AKP İKTİDARI KİMİN HİZMETİNDEDİR?
2 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
AKP İKTİDARI KİMİN HİZMETİNDEDİR?
Kar
demeden, kış demeden, yollara düşmüş Recep Tayyip Erdoğan; özel hastane, market
açılışları yapıyor. Ama Ankara’nın ayazında, beton üzerinde yatıp kalkan tekel
işçilerinin yanından bile geçmiyor. Görmüyor,
duymuyor onları. Çünkü yoksullar ilgilendirmiyor Başbakanı. Turgut Özal
gibi,“O da zenginleri seviyor…”
Oysa
tekel işçileri sadece özlük haklarını istiyorlar. İnsanca yaşamak istiyorlar.
Hükümetin
başı olarak Başbakan, vatandaşlarının sorunlarını dinleyip, çözümler bulacağı
yerde, onları yasa dışı davranmakla suçluyor ve ay sonuna kadar direnişlerini
bitirmelerini, yoksa müdahale edeceğini belirtiyor. “Yan gelip yatanlara, devletin
kasasını soydurmam…” diyor.
Diyor,
demesine de…
Tekelin
soyulacak ne arsası, ne fabrikası, ne makinesi kaldı… Sigara üretim kuruluşları
özelleştirildi, yaprak tütün işletme tesisleri kapatıldı.
“Babalar gibi” yok pahasına sattılar her şeyi.
İşçileri sokağa attılar. Şimdi de onları yasa dışı eylem yapmakla suçluyorlar
ve 4C kölelik
düzenini kabul etmeleri için zorluyorlar..
Ama İstanbul Paşabahçe İçki fabrikasında
olduğu gibi, bu malları alanlar servetlerine servet kattılar. Üstelik bir
söylentiye göre 303 milyon liraya ihaleyi kazanan şirket, devlete tek kuruş
ödemediği gibi, şimdi de 375 milyon liraya fabrikayı satışa çıkararak, 72
milyon lirayı havadan kazanma yoluna gitmektedir.
Daha
önce de “Tekel Alkollü İçkiler Sanayi”,
iki yıl ödemesiz, 292 milyon dolara satılmıştı. Bu işletmeyi alan şirket bir
yıl içerisinde 22 milyon dolar kazandı ve iki yıl sonra da Amerikalılara dört
misline devretti.
Peki,
şimdi suçlu kim? Yasa dışı davranan kim? tekel işçileri mi yoksa yılların
emeği, göz nuru kamu mallarını yandaşlarına sudan ucuz fiyatlarla peşkeş çeken
yetkililer mi?
Tekel işçisi, benim “ekmek teknelerimi satın,
beni sokağa atın” diye onlara dilekçe mi verdi?
Bakın
“212 Power Outlet”'in açılışında, toplumun
bir başka yoksul kesimi olan bakkallara Recep Tayyip Erdoğan neler söylüyor, ne
öğütler veriyor:
“Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir.
Ne yapacaklar? Belki marketler belki süpermarketler halinde bunu aşmanın
gayreti içinde olacaklar. Kusura bakmasınlar, onların devri kapandı
artık…"
Tedavülden
(dolaşım) kalkmış bozuk paralar gibi onları da bir kenara fırlatıp atıyor.
Sonra öğretmenlere
geliyor sıra. Bağırıp, çağırıyor, öfkeleniyor onlara da. Yıllarca dirsek
çürütüp, diplomalarını alan, ama atanamayan işsiz öğretmenlere iş bulmak sanki
onun görevi değilmiş gibi AYÖP’ün (Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu) yaptığı mitingi ve hak arama mücadelesini
“Öğretmen Olamayanlar Birliği” diye,
takma bir isim kullanarak hafife alıyor. Alay ediyor.
Bu
arada doktorları, eczacıları da unutmuyor… Onlara da tehditler savuruyor... Onlar
da Başbakanın öfkesinden paylarına düşeni alıyorlar. “Ya oturur benimle
anlaşırsınız, ya da ben yapacağımı bilirim…” diyor.
Çiftçiye “Ananı
al da git” sözünü ise artık duymayan, bilmeyen kalmadı. Sağır sultan bile duydu.
Burada yeniden anımsatmaya gerek yok.
Peki,
toplumun hemen hemen tamamını oluşturan bu meslek gruplarını yok sayarsak ya da
görmezden gelirsek, geriye kim kalır? Kime hizmet etmektedir AKP iktidarı,
kimin hükümetidir?
İktidar
işçiyle, köylüyle, esnafla, öğretmenle, yargıyla, barolarla, askerle, herkesle kavgalı.
Katsayı uygulamasını iptal ettiği için Danıştay’a çatıyor. Anayasa mahkemesini
eleştiriyor. Savcıları, başsavcıları denetliyor. Tüm halkı düşman bellemiş.
Ne
var ki başımıza çuval da geçirseler, hakaretler de yağdırsalar,
vatandaşlarımızı da kurşunlasalar ABD ve bölücüler karşısında dut yemiş bülbüle
dönüyor. Sesi soluğu kesiliyor. Çünkü Türkiye’nin
gerçek dostları, gerçek vatandaşları onlar… AKP onların hükümetidir… Onların
hizmetindedir.
Ama
AKP’nin göremediği bir şey var, Türkiye eski Türkiye değildir artık.
İşçilerimiz “karanlığın
kenarından, ağır ellerini toprağa basıp doğrulmaya” başlamışlardır. Türkiye ayaktadır. Grev çadırları,
direnişler, yürüyüşler, mitingler aydınlık Türkiye’nin müjdecileri gibi
dağların, denizlerin şafağından doğmaktadır..
Tekel
işçilerinin ardından, Yatağan Termik Santrali işçileri de. "Özelleştirme
vatana ihanettir. Santrali sattırmayız" diye haykırıyorlar.
İşçi
sınıfı, tarihsel görevinin bilinci içerisinde bugün öncü rolü oynamaktadır. Türkiye’yi
tek hedefte birleştirmiştir. Bir tekel işçisinin söylediği gibi onlar “tüm Türkiye’ye ve Türkiye’nin geleceğine
sahip çıkmaktadırlar”. Onlar aynı zamanda, özelleştirmelere, açılımlara,
bölünmelere, emperyalizme karşı direnerek, vatan savunması da yapmaktadırlar.
İşçiler,
dinci faşizmin adım adım ilerlediği, tüm ulusalcılara ve Kemalist Cumhuriyete
saldırıların yoğunlaştığı şu günlerde mücadele biçiminin nasıl olması
gerektiğini ortaya koymuştur. Onlar 1989 bahar yürüyüşlerinin ve 1991 madenci
direnişlerinin devamı ve mirasçılarıdırlar. Bugün olduğu gibi o yıllarda da
1980 faşist darbesinin ardından iktidara gelen ve ekonomik, sosyal hakları,
hukuku çiğneyen, halkı yok sayan ANAP iktidarına karşı işçiler, bu direnişleri
ile hâlâ var olduklarını kanıtlamışlar ve toplumun önemli bir kesimini de
arkalarına alarak, daha sonra yapılan seçimlerde onun oy kaybına neden olmuşlardı.
İki binli yılları yaşadığımız bugünkü ortamda,
tekel işçileri de maden işçilerinin geleneğini sürdürerek yiğitçe
direnmektedirler. Bu direnişler karşısında AKP iktidarı şaşkınlık
içerisindedir, sallanmaktadır.
Yeter
ki bu direniş saptırılmadan yolunda gitsin, bir takım kapı arkası anlaşmalarla
bu şanlı mücadele, iktidarın oyununa getirilip, yarım yamalak kazanımlarla
yozlaştırılmasın.
Bu
konuda işçiler nasıl direnişlerinde kararlılık gösteriyor, mücadelelerini sürdürüyorlarsa, aynı
kararlılıkla sendikaların denetimini de sürdürmelidirler. Sarı uygulamalara
kesinlikle izin vermemelidirler.
Venezülla’da
devrim, antiemperyalist işçi sendikalarının Chavez önderliğinde, kitlelere yol
gösterici, kararlı direnişleri ile zafere ulaşmıştı.
(ali-eralp@hotmail.com)
demeden, kış demeden, yollara düşmüş Recep Tayyip Erdoğan; özel hastane, market
açılışları yapıyor. Ama Ankara’nın ayazında, beton üzerinde yatıp kalkan tekel
işçilerinin yanından bile geçmiyor. Görmüyor,
duymuyor onları. Çünkü yoksullar ilgilendirmiyor Başbakanı. Turgut Özal
gibi,“O da zenginleri seviyor…”
Oysa
tekel işçileri sadece özlük haklarını istiyorlar. İnsanca yaşamak istiyorlar.
Hükümetin
başı olarak Başbakan, vatandaşlarının sorunlarını dinleyip, çözümler bulacağı
yerde, onları yasa dışı davranmakla suçluyor ve ay sonuna kadar direnişlerini
bitirmelerini, yoksa müdahale edeceğini belirtiyor. “Yan gelip yatanlara, devletin
kasasını soydurmam…” diyor.
Diyor,
demesine de…
Tekelin
soyulacak ne arsası, ne fabrikası, ne makinesi kaldı… Sigara üretim kuruluşları
özelleştirildi, yaprak tütün işletme tesisleri kapatıldı.
“Babalar gibi” yok pahasına sattılar her şeyi.
İşçileri sokağa attılar. Şimdi de onları yasa dışı eylem yapmakla suçluyorlar
ve 4C kölelik
düzenini kabul etmeleri için zorluyorlar..
Ama İstanbul Paşabahçe İçki fabrikasında
olduğu gibi, bu malları alanlar servetlerine servet kattılar. Üstelik bir
söylentiye göre 303 milyon liraya ihaleyi kazanan şirket, devlete tek kuruş
ödemediği gibi, şimdi de 375 milyon liraya fabrikayı satışa çıkararak, 72
milyon lirayı havadan kazanma yoluna gitmektedir.
Daha
önce de “Tekel Alkollü İçkiler Sanayi”,
iki yıl ödemesiz, 292 milyon dolara satılmıştı. Bu işletmeyi alan şirket bir
yıl içerisinde 22 milyon dolar kazandı ve iki yıl sonra da Amerikalılara dört
misline devretti.
Peki,
şimdi suçlu kim? Yasa dışı davranan kim? tekel işçileri mi yoksa yılların
emeği, göz nuru kamu mallarını yandaşlarına sudan ucuz fiyatlarla peşkeş çeken
yetkililer mi?
Tekel işçisi, benim “ekmek teknelerimi satın,
beni sokağa atın” diye onlara dilekçe mi verdi?
Bakın
“212 Power Outlet”'in açılışında, toplumun
bir başka yoksul kesimi olan bakkallara Recep Tayyip Erdoğan neler söylüyor, ne
öğütler veriyor:
“Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir.
Ne yapacaklar? Belki marketler belki süpermarketler halinde bunu aşmanın
gayreti içinde olacaklar. Kusura bakmasınlar, onların devri kapandı
artık…"
Tedavülden
(dolaşım) kalkmış bozuk paralar gibi onları da bir kenara fırlatıp atıyor.
Sonra öğretmenlere
geliyor sıra. Bağırıp, çağırıyor, öfkeleniyor onlara da. Yıllarca dirsek
çürütüp, diplomalarını alan, ama atanamayan işsiz öğretmenlere iş bulmak sanki
onun görevi değilmiş gibi AYÖP’ün (Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu) yaptığı mitingi ve hak arama mücadelesini
“Öğretmen Olamayanlar Birliği” diye,
takma bir isim kullanarak hafife alıyor. Alay ediyor.
Bu
arada doktorları, eczacıları da unutmuyor… Onlara da tehditler savuruyor... Onlar
da Başbakanın öfkesinden paylarına düşeni alıyorlar. “Ya oturur benimle
anlaşırsınız, ya da ben yapacağımı bilirim…” diyor.
Çiftçiye “Ananı
al da git” sözünü ise artık duymayan, bilmeyen kalmadı. Sağır sultan bile duydu.
Burada yeniden anımsatmaya gerek yok.
Peki,
toplumun hemen hemen tamamını oluşturan bu meslek gruplarını yok sayarsak ya da
görmezden gelirsek, geriye kim kalır? Kime hizmet etmektedir AKP iktidarı,
kimin hükümetidir?
İktidar
işçiyle, köylüyle, esnafla, öğretmenle, yargıyla, barolarla, askerle, herkesle kavgalı.
Katsayı uygulamasını iptal ettiği için Danıştay’a çatıyor. Anayasa mahkemesini
eleştiriyor. Savcıları, başsavcıları denetliyor. Tüm halkı düşman bellemiş.
Ne
var ki başımıza çuval da geçirseler, hakaretler de yağdırsalar,
vatandaşlarımızı da kurşunlasalar ABD ve bölücüler karşısında dut yemiş bülbüle
dönüyor. Sesi soluğu kesiliyor. Çünkü Türkiye’nin
gerçek dostları, gerçek vatandaşları onlar… AKP onların hükümetidir… Onların
hizmetindedir.
Ama
AKP’nin göremediği bir şey var, Türkiye eski Türkiye değildir artık.
İşçilerimiz “karanlığın
kenarından, ağır ellerini toprağa basıp doğrulmaya” başlamışlardır. Türkiye ayaktadır. Grev çadırları,
direnişler, yürüyüşler, mitingler aydınlık Türkiye’nin müjdecileri gibi
dağların, denizlerin şafağından doğmaktadır..
Tekel
işçilerinin ardından, Yatağan Termik Santrali işçileri de. "Özelleştirme
vatana ihanettir. Santrali sattırmayız" diye haykırıyorlar.
İşçi
sınıfı, tarihsel görevinin bilinci içerisinde bugün öncü rolü oynamaktadır. Türkiye’yi
tek hedefte birleştirmiştir. Bir tekel işçisinin söylediği gibi onlar “tüm Türkiye’ye ve Türkiye’nin geleceğine
sahip çıkmaktadırlar”. Onlar aynı zamanda, özelleştirmelere, açılımlara,
bölünmelere, emperyalizme karşı direnerek, vatan savunması da yapmaktadırlar.
İşçiler,
dinci faşizmin adım adım ilerlediği, tüm ulusalcılara ve Kemalist Cumhuriyete
saldırıların yoğunlaştığı şu günlerde mücadele biçiminin nasıl olması
gerektiğini ortaya koymuştur. Onlar 1989 bahar yürüyüşlerinin ve 1991 madenci
direnişlerinin devamı ve mirasçılarıdırlar. Bugün olduğu gibi o yıllarda da
1980 faşist darbesinin ardından iktidara gelen ve ekonomik, sosyal hakları,
hukuku çiğneyen, halkı yok sayan ANAP iktidarına karşı işçiler, bu direnişleri
ile hâlâ var olduklarını kanıtlamışlar ve toplumun önemli bir kesimini de
arkalarına alarak, daha sonra yapılan seçimlerde onun oy kaybına neden olmuşlardı.
İki binli yılları yaşadığımız bugünkü ortamda,
tekel işçileri de maden işçilerinin geleneğini sürdürerek yiğitçe
direnmektedirler. Bu direnişler karşısında AKP iktidarı şaşkınlık
içerisindedir, sallanmaktadır.
Yeter
ki bu direniş saptırılmadan yolunda gitsin, bir takım kapı arkası anlaşmalarla
bu şanlı mücadele, iktidarın oyununa getirilip, yarım yamalak kazanımlarla
yozlaştırılmasın.
Bu
konuda işçiler nasıl direnişlerinde kararlılık gösteriyor, mücadelelerini sürdürüyorlarsa, aynı
kararlılıkla sendikaların denetimini de sürdürmelidirler. Sarı uygulamalara
kesinlikle izin vermemelidirler.
Venezülla’da
devrim, antiemperyalist işçi sendikalarının Chavez önderliğinde, kitlelere yol
gösterici, kararlı direnişleri ile zafere ulaşmıştı.
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
Geri: AKP İKTİDARI KİMİN HİZMETİNDEDİR?
Teşekkürler,sayın Ali Eralp.
Türkiye artık (özellikle büyük şehirler) dışarıdan gelen yabancılara ABD görüntüsü veriyor,
Bu, yıllar önce hazırlanan küçük Amerika olacağız düzenidir aslında.
Bu bağlamdada Akepe de kim tarafından güdülendiği cevabını veriyor,her şey birbirine bağlı.
İpler okyanus ötesinde,sadece ellerine verilen dersleri,görevleri uyguluyor gelen hükümetler.
Akepe'de bu hükümetlerden biri.Emekçiye lütfeden,merhamet ettiğini düşünen zihniyet.
Yaptıkları rezillikleri,yazanları,konuşanları,çizenleri,ifşa edenleri,Ergenokon bahanesiyle,
çürüten,hatta öldüren,tam faşist AKP.
Atatürk'ün başlattığı devrimler hala tazedir,hayata geçirilmeyi bekliyor.
Tabi bunu yapabilecek bir bağımsız hükümet,irade lazım.
Saygılar.
Türkiye artık (özellikle büyük şehirler) dışarıdan gelen yabancılara ABD görüntüsü veriyor,
Bu, yıllar önce hazırlanan küçük Amerika olacağız düzenidir aslında.
Bu bağlamdada Akepe de kim tarafından güdülendiği cevabını veriyor,her şey birbirine bağlı.
İpler okyanus ötesinde,sadece ellerine verilen dersleri,görevleri uyguluyor gelen hükümetler.
Akepe'de bu hükümetlerden biri.Emekçiye lütfeden,merhamet ettiğini düşünen zihniyet.
Yaptıkları rezillikleri,yazanları,konuşanları,çizenleri,ifşa edenleri,Ergenokon bahanesiyle,
çürüten,hatta öldüren,tam faşist AKP.
Atatürk'ün başlattığı devrimler hala tazedir,hayata geçirilmeyi bekliyor.
Tabi bunu yapabilecek bir bağımsız hükümet,irade lazım.
Saygılar.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz