trajedileri de yasaklanmalı... Öyle ya, bunlarda ne memnu aşklar,
Ödipüsler, Elektralar, ne Bihterler, Behlüller var!
kırıyor ama RTÜK’den, uyarı üzerine uyarı alıyor!
Önce “ateşli
öpüşme sahnelerinden dolayı” uyarı almıştı, son olarak, yeni bir uyarı
daha aldı. Gerekçe, dizide, “Bihter’in kocasını, Behlül’ün ise, hem
amcasını hem de sevdiği kadını aldattığı, ancak bu rolleri üstlenen
sanatçıların halk tarafından sevildiği ve böylelikle de ihanetin toplum
tarafından onaylanır hale geldiği, bu durumun da toplum ahlakını
zedeleyeceği”!...
Bilmiyorum; televizyonda gösterilen “Aşk-ı Memnu”
dizisi, Halit Ziya Uşaklıgil’in zamanında “çok satan” romanına ne kadar
sadık? Hele, romanında “öpüşme sahnesi” var mı? Varsa nasıl ifade
edilmiş? Romanı yeniden okumam lazım! Ülkenin, acil ve hakikaten “Aşk-ı
Memnu” gibi, yeni bölümlerini, heyecanla beklediğimiz şu sırada, siyasi
konulardan vakit bulabilirsem!
Dizi ve siyaset
Ancak
bu yasak RTÜK, yani Başbakanın zihniyeti, anlayışı, bir bakıma
“siyasetle” AKP’nin “zihniyeti” ve değerleriyle bağlantılı... Bu
zihniyeti RTÜK Başkanı Davut Dursun daha önce, TV dizileri hakkında
konuşurken, “Toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların
milli ve manevi değerleri aynı mı?” diye sorarak özetlemişti!
Cevap;
İstanbul’un Etiler semtindeki eğlence mekânları, hayat koşulları ve
gelir düzeyi aynı olmasa da, “ahlak ve milli değerler” her yerde aynı
olmak gerekir! Bunlar nedir? AKP zihniyetinin değerleri mi? Sayın Dursun
bunları mı dayatmak ister? Mesela, “türban” siyasi simge midir yoksa
“ahlakî” değer mi? Ve mesela, Ordu-Millet anlayışı. TSK yıpratılmaması
gereken geleneksel bir toplum değerimiz değil midir? Sayın Dursun’un
kıyıdan, köşeden, askerleri alaya almaya başlayan, dizilere uyarı
verdiğini duymadık! “Nefes” filmini yasaklamadığına şükür!
Çelişki
Toplumumuzun,
geleneksel ahlak değerlerini korumaktan yana olan bir milliyetçi
olarak, sadece Türkiye’de değil, dünyadaki evrensel giyimlerden ve
telakkilere kadar, genel ahlak erozyonu beni rahatsız eder. Mesela, bir
zamanlar günah, küfür telakki edilen eşcinselliğin yaygınlaşması, adeta
meziyet olarak kabul görmesi, beni çok rahatsız ediyor... Ne var ki, her
alanda olduğu gibi ahlak, etik anlayışları hususunda, “zaman”ecel gibi,
kimseye aldırış etmiyor, istesek de istemesek de!
Ben, kendi yaşamım
boyunca bu değişime ters “çağdaşlaşmaya” tanık oldum... Mesela, kırklı
yıllarda Pitigrilli’nin “Afrodit” romanı “müstehcen” diye yasaklanmış,
çevireni Avni İnsel ceza yemişti... Şimdikiler, bunların yanında çocuk
masalları gibi kalır!
Amerika’da filmleri “ahlakî açıdan sansür
eden” “Hayes Office” vardı... Bu, sinema endüstrisinin kendi oto sansür
kurumunun kurallarına göre fılimlerde, öpüşme sahneleri saniyelerle
kısıtlanırdı. İngiltere’de “Sansür Hayatı”nın sıkı şartları vardı... Bu
kuralları birisi bulsa da, Sayın Dursun’a gönderse!
Bugün
canlandırılmaları mümkün mü? Ünlü “Rüzgâr Gibi Geçti” filminin yeni
versiyonu yapılsa, o Vivien Leigh ile Clark Gable’in (Scarlet O’Hara ile
Rhet Butler’ın) bugünkü eşitleri arasında, öpüşme ve yatak sahnelerı
kim bilir nasıl olur?
Acıdır ama bütün dünyada eski toplum değerleri
“rüzgâr gibi geçti”. Ve ne acıdır ki, bizim muhafazakâr değerlerimiz
de, bu değişim rüzgârları karşısında “ok meydanında buhurdan gibi”
kalıyor! Sayın Dursun’un yasak ve uyarıları da öyle! Ama böylelikle
temsil ettiği zihniyet ortaya çıkıyor! Paradoks değil mi? Aynen öyle!
Biraz
hınzırlık yapayım; eğer “Aşk-ı Memnu” yasaklanacaksa, eski Yunan
trajedileri de yasaklanmalı... Öyle ya, bunlarda ne memnu aşklar,
Ödipüsler, Elektralar, ne Bihterler, Behlüller var!
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Altemur KILIÇ :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz